Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2416 E. 2022/1658 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2416
KARAR NO: 2022/1658
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2022
NUMARASI: 2022/500 Esas, 2022/558 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacının davalı şirketin çeşitli marangozluk işlerini yapmış olmasına rağmen, alacaklarının ödenmediğini, bu sebeple davalı borçlu şirket aleyhinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu şirketin anılan icra takibine itirazı neticesinde takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalı şirketin davacıya herhangi bir borcunun olmaması nedeniyle icra takibine itiraz edildiğini, davacı ile davalı arasında iş yerindeki marangozluk işleri için görüşme yapıldığını, bunun üzerine davacı tarafından davalı şirket yetkilisi …’ya … A.Ş adlı şirketten malzeme alması gerektiği belirtildiğini, davalı şirket yetkilisi tarafından bu şirketten malzemeler satın alındığını, ancak davalı tarafından iş tamamlanmadan bırakılmak suretiyle aradaki iş akdine uyulmadığını, yapılmayan işi … adlı marangoz ustasına yaptırdıklarını, yapılan iş kadar ödemenin davalıya yapıldığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, sadece fatura düzenlenmesinin eserin tamamlandığını ispat etmeye yeterli olmadığını, alacağın likit olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın 12/02/2022 tarihinde harcı ödenerek açıldığı, görevsizlik kararı üzerine mahkemelerine gönderildiği, dava açıldığı tarih itibariyle arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olduğu, davacı tarafça belirtilen yükümlülüğünün yerine getirilmeden davanın açılmış olduğu gerekçesiyle, davacı tarafça açılan davanın arabulucuk dava şartı yokluğu nedeni ile HMK.’nın 114/2. ve 7155 Sayılı Kanunun 20. ve 23. Maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dava dosyasının yeni esas aldığına ilişkin Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince tarafına herhangi bir tebligat gönderilmediğini, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilircesine dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda arabuluculuk dava şartının yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiğini, davanın açılmasından önce halihazırda arabuluculuk başvurusu yapıldığını, anlaşma sağlanamadığını, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince tarafına mühlet verilmeksizin ve hiçbir şekilde tebligat çıkartılmadan dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 01.06.2022 tarihli 2022/500 Esas , 2022/558 Karar sayılı gerekçeli kararında arabuluculuk dava şartının yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiğini, dava Asliye Hukuk Mahkemesinde ikame edilmeden önce dahi 30.12.2020 tarihinde arabuluculuk başvurusunun yapıldığını, neticede Bakırköy Arabuluculuk Bürosu … Başvuru Numaralı başvuruda anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, yani huzurdaki uyuşmazlığın çözümünün mahkemeler nezdinde giderilmesinden önce halihazırda bir arabuluculuk başvurusu yapıldığını, dava şartının mevcut olduğunun izahtan vareste olduğunu, dava dosyasının zorunlu arabuluculuğa tabi olmayan Asliye Hukuk Mahkemesinden görevsizlik kararı neticesinde görevli Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiş olduğu hususu da göz önünde tutulduğu takdirde yerel mahkemenin davanın usulden reddine ilişkin bir karar vermesinin usule aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından açıklamada bulunmak üzere hiçbir şekilde mühlet verilmediğini, davacının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, yerel mahkeme tarafından hiçbir şekilde tebligat yapılmadığını, esasında dava süreci başlamadan önce arabuluculuk sürecinin başlayıp tamamlandığını belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesinde “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” hükmü; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 1.fıkrasında “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.”, aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/02/2021 tarih ve 2020/3187 esas, 2021/762 karar sayılı kararında; “07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Somut olayda davacı vekili tarafından 28.05.2019 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılmış, yargılama devam ederken 12.07.2019 tarihinde arabulucuya başvurulmuş ve tarafların uzlaşmadığına dair 06.08.2019 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. İstanbul Anadolu 14.Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/539 Esas sayılı dosyasında ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı vermiştir. İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/358 Esas sayılı dosyasında 13.02.2020 tarihinde tensip düzenlemiştir. Eldeki dosyada istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan Arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesini” istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3. Maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. İstinaf incelemesine konu eldeki davada yerel mahkeme tarafından arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın ibraz edilmesi için davacıya tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde Bakırköy Arabuluculuk Bürosuna yapılan … başvuru numaralı başvuruda anlaşamama tutanağı düzenlendiğini bildirdiğinden, arabuluculuk son tutanağı düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan kararında da belirtildiği üzere, görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığının anlaşılması halinde, 7155 Sayılı Kanun ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5/A ve aynı sayılı Kanun ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası gereğince arabuluculuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin Kanunun amacına uygun düşmeyeceği ve HMK’nın 115/3. Maddesi de gözönüne alındığında, başlangıçtaki eksiklik sonradan esasa girmeden önce tamamlanmış olacağından mahkemece işin esasına girilerek dava konusu hakkında bir karar verilmesi; arabuluculuğa başvurulmadığının anlaşılması halinde ise şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yerel mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/06/2022 tarih, 2022/500 Esas, 2022/558 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.