Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/3021 E. 2023/170 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/3021
KARAR NO: 2023/170
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2022
NUMARASI: 2019/312 Esas, 2022/616 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 15/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacının davalıya sosyal medya ve web sitesi uygulama hizmetleri verdiğini, üç faturadan kaynaklanan 16.250,00 TL borcun ödenmediğinden davalıya karşı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip yapıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu, taraflar arasındaki yazışmaların yazılı delil başlangıcı olduğundan tanık dinlenebileceğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamı ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, sadece web sitesi konusunda konuşulduğunu ve ileride çalışabileceğine dair uzlaşıya varıldığını, ancak davalı ne sosyal medya ne de web hizmeti verilmediğini, buna dair bir delil sunulmadığını, taraflar arasında herhangi bir ticari anlaşma bulunmadığını, faturaların davalıya tebliğ edilmediğini, davalının ticari defterlerinde yer almadığını, davacı tarafından sunulan e-postalarda davalının kabul yönünde bir beyanı bulunmadığını, davacının tek taraflı olarak gönderdiği e-postaların delil olarak dikkate alınamayacağını belirterek, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece 04/04/2017 tarih ve 2014/1128 Esas, 2017/247 Karar sayılı karar ile, alınan bilirkişi raporu ile taraflar arasında yazılı sözleşmenin bulunmadığı, davacı defterlerinde ticari ilişki saptanamadığı, davacı tarafın davaya konu faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğini ispatlayamadığı, faturaların tebliği konusunda müzekkere yazılan kargo firmasının cevap vermediğini, ancak bu durumun ispat yükünü değiştirmeyeceğinden esasen davacı tarafın basiretli tacir olarak faturaların tebliğ edildiğine ilişkin usulüne uygun belgeleri şirketi nezdinde bulundurması gerektiği gerekçeleriyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizin 07.05.2019 tarih ve 2018/60 esas, 2019/595 karar sayılı kararı ile, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte, web sitesi konusunda konuşulup ileride çalışmak üzere uzlaşıya varıldığı hususunun davalı tarafın da kabulünde olduğu, davacının ise, davalıya sosyal medya hizmeti verdiğini ve web sitesi uygulama işi yaptığını, düzenlenen faturaları kurye ile gönderdiğini, ödeme yapılmadığını ileri sürdüğü, mahkemece, yalnızca mali müşavir bilirkişiden rapor alınmak suretiyle karar verildiği, oysa, eser sözleşmelerinde yalnızca defter ve belgelerin incelemesi ile sonuca varılması doğru olmadığı gibi, yetersiz inceleme ile karar verilmesi sonucunu doğuracağı, mahkemece, daha önce fatura tebliğ bilgileri sorulan kurye firmasından faturaların tebliğine ilişkin belgelerin getirtilmesi; ayrıca davacı tarafa, yapıldığını ileri sürdükleri iş ve hizmetlere ilişkin delillerini sunması için fırsat ve süre verilmesi, sunulması halinde konunun uzmanlarının da bulunduğu bilirkişi veya bilirkişi kurulundan yapılan işin takip konusu faturalarla da karşılaştırılarak, yapıldığı yıl serbest piyasa rayiçleri ile iş bedelinin tespiti ve varsa ödemelerin düşülerek davacının bakiye iş bedelinin belirlenmesi hususunda bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu yönde hiç inceleme yapılmaksızın sadece defter ve belge incelemesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesi ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemece 13/09/2022 tarih ve 2019/312 esas, 2022/616 karar sayılı karar ile, dosya eksikliklerinin giderildiği, alınan 30.09.2021 tarihli bilirkişi raporu itibariyle davacının defterlerini ibraz