Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2251 E. 2023/212 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2251
KARAR NO: 2023/212
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2017/70 Esas, 2019/166 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne reddine dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin inşaat, tadilat ve dekorasyon işleriyle iştigal ettiğini, davalı şirketle iş yerinde birtakım tadilat işlerinin yapılması konusunda anlaşma yapıldığını, müvekkilinin tadilat işlerini tamamlayıp faturalarını borçluya gönderdiğini, ancak davalının iş bedelini ödemediğini, 05/10/2016 tarihinde müvekkili şirketin yetkilisi …’ e ait …@gmail.com adresinden borçlu şirketin muhasebecisine ait …@hotmail.com adresine mutabakat maili gönderildiğini, bu mail ekinde gönderilen mutabakat metnine göre davalı şirketin bakiyede mutabık kaldıklarını bildirdiğini, bunun üzerine müvekkilinin, borçlu şirketi arayarak borcu ödemelerini istediğini, borçlu şirketin borcunu ödememesi üzerine Beyoğlu … Noterliği’ nin 11/10/2016 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilinin tüm bu alacağını tahsil çabaları sonuç vermeyince İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, ancak davalı yanın haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamış, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu dayanak alınmak suretiyle, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, HMK’nın 222. maddesi gereğince kendisi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı tarafça inceleme günü ticari defterlerin sunulmadığı, davalının davacı tarafça gönderilenBeyoğlu … Noterliği’nin 11/10/2016 tarih, .. yevmiye numaralı ihtarnamesi gereğince 19/10/2016 tarihinde temerrüde düşürüldüğü, takibe konu alacağın faturaya dayalı olup, miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediği ve davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; sabit olan 14.584,90 TL asıl alacak ile 293,96 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.878,76 TL alacağın, 11.859,00 TL tutarındaki kısmının takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak ve yıllık % 10.5 oranının aşmayacak avans faizi ile, 2.725,80 TL tutarındaki kısmının takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak ve yıllık % 9 oranını aşmayacak yasal faizi ile ve isabet eden takip giderleri ile davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere borçlu davalı İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasındaki borca itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına, aşan istemin reddine, asıl alacak olarak belirlenen 14.584,90 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davaya konu icra dosyasına itirazlarının vekil aracılığıyla yapıldığını, itirazın iptaline yönelik davaya ilişkin tebligatların da vekile yapılması gerektiğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin 02/01/2017 tarihinde müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, ilgili takibe itiraz dilekçelerin taraflarınca 05/01/2019 tarihinde sunulduğunu, ilgili takip dosyasında vekaletnameleri bulunmasına rağmen, davaya konu icra takibi ile alakalı, itirazın iptali davası ile ilgili dava dilekçesinin ve duruşma günün taraflarına tebliğ edilmesi gerekirken, davalı asile tebliğ edilmiş olmasının usulsüz olduğunu, müvekkili davalı şirkete yargılama süresi boyunca toplamda 6 adet tebligat çıkarıldığını, bunlardan 5(beş) tanesinin iş yerinde daimi çalışanına ibareli olarak tebliğ edildiğini, 1(bir) adet tebligatın ise adres değişikliği dolayısıyla yapılamadığını, yargılama süresi boyunca yapılan tebligatların tamamının usulsüz olup, müvekkili şirket yetkililerinin bu davadan haberlerinin olmadığını, usulsüz tebligatların bir an için usulüne uygun olduğu kabul edilse dahi müvekkili şirkete ticari defterlerinin sunulmasına ilişkin olarak HMK’nın 220/3 Maddesi uyarınca yapılacak inceleme gün ve saati bildirir … numaralı ihtarlı tebligatın müvekkili şirketin adres değişikliği nedeniyle yapılmadığını, mahkeme dosyasına iade olduğunu, daha sonra yapılan … numaralı tebligatta ise sadece duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edildiğini, oysa ön inceleme duruşma tutanağının 5 nolu ara kararının ç bendinde aynen; “ç) Davalı taraf hazır olmamakla birlikte davalı tarafın Mahkememiz yargı çevresi içinde bulunduğu anlaşılmakla, duruşma tutanağının, HMK’nın 220/3. maddesi uyarınca “Belirlenen