Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/3024 E. 2023/38 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/3024
KARAR NO: 2023/38
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2022
NUMARASI: 2021/524 Esas, 2022/621 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı şirket ile yazılı sözleşmesi bulunmadığını; davacı şirket muhasebe kayıtlarında davalı şirketin 124.971,73 TL borçlu olduğunun kayıtlı olduğunu, davalının icra takibinden sonra 10.000,00 TL ödeme yaptığını; dava dışı … A.Ş. ile davalının yapmış olduğu sözleşmenin müvekkili bağlamayacağından müvekkilinden %10 kesinti yapılmasının hukuken mümkün olmadığını; müvekkilinin yapmış olduğu işi bitirip faturalandırdığı ve davalı tarafından itirazı kayıt olmadan faturaların ticari defterlerine işlendiğini belirterek, icra takibine davalı şirketin 114.971,73 TL alacak için yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; dava dışı … İnş. Ltd. şti ile imzalanan 01/04/2015 tarihli yüklenici sözleşmesi kapsamında davalı şirketin üstlendiği işin bir bölümünün, davacı altı yüklenici şirkete verdiğini ve dava dışı asıl işveren ile akdedilmiş olan sözleşme şartlarının davacı ile aynı muhafaza edildiğini, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğini, davacı şirketin kusurlu eylemlerinden dolayı dava dışı asıl işverenin müvekkil şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını savunarak davanın hak düşürücü süre zamanaşımı ve esastan reddine, davacı tarafın tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davalının dava dışı asıl işverenle arasındaki sözleşmede yer alan hükümlerin davalı yüklenici ile davacı taşeron arasındaki sözleşme için geçerli olmadığı, dava konusu alacağın, takip tarihi itibariyle muaccel olduğu, davacının üstlendiği işleri ayıplı yaptığının ispatlanamadığı, zamanışımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile, davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin 114.971,73 TL asıl alacak üzerinden devamına ve inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 24/06/2021 tarih ve 2018/1991 Esas, 2021/1273 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı; davalının asıl işveren ile yaptığı viyadüğün fore kazık forajı işlerinin bir bölümünü davacı taşeronun üstlendiği hususunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın sözleşme koşulları, alacağın varlığı ve yapılan işin kusurlu yapıp yapılmadığı hususunda olduğu, mahkemece uyuşmazlığın çözümü için ticari defterler incelenmek suretiyle bilirkişiden rapor alınmak suretiyle sonuca gitmiş ise de; davalı tarafın kusurlu ifa savunmasının değerlendirilmemesinin doğru olmadığı, bu durumda, mahkemece HMK’nın 288 vd. maddeleri gereğince bilirkişi heyetine bir inşaat mühendisi eklenmek suretiyle mahallinde usulüne uygun keşif yapılarak, davalının dava dışı asıl işverenle arasındaki sözleşmede yer alan hükümlerin davalı yüklenici ile davacı taşeron arasındaki sözleşme için geçerli olmadığı da kabul edilerek, davalının kusurlu ifa iddiaları incelenmek suretiyle yapılan işte kusur varsa bedele etkisi de değerlendirilerek davacının alacağının var olup olmadığının tespiti gerektiği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece verilen 20/09/2022 tarih ve 2021/524 esas, 2022/621 karar sayılı kararı ile, davalı ayıp savunmasında bulunmuş olsa da iddia etmiş olduğu yapılan kazık imalatlarının akslarından 35 – 65 cm kaymış olduğuna ilişkin, herhangi bir tutanak, İşveren … İnşaat tarafından gönderilmiş bir yazı/uyarı, bu ayıplı imalat sebebiyle hakkedişlerde yapılmış bir kesinti (hakkediş kesintisi mevcutsa da hakkediş kapaklarında bu kesinti sebebi yer almamaktadır), mail ortamında yapılmış bir yazışma