Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2298
KARAR NO: 2023/1086
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2022
NUMARASI: 2020/484 Esas, 2022/240 Karar
DAVANIN KONUSU: Tanıma ve tenfiz
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için verilen yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 15/02/2016 tarih ve … sayılı alt yüklenici sözleşmesi kapsamında davalının müvekkiline karşı borcunun doğduğunu, borcun zamanında ödenmemesi üzerine müvekkilince davalı aleyhinde Rusya Federasyonu Saint-Petersburg Şehri Leningrad Bölgesi Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak №… dosya sayılı dava açıldığını, dava kapsamında taraflar arasında 02/11/2018 tarihli davalının borcu belirli tarihlerde ödeyeceği taahhüdünü içeren sulh sözleşmesi akdedildiğini, mahkemenin dava devam ederken taraflar arasında akdedilen sulh sözleşmesine dayanarak 24/12/2018 tarihli karar ile, davalı şirketin müvekkiline toplamda 16.536.634 Ruble 46 kapik borcunun bulunduğu, bu borcun 8.500.000,00 Ruble’sinin 20/12/2018 tarihinde, 8.036.634,00 Ruble 46 kapik’in ise 24/01/2019 tarihinde ödenmesi gerektiğinin tespit edildiğini, mahkeme kararının 24/12/2018 tarihinde kesinleştiğini ve icra kabiliyeti kazandığını, karar kesinleştikten sonra müvekkilinin talebi üzerine mahkeme tarafından 18/02/2019 tarihinde kararın takip edilebilir olduğunu gösteren takip emri de düzenlendiğini, Rusya Federasyonu mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinde 5718 Sayılı MÖHUK bağlamında karşılıklılığın bulunup bulunmadığı hususunda bilgi vermek üzere Cimer üzerinden Adalet Bakanlığı’na başvuru yapıldığını, söz konusu başvurunu ile ilgili 30/09/2019 tarihinde Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Hukuk Mütalâa ve Görüs Bürosu tarafından Rusya Federasyonu ile Türkiye arasında yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda ikili bir anlaşmanın mevcut olmadığı, fiili mütekabiliyet konusunda ise Bakanlıkça ülke bazında herhangi bir istatistiki verinin bulunmadığı, aynı zamanda temas edilen hukuki durum ile ilgili davanın açılması halinde takdirin yargı yetkisi dahilinde Mahkemeye ait olduğunun bildirildiğini, Rusya Mahkemesi tarafından verilen ilamın 5718 sayılı MÖHUK’un 50. vd maddeleri uyarınca tenfiz için ön ve esas koşulları taşıdığını ileri sürerek söz konusu ilâmın Türkiye’de tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir hukuk davası olduğunu, dava kapsamında arabuluculuk dava şartının olduğunu, davacı yan tarafından dava dilekçesinin ekinde arabuluculuk tutanakları sunulmadığını, davacı tarafından nispi harcın yatırılmadığını, Rusya Federasyonu ile Türkiye arasında bir mütekabiliyet esası bulunmadığını, Rusya Mahkemesi tarafından verilen kararın kamu düzenine aykırı olduğunu, Rusya Mahkemesi huzurunda yapılan sulhun hukuka uygun olmayıp, usule aykırı bir şekilde yapıldığını, müvekkili şirketi Rusya Mahkemesi’nde temsil eden vekilin, mahkeme huzurunda sulhe yetkili olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında görülen benzer davada Dairemizin 2021/3417 Esas ve 2022/80 Karar sayılı kararında “… Rusya Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye Mahkemelerinde tenfiz edildiğine, dolayısıyla fiili karşılıklılığın bulunduğuna ilişkin kararlar bulunduğu tespit edilmiştir. (bkz.Yargıtay 19. HD, 19/12/2018 tarih,2018/579 Esas, 2018/6742 Karar sayılı kararı) Yargıtay’ın tespit edilen bazı kararlarında da Rusya Mahkemelerine ait kararların kamu düzeni, usulsüz tebligat ve kesinleşme şerhinin bulunmamasından dolayı bozulduğu görülmektedir. MÖHUK’ un 54.maddesinin a bendinde