Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/3023 E. 2022/2043 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/3023
KARAR NO: 2022/2043
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2022
NUMARASI: 2016/202 Esas, 2022/587 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu bina ve arsadan oluşan taşınmazın 5.500.000 TL bedelle alım satımı hususunda anlaşma sağlandığı, 11.07.2012 tarih ve … yevmiye nolu işlem ile satış/devrinin gerçekleştirildiğini, satış bedellerinin karşılıklı anlaşma ile bir kısmının tapu devrinden önce bir kısmının tapu devrinden sonra yapılmış olmasına rağmen halen satış bedelinden alacaklı olduğunu, devir gerçekleştikten sonra yine taraflar arasında binanın tamamına yönelik ve sözleşmede belirlenen işlerin götürü usulü yapımı için 12.07.2012 tarihli Uyarlama ve İyileştirme Hizmet İşleri Sözleşmesi düzenlendiğini, iş bu sözleşmede işin bedelinin 3.700.000 TL olduğu kararlaştırıldığını ve bu bedele mukabil 3.700.000 TL bedelli 12.07.2012 tanzim ve 15.10.2012 vade tarihli senedin müvekkiline teslim edildiğini, sözleşme süresinin de 60 gün olarak belirlendiğini, davalı tarafın senetten borçlu olmadığına dair İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/140 Esas sayılı dosyada menfi tespit davası açtığını, taşınmaz malın satışı yönünden davalının diğer davada ikrarları olduğunu, taşınmazın 5.500.000TL olduğu ihtilaf konusu olmaktan çıktığını, Hizmet İlleri sözleşmesine ilişkin müvekkilinin üzerine düşen edimlerinin yerine getirdiğini, tüm bedelleri ödediğini, buna rağmen davalı tarafın ödemeleri süresinde yapmadığı gibi eksik ödemede bulunduğunu, ödemelerin tam olarak yapılmaması nedeniyle talep edilen ibranameleri vermediklerini, cevabi ihtarname ile alacaklarının ödenmemesi sebebiyle teminat senedinin iade etmeyeceğinin beyan ederek alacaklarını talep ettiğini, davalı tarafın temerrüde düşürüldüğünü, taşınmazın 11.07.2012 satış devri tarihinden önce taşınmaz bedeline mahsup edilmek üzere davacı ve eşi tarafından 1.550.000 TL ve satış sonrası 2.830.000 TL ödeme yaptıklarını, satış bedelinden düşüldüğünde halen 1.120.000 TL alacaklı durumda olduklarını, ayrıca açıklama yapılmamış 870.000 TL tutarın da 12.07.2012 tarihli sözleşme bedeli 3.700.000 TL’den düşümü yapıldığında halen 2.830.000 TL alacaklı olduklarını 2013/140 Esas sayılı dosyada alınan bilirkişi raporlarında da bu hususun sabit olduğunu, ayrıca hizmet sözleşmesi 18.4 maddesi gereğince davalı tarafın edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle 1.000.000 TL cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu belirterek davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın % 20 ‘sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taşınmazın 5.500.000 TL olduğu hususunun tamamen asılsız ve soyut olduğunu, ispat yükünün davacıya ait olduğunu, keza satışın yapıldığı tarih itibariyle işyeri ve konuttan oluşan l4 bağımsız bölümün 5.500.000 TL bedelle satışı konusunda taraflar arasında gerek yazılı gerekse şifahi anlaşma bulunmadığını, tapuda yapılan 11.07.2012 tarihli resmi satış senedinde de satış bedelinin nakden ve tamamen alındığının belirtildiğine göre aksinin davacının kanıtlaması gerektiğini, davacı adına kayıtlı toplam 13 adet bölümün satış bedelinin 1.945.000 TL olduğunu, 1.555.000 TL’sinin banka kanalıyla, kalanı satışı yapılan gün nakden ve defaten ödendiğini, ödeme yapılmamış olsa idi 12.07.2012 tarihli Proje İlerine İlişkin Muhtelif Hizmet sözleşmesinde bakiye satış bedeli alacağına ilişkin hükme yer verilmesi gerektiğini, sözleşme gereği üstlendiği işlere ilişkin 3.700.000 TL teminat senedi alan davacının taşınmaz için güvence altına almadan satış yapmasının akıl ve mantığa uymayacağını, sözleşme konusu işlerin ödenmediği hususunda davacının kendisi ile çeliştiğini, taşınmaz satışından sonra yapılan ödemelerin taşınmaz bedeline ilişkin olduğu iddiasının hukuken kabul görmeyeceğini, …’ın yaptığı 2.870.000 TL ve …’ın yaptığı 830.000 TL ödemenin sözleşme konusu işin bedeline ait olduğunun kabulü gerektiğini, banka havalelerindeki açıklamaların bu gerçeği ortadan kaldırmayacağını, taraflar arasındaki aynı konuya ilişkin olarak görülen ve karara bağlanan İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesindeki 2013/140 Esas sayılı menfi tespit davasının sonucunun bekletici mesele yapılması yada birleştirilmesi talep ettiklerini belirterek, davanın reddine, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, yapılan incelemede davalının tacir olmadığının anlaşıldığı, davanın TTK’da sayılan mutlak ve nisbi ticari dava niteliği bulunmadığından mahkemenin görevli olmayıp, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, davanın HMK’nın 114/1-c ve HMK.nun 20. maddeleri uyarınca görev dava şartı yokluğundan usulden reddine, dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davacının maliki olduğu 14 taşınmazı ticari maksatla sattığını, bu satış sonrasında taraflar arasında 12/07/2012 tarihli uyarlama ve iyileştirme hizmet sözleşmesi düzenlendiğini, taşınmazın hastane olarak kullanılmasına ilişkin işlemlerin yapıldığını, sözleşme gereği 3.700.000,00 TL bedelli senet verildiğini, kambiyo senetlerine ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, bu senet nedeniyle çıkan hukuki ihtilafın açılan menfi tespit davasında İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/07/2019 tarih ve 2019/218 esas, 2019/751 karar sayılı kararı ile çözüme kavuşturulduğunu, eldeki davada ise taşınmaz satışından bakiye alacak, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacak ve cezai şart bedellerinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptalinin istendiğini, alacağın konusunun ticari alacak olduğunu, vergi dairelerinin yazılarına göre her iki tarafın da tacir olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında taşınmaz satış ve eser sözleşmesi bulunduğu, vergi dairesi, ticaret sicil müdürlüğü ve esnaf ve sanatkarlar odaları birliğinden getirtilen kayıtlardan tarafların tacir olmadığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu maddede sayılan dava ve işlerin asliye ticaret mahkemelerince incelenerek karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır.Davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu ve her iki tarafın da tacir olmadığı, davanın TTK’nın 4. maddesinde sayılan dava ve işlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağına dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta temel ilişki eser sözleşmesine dayalı olduğundan, bu ilişki içerisinde tarafların kambiyo senedi keşide etmeleri, davayı ticari dava haline getirmez.Bu nedenle, davayı görüp sonuçlandırma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkemece davanın usul yönünden reddi ile dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yerinde olduğundan, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/09/2022 tarih ve 2016/202 esas, 2022/587 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraflar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/12/2022