Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2670 E. 2022/2142 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2670
KARAR NO: 2022/2142
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2022
NUMARASI: 2022/344 Esas, 2022/643 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair kararının taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Dairemizce kaldırılması akabinde mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin … Esas sayılı dosyasına verdiği 31/05/2016 tarihli dilekçesiyle, taraflar arasında Azerbaycan’da gerçekleştirilecek olan dış cephe yapımı ve malzeme satışı ile belediye parkına yapılacak olan bank ve malzeme satışına ilişkin anlaşma sağlandığını, anlaşmanın unsurlarının e-mail yoluyla detaylandırıldığını, anlaşma çerçevesinde müvekkilinin tüm yükümlülüklerini eksiksiz ifa ettiğini, davalı tarafça anlaşmada belirlenen tarihlerde ödenmesi gereken bedellerin ödenmediğini, bu nedenle müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirket veya yetkilisinin davacı yan ile imzaladığı hiçbir sözleşme ve yazışma olmadığını, müvekkili yanca davacı tarafça imal edildiği iddia edilen herhangi bir ürün teslimi yapılmadığını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 05/02/2019 tarihli karar ile; davacı tarafça davaya ve takibe dayanak olarak sunulan “Dış Cephe Banklar ve Satın Alma ve Üretim Sözleşmesi “başlıklı ve 1 nolu bendinde işin sahibinin davalı … /…, Yapımcının davacı … San. Tic. Ltd. Şti. olduğu belirtilen sözleşmenin imzasız olduğu, yine davacı tarafça düzenlenen 16/10/2015 tarihli, … nolu faturada muhatap olarak davalı … adlı firmanın gösterildiği, davacı tarafından tanzim edilen ihracata konu fatura ve gümrük beyannamelerinin alıcı “… No:… Bakü /Azerbaycan ” ünvan ve adresine tanzim edildiği, bu itibarla taraflar arasında cari bir ilişkinin bulunduğu ancak davalı tarafın kayıtlarında sadece banka yoluyla yapılan ödemelerin yer aldığı, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen ihracat faturalarının davalı taraf ticari defter kayıtlarında yer almadığı, davalılarca yapılan ödemelerin kendi adlarına mı yoksa Azeri firma adına mı yapıldığının sabit olmadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 10/09/2019 tarih, 2019/1160 Esas, 2019/992 Karar sayılı karar ile, dosya içerisinde mevcut ve davacı tarafın delil olarak dayandığı “dış cephe, banklar ve satın alma ve üretim sözleşmesi”nin 1. numaralı maddesinde; işin sahibinin … / …, yapımcının; … San. Tic. Ltd. Şti. olarak gösterildiği, sözleşmenin imzasız olduğu, davacı tarafça sunulan … Bankası İnternet Şubesi’ne ait dekontta davalı şirket tarafından davacı şirkete 04/02/2016 tarihinde 8.000,00 TL para transferi yapıldığı, 2019 tarihli 20.000,00 USD’lik dekontta davalı şirket isminin yer aldığı, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi akabinde dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğunun ekli cari hesaplardan belirlendiği hususlarının dosya kapsamı ile sabit olduğu, davacı tarafa yapılan ödemelerin ticari defter kayıtları ile sabit olmakla, bu kapsamda taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu sonucuna varıldığı, bu itibarla mahkemenin davayı pasif husumet yokluğundan reddetmesinin hatalı olduğu, mahkemece yapılacak işin yanlar arasındaki akdi ilişkinin kabul edilerek akdi ilişkinin kapsamı, yapılan işler ile karşılığında yapılan ödemelere ilişkin taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesinden ibaret olduğu belirtilerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece 06/10/2020 tarihli karar ile, Dairemizin kaldırma kararından sonra düzenlenen 18/03/2020 tarihli 2.ek rapor esas alınmak suretiyle davacının davalılardan 