Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2931 E. 2022/2126 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2931
KARAR NO: 2022/2126
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2021
NUMARASI: 2020/798 Esas, 2021/1144 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı yanca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 18/10/2010 tarihinde yüklenicilik sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşme gereği yapılan imalatların çoğunun hatalı ayıplı ve kusurlu olduğunu, bu sebeple davalıya ihtarnameler gönderildiğini, Küçükçekmece 1.Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığı ile tespit yaptırıldığını, davalının ayıplı imalatları düzeltmediğini, bu sebeple davacının onarımlar yapmak zorunda kaldığını, eksik ve ayıplı imalatlar sebebiyle ticari itibarlarının zedelendiğini ve zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik eksik ve ayıplı imalat bedeli olarak 3.000,00 TL, üçüncü kişilerin zararlarının karşılanması nedeniyle 1.000,00 TL, başka firmalara tamamlatılan eksiklikler nedeniyle 1000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL’nin ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın tüm talep ve beyanlarının zamanaşımına uğradığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, dava konusu edilen tüm detay ve taleplerin bizzat işveren ve proje sorumlusunda kararlaştırıldığını, bu sebeple davalının sorumluluğunda bulunmadığını, davacının yapmış olduğu masrafları kabul etmediklerini, alınan raporda mevcut durumun davalıdan kaynaklandığının belirlenmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, işe başlama ve bitirme sürelerinde garanti süresi içerisinde davaya konu olacak bir durumun ortaya çıkmadığı, malzemeler yönünden yapılan tespitte herhangi bir kusur görülmediği, gizli ayıp teşkil edecek malzeme, işçilik ve imalatın bulunmadığı, davalı tarafça üstlenildiği halde yerine getirilmemiş eksikliklerin ve ayıbın mevcut olmadığı, pencere mekanizmaları konusunda açık ve gizli ayıbın tespit edilemediği, mekanizmaların fonksiyonlarını yerine getirdiği, aşınma, kırılma, kopma, eğilme, bükülme gibi kusurlara sahip olmadığının belirlendiği, davacının noter aracılığıyla bildirilen açılır kanat mekanizma arızasının bulunmadığı, neticede taraflar arasında aktedilen sözleşmenin davalı tarafından yerine getirildiği, cam, doğrama ve kompozit malzeme ve işçiliklerin açık ve gizli ayıplı olmadığı, kanat mekanizmalarının çalışır ve kullanılabilir durumda olduğu, kompozit panellerden suyun sızmasına tasarım hatasının sebep olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, dairemizin 28/09/2020 tarih ve 2018/627 esas, 2020/931 karar sayılı kararı ile, işin davacı tarafça hangi tarihte kabul edildiğini gösteren bir belge ibraz edilmemiş ise de, artık taraflar arasında kesin hesabın yapıldığı 27/09/2012 tarihini işin teslim tarihi olarak kabulü gerektiği, sözleşmede garanti süresi iki yıl olarak kararlaştırıldığından 07/11/2013 tarihinde tarafların birlikte imza altına aldığı tutanağı, sonradan ortaya çıkan arızalarla ilgili süresinde yapılmış ayıp ihbarı olarak değerlendirmek gerektiği, TBK.nın 472’nci maddesinde yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğünün düzenlendiği, buna göre mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, kompozit panellerden suyun sızmasına tasarımdan kaynaklanan hataların neden olduğu ve ana tasarımın ve buna uygun kompozit panellerin tasarımının davalı yüklenicinin sorumluluğunda olmadığı belirtilmiş ise de, davalı yüklenici tarafından bu hususta davacı iş sahibinin uyarılarak genel ihbar yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği noktasında bir inceleme yapılmadığı, bilirkişi raporunda su sızmasında sonradan yapılan değişikliklerin etken olduğu belirtilmiş olmasına rağmen bu proje değişiklikleri raporda somut olarak gösterilmediği, bunun dışında, delil tespiti raporunda açılır kanat mekanizmaları ile ilgili arızalı olan dairelerin tespit edildiği ancak mahkemece alınan bilirkişi raporunda bu arızaların kullanıcı hatasından kaynaklanabileceği belirtildiğinden bu durumun tespit raporu ile mahkemece alınan bilirkişi raporu arasında çelişki oluşturduğu ve bu çelişkilerin giderilmediği bu nedenlerle mahallinde yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak keşif yapılmak suretiyle, delil tespiti raporu ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilerek, davacının