Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2790 E. 2022/1821 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2790
KARAR NO: 2022/1821
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2022 (ek karar)
NUMARASI: 2016/751 Esas, 2022/271 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/752 E, 2016/619 K. Sayılı Birleşen Dosyası;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 19/07/2016
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1054 E, 2016/878 K Sayılı Birleşen Dosyası;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 24/10/2016
KARAR TARİHİ: 01/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı ile Şişli Belediye Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü arasında Şişli ilçesi Maslak Okul İdari Bina elektrik, mekanik, inşaat, ince işler, çevre düzenleme ve tefrişat inşaatı yapım işi sözleşmesi imzalandığını, bilahare bu iş ile ilgili olarak davalı ile müvekkili şirket arasında 28.04.2014 tarihinde sözleşme imzalandığını, sahanın müvekkil şirkete tesliminden itibaren tüm edimlerinin zamanında ve eksiksiz ifa edildiğini ve Şişli Belediyesince 15.10.2015 tarihli Geçici Kabul Tutanağı düzenlendiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 7. Maddeşinde aynen “İşveren (İnelsan) hakediş bedeli üzerinden %7 (+KDV) alacaktır. Bu bedel yapılan her hakadiş üzerinden %7 almak şartı ile idareye kesilen faturanın %7’sidir (+KDV). Alt yüklenici (Bersa) de %93 (+KDV) alacaktır; işveren, fatura tutarının hesabına yatırılmasını müteakip 3 gün içinde alt yükleniciye ait kısmını alt yüklenicinin şirket hesabına aktarmayı kabul ve taahhüt eder;işveren faturayı kesince alt yüklenici de faturasını keşer, İşveren 3 gün içinde ödeme yapmazsa gaçen her gün için hakkediş bedeli üzerinden %2 gecikme faizi ödemayi kabul ve taahhüt eder” denildiğini,müvekkili şirketin sözleşmeyi harfiyen ifa etmesine rağmen, davalı idare tarafından ödenen parayı 3 gün içinde aktarmadığını, sözleşmenin 7. Maddesi gereği davalı şirketin her geçen gün için hakediş bedelinin %2’si tutarında gecikme faizi ödemesi gerektiğini, Şişli Belediyesi Başkanlığı tarafından davalıya yapılan ödemeler ile davalı tarafından müvekkili şirkete yapılan ödemelerin ve uygulanması gereken gecikme faizinin tespit edildiğini, bu miktarın İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibine konu edildiğini, davalının icra müdürlüğünden gönderilen ödeme emrindeki borca itiraz ettiğini, haksız itiraz sebebiyle takibin durduğunu, davalının açıkça kötü niyetli olduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20’den az olmamak kaydı ile tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkil ile Şişli Belediye Başkanlığı arasında akdedilen sözleşme ile “Şişli İiçesi Maslak Okul ve İdari Bina Cephe,İç Dekorasyon İklimlendirme ve Çevre Düzenleme yapımı işini”KDV hariç 22.649.000.- TL bedelle üstlendiğini,sözleşmenin yerine getirilmesi için müvekkili ile Davacı arasında akdedilen sözleşmenin 3.maddesinde sözleşme konusunun “idare ile işveren arasında imzalanan ana sözleşmede belirtiler işin tamamının anahtar teslimi götürü bedeli olarak alt yüklenici tarafından tamamlanmadır’ şeklinde tanımlandığını,sözleşmenin 7.maddesinde “İşvaren (İnelsan) hakediş bedeli üzerinden %7 (+KDV)alacaktır, bu bedel yapılan her hakediş üzerinden %7 olmak şartı ile idareye kesilen faturanın %7’sidir (+KDV). Alt yüklenici (…) de %93 (+KDV) alacaktır…” düzenlemesine yer verildiğini, yani asıl işveren idare tarafından her hakediş döneminde KDV dahil ödenecek olan tutarın %7’sinin müvekkiline, %93’ünün davacıya ait olacağını, idarenin imzalanan hakedişlere istinaden ödeme yapmasına müteakip müvekkilinin de davacının payına düşen