Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2425 E. 2022/2017 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2425
KARAR NO: 2022/2017
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2022
NUMARASI: 2022/94 Esas, 2022/340 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın zananaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 2020/238 Esas sayılı dosyasına verdiği 28/09/2020 tarihli dilekçesiyle, müvekkili şirketin, Aksaray İli’nde kamyon ve İstanbul İli’ndeki fabrikasında da otobüs üretimini yapan ve … markalı araçların Türkiye’de dağıtımını ve genel mümessilliğini üstlenen bir firma olduğunu, müvekkili şirketin Aksaray İli’ndeki kamyon fabrikasındaki hollerde giriş kapısı olarak kullanmak üzere karşılıklı olarak imzaladıkları 24/09/2007 tarihli sözleşme ile karşı şirketin imalat ettiği ve getirdiği 30 adet seksiyonel (endüstriyel) hol kapısını satın aldığını, parasını ödediğini ve montajını yaptırdığını, kapıların kullanımı sırasında 2 adet kapıda sebepsiz yere düşme yaşandığını, yüzlerce kilo ağırlığındaki kapıların kontrolsüz düşmesinin müvekkili şirket çalışanları ile malzemelerin zarar görmesi ihtimalini doğurduğunu, hali hazırda mevcut düşmeler nedeniyle kapıların kullanımının sakınca doğurduğunu ve ek tedbirlerle kullanıldığını, davalı firma ile yapılan görüşmelerde kusur ve ayıbı kabul etmediklerinden kapıların tamiri ya da ek tedbirler alınması yönünde bir gelişme sağlanamadığını, bunun üzerine taraflarınca Aksaray 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/22 D. İş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan tespit akabinde bilirkişilerden teknik rapor aldırıldığını, müvekkilinin halen elinde bulunan yaklaşık 28-30 adet kapıyı kullanamadığını, kullanım halinde ise can ve mal güvenliğinin tehlikeye girdiğini, kullanımla ortaya çıkan gizli ayıp sebebiyle kapılardaki imalat eksiklileri ve güvenli halde kullanımı sağlayacak ek imalatlar yapılması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla gizli ayıplı imalat nedeniyle ayıbın giderilmesi masrafları ile bu olmadığı takdirde kapıların yeniden değişimi masrafları nedeniyle şimdilik 500,00 TL belirsiz alacaklarının işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yanlar arasındaki sözleşmeye göre davaya bakmaya yetkili mahkemelerin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, ticari satımlarda uygulanan 2-8 günlük sürelerin yanında kabul anlamına gelmemekle 6 aylık, 10 yıllık sürelerin tamamının zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, herhangi bir ayıbın söz konusu olmadığını, 13 yıldır müvekkili şirkete usulünce ulaşan bir sorun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi istemiştir. Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 18/03/2021 tarih, 2021/90 Karar sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verilerek dosya eldeki istinafa konu kararın verildiği mahkemeye gönderilmiştir. Mahkemece, eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşme tarihinde (24/09/2007) yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4. Maddesi gereğince, yüklenicinin haksız veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere, açılacak davalarda zamanaşımı süresinin 5 yıl, kasıt veya ağır kusur ile ayıplı imalât halinde ise bu sürenin BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıl olacağı, sözleşme tarihinden sonra 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 147/6. Maddesi gereğince de, yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar için zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak düzenlendiği, TBK’nın 478/1. maddesine göre, yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davaların, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde 2 yılın; taşınmaz yapılarda ise 5 yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiği, 6100 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. ve 5. Maddeleri dikkate alındığında, 01/07/2012 öncesi tarihli sözleşmeler için başlamış olan zamanaşımı sürelerinin BK hükümlerine tabi olmaya devam edeceği, ancak, TBK’da daha kısa süre bulunan hallerde 01/07/2012 tarihinden itibaren TBK’daki daha kısa olan süre geçmiş ise zamanaşımının dolmuş olacağı, yanların imzaladıkları 24/09/2007 tarihli sözleşme gereğince davalı tarafından imal edilen ve montajı yapılan 30 adet endüstriyel hol kapısının kullanımı sırasında sebepsiz yere düştüğü ve alınan delil tespiti raporunda mekanik acil frenleme sisteminin olmaması nedeniyle imalattan kaynaklı bir eksiklik olduğu ve ortaya çıkan gizli ayıp nedeniyle kapıların ayıpsız misli ile değiştirilmesi, olmadığı takdirde kapıların tamir ve değişim masraflarının ödenmesi talebinde bulunulduğu, davalı tarafın da zamanaşımı def’inde bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşme tarihinin 24/09/2007, işin teslim tarihinin de 12/11/2007 tarihi olduğu, davacı tarafça cevap cevap dilekçesinde TBK’nın 478. Maddesi gereğince ağır kusura dayalı olarak gizli ayıp nedeniyle zamanaşımı süresinin dolmadığının ileri sürüldüğü, sözleşme tarihi itibariyle 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu, 818 sayılı BK’nın 126/4. Maddesi gereğince, yüklenicinin haksız veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere açılacak davalarda zamanaşımı süresinin 5 yıl, kasıt veya ağır kusur ile ayıplı imalât halinde ise zamanışımı süresinin BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıl olarak düzenlendiği, teslim tarihinin 12/11/2007 tarihi olması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu tarih itibariyle başlayacağı, her ne kadar dava tarihinde 6098 sayılı TBK yürürlükte olsa da 6100 sy. Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. ve 5. Maddeleri gereğince zamanaşımı sürelerinde BK hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği, tek istisnasının TBK’da daha kısa süre bulunan hallerde 01/07/2012 tarihinden itibaren TBK’daki daha kısa olan süre geçmiş ise zamanaşımı dolmuş olmasının düzenlendiği ve ağır kusur halinde TBK’da daha uzun bir zamanaşımı süresinin belirlendiği, bu nedenle somut olayda ağır kusur halinde BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıl olarak düzenlenen zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, bu itibarla 818 sayılı BK’nın 126/4. Maddesi gereğince belirlenen 5 yıl ve BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiş olduğundan davalı tarafın süresi içerisinde yapılan zamanaşımı definin kabulü gerektiği gerekçeleriyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davalı tarafından yapılan iş ve ürünlerdeki hata ve ayıpların vuku bulduğu anda gecikmeksizin davalı tarafa bildirildiğini ve yazışmalar yapıldığını, davada zamanaşımı süresinin dolmadığını, imal edilen ve müvekkilin kullanımına sunulan üründe gizli ayıp olduğunu ve bu ayıbın saklandığının dava açmadan önce delil tespiti olarak yaptırdıkları D.İş dosyasındaki mevcut tespitler ve aldırılan teknik bilirkişi raporu ile de belirlendiğini, ayrıca davalının yapılan imalatta ağır kusurunun bulunduğunu, olaya uygulanacak olan TBK’nın 478.maddesi ve ilgili usul hükümleri gereğince de zamanaşımı süresinin dolmadığını, zira TBK’nın 478. maddesindeki “Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” hükmü gereği davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme ilişkisinin kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 366 ve (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesi) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında imzalanan 24/09/2007 tarihli sözleşme ile davalı yüklenici sıfatıyla davacı şirketin Aksaray ilinde bulunan kamyon fabrikasındaki hollerde giriş kapısı olarak kullanılmak üzere 30 adet seksiyonel (endüstriyel) hol kapısı imal ve montaj işini yapmayı üstlenmiştir. Taraflar arasında sözleşmenin varlığına ve içeriğine ve ürünlerin davacı iş sahibine teslimine yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Yanlar arasındaki ihtilaf; gizli ayıplı olarak üretildiği iddia olunan ürünlere yönelik masraf talebinin zamanaşımı süresinde ileri sürülüp sürülmediği ve bu kapsamda somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin tespiti noktasındadır. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nın 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. Eser sözleşmesi, 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp ve gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay (Kapatılan) 15. HD., 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları). Gizli ayıplı imalâtlar, gözden geçirme sırasında normal ve dikkatli bir inceleme ile saptanamayan, ancak zaman içinde kendini gösteren, kullanmaya değil, eserin yapımına bağlı imalâtlardır. Yüklenicinin gizli ayıplı imalâtlara ilişkin sorumluluğu da, gizli ayıbın ortaya çıktığının öğrenilmesi üzerine, gecikilmeksizin sözlü veya yazılı bildirimde bulunulması koşuluyla, teslimden itibaren başlamış olan zamanaşımı süresi ile sınırlıdır (TBK mad. 147,477,478). Eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4. maddesi hükmünce, yüklenicinin haksız veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere açılacak davalarda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Kasıt veya ağır kusur ile ayıplı imalât halinde zamanışımı süresi BK’nın 125. maddesindeki genel hüküm uyarınca 10 yıl olacaktır. Davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasındaki sözleşme Borçlar Kanunu’nun 355. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi olduğundan 818 sayılı BK’nın 128. ( 6098 sayılı TBK’nın 149.) maddesi uyarınca zamanaşımı süresi kural olarak alacağın muaccel olduğu tarihten işlemeye başlar. Somut olayda, taraflar arasındaki hukuki ilişki gereğince ayıbın açık veya gizli olup olmadığına bakılmaksızın zamanaşımı süresi işin teslimi tarihinden itibaren başlayacağından, uygulanması gereken 5 yıllık zamanaşımı süresinin başladığı tarihin saptanması uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu bulunmaktadır. ( bkz. Yargıtay (Kapatılan) 23.HD., 16.03.2016 gün, 2015/8411 Esas, 2016/1625 Karar sayılı kararı) Eser sözleşmelerinde alacak teslimle istenebilir hale gelmektedir. Her ne kadar dava tarihinde 6098 sayılı TBK yürürlükte olsa da 6100 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. ve 5. Maddeleri gereğince zamanaşımı sürelerinde Mülga BK hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Dosyadaki deliler ve taraf beyanlarından; işin 12/11/2007 yılında tamamlanarak davacı yana teslim edildiği, kapılardaki söz konusu gizli ayıpların ise davacı yanca davalıya ilk olarak 30/01/2019 tarihli e-mail ile bildirildiği tespit edilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda uyuşmazlık; 30/01/2019 tarihinde tespit edilen gizli ayıptan kaynakladığına göre, mahkemece sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 126/4. Maddesi uyarınca 12/11/2007 teslim tarihinden 28/09/2020 dava tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2022 tarih ve 2022/94 Esas, 2022/340 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 08/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.