sunulmadığı, davalı vekilinin 10.04.2017 tarihli cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulmuş olan hiçbir hakediş ve eki olan icmallerin hiç birisinde, ne hazırlayan kişinin adı ve imzası ne de kontrol eden kişinin adı ve imzasının bulunmadığı, inşaat mühendisi tarafından viyadüğün bulunduğu alana gidilmesine rağmen imalatın ”fore kazık forajı” imalatı olması ve viyadük altında kalmış olmaları, imalatın doğası gereği, inşaatın/viyadüğün tamamlanması ile üzerinin kapanmış olması sebebiyle, ayıplı olduğu iddia edilen imalatların görülemediği, dosyaya sunulmuş siyah beyaz, detayları görülüp anlaşılamayan ve nereye ait olduğu anlaşılamayan fotoğraflardan da bir veri çıkarmanın mümkün olmadığı, davalının “davacının yüklendiği işi ayıplı ifa etmiş” olduğuna ilişkin iddiasını destekler mahiyette bir veri bulunmadığı, bilirkişi tarafından iddia edilen; ”yapılan kazık imalatlarının akslarından 35 – 65 cm kaydığının” tespit edilmiş olması halinde, imalatın hemen akabinde tespiti yapılabilecek bu durumun ”açık ayıp” olduğunun belirtildiği, dolayısıyla teknik olarak ciddi sonuçlar doğurabilecek bir hata olan açık ayıp niteliğindeki bu hususun derhal davalı taşerona ihbarının yapılmış olması gerekirken yapılmamış olduğu anlaşılmakla, davalı tarafın ayıp savunmasını ispat edemediği, taraflar arasındaki akdi ilişki ve buna davalı cari hesap ilişkisinden dolayı, davacının davalıdan bakiye 124.971.72 TL alacağı olduğu, her ne kadar davalı taraf, “davalı/yüklenici ile dava dışı/işveren arasındaki eser sözleşmesinin 14. maddesine istinaden dava dışı/işverenin davalı/yüklenicinin hakediş alacaklarından %10 teminat kesintisi yaptığını ve bu kesinti tutarlarının uhdesinde tuttuğu; işbu kesinti tutarlarının kesin hakedişin yapılmasından sonra davalı/yüklenici açısından muaccel hale geleceği, dolayısıyla davacı/taşeronun davalı/yükleniciden olan alacaklarının %10’luk kısmının da kesin kabulün yapılmasından sonra muaccel olacağını” savunmuş olsa da davalının bu iddiasının yerinde görülebilmesi için, davacı ile davalı arasındaki taşeronluk sözleşmesinde davalının iddia ettiği bu hususun kararlaştırılmış olmasının gerektiği, davalı/yüklenici ile dava dışı/işveren arasındaki eser sözleşmesinde yer alan hükümlerin davalı/yüklenici ile davacı/taşeron arasındaki taşeronluk sözleşmesi bakımından da geçerli ve bağlayıcı olduğunun kabul edilemeyeceği, bu husustaki ispat yükümlülüğünün davalıya ait olduğu, davalı tarafın bu iddiasını ispata yönelik bir kesin delil sunmadığı, bu nedenle davalının bu iddiasının yerinde olmadığı, davacının dava konusu alacağının, takip tarihi itibariyle muaccel olduğu kanaatine varıldığı, davacının takip tarihi itibariyle davalı taraftan 124.971,72 TL alacaklı olduğu, davalı tarafın takipten sonra 10.000,00 TL ödeme yapması nedeniyle davacı tarafın 114.971,73 TL üzerinden dava açtığı, zamanışımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile, davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin 114.971,73 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa davacı tarafın talebiyle bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranında ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, alacak likit olmakla alacağın %20’si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı şirket ile davalı müvekkili şirket arasında kurulan ticari ilişkinin, dava dışı asıl işveren ile akdedilen bahse konu sözleşme ile müvekkil şirket tarafından yüklenilen işin bir bölümünün alt yüklenici sıfatıyla davacı şirketçe yüklenilerek, davalı müvekkili şirket ile dava dışı asıl işveren arasında akdedilen asıl sözleşme şartlarının aynen muhafaza edildiğini; davacı şirketin, davalı müvekkil