düzenlenen ve tenfizin birinci kriteri olan iki ülke arasındaki mütekabiliyet kriterinin sağlanmadığı durumlarda aynı maddenin devamında sayılan ve ikincil kriterlerin incelenmesi mümkün görünmemektedir ( bkz. Yargıtay 11.HD, 29/05/2014 tarih, 2014/2883 Esas, 2014/10015 Karar sayılı kararı, Yargıtay 13. HD, 06/03/2012 tarih, 2011/12027 Esas, 2012/5468 Karar sayılı kararı) Dolayısıyla Yargıtay’ın bu kararlardan da Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunu kabul ettiği sonucuna varılmaktadır. O halde yapılan bu açıklamalar Yargıtay kararları ışığında mahkemece, iki devlet arasında tanıma ve tenfiz konusunda fiili karşılıklılık bulunduğu kabul edilerek işin esastan incelenmesi ve taraf delillerin değerlendirilmesi ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur…” açıklamalarına yer verilerek Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin bulunduğunun kabul edildiği, olaya uygulanan hükmün Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği, mahkeme kararında tanıma ve tenfiz koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Rusya Federasyonu Sankt-Petersburg şehri Leningrad bölgesi Ticaret Mahkemesinin 24/12/2018 tarih ve No:… sayılı kararının 5718 sayılı MÖHUK’un 50. ve devamı maddeleri gereği tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, Türk Mahkemelerinde yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizinin yapılabilmesi için söz konusu mahkeme kararının MÖHUK m.54 kapsamındaki şartları sağlaması gerektiğini, taraflar arasındaki ana uyuşmazlık hususunun Rusya ile Türkiye arasında mütekabiliyetin olup olmadığı noktasında toplandığını, mahkeme tarafından da Rusya ile Türkiye arasında hukuki mütekabiliyetin olduğu sonucuna ulaşılamadığını, ancak mahkeme tarafından salt daha öncesinde Rusya Mahkemeleri tarafından verilmiş bir kararın Türkiye’de tanıma tenfizinin yapıldığından bahisle Dairemizce 2021/3417 Esas sayılı dosyadan verilmiş olan karar baz alınarak mütekabiliyetin varlığını kabul ederek davanın kabulüne karar verdiğini, oysa Türkiye ile Rusya arasında herhangi bir fiili mütekabiliyet bulunmadığını, mahkemenin, salt Dairemizin 2021/3417 Esas sayılı dosyasını emsal göstermek suretiyle davanın kabulüne karar vermesinin açıkça hatalı olduğunu, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü yazısının mahkeme tarafından yorumlanmadığını, Adalet Bakanlığının cevap yazısında ülkeler arasında fiili mütekabiliyetin de bulunmadığının açıkça belirtildiğini, davanın tespit niteliğinde olduğu gözetilerek davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili katılma yolu ile istinaf dilekçesinde; mahkemece verilen ilamın hüküm kısmının 5. fıkrasında lehlerine hükmedilen vekalet ücretinin yabancı para alacağının dava tarihindeki değeri (1.659.445,18 TL) üzerinden hesaplandığını, oysa yabancı para alacağının davaya konu olması durumunda, yabancı para alacağının karar tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Dava, yabancı mahkemece hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve Devlet Kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan Rusya Federasyonu Saint-Petersburg Şehri Leningard Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nin (“Rusya Mahkemesi”) №… sayılı dosyasından verilen kararın Türkiye’de icra olunabilmesi için 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki kanunun (MÖHUK) 50-54. maddesi uyarınca tanınması ve tenfizi talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında 15/02/2016 tarihli, … sayılı alt yüklenici sözleşmesi imzalandığı, davalı yüklenici tarafından davacıya ait iş bedelinin ödenmemesi