68.758,59 USD alacaklı olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; davalılar tarafından İstanbul … İcra Müdürlğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın 68.758,59 USD yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesiyle, alacak belirlenebilir ve likit olduğundan müvekkili lehine kabul edilen bedel üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalılar vekili istinaf dilekçesiyle, davacının delil olarak sunduğu dekontların söz konusu sözleşmeye ilişkin olduğunun kesin delil niteliği taşımadığını, müvekkili şirketin davacı şirketle iş yapmadığını iddia etmediğini, bu sözleşmeye taraf olmadığını belirttiğini, davanın sözleşmeye dayandırıldığını, sözleşmede müvekkilinin imzasının bulunmadığını, sözleşmeye dayalı müvekkilince yapılmış bir ödeme de olmadığını, taraflar arasında organik bağ olduğu iddia edilerek yargı, mahkeme ve Dairemizin yanılgıya düşürülmeye çalışıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 13/04/2022 tarih, 2021/176 Esas, 2022/762 Karar sayılı karar ile, davacı vekilince dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep edildiği ve davalılar vekilince süresi içerisinde verilen cevap dilekçesinde davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yönünde karar verilmesi istendiği halde, davanın kısmen kabulüne karar veren yerel mahkemece gerekçeli kararda bu taleplerin değerlendirilmediği ve kararda bu talepler yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar tesis edilmediği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece 2022/344 Esas sayılı dosyadan verilen 28/06/2022 tarihli karar ile, mahkemenin 06/10/2020 tarihli kararına dayanak yapılan 18/03/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının davalıdan 68,758,59 USD alacaklı olduğunun tespit edildiği, alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda davacının davalılardan 68.758,59 USD alacaklı olduğunun belirlendiği, alacağın likit olmadığı ve davacı yanın reddine karar verilen alacak istemi yönünden kötü niyetli olduğu dosya kapsamından anlaşılamadığından davacı vekilinin icra inkar tazminatı ile davalı yanın kötü niyet tazminat taleplerinin reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalılar tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın 68.758,59 USD yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı vekilinin icra inkar ve davalı vekilinin kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili 01/07/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, mahkemenin davalı …’in hangi gerekçe ile borçlu olduğunu kararında belirtmediğini, davalı …’in gerçek kişi olup, Limited Şirketlerin borcundan dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olduğunu, hiç bir borca karşı kefil olmadığı gibi hiç bir sözleşmeye de taraf olmadığını, davacı tarafın imzasız olan sözde taraflar arasında yapıldığını iddia ettiği sözleşmenin baş kısmına tarafları yazarken; işin sahibi olarak … / … yazdığını, sözleşmenin imza kısmına ise işin sahibi ad-soyad/ünvan-imza hanesi açtığını, bu hanede hiçbir davalının imzası olmadığı gibi, yapımcı olarak kendilerinin dahi imzasının bulunmadığını, davacının bu belgeyi kendiliğinden tanzim ettiğini ve sahte olduğunu bildiği için kendisinin dahi imzalamaktan kaçındığını, davalı …’in sözleşme imzalamadığını, ödeme de yapmadığını, davacının tanzim etmiş olduğu faturalar ve sözleşme’de belirtilen iş sahibinin kanuni adresinin: ”… No:… Bakü/azerbaycan olduğunu, davalı …’in ikamet adresinin ise ‘… Mah., … Sk., No:.., İç Kapı No:… Beşiktaş/İstanbul olduğunu, davalı …’in borçla ilgili hiçbir yasal sorumluluğunun ve ilgisinin bulunmadığını, davalı … yönünden davanın reddinin gerektiğini, davalı … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin davacıdan almış olduğu hiçbir malzeme olmadığı gibi, davacının hiçbir faturasını bu firma adına kesmediğini, davalı … Dış Tic. Ltd. Şti’nin yurtdışına malzeme ihraç eden bir firma olduğunu, bu firmanın Azerbaycan’da bulunan …, No:.. Bakü/Azerbaycan firması ile de iş yaptığını, bu firmaya Türkiye’den temin ettiği malzemeleri ihraç ettiğini, iki firmanın birbiri ile hukuki ve organik bağı bulunmadığını, davacı tarafın da böyle bir iddiasının bulunmadığını, yurtdışına para gönderip getirme problemlerinden dolayı Bakü’de bulunan firmaya olan borçlarının kendileri tarafından bildirilen firmalarından alacaklı olduğu meblağı Türkiye’deki firmalara ödeme yapmalarını belirttiklerini ve zaman zaman bu tür ödemeler yapıldığını, bilirkişinin de raporunda belirttiği üzere para ödemesi yapılmış olması iki şirket arasında bir bağ olduğunu göstermediğini, bu işlemin tamamen yurtdışı ticaretini düzenlemeye dönük işlem olduğunu, davacının müvekkili firmaya teslim ettiği herhangi bir ürün bulunmadığı gibi firmaları adına düzenlenmiş bir fatura da bulunmadığını. davacının sunduğu gümrük evraklarının da malzeme çıkışlarının yurtdışına olduğunu gösterdiğini, müvekkili … Dış Tic. Ltd. Şti.’nin ikamet adresinin … Dış Tic. Ltd. Şti. … Mah. … Cad. No:.., Ada No:…, Parsel No:…, Sarıyer/İstanbul adresi olup davacı yanın bu adrese herhangi bir ürün teslim etmediğini, teslim ettiği yönünde bir beyanının da bulunmadığını, davacının delil olarak sunduğu dekontların söz konusu sözleşmeye ilişkin olduğuna dair kesin delil niteliği taşımadığını, yapılan ödemeler sonucunda var olduğu iddia edilen sözleşmedeki söz konusu miktarın müvekkili ile ilgisi bulunmadığını, var olduğu iddia edilen söz konusu sözleşmenin tarafı ise olsa olsa davacının fatura düzenlediği Azerbaycan firması olacağını, yargılama sürecinde yapılan incelemelerde, davacı ile müvekkilleri arasında, davacının iddia ettiği herhangi bir alım-satım sözleşmesinin mevcut olmadığı, tarafların yargılama sürecinde incelenen defter ve kayıtlarında davacı yanın müvekkilleri adına fatura düzenlemediği ve müvekkillerinin kayıtlarında da olağan olarak fatura kayıtlarının bulunmadığının tespit edildiğini, taraflar arasında herhangi bir alım-satım sözleşmesi bulunmadığını, bilirkişi raporlarında tarafların defter ve diğer kayıtlarının uyuşmadığı, ticari ilişkiyi gösterir herhangi bir kayıt bulunmadığı, davacı tarafın ticari defter kayıtlarında, müvekkilleri adına fatura düzenlememiş olduğu ve müvekkillerinin kayıtlarında da olağan olarak fatura kayıtlarının bulunmadığının, tarafların cari hesaplarında karşılıklı para alış verişinin olduğu, ancak bu para alışverişinin davacının varlığını iddia ettiği ve dayanak gösterdiği sözleşmeden bağımsız, muhtelif tarihlerde yapılan ödeme olduğu, sırf ödeme yapılmış olmasının davalı/müvekkillerinin bu sözleşmenin tarafı ve borçlusu olduğu anlamına gelmeyeceği ve ticari defterlerin karşılıklı ve uyumlu olmadığı gözetilerek, iddia konusu alacağı ispata elverişli olmadığının tespit edildiğini, söz konusu bilirkişi raporları ve ilk derece mahkeme karaları sonucu ortaya çıkan “Organik Bağ”ın kanunlarımızda düzenlenmediğini, sadece Yargıtay İçtihatlarında yer almakla birlikte olayda uygulanmasının imkanının bulunmadığını, davanın sözleşmeye dayandırıldığını ve sözleşmede müvekkilinin imzasının olmadığını, sözleşmeye dayalı müvekkilince yapılmış bir ödeme de olmadığını, taraflar arasında organik bağ olduğu iddia edilerek yargı, mahkeme ve Dairemizin yanılgıya düşürülmeye çalışıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili katılma yoluyla verdiği 02/09/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, dosyada bulunan ihracat faturası ve gümrük beyannamesi ve müvekkili şirkete yapılan kısmi ödemeler ve faturalar ile borun belirlenebilir olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalılar ise iş sahibidir. Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahipleri hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 68.758,59 USD asıl alacak ve 3.147,14 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 71.905,73 USD ( 204.931,33 TL ) alacağın tahsili için 26/042016 tarihinde icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafın takip dosyasının dayanağı “Dış Cehpe, Banklar Ve Satın Alma Ve Üretim Sözleşmesi” başlıklı, “1245 m2 malzemeli, işçilikli dış cephe yapım işi, banklar ve malzeme satışı” konulu, 4 grup sipariş için kalan bakiye toplamı 249.655,00 USD sözleşme bedeli için 10/11/2015 tanzim tarihli imzasız sözleşmedir. Dosya kapsamında bulunan ve mali müşavir …tarafından düzenlenen 26/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafından, dava dosyasına sunulan aslı gibidir onaylı suretlerinden 2015-2016 mali dönemine ait ticari deflerinin, ait olduğu yılda yürürlükte olan T,T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, davacı tarafın ticari defter kayıtlarında 26/04.2016 icra takip tarihi itibari ile davalı taraftan 224.988,51 TL karşılığı 79.405.84 USD alacaklı olduğu, ancak davacı tarafın dava konusu takibini toplam 68.758,59 USD üzerinden başlattığı, davalı tarafın, incelemeye sunulan 2015-2016 mali dönemine ait ticari defterinin, ait olduğu yılda yürürlükte olan T.T.K. ve V.U.K. hükümlerine göre tutulduğu, ticari defterinin yasal süreleri içerisinde açılış ve kapanış tasdiklerini yaptırmış oldukları, davalı tarafın ticari defter kayıtlarında. 26/04/2016 icra takip tarihi itibari ile davacı taraftan 103,680.00 TL karşılığı 34,000,00 USD alacaklı olduğu, taraflar arasında bir cari ilişkinin bulunduğu, ancak davalı tarafın kayıtlarında sadece banka yolu ile yapılan ödemelerin yer aldığı, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen ihracat faturalarının davalı taraf ticari defter kayıtlarında yer almadığı, davacı tarafından tanzim edilen ihracata konu fatura ve Gümrük Beyannamelerinde alıcı olarak“…, No:… Bakü/Azarbaycan“’ ın gösterildiği, davacı tarafın takipten önce işlemiş faiz talebinde bulunamayacağı belirtilmiş, aynı bilirkişi tarafından ve hukukçu …’in katılımıyla düzenlenen 07/01/2018 tarihli ek raporda; “bizim konuştuğumuz ve anlaştığım1z anahtar teslim işler” başlıklı imzasız belge incelendiğinde köprü ile ilgili; ağaç logolu ve … yazılı antentli kağıda yazıldığı, köprü yürüme yolu ve küpeştedeki eksik işlerin sayıldığı, köprünün üst plastik camı-malzeme eksik -iş eksik bildirimi bulunduğu, … ünvanı kullananın Azeri bir yetkili olduğu, üç farklı projede iş verdiği, yapılan işlerde eksik ve ayıp bulunduğundan bahisle itiraz edildiği, belgenin imzasız olmasının ticari ilişkinin bulunmadığı anlamına gelmeyeceği, muhatabın davacı değil davalı yan olduğu, Türkiye firması olan davalının Azerbeycan’dan aldığı işi davacıya verip vermediğinin değerlendirilmesi gerektiği, iş tanımı yerinde işin imalat gerektiren ve anahtar teslim olduğu gözetildiğinde davalılar ile dava dışı şirketin iki ayrı ticari şirket olduğunun kabulünün gerektiği, kurguda işi dava dışı … ‘un alıp, davalılara verdiği, davalıların da tedariki davacı gibi firmalardan gerçekleştirdiği, bu durumda davacı yanın işin davalıya teslim edildiğinin ispatının gerektiği, davacının işi ürettiği, gümrük ihracaat işlemine konu etmiş olmasının ticari ilişkiyi teyit ettiği, davalının davacıya yapılan ödemelerinden de ticari ilişkinin teyit edildiği, ancak ticari ilişkinin varlığının davacının teslim