Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2343
KARAR NO: 2023/1087
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/04/2022
NUMARASI: 2022/118 Esas, 2022/360 Karar
DAVANIN KONUSU: Tanıma ve tenfiz
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için verilen yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili mahkemenin 2020/495 Esas sayılı dosyasına verdiği 24/06/2021 tarihli dilekçesiyle, davalı yanın taraflar arasında imzalanan 23/03/2016 tarih ve … sayılı alt yüklenici sözleşmesi gereğince müvekkiline ödemesi gereken iş bedeli alacağını ödemediğini, borcun zamanında ödenmemesi üzerinde davalı aleyhinde Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nde borcun ödenmesi amacıyla №… dosya sayılı dava açıldığını, dava kapsamında taraflar arasında 02/11/2018 tarihli davalının borcunu belirli tarihlerde ödeyeceği taahhüdünü içeren bir sulh sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen sulh sözleşmesine dayanılarak Sankt-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesi’ nce 20/12/2018 tarihli kararın verildiğini, kararda davalı şirketin müvekkiline toplamda 11.979.065,00 ruble 96 kapik borcunun bulunduğunun tespit edildiğini ,mahkeme kararının 20/12/2018 tarihinde kesinleşerek icra kabiliyeti kazandığını, karar kesinleştikten sonra müvekkilinin talebi üzerine mahkeme tarafından 14/02/2019 tarihinde kararın takip edilebilir olduğunu gösteren takip emri de düzenlendiğini, dosyaya sunulan belgelerden Rusya Mahkemesi’nin kararının tespit hükmü içermesine karşın, tarafların sulh sözleşmesinin mahkeme kararına derc edildiği ve eda hükmünü içerdiği sabit olmakla dava konusu kararın tenfize uygun olduğunu ileri sürerek Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarihli kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 24/06/2021 tarihli karar ile, MÖHUK’un 54/1-a. maddesi anlamında Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında fiili uygulama sonucu oluşan mütekabiliyetin bulunmadığı, bu itibarla davada MÖHUK’un 54/1-a. maddesinde açıklanan mütekabiliyet/karşılıklılık yasal koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması akabinde Dairemizce 18/01/2022 tarih, 2021/3417 Esas, 2022/80 Karar sayılı kararı ile, kararda yazılı Yargıtay kararlarından Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunun Yargıtay’ca kabul edildiği sonucuna varıldığının tespit edildiği belirtilerek mahkemece, iki devlet arasında tanıma ve tenfiz konusunda fiili karşılıklılık bulunduğu kabul edilerek işin esastan incelenmesi ve taraf delillerin değerlendirilmesi ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı kaldırılarak dosya yerel mahkemesine gönderilmiştir. Dairemizin kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece verilen 21/04/2022 tarihli karar ile, Dairemiz kaldırma kararı doğrultusunda Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningard Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nin (“Rusya Mahkemesi”) No… sayılı dosyasından verilen 20/12/2018 tarihli kararın 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki Kanunun (MÖHUK) 50-54. maddesi uyarınca tanınması ve tenfizine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, gerek dairemiz kararında gerekse yerel mahkeme kararında, fiili mütekabiliyetin varlığı araştırılmaksızın, emsal niteliği taşımayan kararlar dayanak gösterilerek hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü yazısının mahkeme tarafından yorumlanmadığını, Adalet Bakanlığının cevap yazısında ülkeler arasında fiili mütekabiliyetin de bulunmadığının açıkça belirtildiğini, davanın tespit niteliğinde olduğu gözetilerek davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Dava, yabancı mahkemece hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve Devlet Kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningard Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nin (“Rusya Mahkemesi”) NoA56-124981/2018 sayılı dosyasından verilen kararın Türkiye’de icra olunabilmesi için 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki kanunun (MÖHUK) 50-54. maddesi uyarınca tanınması ve tenfizi talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 23/03/2016 tarihli, … sayılı alt yüklenici sözleşmesi imzalandığı, davalı yüklenici tarafından davacıya ait iş bedelinin ödenmemesi üzerine davacı hakkında Rusya Mahkemesi’nde dava açıldığı, Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg Şehri Leningard Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nce 20/12/2018 tarihli kararı ile taraflar arasında düzenlenen sulh sözleşmesi esas alınarak No… sayılı karar ile; davalı şirketin davacıya toplam 11.979.065 Ruble,96 kapik borcu olduğu, bu borcun 8.500.00 Rublesinin 20/12/2018 tarihinde, 3.479.065 Rublesinin ise 20/01/2019 tarihinde ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Yabancı mahkeme kararlarının Türk Hukukunda hüküm doğurması, yabancı mahkeme kararının niteliğine göre ya tanınması ya da tenfizi ile mümkün olur. MÖHUK’un 50. Maddesi gereğince; yabancı mahkeme kararlarının mahalli mahkeme kararları gibi hüküm doğurması için, mahalli mahkemelerce bir tanıma veya tenfiz karar verilmesi gerekmektedir. Eldeki davaya konu Rusya Mahkemesi kararında; taraflar arasında mahkeme dışı yapılan sulh sözleşmesinin taraflarca Rusya Mahkemesi’ne ibraz edildiği, Rusya Mahkemesi tarafından da bu sulh sözleşmesi esas alınarak hüküm