Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2386 E. 2022/1645 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2386
KARAR NO: 2022/1645
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2022
NUMARASI: 2021/98 Esas, 2022/616 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, Dairemizin kaldırma kararından sonra mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararına karşı, davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun kararın kesin olması nedeniyle reddine dair verilen ek karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında fatura ve cari hesaptan kaynaklı alacağı sebebiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından açılan takibe borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazının iptali için açılan itirazın iptali davası neticesinde davalı şirkete karşı mükerrer icra takibi yapıldığından bahisle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/779 Esas sayılı dosyasında dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, 20/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin davalı şirketten 6.195,42 TL asıl alacağının olduğunun ve davalı şirketin ödeme emrinin gönderildiği 20/06/2011 tarihi itibariyle mütemerrit olduğunu, temerrüt tarihinden itibaren asıl alacağa faiz işletilmesi gerektiğinin tespit edildiğini ileri sürerek, 6.195,00 TL’nin 20/06/2011 tarihinden itibaren işlemiş ticari davalara işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 21/12/2020 tarihli karar ile, davanın itirazın iptali davası olması nedeniyle bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında ödeme emrine itiraz edildiğinden yine davacı tarafından açılan mahkemelerinin … Esas sayılı dava dosyası kapsamında haberdar oldukları, ödeme emrine itirazın en geç anılan dava dosyasındaki kararla öğrenildiğinin kabulü gerektiği, itirazın iptali davaları için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin davanın açıldığı 23.01.2020 tarihi itibari ile geçirildiği gerekçesiyle, hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 21/12/2020 tarih, 2020/1542 Esas, 2020/1553 Karar sayılı karar ile; davanın, alacak davası olmasına rağmen, mahkemece işin esasına girilip esas hakkında inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın itirazın iptali davası olduğu kabul edilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece verilen 01/06/2022 tarihli karar ile, davacı vekilinin yüzüne karşı HMK 394/5. ve 341/1. maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere açılan davanın kısmen kabulüne, toplam 4.978,99 TL’ nin temerrüd tarihi olan 20/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin 07/07/2022 tarihli talep dilekçesine istinaden 20/07/2022 tarihli tavzih kararı ile, mahkemenin 01/06/2022 tarih ve 2021/98 Esas, 2022/616 Karar sayılı kararının hüküm maddesinde maddi hata sonucu; ” 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.” olarak yazılan hükmün; “miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.” şeklinde kesin olmak üzere tavzihine karar verilmiştir. Davalı vekili 07/07/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, mahkemenin 15/05/2022 tarihli ek bilirkişi kurulu raporuna karşı 2 haftalık itiraz süreleri dolmadan karar verilmesi ve müvekkilinin delil olarak sunduğu reklamasyon faturasına itibar edilmemesinin gerekçesinin belirtilmeden karar yazılması ve 31/05/2022 tarihli dilekçelerinde belirtilen itirazları hususunda herhangi bir açıklama yapılmaksızın karar yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemece istinafa konu 20/07/2022 tarihli ek karar ile, kararın kesin olarak verildiği ve istinaf sınırının altında kaldığı gerekçesiyle HMK’nın 346/1. maddesi uyarınca davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı vekili 01/08/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, 6100 sayılı yasanın 305. maddesi uyarınca sadece hükmün açık olmaması yada tereddüt uyandırması halinde tavzih yolu ile hükmün açıklanması yada tereddütün giderilmesinin istenebileceği, ancak hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği emredici olarak düzenlendiği halde mahkemenin açıkça HMK’nın 305. maddesine aykırı olarak 01/06/2022 tarihli gerekçeli kararda taraflara tanınan istinaf hakkının 20/07/2022 tarihli tavzih kararı ile kaldırmasının açıkça hakkaniyete ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, davacı tarafça mahkemeye sunulan 07/07/2022 