üzerine davalı hakkında Rusya Mahkemesi’nde dava açıldığı, Rusya Federasyonu Saint-Petersburg Şehri Leningard Bölgesi Ticaret Mahkemesi’nce 24/12/2018 tarihli kararı ile taraflar arasında düzenlenen sulh sözleşmesi esas alınarak №… sayılı karar ile; davalı şirketin davacıya toplam 16.536.634 Ruble 46 kapik borcu olduğu, bu borcun 8.500.000,00 Ruble ‘sinin 20/12/2018 tarihinde, 8.036.634,00 Ruble 46 kapik’in ise 24/01/2019 tarihinde ödenmesi gerektiğinin tespit edildiği, mahkeme kararının 24/12/2018 tarihinde kesinleştiği, bu suretle icra kabiliyeti kazandığı, karar kesinleştikten sonra davacı yanın talebi üzerine mahkeme tarafından 18/02/2019 tarihinde kararın takip edilebilir olduğunu gösteren takip emrinin de düzenlendiği anlaşılmaktadır. Yabancı mahkeme kararlarının Türk Hukukunda hüküm doğurması, yabancı mahkeme kararının niteliğine göre ya tanınması ya da tenfizi ile mümkün olur. MÖHUK’un 50. Maddesi gereğince; yabancı mahkeme kararlarının mahalli mahkeme kararları gibi hüküm doğurması için, mahalli mahkemelerce bir tanıma veya tenfiz karar verilmesi gerekmektedir. Eldeki davaya konu Rusya Mahkemesi kararında; taraflar arasında mahkeme dışı yapılan sulh sözleşmesinin taraflarca Rusya Mahkemesi’ni ibraz edildiği, Rusya Mahkemesi tarafından da bu sulh sözleşmesi esas alınarak hüküm kurulduğu, Rusya mahkemesi tarafından verilen kararda sulh sözleşmesi tahtında ve eser sözleşmesi kapsamında davacı yüklenici şirketin davalı şirketten olan alacağının belirlendiği, ilamın eda kararı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Yabancı mahkeme kararlarının tenfizi bakımından temel düzenleme olan 5718 sayılı MÖHUK’ta, bir yabancı mahkeme kararının tenfiz kararına konu olabilmesi için taşıması gereken nitelikler 50. Maddede düzenlenmiştir. Bu şartlar, tenfi kararı verilebilmesi için bir nevi ön şart niteliği taşımaktadır.Yabancı mahkeme kararlarının Türk Hukukunda tenfizi için taşınmaları gereken ön koşullar, “Tenfiz kararı” başlığını taşıyan 50.maddede şöyle ifade edilmiştir. ” Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’ de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemeleri tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” Somut olaydaki tenfizi istenen karar, yabancı mahkeme tarafından verilmiş olup eda hükmü içermekte ve Rusya Hukukuna göre 20/12/2018 tarihinde kesinleştiği yönünde apostilli şerh içeren bir karar olması itibariyle, kararın 50.maddedeki şartları taşıdığı anlaşılmaktadır.MÖHUK’un 50.maddesindeki şartları taşıyan bir yabancı ilam hakkında tenfiz talebiyle Türk Mahkemelerine başvurulması halinde, Türk Mahkemesi, yabancı ilamı aynı kanunun 54.madde hükmünde düzenlenen tenfiz şartları yönünden incelemek durumundadır. Tanıma ve tenfizin şartları MÖHUK’ un 54.maddesinde; ” (1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir: a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması, b) İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması” şeklinde düzenlenmiştir.Anılan maddeye göre; tenfiz şartlarından birisi Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma veya o devlette Türk Mahkemeleri’nden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir anlaşma veya kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunmasıdır. Taraflar arasındaki ihtilaf da; Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu arasında mütekabiliyet şartının olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Tenfizi istenen kararın verildiği Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı ilamların tenfizine ilişkin iki veya çok taraflı bir milletlerarası anlaşma mevcut değildir. Bu