kurulduğu, Rusya mahkemesi tarafından verilen kararda sulh sözleşmesi tahtında ve eser sözleşmesi kapsamında davacı yüklenici şirketin davalı şirketten olan alacağının belirlendiği, ilamın eda kararı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Yabancı mahkeme kararlarının tenfizi bakımından temel düzenleme olan 5718 sayılı MÖHUK’ta, bir yabancı mahkeme kararının tenfiz kararına konu olabilmesi için taşıması gereken nitelikler 50. Maddede düzenlenmiştir. Bu şartlar, tenfiz kararı verilebilmesi için bir nevi ön şart niteliği taşımaktadır.Yabancı mahkeme kararlarının Türk Hukukunda tenfizi için taşınmaları gereken ön koşullar, “Tenfiz kararı” başlığını taşıyan 50.maddede şöyle ifade edilmiştir. ” Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemeleri tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” Somut olayda tenfizi istenen karar, yabancı mahkeme tarafından verilmiş olup eda hükmü içermekte ve Rusya Hukukuna göre 20/12/2018 tarihinde kesinleştiği yönünde apostilli şerh içeren bir karar olması itibariyle, kararın 50.maddedeki şartları taşıdığı anlaşılmaktadır.MÖHUK’un 50.maddesindeki şartları taşıyan bir yabancı ilam hakkında tenfiz talebiyle Türk Mahkemelerine başvurulması halinde, Türk Mahkemesi, yabancı ilamı aynı kanunun 54.madde hükmünde düzenlenen tenfiz şartları yönünden incelemek durumundadır. Tanıma ve tenfizin şartları MÖHUK’ un 54.maddesinde; ” (1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir: a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması, b) İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması” şeklinde düzenlenmiştir.Anılan maddeye göre; tenfiz şartlarından birisi Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma veya o devlette Türk Mahkemeleri’nden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir anlaşma veya kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunmasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf da; Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında mütekabiliyet şartının olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Tenfizi istenen kararın verildiği Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı ilamların tenfizine ilişkin iki veya çok taraflı bir milletlerarası anlaşma mevcut değildir. Bu anlamda Türkiye ile Rusya arasında “akdi karşılıklılık” bulunmamaktadır. Mahkemece bu hususta yazılan yazıya Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ nce verilen 30/09/2019 tarih, … sayılı cevabi yazıda; Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfiz konusunda ikili veya çok taraflı bir anlaşmanın olmadığı bildirilmiştir. Taraf devletler arasında fiilli uygulamanın bulunup bulunmadığı yönünden yapılan incelemede ise, ilgili devletle Türkiye arasında tenfizde karşılıklığın sağlanmasına dair bir anlaşma bulunmasa da, ilgili devletin kanunları Türk Mahkeme kararlarının o ülkede tenfizini sağlıyorsa ya da bu konuda fiili bir uygulama varsa karşılıklılık sağlanmış demektir ( bkz. Yargıtay HGK’nın 1990/13-3, 1990/347 sayılı kararı). Dosyaya gönderilen Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nce verilen 30/09/2019 tarihli cevabi yazıda; fiili karşılıklılık konusunda, Bakanlıkta ülke bazında herhangi bir istatistik veri bulunmadığı da belirtilmiştir. Dairemizce yapılan incelemede; Rusya Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye Mahkemelerinde tenfiz edildiğine, dolayısıyla fiili karşılıklılığın bulunduğuna ilişkin kararlar bulunduğu tespit edilmiştir ( bkz. emsal Yargıtay 19. HD, 19/12/2018 tarih,2018/579 Esas, 2018/6742 Karar sayılı kararı). Yargıtay’ın tespit edilen bazı kararlarında da Rusya Mahkemelerine ait kararların kamu düzeni, usulsüz tebligat ve kesinleşme şerhinin bulunmamasından dolayı bozulduğu görülmektedir. MÖHUK’un 54.maddesinin (a) bendinde düzenlenen ve tenfizin birinci kriteri olan iki ülke arasındaki mütekabiliyet kriterinin sağlanmadığı durumlarda aynı maddenin devamında sayılan ve ikincil kriterlerin incelenmesi mümkün görünmemektedir ( bkz. emsal Yargıtay 11.HD, 29/05/2014 tarih, 2014/2883 Esas, 2014/10015 Karar sayılı kararı, Yargıtay 13. HD, 06/03/2012 tarih, 2011/12027 Esas, 2012/5468 Karar sayılı kararı). Dolayısıyla Dairemizce Yargıtay’ca Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunun kabul edildiği sonucuna varılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin bulunduğu, bu itibarla MÖHUK’un 54.maddesinde yazılı tüm şartların oluştuğu, dava konusu kararın tenfize uygun olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Yine mahkemece davanın kabulü ile davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olup, bu husus davalı vekili tarafından maktu harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf sebebi yapılmıştır. Ne var ki tenfizi istenilen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 4. maddesine göre tenfiz davası nisbi harca ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca nisbi vekalet ücretine tabidir. Bu nedenle mahkemece davanın kabulü nedeniyle davalıdan nispi harç ve vekalet ücreti tahsiline karar verilmesi de isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarih ve 2022/118 Esas, 2022/360 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 151.324,44 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 37.831,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 113.492,74 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.