kısımlarını davacıya ödediğini, müvekkili tarafından davacının nam ve hesabına ödemeler yapılıp bunların mahsup edildiğini, tüm bunlar dikkate alındığında müvekkilinin davacıya borçlu olmadığını, idare ile imzalanan geçici hakedişlerin kesin nitelikte olmayıp kesin hakedişin imzalanması aşamasında yeniden hesaplama yapılmasının mümkün olduğunu, müvekkilinin idare ile kesin hakediş imzalama aşamasında olduğunu, fazla ödeme nedeni ile idareye iade edilmesi gereken bir meblağ olduğunu, dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak kesin hakedişe göre davacı alacağının tespit edilmesini ve buna göre ödeme ve mahsupların alacaktan düşülmesini talep ettiklerini, davacı şirketin işçilerin alacaklarını dahi ödemediğini, işçiler tarafından hem davacı hem de müvekkil aleyhine dava açıldığını, buna göre işçilerin toplamda 90.417,00 TL alacağı olduğuna kanaat edildiğini, müvekkilinin davacı ile birlikte sorumlu tutulmasının muhtemel olduğunu, davacının faize ilişkin taleplerinin de bir dayanağının bulunmadığını, sözleşmenin 7. maddesindeki düzenlemenin kesin vade olmayıp borcun muaccel olduğu zamanı belirleyen bir düzenleme olduğunu, yani gecikme faizinin talep edilebilmesi için borcun muaccel olmasının yeterli olmayıp çekilecek olan ihtar ile müvekkilinin temerrüde düşürülmesi gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasının da bu yönde olduğunu, öte yandan davacının asıl alacağının ödenmesi aşamasında faiz talebi haklarını saklı tuttuğuna ilişkin herhangi bir ihtirazi kayıt da ileri sürmediğini, davacının asıl alacak ve faize ilişkin taleplerinin yerinde olmadığını belirterek, davanın reddine ve alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen 2016/752 esas sayılı dosyasında davacı vekili, davalı şirket ile Şişli Belediyesi arasında Maslak okul idari bina elektrik, mekanik, inşaat ince işler, çevre düzenleme ve tefrişat inşaatı yapım işi sözleşmesi imzalandığını, müvekkili ile davalı şirket arasında ise alt yüklenici sıfatı ile 28/04/2014 tarihinde sözleşme imzalandığını, müvekkili tarafından sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirildiğini, sözleşmenin 7. Maddesi gereği idare tarafından ödenen paranın müvekkil şirkete 3 gün içerisinde ödenmediğini, davalı şirket tarafından ödemelerin eksik yapıldığını, aynı madde gereğince %2 gecikme faizi bedelinin ödenmesinin zorunlu olduğunu, halen gecikmiş alacaklarının bulunduğunu, bu nedenle icra takibine girişildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin 7. Maddesine istinaden müvekkili tarafından gerekli tüm ödemelerin yapıldığını, taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğundan faturalara dayalı alacak talep edilemeyeceğini, imalatın gerçekleştirilmiş olması ve imalatın idare tarafından kabul edilmiş olması gerektiğini, fatura düzenlenmesinin imalatın yapıldığı anlamına gelmediğini, kabaca idare tarafından müvekkile ödenen paranın %93’i davacıya ve %7’si de müvekkiline ait olduğunu, idare tarafından yapılan kesin hak ediş raporuna göre KDV dahil 669.042,65-TL fazla ödeme yapıldığı tespit edilerek 06.09.2016 tarihli yazı ile 30 gün içerisinde paranın iadesinin talep edildiğini, yazının Ankara … Noterliğinin 27.09.