anlamda Türkiye ile Rusya arasında “akdi karşılıklılık” bulunmamaktadır. Nitekim yerel mahkemece esas alınan Dairemizin 2022/2343 Esas sayılı dosyasında mahkemece bu hususta yazılan yazıya Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ nce verilen 30/09/2019 tarih, … sayılı cevabi yazıda; Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfiz konusunda ikili veya çok taraflı bir anlaşmanın olmadığı bildirilmiştir.Taraf devletler arasında fiilli uygulamanın bulunup bulunmadığı yönünden yapılan incelemede ise, ilgili devletle Türkiye arasında tenfizde karşılıklığın sağlanmasına dair bir anlaşma bulunmasa da, ilgili devletin kanunları Türk Mahkeme kararlarının o ülkede tenfizini sağlıyorsa ya da bu konuda fiili bir uygulama varsa karşılıklılık sağlanmış demektir ( bkz. Yargıtay HGK’nın 1990/13-3, 1990/347 sayılı kararı). Yukarıda söz konusu edilen dosyaya gönderilen Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nce verilen 30/09/2019 tarihli cevabi yazıda; fiili karşılıklılık konusunda, Bakanlıkta ülke bazında herhangi bir istatistik veri bulunmadığı da belirtilmiştir. Dairemizce yapılan incelemede; Rusya Mahkemeleri tarafından verilen kararların Türkiye Mahkemelerinde tenfiz edildiğine, dolayısıyla fiili karşılıklılığın bulunduğuna ilişkin kararlar bulunduğu tespit edilmiştir. (bkz. emsal Yargıtay 19. HD, 19/12/2018 tarih,2018/579 Esas, 2018/6742 Karar sayılı kararı) Yargıtay’ın tespit edilen bazı kararlarında da Rusya Mahkemelerine ait kararların kamu düzeni, usulsüz tebligat ve kesinleşme şerhinin bulunmamasından dolayı bozulduğu görülmektedir. MÖHUK’un 54.maddesinin a bendinde düzenlenen ve tenfizin birinci kriteri olan iki ülke arasındaki mütekabiliyet kriterinin sağlanmadığı durumlarda aynı maddenin devamında sayılan ve ikincil kriterlerin incelenmesi mümkün görünmemektedir ( bkz. emsal Yargıtay 11.HD, 29/05/2014 tarih, 2014/2883 Esas, 2014/10015 Karar sayılı kararı, Yargıtay 13. HD, 06/03/2012 tarih, 2011/12027 Esas, 2012/5468 Karar sayılı kararı). Dolayısıyla Dairemizce Yargıtay’ca Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin varlığının bulunduğunun kabul edildiği sonucuna varılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde mahkemece Dairemizin 2020/2343 Esas sayılı dosyası esas alınarak Dairemizin anılan dosyaya ilişkin kaldırma kararı doğrultusunda Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında fiili mütekabiliyetin bulunduğu, bu itibarla MÖHUK’un 54.maddesinde yazılı tüm şartların oluştuğu, dava konusu kararın tenfize uygun olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Yine mahkemece davanın kabulü ile davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olup, bu husus davalı vekili tarafından maktu harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf sebebi yapılmıştır. Ne var ki tenfizi istenilen yabancı hakem kararı belirli bir alacağın tahsiline yönelik olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 4. maddesine göre tenfiz davası nisbi harca ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca nisbi vekalet ücretine tabidir. Bu nedenle mahkemece davanın kabulü nedeniyle davalıdan nispi harç ve vekalet ücreti tahsiline karar verilmesi de isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2022 tarih ve 2020/484 Esas, 2022/240 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 189,15 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 113.356,70 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan toplam 28.339,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 85.017,00 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.