inceleme gün ve saatinde dava konusu döneme ilişkin tüm ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerinizi sunmanız, sunmadığınız ve buna gerekçe olarak delilleriyle kabul edilebilir bir mazeret bildirmediğiniz veya belgenin elinde bulunduğunuzu inkar eder ve teklif edilen yemini kabul ve veya icra etmezseniz, delilleri sunmaktan kaçınmış sayılacağınız ve duruma göre diğer tarafın beyanının ve delillerinin kabul edilebileceği hususu ihtaren bildirilir” şeklinde ihtarlı davetiyenin davalı asile tebliğine” şeklinde karar verilmiş olmasına rağmen, adres değişikliği nedeniyle müvekkili şirketin yeni adresine yapılan tebligatta bu karara binaen bulunması gereken ihtar yapılmadığını, gerekçeli kararda sadece davacı şirketin defterlerine dayanılarak HMK’nın 220/3 ve 222. maddesi uyarınca davacı tarafın beyanı ve kayıtlarının kabul edildiğini, müvekkili şirkete yapılan tebligatların tamamının usulsüz olduğu dikkate alındığında taraf teşkilinin sağlanmadığının açıkça ortada olduğunu, bir an için taraf teşkilinin sağlandığı, anılan tebliğlerin usulüne uygun yapıldığı düşünülse dahi müvekkili şirkete “Belirlenen inceleme gün ve saatinde dava konusu döneme ilişkin tüm ticari defter, kayıt ve dayanak belgelerinizi sunmanız, sunmadığınız ve buna gerekçe olarak delilleriyle kabul edilebilir bir mazeret bildirmediğiniz veya belgenin elinde bulunduğunuzu inkar eder ve teklif edilen yemini kabul ve veya icra etmezseniz, delilleri sunmaktan kaçınmış sayılacağınız ve duruma göre diğer tarafın beyanının ve delillerinin kabul edilebileceği hususu ihtaren bildirilir” şeklinde ihtarlı davetiyenin tebliğ edilmediğini, bu hususun … Tebligat numaralı ve … Tebligat numaralı tebliğ mazbataları ile kesin olarak sabit olduğunu, bu nedenlerle sadece davacı tarafın beyan ve defter kayıtlarına dayanılarak karar verilmiş olmasının kanuna ve usule aykırı olduğunu, mahkemenin HMK’nın 222. Maddesi uyarınca davalı şirketin defterlerini delil olarak kabul etmiş olması dışında, ayrıca müvekkili şirket muhasebecisi tarafından gönderildiği iddia edilen mutabakat mailinin gerekçe olarak değerlendirilip karar verildiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde tarafların mail yoluyla mutabak sağladığını iddia ettiğini mahkemece 17/04/2018 tarihli duruşma tutanağının 3. ve 4. Ara kararlarında ise aynen;”3-Davacı vekiline dilekçesinde dayandığı mutabakat aslını sunması için 2 hafta kesin süre verilmesine, sunduğunda mahkeme kasasında muhafazasına,4-Mutabakat aslı sunulduğunda mahkeme hakimince tetkik edilelerek sureti HMK 171 Mad.ihtarlı olarak davalı asile tebliğ ile tebliğ edilerek geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği, gelip te sorulara cevap vermediği takdirde şirketlerin atfen atılan imzanın kendilerine ait olduğunu ikrar etmiş sayılacaklarının ihtarına,” şeklinde karar verildiğini, ancak davacı şirket tarafından mutabakat belgesinin aslının sunulmadığını, sunulmasının da mümkün olmadığını, zira müvekkili şirket muhasebecisi tarafından imzalanmış herhangi bir belge bulunmadığını, nitekim davacı vekilinin dava dilekçesinde sadece elektronik posta kaydının bulunduğunu beyan ettiğini, taraflar arasında davacı tarafın iddia ettiği gibi bir mutabakatın hiçbir zaman sağlanmadığını, müvekkili şirket muhasebecisinin, herhangi bir mail göndermediği gibi, mutabakat unsurları içeren herhangi bir belgeyi de imzalamadığını, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı şirketin bir takım tadilat işleri yaptığını iddia ettiğini ancak ne iş yaptığını dahi belirtmediğini, müvekkili şirket için yapılmış bir tadilat işi bulunmadığı gibi, davacı şirketin bu hususu ispatlamasının mümkün olmadığını, bu hususa ilişkin tek bir delil dahi sunulmadığı gibi, davacı tarafın delil listesinde de bu hususa ilişkin herhangi bir delile dayanılmadığını, nitekim müvekkilinin davacı yana göndermiş olduğu Kadıköy … Noterliği’nin 19/10/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde, kendileri ile hiçbir mal ve hizmet alışverişleri olmadığı ve bu nedenle müvekkili şirket muhasebesinde davacının belirtmiş olduğu faturalarının kayıtlarının bulunmadığının belirtildiğini, davalı yan ile müvekkili şirket arasında herhangi bir mal veya hizmet alışverişi, herhangi bir ilişki söz konusu olmadığını, davalı yanın dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu cari hesap mutabakatının altında yer alan imzanın kime ait olduğunun bilinmediğini, sözde cari