etmediği, … Kurye’ nin cevap verdiği ancak tebliğe ilişkin bilgi ve belge sunulmadığı, iddia edilen hizmetin verildiğine ve tamamlandığına dair bir delil bulunmadığından işin bedeline yönelik değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, davacı tarafının davasını ispat edemediği, davacı tarafın tek taraflı olarak yaptığı yazışmaları ve kendi paylaşımlarını dosyaya ibraz ettiği, ancak söz konusu yazışmaların ve görsellerin davalı şirkete anılan mal ve hizmetin verildiğini ve teslim edildiğini, davalı şirket tarafından onaylandığını ortaya koymadığı, ispat yönünden tek başına yeterliliği bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, bölge adliye mahkemesinin esas incelemesine girmeden eksik inceleme ile karar verildiğinden mahkeme kararını kaldırıldığını, ancak mahkemece delillerin eksik ve hatalı olarak değerlendirildiğini, bu sebeple kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporları ile dava konusu hizmetlerin ne oranda tamamlandığının tam olarak bilinemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, bilirkişi raporları ile davanın tam olarak aydınlatılamadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı şirkete müteakip mailler ile dava konusu faturalar, mutabakat mektubu gönderildiğini ancak davalının bunlara karşı hiçbir itirazda bulunmadığını, taraflar arasındaki akdi ilişki ve fatura içerikleri kesinleşmiş olduğundan mahkemenin hizmetin verildiğinin ispatlanamadığına yönelik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, faturaların kurye tarafından davalı tarafa tebliğ edildiğini, davalı çalışanı ile yapılan mutabakat mektubu itibariyle hizmetin verildiğinin ispat edildiğini, e-posta ile davalı tarafa bu hususta mailler yazıldığını, 25 Temmuz 2013 tarihinde davacı şirket çalışanı … tarafından davalı şirket çalışanları … ve …’a, “Medatek Mutabakat” konulu mail gönderildiğini, Kronolojik olarak bir kısım elektronik posta yazışmalarına bakıldığında edimin yerine getirildiğinin anlaşıldığını, davacı şirket yöneticisi … tarafından davalı şirket yöneticisi …’e gönderilen mailde “Farketmişsinizdir sosyal medya hesaplarınızı yönetmeye başladık, içerikleriniz giriliyor. Bunun yanında web sitelerinizin üretimine de başladık…..Facebook içeriklerinizi şimdilik biz üretiyoruz … Bu durumda fatura hakkında nasıl ilerleyelim, sanırım … bey ile 12 aya yayılan bir anlaşmanız varmış … aynı zamanda sosyal medyada sesinizin nasıl olması gerektiği ile ilgili bir strateji çalışmamız da mevcut…..” denildiğini, davacı tarafın çalışanları tarafından davalıya 4 Mart 2013, 6 Mart 2013, 13 Mart 2013, 20 Mart 2013 tarihlerinde email yazışmaları gönderildiğini, davalı şirketten … tarafından “… Hanım, 2 sorum olacak … com.tr name server adreslerini şu an değiştirirsem maillerimiz bir süre çalışmayacak. Bu işlemi mesai saatinden sonra yapsak olur mu? …com.tr ns leri değişimi için istek yapılmıştır…” şeklinde mail atıldığını, 21 Mart 2013 tarihinde davacı şirket yetkilisi … tarafından “..biz zaten Web sitenizin kurumunu ve giydirmesini yaptık. … Sizin web sayfanızı size gösterebileceğimiz şekilde tamamladık, tüm özellikleri ile size gösterebilir, onay aldıktan sonra online hale gelebiliriz. Biz sizin Cuma günü online olmak istediğinize istinaden bu isteğimizde bu kadar ısrarcı olduk. Sizden onay geldikten sonra tekrar Fransa ile iletişime geçebiliriz..” şeklinde elektronik e-posta yazışması yapıldığını, öte yandan, dava konusu faturaların incelenmesinden fatura konularının “… Sosyal Medya Hizmeti ve Web Sitesi Uygulama Bedeli” olduğunu, mahkeme tarafından e posta yazışmalarının dikkate alınmadığını, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 0/06/2020 tarih ve 2017/1014 esas, 2020/4488 karar sayılı