ettiği ve hak ettiği bedellerden bakiye alacağı da ispat ettiği anlamına gelmeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmenin sabit olmadığı ancak teslim edilen iş bedeli konusunda anlaşma olduğunun söylenebileceği, sadece fatura düzenlenmesinin alacağın varlığını ispatlamayacağı belirtilmiştir. Dairemizce kaldırma kararında da belirlendiği üzere, dosya içerisinde mevcut ve davacı tarafın delil olarak dayandığı “dış cephe, banklar ve satın alma ve üretim sözleşmesi”nin1.numaralı maddesinde; işin sahibinin …/ …, yapımcının; … San. Tic. Ltd. Şti. olarak gösterildiği, sözleşmenin imzasız olduğu, davacı tarafça sunulan … Bankası İnternet Şubesi’ne ait dekontta davalı şirket tarafından davacı şirkete 04/02/2016 tarihinde 8.000,00 TL para transferi yapıldığı, 14/12/2015 tarihli 20.000,00 USD’lik dekontta davalı şirket isminin yer aldığı, bu ödemenin ne amaçla yapıldığı hususunun davalı yanca açıklanamadığı, tarafların ticari defterlerinin incelendiği yukarıda açıklanan bilirkişi raporlarında, ekli cari hesaplardan taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunun belirlendiği, davacı tarafa yapılan ödemelerin ticari defter kayıtları ile sabit olduğu gözetilerek bu kapsamda iki şirket arasındaki organik bağın tespiti için kullanılabilecek ölçütler incelenerek, dava dışı şirket ile davalı şirket arasında organik bağ bulunduğu ve davanın tarafları arasında da e-mail aracılığıyla sözleşme ilişkisinin kurulduğu sonucuna varılmıştır. Dairemizin bu belirlemesi sonrasında ve kaldırma kararı doğrultusunda aynı kurul tarafından tanzim edilen ve hükme esas alınan 18/03/2020 tarihli 2.ek raporda, davacı yanın dava dışı Azeri şirkete Erenköy Gümrük Müdürlüğü çıkışlı toplam 119.828,00 USD bedelli ihracat yaptığının tespit edildiği, buna karşılık, davalıların ödemesinin; 11/09/2015 tarihinde 4.934,21 USD karşılığı 15.000,00 TL, 14/12/2015 tarihli 20.000,00 USD, 25/12/2015 tarihli 3.000,00 USD, 30/12/2015 tarihli 3.000,00 USD, 20/01/2016 tarihli 1,487,95 USD ve 04/02/2016 tarihli 8.000,00 USD olup; toplam ödenen miktarın 40.422,16 USD olduğu, bu ödemelerin davalı yanın ticari kayıtlarından hesaplanan miktar olduğu, ilk ödeme bankadan olmadığı için davacı yan ticari kayıtlarında yer almadığı, oysa işin başında peşinat olarak bu miktarın alındığının değerlendirilmesi ve davalı yanın ödemelerde bulunmasının davada taraf olmasına delil teşkil ettiği gözetilerek davalı yan ticari defterlerine itibar edilmesinin yerinde olacağı, davacının ihracatını yaptığı emtia miktarı ve kıymetinin gümrük beyannameleri ile tespit edildiği gözetilerek, 119.828,00 USD miktarından 40.422,16 USD ödemeler düşüldüğünde, 79.405,84 USD davacı alacağının hesaplandığı, ancak davacı talebinin 68,758,59 USD olduğunun gözetilmesi gerektiği, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamakta ise de; davalıların ödemeleri ve iş için davacı yana yönelik süreçteki irade açıklamaları ve ödemede bulunmaları gözetilerek, davacı yanın gümrüklenmiş kıymet gözetilerek işi gördüğünün kabul edilmesi gerektiği, ayrıca ayıplı mal, zarar ve indirim talepleri bakımından davalı yanın iddiasını ispat etmesi gerektiği, öte yandan, davacı yan taksitli ödemeler varsayımı için faiz hesaplayarak 71.905,73 USD alacak toplamına ulaşmış ise de; icra dosyası incelendiğinde, 26/04/2016 tarihli takibe girişildiği, işlemiş faiz taleplerinin yerinde olmadığı, zira takip öncesi usulüne uygun gönderilmiş temerrüt ihtarının dosyada yer almadığı, bu itibarla işlemiş faiz talebinin somut olaya uymadığı, davalıların hesaplanan miktarı müteselsilen tazmin etmesi gerektiği, kamu bankalarınca 26/04/2016 tarihinde bir yıllık USD vadeli mevduata en yüksek fiile uygulanan faiz oranı %2,70 olup, davacının talep edebileceği faiz oranı da bu oranda ve sonrasında değişen oranlarda olabileceği, davacının gördüğü işler bakımından gümrük evrakına itibar edilmesinin yerinde olacağı, buna göre davacının ödemeler düşüldüğünde 79.405,84 USD bakiye alacağı hesaplandığı, davalı yanca ileri sürülen ayıp, indirim veya sair iddiaların ayrıca ispatı gerektiği belirtilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra mahkemece verilen karar kapsamında yanlar arasındaki uyuşmazlık; bu kez davalı …’in davada taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret kanunun’unda birçok şirket türü düzenlenmiş ve ortakların şirket borçlarından ne şekilde sorumlu olacağı belirtilmiştir. Limited Şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticari ünvan altında kurulur, esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Limited Şirkette ortaklar, şirket borçlarından şahsen sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece mal varlığıyla sorumludur. Şirket ortakları, taahhüt ettiği bu sermayeyi ödemiş ise şirket alacağı için ortağa başvurmak mümkün değildir. Yapılan bu açıklama uyarınca davalı şirketin davanın dayanağı olan imzasız sözleşme kapsamında davacı yanın alacağından sorumlu olduğu belirlenmiş ise de, davalı şirket ortağı ve yetkilisi olan diğer davalı …’in bu borçtan sorumlu olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Borçlar hukukunda egemen olan “sözleşmelerin nispiliği kuralı” gereğince borç ilişkilerinden doğan alacak hakkının aynî haklarla kişilik haklarının aksine, hukuki nitelikleri itibariyle nispi bir hak olması, daha açık anlatımla alacaklının bu hakkı sadece borçluya karşı ileri sürebilmesi anlamına gelir ve üçüncü kişiler, borç ilişkisi ile ilke olarak borç altına girmedikleri, bir hak kazanmadıkları için, bu hakkın onlara karşı ileri sürülebilmesi, kural olarak mümkün değildir. ( bkz. Yargıtay HGK 16/05/2019 tarih, 2019/13-221 Esas, 2019/575 karar sayılı kararı). ( bkz. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 21/06/2021 tarih, 2020/3014 Esas, 2021/2851 Karar sayılı kararı). Eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kural olarak yazılı veya kesin delillerle ispatlanmalıdır. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı şirket ile davalı yetkili şahıs arasında yazılı veya imzalı bir eser sözleşmesi bulunmadığından ve davacı yan, davalı yetkili ile de eser sözleşmesi düzenlendiğini ileri sürdüğünden, bu hususu ispat külfeti davacı taraftadır. Sözleşme ilişkisini ispatlamakla yükümlü olan davacı, 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesi gereğince, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Davacı tarafça dosyaya bu iddiayı ispatlayacak yazılı bir belge ya da tanık dinlenmesini mümkün kılacak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir evrak ibraz edilmemiştir. Davacı yanca delil listesinde açıkça “yemin ” deliline de dayanılmadığından davacı ile davalı yetkili arasında da sözleşme ilişkisi kurulduğu yönündeki iddia ispatlanamamıştır.O halde, mahkemece davacının akdî ilişkinin varlığına dair yükümlülüğünü yukarıda yazılı yasal düzenlemeye göre yazılı belge ile kanıtlamak zorunda olmasına rağmen, dosyaya yazılı delil başlangıcı teşkil edebilecek bir belge sunulmadığı ve davacı yanca “yemin” deliline de dayanılmadığı gözetilerek davalı yetkili gerçek şahıs yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu davalı yönünden de borçtan sorumlu olduğuna hükmedilmesi isabetsiz olmuştur. Sözleşme ilişkisi kabul edilen davalı tüzel kişilik yönünden yapılan incelemede ise, mahkemece denetime elverişli 18/03/2020 tarihli ek bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacının davalı şirketten 68,758,59 USD alacaklı olduğuna karar verilmesi dosya kapsamına uygun olmuştur. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. mAnılan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, alacağın varlığı yargılama ile belirlendiğinden davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin reddine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Her ne kadar davalı vekilince istinaf dilekçesinde eksik ve ayıplı iş itirazında bulunmuş ise de, HMK’nın 357/1. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık gibi reesen gözönünde bulundurulması gereken haller dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf aşamasında dinlenemeyeceğinden ve yeni delillere dayanılamayacağından, davalı vekilinin cevap dilekçesi ve 2. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ancak istinaf dilekçesinde ileri sürülen eksik ve ayıplı iş iddiası yönünden Dairemizce inceleme yapılması uygun görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı şirket yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 68.758,59 USD yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı vekilinin icra inkar ve davalı vekilinin kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, davalılar vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/06/2022 tarih ve 2022/344 Esas, 2022/643 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan REDDİNE,4-Davalı şirket yönünden açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 68.758,59 USD yönünden İPTALİNE, takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 5-Davacı vekilinin icra inkar ve davalı vekilinin kötü niyet tazminatı taleplerinin REDDİNE,
B) İLK DERECE YARGILAMASI YÖNÜNDEN1-Alınması gereken 13.908,46 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.499,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.408,74 TL harcın davalı …. Dış Tic. Ltd. Şti.’nden alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 3.499,72 TL peşin harcın davalı …. Dış Tic. Ltd. Şti.’nden alınarak davacıya VERİLMESİNE,3-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL ilk masraf, 539,50 TL tebligat ve posta gideri, 2.050,00 TL bilirkişi ücreti, 283,40 TL ilk istinaf başvurma harçları toplamı, 73,10 TL tehir-i icra karar harcı olmak üzere toplam 2.975,20 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 2.844,98 TL’nin davalı …. Dış Tic. Ltd. Şti.’nden alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı … Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 92,55 TL tebligat ve posta gideri, 391,00 TL ilk istinaf başvurma harçları toplamı olmak üzere toplam 483,55 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 21,16 TL’nin davacıdan alınarak davalı … Dış Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine, bakiye miktarın bu davalı üzerinde BIRAKILMASINA,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 31.505,11 TL nispi vekâlet ücretinin davalı … Dış Tic. Ltd. Şti.’den alınarak davacıya VERİLMESİNE,6-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/2. maddesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e VERİLMESİNE,6-Davalı … Dış Tic. Ltd. Şti. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Dış Tic. Ltd. Şti.’ne VERİLMESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana İADESİNE,2-Davacı tarafça istinaf harçları peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer OLMADIĞINA,3-Davalılar tarafından yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 66,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 286,70 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4-Gerek ilk derece gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 29/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.