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ekinde davacıya gönderilerek talepte bulunulduğunu, idareden tüm belgelerin celbi ile sözleşme gereği müvekkilinden talep edilebilecek miktarın dikkate alınması, akabinde müvekkili tarafından davacıya yapılan nakit ödemelerin ve davacı nam ve hesabına yapılan ödemelerin tespiti ile davacının bir alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini, idare tarafından 669.042,65-TL fazla ödeme tespit edildiğini ve bu miktarın müvekkili tarafından idareye ödenmek zorunda kalındığını, yapılacak hesaplamada müvekkili tarafından idareye iade edilen 669.042,65-TL paranın da davacının alacak hesabından düşülmesi gerektiğini, idareye ödenmek zorunda kalınan bu meblağa ilişkin takas mahsup definde bulunduklarını, sadece ticari defter ve kayıtlarına dayalı inceleme talebinin reddi gerektiğini, idarenin ödemelerini müteakip müvekkilinin de davacının payına düşen kısımları davacıya banka kanalıyla ödediğini, nakti ödemelerin yanında müvekkil tarafından davacı nam ve hesabına ödemeler yapılmış olup yapılan bu ödemelerin davacının alacaklarından mahsup edildiğini, bu nedenle müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, aksinin kabulü halinde de müvekkilinin temerrüde düşürülmediğinden faiz talebinin yerinde olmadığını, faizin hangi orandan istendiğinin de belli olmadığını, sözleşmenin 6.8. Maddesine göre hakediş miktarı ve ödeme zamanının net olmadığını, sözkonusu kesintiler yapıldıktan sonra ödeme yapılacağı için kesin bir borç miktarı yani belirli bir borçtan söz edilemeyeceğini, bu nedenle icra inkar tazminatı taleplerinin de reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1054 esas sayılı dosyasında davacı vekili, taraflar arasında aynı tarihli “Ek Protokol ve Teminat Çeki Teslim Belgesi” başlıklı bir sözleşme de imzalandığını, bu sözleşmenin 6/4 md. ve ek protokolün 1. ve 2. Maddeleri gereğince davalıya 2.718.000,00 TL bedelli teminat çekinin teslim edildiğini, teminat çekinin alt yükleniciye iade edilmemesi durumunda çekin iadesi için dava açılacağının, iade edilmeyen çek tutarının iki kadar cezai şartın alt yükleniciye ödemenin adı geçen sözleşmede kararlaştırıldığını, sahanın müvekkili şirkete teslim edildiği tarihten itibaren tüm edimlerin eksiksiz ve zamanında ifa edildiğini, davalının teminat çekini geçici kabul tarihi ve aynı zamanda kesin vade tarihi olan 15.10.2015 tarihinde iade etmeyerek temerrüde düstüğünü, çekin iadesi için Ankara …Noterliğinin 21.07.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, çekin iade edilmemesi üzerine çek tutarının 2 katı olarak uygulanması gereken şart bedeli ve kesin vadeden itibaren işletilen faiz talepli olarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, aynı sözleşmeye istinaden İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/751 E. Sayılı dosyası ile dava açtıklarını belirterek, her iki davanın birleştirilmesine, borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin 6/4. maddesi gereği teminat çekinin iadesi koşullarının oluşmadığını, iade koşulları oluşmayan çekin iade edilmemiş olması sebebiyle cezai şart talep edilemeyeceğini, teminat çekinin iade edilebilmesi için tarafların ibralaşması gerektiğini, ibraya ilişkin delil sunulmadığını, teminat çekinin iade koşulları oluşmadığından çekin davacıya iadesi gerekmediğini, iade koşulları oluşmayan bir çekin iade edilmemiş olması nedeniyle cezai şart talep edilmesinin ise mümkün olmadığını, davalının önce kendi edimlerini yerine getirmesi gerektiğini, ayrıca ilk çekin yarısı miktarında bir çek verildikten sonra ilk çekin iadesi gerektiğini, bu teatinin de geçici kabul tarihi olan 15.10.2015 tarihinde yapılması gerektiğini, aradan 9-10 ay geçtikten sonra davacının çeklerin teati edileceği yönündeki 21.07.2016 tarihli ihtarının samimi olmadığını, davacı sözkonusu ihtarı çekmeden 1 ay önce 21.06.2016 tarihinde müvekkili hakkında 12.104.084,52 TL ve 2.682.996,72 TL miktarlı (İşbu dava konusu edilen İstanbul … İcra Dairesinin …-…) iki adet icra takibi başlattığını, bu durumda davacının çek olma vasfını yitirmiş adi bir belgeyi geri alarak tahsil kabiliyeti bulunan yeni 1.359.000-TL meblağlı bir çeki müvekkiline