şirketin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından teminat adı altında kesin kabule kadar kesilerek uhdesinde tutulduğunu bu suretle de, tarafına tahakkuk edilecek aylık hak edişlerinin %10’unun da, işbu kesin kabul sonrasında muaccel olacağını açıkça kabul ettiğini; aylık hak ediş çizelgeleri, cari hesap dökümü vb. belgelerin dosyaya sunulduğunu; davacı tarafından icra takibine konu edilen alacakların, davacı taraf adına tahakkuk eden aylık hakedişlerinin %10’na takabül etmekte olup, işbu alacaklarının kesin kabul sonrası muaccel olacağının taraflarca açıkça kabul edilmiş olması nedeniyle davacı şirketin muaccel olmamış bir alacağı talep etmesi ve mahkeme tarafından eksik inceleme ile davacının taleplerinin kabulünün usul, yasa ve hakkeniyete aykırılık teşkil ettiğini; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğini, davacı şirketin kusurlu eylemleri nedeniyle, dava dışı asıl işverenin, müvekkili şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını; dosyaya sunduğu fotoğraflardan görüldüğü üzere, davacı şirket tarafından yapılan kazık imalatlarının akslarından 35-65 cm kaydığı tespit edilmiş olup bu doğrultuda, dava dışı asıl işveren işbu imalat hatalarının düzeltilmesi için yapılan tüm işlemleri müvekkili şirkete yansıtarak, müvekkil şirketin hak edişlerinden kestiğini; davalı müvekkili şirketten yapılan kesintilerin, davacı şirketin aylık tahakkuk eden hak edişlerinden kesildiğini; davacı şirketin yüklendiği işi kusurlu ve ayıplı yaptığını gösterir belge, kayıt, fotoğraf ve e-mail yazışmaları ile davalı müvekkili şirketten yapılan kesintileri gösterir belgelerin mahkemeye sunulduğunu; gereği gibi incelenmeden karar verildiğini; davacı şirketin tahakkuk eden aylık hak edişlerinin %10’unun kesin kabul sonrası muaccel hale gelecek olması ve dahi davacı şirketin yüklendiği işi kusurlu ifa etmesi nedeniyle, talep ettiği alacaklara hak kazanması mümkün olmayıp huzurdaki davanın reddi gerektiğini; bilirkişi raporunda ‘fore kazık forajı’ imalatının viyadük altında kaldığı üzerinin kapanmış olması sebebiyle, ayıplı olduğu iddia edilen imalatlar görülememiştir.” tespitinin yapıldığını; ancak emsal 15. Hukuk Dairesinin, 2012/417 Esas 2013/2871 Karar 03.05.2013 tarihli kararı gereği bitmiş veya bitmek üzere olan bir imalatta da ayıbın tespit edilebileceğinin belirtildiğini; bilirkişi raporunda “Davalı firma vekilinin 10.04.2017 tarihli cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulmuş olan hiçbir hakkediş ve eki olan icmallerin hiç birisinde, ne hazırlayan kişinin adı ve imzası ne de kontrol eden kişinin adı ve imzası bulunmamaktadır. Olması gereken hakkediş formatına uygun olmadıkları için, bu verilen doğru kabul edilerek, bu veriler üzerinden değerlendirme yapılması mümkün olmamıştır. ” şeklinde değerlendirme yapıldığını; emsal 15. Hukuk Dairesinin, 2015/4702 Esas, 2016/102 Karar, 12.1.2016 tarihli kararında; “icra takibine konu edilen faturanın dayanağı 1 nolu hakediş raporu örneği imzasız olup dosyaya sunulmuştur. buna rağmen hakediş raporu ve eki belgelerin tanınan kesin süre içerisinde sunulmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır…. ” şeklinde karar verildiğini; bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmayıp itirazlarının değerlendirilmediğini, eksik ve hatalı olduğunu; bilirkişi tarafından da kabul edildiği üzere ayıplı iddianın varlığını tespit edecek husus hakkında yeterli araştırmayı yapmadan oluşturulduğunu; dava konusunun yargılamaya muhtaç olup, iddia edilen alacak likit olmadığından davalı müvekkili şirket aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceğini; haksız kazanç sağlamak amacıyla kötüniyetli olarak başlatılan icra