talepleri doğrultusunda karar vermeye elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında mahkemece verilen 07/12/2021 tarih ve 2020/798 esas, 2021/1144 karar sayılı kararı ile, kaldırma kararı öncesi ve sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunun bir arada değerlendirildiği, her ne kadar bozma sonrası alınan 17/05/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporununda yer alan tespitler ile 01/07/2021 tarihli bilirkişi heyetinde yer alan tespitlerin farklı olduğu görülmüş ise de 01/07/2021 tarihli raporda yer alan tespitlerin bozma ilamında belirtilen hususları karşıladığı ve gerekçeli olduğu, 17/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitleri gerekçeli olarak açıklanmadığı kanaati ile 01/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin hükme esas alındığı, buna göre olayların kronolojik sırası ve yapılan teknik değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda davacı tarafından işin teslimi kabul edilen tarihten sonra tadilat ruhsatını alındığı ve teras izolasyonunda da tadilat yapıldığı ve bundan kaynaklı cephenin su aldığı, davalı yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davalının açık/gizli ayıp yönünden teknik kusur bulunmayacağı ve davacının tazminat talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı istinaf dilekçesinde; mahkemenin davanın reddine dair verdiği kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, dosya kapsamına alınan raporların hüküm vermeye elverişli olmadığını, her ne kadar işin tesliminden sonra tadilat ruhsatı alındığı ve tadilat ruhsatındaki tadilatlardan kaynaklı cephenin su aldığı, davalı yüklenicinin genel ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiği kabul edilerek açık ve gizli ayıp yönünden teknik kusurunun bulunmadığı kabul edilmiş ise de ortaya çıkan ayıpların sebebinin tadilatlar olmadığını, davalı tarafından yüklenilen imalatların kusurlu olduğunu, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmediğini belirterek, usul ve yasaya uygun olmayan kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Taraflar arasında 18/10/2010 tarihli “iş mekan projesi, dükkan ve kule bölümü giydirme kapaklı cephe teşkili işi” için yüklenicilik sözleşmesi düzenlenmiştir. Bu sözleşmeye göre davalı kule katlarının cephelerinde kapaklı cephe, cam, alüminyum, kompozit, panel vs işlerinin teknik şartname ve standartlarına uygun bir şekilde malzemeli olarak imali işini üstlenmiştir. Davacı işin eksik ve ayıplı olduğunu iddia ederek tazminat talebinde bulunmuş, davalı ise işin taraflar arasında düzenlenen 27/09/2012 tarihli imzalı tutanak ile teslim edildiğini, davacının işin tesliminden sonra 31/12/2012 tadilat ruhsatı aldığını ve tadilat ruhsatı sonucu yaptığı iş ve işlemlerden dolayı cephenin su aldığını, bu işlere ilişkin uyarıda bulunduklarını, bu tadilattan sonra cephenin su aldığını iddia etmiş olup, mahkemece alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilerek alınan 01/07/2021 tarihli son bilirkişi raporunda 27/09/2012 tarihinde imzalı tutanak ile kesin hesap çıkarılarak teslimin yapıldığı, 07/11/2013 tarihinde taraflarca imzalanan tespit tutanağının sonradan ortaya çıkan arızalarla ilgili süresinde yapılmış ayıp ihbarı olarak değerlendirilmesi gerektiği, açık ya da gizli ayıplarla ilgili teknik bir ibareye yer verilmeyerek işin tesliminin yapıldığı, taşınmazda davacı tarafından teras izolasyonunda tadilat yapıldığı, bunlardan kaynaklı cephenin su aldığının tutanak altına alındığı, sözleşmeye göre garanti süresinin kesin kabulden sonra iki yıl olup 27/09/2014 tarihinde dolduğu, davacı tarafından işin tesliminin kabul edilmesinden sonra alınan tadilat ruhsatından kaynaklı yapılan işlemlerden sonra cephenin su aldığının açıkça tespit edildiği, davalının açık ya da gizli ayıp yönünden teknik kusurunun olmadığı tespit edilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında mahkemece alınan bilirkişi raporunda; kesin hesap çıkarılarak teslimi yapılan işte, davacı tarafından sonradan tadilat ruhsatı alınarak teras izolasyonu yaptırıldığı, cephenin su almasının bu tadilat işleminden kaynaklandığı, davalının bu hususta açık yada gizli ayıp yönünden bir teknik kusurunun bulunmadığı tespit edildiğinden, mahkemece hüküm vermeye elverişli bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/12/2021 tarih ve 2020/798 Esas, 2021/1144 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.