teslim etmesinin kendisinden beklenecek bir davranış olmadığını, davacının bu ihtar ile cezai şart koşullarını sağlamayı amaçladığını, davacının geçici kabul tarihinde 2. çeki vermeyerek ilk çekin iade edilmesini engellediğini ve bu konuda kusurlu davrandığını, 21.07.2016 tarihinde keşide edilen ihtarın iade koşullarını sağlamadığını, ibraz süresi geçtikten sonra davacının çekten cayma hakkını kullanmayarak işbu davayı açmak suretiyle çekin iade edilmemiş olması sebebiyle cezai şart talep etmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacı tarafından SGK ve vergi borçları ödenmediğinden müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, davacı nam ve hesabına yapılan ödemeler bulunmakta olup taraflar arasında kesin bir hesap çıkarılamadığını ve ibralaşmanın sağlanamadığını, işçiler tarafından açılan İST 23. İŞ. MAH. 1019E.- 1023E. arası seri dosyaların derdest olduğunu, teminat olarak tutulan çekin iade koşullarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 2016/751 Esas sayılı asıl dava dosyası yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 8.545.382,64 TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek günlük %2 oranında akdi faiz yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İcra inkar tazminatı talebinin reddine; Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/752 Esas – 619 Karar sayılı dava dosyası yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 438.553,51 TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek günlük %2 oranında akdi faiz yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, İcra inkar tazminatı talebinin reddine; Birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1054 Esas – 2016/878 Karar sayılı dava dosyası yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir. Asıl ve birleşen davada davacı vekili 23/05/2022 tarihli dilekçesi ile, asıl ve birleşen davalardan feragat ettiklerini bildirmiştir. Mahkemece 16/06/2022 tarihli ek karar ile, yerel mahkemenin 12/05/2022 tarihli kararının kaldırılarak, mahkemenin 2016/751 Esas, birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/752 Esas ve birleşen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1054 esas sayılı davalarının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkeme tarafından 12.05.2022 tarihli kararın müvekkilince istinaf edildiğini, davacı tarafından açılan davalardan feragat edilmiş olup ilk derece mahkemesi tarafından 16.06.2022 tarihli ek karar ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, ancak istinaf talebinin önceki karara ilişkin olduğunu ve söz konusu kararın kaldırıldığı belirtilerek istinaf kaydının kapatılmasına karar verildiğini, her ne kadar söz konusu karar kaldırılmış olsa da karar içeriğinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, feragat işleminin bir usul işlemi olduğunu, itirazlar değerlendirilmeden verilen kararın bu şekilde kesinleşmesine muvafakatlerinin olmadığını, itirazın iptali davasının itiraz ile duran takibin devamını sağlamak için açılan bir dava olup bu davalarda haklılık durumunun takip tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiğini, bu durumda öncelikle takip tarihi itibariyle davacının müvekkilinden istenebilir bir alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiğini, davacının sözleşmenin 7. maddesine istinaden bir ödeme alabilmesi için ilk olarak sözleşmenin 6.8. maddesi koşullarını sağlamış olması gerektiğini, yani vergi, resim harç, SGK, işçi ödemeleri gibi ödemelerin yapılmaması halinde davacının hak ediş ödemesini talep etme hakkı olamayacağından müvekkilinin temerrüdünden de söz edilemeyeceğini, davacı tarafından ödenmesi gereken ve fakat ödenmediği için müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan bedeller bulunduğunu, davacının sözleşme gereğince ödemesi gereken bu bedelleri süresi içerisinde müvekkiline (veyahut ödenmesi gereken ilgili yerlere) ödemediğini, bu bedellerin en son nihai hesapla birlikte alacaklardan mahsup edilmek zorunda kalındığını, davacının müvekkilinden alacak talebinde bulunabilmesi için sözleşmede belirlenen yükümlülüklerini takip tarihi itibariyle yerine getirmediğini, yerel mahkeme tarafından tüm mahsupların dikkate alınmadığını, müvekkiline yansıtılması gereken tutarın 521.161,47-TL olduğu belirtilmekte olup bu hususa ticari kayıtlarında da yer verildiğini, ancak mahkeme tarafından bu bedelin tamamının değil, sadece sözleşmedeki oran gereği %93’ünün yansıtılabileceğinin tespit edildiğini, bu oranı kabul etmediklerini, idarenin hak ediş bedelini süresinde ödememesi, davacının işin yürütülmesinde finansman sıkıntısına düşmesi ve işin yürütülmesinin durma noktasına gelmesi üzerine davacı kendisine finansman sağlamak amacıyla 1 nolu hak edişi Denizbank’a kırdırdığını, Denizbank’a verilen talep dilekçesinde davacının yetkililerinin imzasının bulunmadığını, yani işlemi doğrudan davacının kendisinin yaptığını, kırdırılan hakediş ile birlikte davacı kendisine finansman sağlamış olup yapılan bu işlemde müvekkilinin hiçbir menfaatinin bulunmadığını, tüm yararın davacıda, buna karşılık tüm zararların müvekkili üzerinde bırakılmasının MK 2. Maddesine de ayrıkırı olduğunu, davacının teknik personele ilişkin ücret ve maaşlarını ödememesi sebebiyle, ödemelerin müvekkili tarafından yapıldığını ve karşılığında da ücret bordrolarının işçilere imzalatıldığını, imzalı ücret bordrosunun bulunmasının, bordroda geçen tutarın işçiye ödendiği anlamına geldiğini, davacı nezdinde çalışma yapmış olan bir kısım işçi tarafından hem davacı hem de müvekkili aleyhine İstanbul 23. İş Mahkemesinin 2014/1019, 2014/1020, 2014/1021, 2014/1022, 2014/1023 esas sayılı dosyaları ile dava açıldığını, bu dosyalar üzerinden yapılan yargılamalar sona ermiş olup davacının işçilerinin alacakları sebebiyle müvekkilinin de davacı ile birlikte müştereken ve müteselsilen alacaklardan sorumlu tutulduğunu, davacının işçilerinin sonuçlanan davalarında hükmedilen alacaklar icra takibine konu edilmiş olup müvekkilinin de icra tehdidi altında bu bedelleri icra dosyalarına ödemek zorunda kaldığını, ödeme dekontları dosya kapsamında mevcut olup müvekkil tarafından icra dosyalarına ödenen toplam bedel 192.348,38 TL olduğunu, dava konusu olayda davacı tarafından her ne kadar sözleşmedeki düzenlemenin kesin vade ve bu tarih itibariyle temerrüdün gerçekleştiği iddia edilmekte ve bilirkişi raporunda da bu nedenle bir faiz hesabı yapılmış ise de yapılan bu değerlendirmelerin ve hesaplamaların tamemen hatalı olduğunu, davacının sözleşmenin 7. Maddesine istinaden bir ödeme alabilmesi için ilk olarak sözleşmenin 6.8. Maddesi koşullarını sağlamış olması gerektiğini, vergi, resim harç, SGK, işçi ödemeleri gibi ödemelerin yapılmaması halinde davacının hak ediş ödemesini talep etme hakkı olamayacağından müvekkilinin temerrüdünden de söz edilemeyeceğini, asıl alacağın ödenmesi ile birlikte ona bağlı feri nitelikteki alacakların da sona erdiğini, faiz alacağının/talebinin de bu kapsamda olduğunu, faize faiz yürütülmesinin mümkün olmadığını, hesaplamaların mükerrer olduğunu, sözleşme ile kararlaştırılan faiz oranının yasal düzenlemelere aykırı olduğunu, ahlaka ve adaba aykırı olup mutlak butlanla batıl olduğunu, sözleşmedeki aşırı yüksek faiz oranı yerine makul bir faiz oranının tespit edilmesi gerektiğini, bu hususun raporda hiç nazara alınmadığını belirterek, istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeminin 12.05.2022 tarihli kararın esas bakımından da incelenilerek, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dosya kapsamına göre mahkemece 2016/751 esas sayılı asıl davanın ve 2016/752 esas sayılı birleşen davanın kısmen kabulüne, 2016/1054 esas sayılı birleşen davanın reddine karar verildiği, akabinde asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin 23/05/2022 tarihli dilekçesi ile asıl ve birleşen davalardan feragat ettiklerini bildirdiği, mahkemece 16/06/2022 tarihli ek karar ile, yerel mahkemenin 12/05/2022 tarihli kararının kaldırılarak, mahkemenin 2016/751 Esas sayılı asıl davasının, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/752 Esas sayılı ve İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1054 esas sayılı birleşen davalarının feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece, ayrıca 29/06/2022 tarihli istinaf kanun yolu değerlendirme kararı ile, 16/06/2022 tarihli ek karar ile 13/05/2022 tarihli asıl kararın davadan feragat nedeniyle reddine karar verildiği, istinafın konusunun kalmadığı gerekçesiyle istinaf kaydının kapatılmasına karar verilmiştir. Kabul ve feragat 6100 Sayılı HMK. nın 310 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, 6100 Sayılı HMK’nın 310. Maddesinde; “MADDE 310- (1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. (2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir. (3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.” hükmü düzenlenmiştir. HMK’nın 311. Maddesinde feragat ve kabulün kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı hükme bağlanmıştır. Somut olayda, ilk derece mahkemesi kararının tebliğinden önce davacı vekili tarafından sunulan 23/05/2022 tarihli dilekçe ile davalardan feragat edildiğinden mahkemece feragat talebi doğrultusunda usulüne uygun olarak 16/06/2022 tarihli ek karar ile davaların feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; ek karar taraflara tebliğ edilmiş ve taraflarca istinaf yoluna başvurulmadığından kesinleşmiştir. Her ne kadar mahkemece verilen 12/05/2022 tarihli asıl karar taraf vekillerine tebliğ edilmemiş ise de tebliğ öncesinde yapılan talep üzerine mahkemece ek karar ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verilip, bu ek karar kesinleştiğinden, artık asıl kararın taraflara tebliğinde hukuki bir yarar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, asıl ve birleşen davalarda davalı vekilince 12/05/2022 tarihli asıl karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle kararın kaldırılarak, esasa ilişkin istinaf incelemesi yapıldıktan sonra, tespit içeren gerekçe ve netice kısmının yerinde olmadığı belirtilerek davaların feragat nedeniyle reddine karar verilmesi talep edilmektedir. Yukarıda değinildiği üzere, mahkemece verilen 12/05/2022 tarihli asıl karar, mahkemenin 16/06/2022 tarihli ek kararı ile kaldırılarak, asıl ve birleşen davaların feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olup, bu ek kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği ve HMK’nın 311. maddesinde feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı hükme bağlandığından, davalı vekilinin mahkemenin ek kararı ile ortadan kaldırılmış olan ve artık hukuki sonuç doğurması mümkün olmayan asıl karara karşı yaptığı istinaf başvurusunda herhangi bir hukuki yararı kalmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunda hukuki yararı kalmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/05/2022 tarih ve 2016/751 Esas, 2022/271 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunda hukuki yararı kalmadığından istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 01/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.