tarihli tavzih dilekçesinin HMK’nın 306. maddesi uyarınca davalı olarak taraflarına tebliğ edilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu gibi, aynı şekilde HMK’nın 304. maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğ edildikten sonra taraflar dinlenilmeksizin tavzih kararı verilemeyeceğini, davacının mahkemeye ibraz ettiği 23/01/2020 tarihli dava dilekçesinde dava konu asıl taleplerinin 6.195,00 TL alacağın ve bu alacağa 20/06/2011 tarihinden itibaren ticari davalara işlemiş en yüksek mevduat faizinin ödenmesi talebi olduğunu, bu sebeple dava konusu müddeabih miktarının 6.195,00 TL + 6.195,00 TL’ye 20/06/2011 tarihinden dava tarihi olan 23/01/2020 tarihine kadar işlemiş faiz miktarının toplamı olduğunu, mahkemece kurulan hükümde kabul edilen 4.978,99 TL ve 4.978,99 TL’ye 20/06/2011 tarihinden dava tarihi olan 23/01/2020 tarihine kadar işlemiş avans faizi olan 5.800,00 TL, dolayısıyla kabul edilen miktarın 4.978,99-TL + 5.829,63 TL = 10.808,62 TL olduğunu, mahkemelenin her türlü kararının gerekçeli olmasının anayasal bir hak olduğunu, mahkemenin 20/07/2022 tarihli tavzih kararı ve istinaf taleplerinin reddine ilişkin 20/07/2022 tarihli kararının herhangi bir gerekçe ve değerlendirme içermemesi nedeniyle kararların HMK’nın 27. maddesine ve Anayasanın 141/3. maddesine aykırı olarak adil yargılama hakkı ihlal edilerek verildiğini, mahkemenin zamanaşımına yönelik itirazların reddine karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek mahkemenin 01/06/2022 tarihli kararı ile 20/07/2022 tarihli ek kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Somut olayda uyuşmazlık; mahkeme kararının 2022 karar tarihi itibariyle 8.000,00 TL olan istinaf kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin istinaf isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341.maddesinde yer alan; “(Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir: a) Nihai kararlar. b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar. (2) (İptal birinci cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 24/2/2022 tarihli ve E.:2021/34, K.:2022/21 sayılı Kararı ile) (…) (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir” şeklindeki düzenleme ile istinaf yoluna başvurulabilen kararların neler olduğu düzenlenmiştir. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle HMK’ya eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınır her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28/06/2022 tarih, 2020/10-635 Esas ve 2022/1046 Karar sayılı kararında; kesinlik sınırının kamu düzenine ilişkin olup, sınırın belirlenmesinde dava konusu alacağın değerinin dikkate alınacağı, başka bir deyişle alacak davalarında istinaf kesinlik sınırı belirlenirken yalnız alacağın aslının, yani asıl talebin nazara alınacağı; faiz, icra tazminatı, ihtarname, delil tespiti ve yargılama gideri gibi giderlerin hesaba katılmayacağı belirtilmiştir. Somut olayda; davacı vekili dava dilekçesi ile 6.195,00 TL’nin 20/06/2011 tarihinden itibaren işlemiş ticari davalara işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonunda 01/06/2022 tarihli karar ile; davacı vekilinin yüzüne karşı HMK 394/5. ve 341/1. maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere 4.978,99 TL’nin temerrüd tarihi olan 20/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, 20/07/2022 tarihli tavzih kararı ile, 01/06/2022 tarihli kararın miktar itibari ile kesin olarak verildiği hüküm altına alınmıştır. O halde, mahkemece kesinlik sınırının kamu düzenine ilişkin olduğu, bu yönde taraflarca başvuru yapılmaması halinde dahi re’sen tavzih kararı verilerek hükmün kesin olduğuna hükmedilebileceği gözetilerek, yukarıda anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca istinaf kesinlik sınırının belirlenmesinde yalnız asıl alacak miktarının esas alınması suretiyle davacının talebi olan 6.195,00 TL alacak miktarından kabul edilen 4.978,99 TL’nin ve mahsubu halinde bakiye alacak miktarının, karar tarihi itibariyle kesinlik sınırı olan 8.000,00 TL’nin altında kaldığından kararın kesin olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin ek karara yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/06/2022 tarih ve 2021/98 Esas, 2022/616 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 85,03‬ TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 4,33 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.