hesap mutabakatının altında yer alan imzanin müvekkili şirket yetkililerinden herhangi birisine ait olmayıp, aynı zamanda müvekkilinin muhasebecisi olan mali müşavir …a da ait olmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 08/02/2022 tarihli, 2019/1121 Esas, 2022/245 Karar sayılı kararı ile, mahkemece davalı şirket adına çıkartılan … tebligat numaralı, ” dava dilekçesi” içerikli; … tebligat numaralı ” ön inceleme ihtarlı davetiye ” içerikli; … tebligat numaralı, HMK 147/2.maddesi uyarınca tahkikat günü ile HMK 220/3. maddesi gereğince yapılacak inceleme gün ve saati ekte gönderilen duruşma tutanağı ” içerikli; … tebligat numaralı “bilirkişi raporu” içerikli ve davalı şirketin yeni adresine çıkartılan … tebligat numaralı” tahkikatın bitirileceğine dair “duruşma günü davetiyesi” içerikli tebligatların, tebliğ edildikleri tarihler itibariyle (2017-2019 yılı arası) davalı şirketin yetkilileri ve çalışanlarının listesinin gönderilmesi için İTO ve SGK’ya yazı yazılması, belirtilen eksikliklerin giderilmesinden sonra dosyaya eklenerek birlikte gönderilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiş, mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda işlem yapılarak istenilen yazı cevapları ile birlikte dosya Dairemize geri gönderilmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı yan taraflar arasında tadilat sözleşmesi konusunda mail yazışmaları ile mutabakat sağlandığını ileri sürmüş, davalı ise bu ilişkiyi inkar etmiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 28/06/2016 tarih, 6.608,00 TL bedelli, 28/07/2016 tarih, 5.251,00 TL bedelli ve 11/08/2016 tarih, 2.725,80 TL bedelli 3 adet faturaya istinaden 14.584,60 TL asıl alacak ve 669,05 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.253,85 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Davalı yanca mahkeme kararına karşı hem usulü yönden hem de esasa ilişkin olarak itirazda bulunulduğundan öncelikle usulü itirazların incelenmesi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf itirazı kapsamında icra dosyasında yer alan vekaletnamenin somut olayda mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı konusunun aydınlatılması gerekmektedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur. Ancak huzurdaki dava itirazın iptali davasıdır ve Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 02/11/2004 tarihli, 2004/2041 Esas 2004/5550 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bir kimsenin umumi vekil olması müvekkilinin talimatı olmadan bütün davaları takip etme zorunluluğunu ona yüklemez. İcra takibine maruz kalan borçlu vekil marifetiyle takibe itiraz etmiş olsa dahi, itiraz üzerine duran icra takibine devam için alacaklının açtığı itirazın iptali davası bakımından borçlunun itiraz aşamasında tayin ettiği avukatın itirazın iptali davası için de yetkili olup olmadığı davanın açıldığı sırada belli olmadığından, itirazın iptali davası dilekçesinin vekile değil asile tebliği gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.03.2015 tarih, 2013/19-1679 Esas, 2015/1014 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir. Davalı yargılama boyunca asıla yapılan tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürmüştür. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri ile mülga Tebligat Tüzüğü’nün 17 ve 18.maddelerinde tüzel kişilere tebligatın yapılma usulü açıklanmış; tebligatın, bunların tabi oldukları kanunlara ve statülerine göre belirlenecek yetkili temsilcilerine, eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı öngörülmüştür.Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gereğine de işaret edilmiştir. Bu kapsamda eldeki davada yargılama süresi boyunca yapılan tebligatlar tek tek incelendiğinde; mahkemenin gerekçeli kararının tebliğ tarihi olan 25/04/2019 tarihinde İTO kayıtlarına göre davalı şirketin ticaret sicil adresinin … Mah., … Cad., No:.. G/… Üsküdar olduğu, tebligatın diğer tüm tebligatlar gibi” şirket yetkililerinin tebliğ anında dışarıda olması sebebiyle gösterilen adreste daimi çalıştığını beyan eden ehil ve …” e tebliğ edildiği, yapılan bu tebligatın Kanun ve tüzüğe uygun olarak yapıldığı, davalı şirketin istinaf dilekçesinde davadan bu tebligat ile haberdar olduklarını belirttiği, ancak dosyada davalı şirketin daha önceki adreslerine yapılan ve usulsüz olduğu tespit edilen tüm tebligatların da usule uygun olarak tebliğ edilen tebligat gibi daimi çalışan …’e tebliğ edilmesi nedeniyle davalı yanın bu yöndeki itirazlarında iyiniyetli sayılmalarının da mümkün olmadığı gözetilerek davalı vekilinin tebligatların usulsüz olduğuna yönelik itirazlarında haklı olmadığı tespit edilmiştir. Davalı vekilinin esasa yönelik itirazlarının değerlendirilmesinde, karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır ( bkz. Yargıtay (Kapatılan) 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 Karar sayılı kararı). Eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kural olarak yazılı veya kesin delillerle ispatlanmalıdır. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, taraflar arasında yazılı bir eser sözleşmesi bulunmadığından ve davacı yan, taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi düzenlendiğini ileri sürdüğünden, bu hususu ispat külfeti davacı taraftadır. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğince davacı taraf, bu iddiasını senetle ispat etmek zorundadır. Aynı maddede (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebileceği de hükme bağlanmıştır. Senetle ispat zorunluluğuna ilişkin HMK’nın 200 vd. maddelerindeki düzenlemelerin sonucu olarak sözleşme ilişkisinin kurulması hukukî işlem niteliğinde olduğundan, eser sözleşmesine dayalı bir davada; davalının akdi ilişkiyi inkâr etmesi hâlinde, ispat yükü davacının üzerinde olup, sözleşmenin kurulduğunu davacının kural olarak yazılı delille veya ikrar, yemin, ticari defterler gibi diğer kesin delillerle ispatlaması gerekir. (Yargıtay HGK’nın 2017/15-3098 E. 2021/546K. 29/04/2021T.) HMK nın 202. maddesinde, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge delil başlangıcı olarak tarif edilmiş ve senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği belirtilmiştir. (bkz. Yargıtay 6.HD’nin 26.04.2022 gün, 2021/3822 E, 2022/2442 K. Sayılı kararı) Yazılı delille (senetle) ispat zorunluluğu bulunan durumlarda tanık dinlenebilmesi için HMK 202. maddesinde düzenlenen delil başlangıcının olması, HMK 200/2. maddesine göre karşı tarafın tanık dinlenmesine açıkça muvafakat etmesi ya da HMK 203. maddesinde sayılan istisnalardan birinin bulunması gerekir. Bunlar yoksa ve somut olayda olduğu gibi dava, HMK’nın yürürlükte olduğu dönemde açıldıysa; dava dilekçesinde, HMK 136/2. maddesinde yapılan atıf gereğince cevaba cevap dilekçesinde veya süresi içinde dosyaya sunduğu delil listesinde açıkça yemin deliline dayanıldıysa, davacı akdi ilişkinin varlığını kanıtlamak için davalıya yemin teklif eder ya da mahkeme davacı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatır (bkz. Yargıtay HGK’nın 29.04.2021 gün, 2017/15-3098 E., 2021/546 K. Sayılı kararı). Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi bulunmamaktadır. Davalı tarafça akdi ilişkinin varlığı inkâr edilmiştir. Sözleşme ilişkisini ispatlamakla yükümlü olan davacı, HMK’nın 200/1. maddesi uyarınca akdi ilişkinin varlığını yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. Davacı yanca delil listesinde açıkça “yemin” deliline de dayanılmamıştır. Davacı yanca sözleşme ilişkisinin ispatı yönünden dosyaya sunulan mutabakat başlıklı belgenin serbest mali müşavir tarafından imzalandığı tespit edilmiştir. Ayrıca davacı vekili delil listesinde davalı yan defterlerine de dayanmıştır. O halde, mahkemece yanlar arasında sözlü eser sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığının tespiti yönünden öncelikle davalı yanın defter ve belgelerini mahkemeye ibrazı konusunda çıkartılan tebligatın usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin saptanması, usulüne uygun tebliğ edilmediğinin tespiti halinde davalı yana ticari defter ve belgelerini ibraz konusunda yeniden tebligat çıkartılması, ticari defter ve belgelerin sunulması halinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişiden mutabakat belgesini imzalayan serbest mali müşavirin davalı şirket adına işlem yapma yetkisinin bulunup bulunmadığının tespitinin istenmesi, imza inkarında bulunulması halinde isticvab yoluna gidilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu, mutabakat belgesini imzalayanın davalı şirket adına bu belgeyi imzalamaya yetkili sayılıp sayılmayacağı araştırılmadan yanlar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunun kabulü yoluna gidilerek yazılı şekilde hüküm tesisi dosya kapsamına göre isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2019 tarih, 2017/70 Esas, 2019/166 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.