takibi nedeniyle davacı tarafın % 20’den aşağı olmamak üzere, kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesi gerektiğini belirterek kararının kaldırılarak davanın usul ve esastan reddine, davacı tarafın kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, TBK’nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında cari hesap ilişkisi ve faturaya dayalı olarak iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı vekili, dava dışı asıl işveren ile imzalanan sözleşme kapsamında üstlenilen işin bir bölümünün, davacı alt yüklenici şirkete verildiğini ve dava dışı asıl işveren ile akdedilmiş olan sözleşme şartlarının davacı ile aynen muhafaza edildiğini, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğinden müvekkili şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı; davalının asıl işveren ile yaptığı viyadüğün fore kazık forajı işlerinin bir bölümünü davacı taşeronun üstlendiği hususunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sözleşme koşulları, alacağın varlığı ve yapılan işin kusurlu yapılıp yapılmadığı hususlarındadır. Dairemiz kararı sonrasında mahallinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişi heyetinden alınan 18/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu imalatların yapıldığı İstanbul İli, Arnavutköy İlçesi, İmrahor Mahallesindeki viyadüğün bulunduğu alana gidildiği, ancak imalatın ”fore kazık forajı” imalatı olması ve viyadük altında kalmış olmaları, imalatın doğası gereği, inşaatın/viyadüğün tamamlanması ile üzerinin kapanmış olması sebebiyle, ayıplı olduğu iddia edilen imalatların görülemediği, ilgili viyadüğe ait fotoğraflara raporda yer verildiği, davalı tarafça dosyaya; iddia etmiş olduğu yapılan kazık imalatlarının akslarından 35 – 65 cm kaymış olduğuna ilişkin herhangi bir tutanak, işveren (… İnşaat) tarafından gönderilmiş bir yazı/uyarı, bu ayıplı imalat sebebiyle hakedişlerde yapılmış bir kesinti (hakediş kesintisi mevcutsa da hakediş kapaklarında bu kesinti sebebi yer almamaktadır), mail ortamında yapılmış bir yazışma (ne davalı ile … İnşaat, ne de davalı ile davacı arasında) sunulmadığı, dosyaya sunulmuş siyah beyaz, detayları görülüp anlaşılamayan ve nereye ait olduğu anlaşılamayan fotoğraflardan da bir veri çıkarmanın mümkün olmadığı, davalının “davacının yüklendiği işi ayıplı ifa etmiş” olduğuna ilişkin iddiasını destekler mahiyette bir veri bulunmadığı, iddia edilen; ”yapılan kazık imalatlarının akslarından 35 – 65 cm kaydığının” tespit edilmiş olması halinde, imalatın hemen akabinde tespiti yapılabilecek bu durumun ”açık ayıp” kapsamında ve teknik olarak ciddi sonuçlar doğurabilecek bir hata olarak, derhal davalı taşerona ihbarının yapılmış olması gerekirken yapılmamış olduğu, netice olarak; yapılmış olan teknik ve mali incelemeler neticesinde; davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle, 124.971,72 TL alacağı bulunduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; davacı taşeron tarafından, davalı yüklenici aleyhine, sözleşmesi kapsamında cari hesap ilişkisi ve faturaya dayalı olarak iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talep edilmiştir. Davalı vekili, dava dışı asıl işveren ile imzalanan sözleşme kapsamında üstlenilen işin bir bölümünün, davacı alt yüklenici şirkete verildiğini ve dava dışı asıl işveren ile akdedilmiş olan sözleşme şartlarının davacı ile aynı muhafaza edildiğini, müvekkilinin aylık tahakkuklarının %10’unun dava dışı asıl işveren tarafından kesilerek teminat adı altında kesin teslim tarihine kadar uhdesinde tutulduğunu; davacı şirket tarafından yüklenilen işin gereği gibi ifa edilmediğinden müvekkil şirketin aylık tahakkuklarından kesinti yaptığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar paranın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Mahkemece Dairemiz kararı doğrultusunda mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda, viyadüğün bulunduğu alana gidilmesine rağmen imalatın ”fore kazık forajı” imalatı olması ve viyadük altında kalmış olmaları, imalatın doğası gereği, inşaatın/viyadüğün tamamlanması ile üzerinin kapanmış olması sebebiyle, ayıplı olduğu iddia edilen imalatların görülemediği, dosyaya sunulmuş siyah beyaz, detayları görülüp anlaşılamayan ve nereye ait olduğu anlaşılamayan fotoğraflardan da bir veri çıkarmanın mümkün olmadığı, davalının “davacının yüklendiği işi ayıplı ifa etmiş” olduğuna ilişkin iddiasını destekler mahiyette bir veri bulunmadığı, yapılan kazık imalatlarının akslarından 35 – 65 cm kaydığının tespit edilmiş olması halinde, imalatın hemen akabinde tespiti yapılabilecek bu durumun ”açık ayıp” olduğunun belirtildiği, dolayısıyla teknik olarak ciddi sonuçlar doğurabilecek bir hata olan açık ayıp niteliğinde olan bu hususun derhal davalı taşerona ihbarının yapılmış olması gerekirken yapılmamış olduğu anlaşılmakla davalı tarafın ayıp savunmasını ispat edemediğinin belirtilerek, taraflar arasındaki akdi ilişki ve buna davalı cari hesap ilişkisinden dolayı, davacının davalıdan bakiye 124.971.72 TL alacağı olduğunun belirtildiği; davalının kazık imalatlarının ayıplı yapıldığına dair herhangi bir delil ibraz etmediği; davalının istinaf dilekçesinde iddia ettiği delillerin bilirkişi tarafından incelenerek ayıp iddiasını ispat etmeye yeterli olmadığının belirtildiği; davalının dava dışı asıl işverenle arasındaki sözleşmede yer alan hükümlerin davalı yüklenici ile davacı taşeron arasındaki sözleşme için geçerli olmadığı, bu nedenle davalı yüklenicinin, davacı taşeronun hakediş alacaklarından yaptığı %10 teminat kesintisini iade etmesi gerektiğinden mahkemece davanın kabulüne, davalının 114.971,73 TL alacak için itirazının iptaline karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak, mahkemece, davacının belirlenen asıl alacağı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. İtirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likit olması gerekir. Mahkemece, davacı taşeron tarafından talep ve dava konusu edilen alacağın yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları ile belirlendiği, bilinebilir ve likit olmadığı gözetildiğinde davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın kabulü ile 114.971,73 TL için itirazın iptaline, bu miktar için takibin devamına; alacağın bilirkişi incelemesi ile tespit edilmesi nedeniyle davacının inkar tazminatı talebinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2022 tarih ve 2021/524 Esas, 2022/621 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın KABULÜ ile, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının İPTALİNE, takibin 114.971,73 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranında ve değişen oranlarda yasal faiz işletilmesine, Şartları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı, davalının kötüniyet tazminatı taleplerinin REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 7.853,72 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.338,57 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.515,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2- Davacı tarafından yapılan 1.338,57 TL peşin harç, 31,40 TL ilk masraf, 145,00 TL posta ve tebligat gideri, 419,90 TL Keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.934,87 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 18.245,76 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 17/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.