kararında e-posta yazışmalarının delil olarak kabul edildiğini, kararda “Bilirkişi raporunda; taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı tespiti ile vekalet ücreti hesaplanmıştır. Oysa davalı avukat tarafından davacıya gönderilen 2.9.2009 tarihli mail yazışmasında; SHK’ya açılacak dava ile ilgili döküm yapılarak, masraf olarak 5.800,00 TL, 2.000,00 TL bilirkişiden alınan bilgilendirme ücreti ve bakiye 8.000,00 TL vekalet ücretinin kaldığı belirtilerek bu ücretin ödenmesi istenmiş, parantez içerisinde kalan bakiye açıklanırken 10.000,00 TL olan rakamdan itiraz dilekçesi yazılmasının sonrasında 2.000,00 TL ödendiği açıklaması bulunmakta olup, mahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” denildiğini, taraflar arasında ticari ilişki kurulduğunu, davalıya gönderilen faturalara itiraz edilmediğini, mahkemenin davalının gönderdiği email dikkate almadığını, davalı şirket yetkilisi ile yapılan yazışmalarda taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu ve davalıya mail yoluyla tebliğ edilen faturalara 8 günlük yasal süre içerisinde itiraz edilmediği gibi davacı şirket tarafından mutabakata itiraz edilmediğini, ayrıca davalı tarafından mail yazışmalarının inkar edilmediği dikkate alındığında fatura içeriği dahil hizmet bedeli kesinleştiğinden mahkemece fatura bedelinin ödenip ödenmediğinin araştırılması gerekirken hizmetin verildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme gerekçesinin aksine 20.06.2022 tarihli ek bilirkişi raporunda davalının davacı şirketten hizmet aldığının açıkça tespit edildiğini belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Somut olayda, taraflar arasında akdi ilişkiyi ispat yönünde bir yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında mahkeme tarafından deliller toplanmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki davacı tarafından sunulan ve davalı tarafından da gönderildiği kabul edilen e-posta yazışmaları bulunmaktadır. Davacı tarafından davalı şirkete gönderilen 21.03.2013 tarihli mail’de ” .. Biz zaten web kurumunu ve giydirmesini yaptık. Ancak kurduğumuz sistemin bir özelliği olarak, … Web sayfanızı size gösterebileceğimiz şekilde tamamladık, tüm özellikleri ile söze gösterebilir, onay aldıktan sonra online hale gelebiliriz. … Sizden onay geldikten sonra Fransa ile iletişeme geçebiliriz. ” denildiği, davalı şirket temsilcisi … tarafından gönderilen 21.03.20163 tarihli cevabi mailde ise “Dün akşam … bey ile görüşmemizden sonra yeni site tamamlanıp görüp onaylamadıkça domaini yönlendirmeyi uygun görmediğini söyledi. Yeni site tamamlanıp onaylana kadar eski site yayında kalacakmış, şimdilik Fransa ile görüşmeyin” denildiği, bu ve benzeri mail yazışmalarına göre taraflar arasında akdi ilişki kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Dairemiz kaldırma kararında da taraflar arasında akdi ilişki bulunduğu kabul edilerek, eksik inceleme nedeniyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.Dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu ve davacı tarafın sözleşme gereği edimini hazırlamış olduğu, ancak hazırlanan web sitesinin onaylanması ve aktif edilmesi aşamalarının tamamlanmamış olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle, davacı tarafından dosyaya sunulan deliller ve taraflar arasındaki mail yazışmaları birlikte değerlendirilmek suretiyle, davacı yüklenici tarafından yapılan işin aşamalarına göre Web çalışmasının onay aşamasına geldiği anlaşıldığından, yüklenici tarafından yapılan işin, mevcut haliyle, işin yapıldığı tarihteki serbest piyasa rayicine göre bedeli tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/09/2022 tarih, 2019/312 Esas, 2022/616 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.