Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2239 E. 2022/1427 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2239
KARAR NO: 2022/1427
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022 tarihli ara kararlar
NUMARASI: 2019/964 Esas, (derdest)
DAVANIN KONUSU: Tapu iptali ve tescil
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 13/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava; terditli olarak taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde alacak talebine ilişkin olup, mahkemece davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine dair verilen ara karara karşı davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş, birleşen dava; aynı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 9.21 ve 9.22 maddelerine istinaden verilen ödünç paranın iadesi için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen ara karara karşı davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin arsa sahibi olarak işlerin yürümesi amacıyla kat irtifakının hazırlanması için davalılara vekaletname verdiğini, 06/10/2017 tarihinde kat irtifakı kurulduğunu, kat irtifakı kurulduktan sonra inşaat işlerinin kolay yürütülmesi için davacının yüklenicilere düşen tüm bağımsız bölümleri sözleşmeye göre zamanı gelmediği halde gününden önce 06/10/2017 tarihinde davalılara devrettiğini, mimari proje, tapu kayıtlarına göre inşaatın tamamında 496 adet konut ve 32 adet ticari bağımsız bölüm yapıldığını, sözleşmenin özel hükümleri gereğince arsa sahiplerinin alacağı miktarın 30.000 metrekare üzerinden hesaplanan %50′ nin altında olmayacağının açık olmasına rağmen, tapuda devir yapılırken bağımsız bölüm sayılarının fazla olması, 30.000 metrekare üzerinden hesap yapılmasının ayrı bir uzmanlığı gerektirmesi, arsa maliki dava dışı … ve yine davacı müvekkili şirket temsilcisinin de … olması nedeniyle hataen davalılara fazladan 46 mesken ve 5 dükkan devredildiğinin anlaşıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların devredilmesi halinde müvekkili açısından telafisi mümkün olmayan zararlarar oluşacağından taşınmazların 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalılara fazladan verilen mesken ve dükkanların tapularının iptali ile davacı müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline, bu olmadığı taktirde 30.000.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 16/12/2019 tarihli tensip zaptının 16 nolu ara kararı ile, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, dava değerinin %15 tutarında olan teminatın (4.500.000,00 TL) mahkeme veznesine depo edilmesi ya da teminat mektubu sunulması halinde dava konusu taşınmazlar üzerine üçüncü kişilere devir ve tesliminin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekili 30/12/2019 havale tarihli dilekçesi ile, HMK’nın 389.maddesindeki ihtiyati tedbir şartlarının dava konusu olayda gerçekleşmediğini, davacının dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait diğer taşınmazlar üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden inşaat teminat ipoteği bulunduğunu, davacının ihtiyati tedbirden elde edeceği faydayı inşaat teminat ipoteği ile temin ettiğini, tedbir kararı için yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğini, bu nedenle taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasının haksız olduğunu, HMK’nun 393/1.hükmüne göre ihtiyati tedbir kararı için teminat yatırılması son günün 23/12/2019 tarihi olduğunu, davacı tarafından teminatın yasada belirtilen emredici 1 haftalık süreden sonra 30.12.2019 tarihinde yatırılmış olmakla ihtiyati tedbirin kendiliğinden ortadan kalktığını savunarak öncelikle tedbir kararından çok önce 3. kişilere satılan ve ödemesi alınan İstanbul İli, Esenyurt İlçesi … Ada, … Parsel sayılı …, …, …, …, … nolu taşınmazlar üzerine konulan tedbirlerin kaldırılarak muadilleri olan İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı …, …, …, …, … nolu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece duruşma açılarak verilen 13/02/2020 tarihli karar ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerekli olduğu, bu konuda mahkemede olumlu kanaat oluştuğu, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu, olayda yalaşık ispat ölçüsü oluştuğu, tarafların menfaat dengesi gereği gerekçeleriyle davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararının asıl davada davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 13/07/2020 tarih, 2020/907 Esas, 2020/732 Karar sayılı kararı ile, mahkemece davalı tarafın üzerine tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti davalılara ait diğer taşınmazlar üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden inşaat teminat ipoteği bulunduğuna yönelik beyanı ile dava konusu olan ve 3. kişilere satıldığı bildirilen İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Ada, … Parsel sayılı .., …, …, …, … nolu taşınmazlar üzerine konulan tedbirlerin kaldırılarak muadilleri olan İstanbul İli, Esenyurt İlçesi … Ada, … parseldeki .., …, …, …, … nolu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması yönündeki talebi değerlendirilmeyerek eksik inceleme ile davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekili mahkemeye sunduğu 28/09/2020 tarihli dilekçesi ile; 10/09/2020 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararında tedbirin değiştirilmesine yönelik talepleri bakımından 28/09/2020 tarihinde keşif yapılmasına karar verildiğini, tedbir kararının üzerinden geçen zaman, müvekkili firmaların faaliyet konusu ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar gereği müvekkili firmanın tedbirin değiştirilmesini istediği taşınmazlara alıcı bulduğunu ve taşınmazları sattığını, bu sebeple tedbirin gayrimenkuller ile değiştirilmesine yönelik taleplerinin konusuz kaldığını, bu bakımdan 10/09/2020 tarihli duruşmanın 1 nolu keşif ara kararından dönülmesini talep ettiklerini, BAM kararına istinaden ihtiyati tedbire itirazları doğrultusunda ihtiyati tedbirlerin kaldırılması gerektiğini, dava tapu iptal ve tescil davası olarak açılmış ise de özü itibariyle bir alacak davası olup, yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığından davacının dava konusu ve tedbir konulacak taşınmazları rastgele seçtiğinin açık olup, BAM kararının gerekçesi de dikkate alındığında davanın tapu iptal ve tescil olmadığını, bir alacak davası olarak nitelendirildiğinin açık olduğunu, bu kapsamda tarafların tacir olmakla yetki sözleşmesi gereği yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğundan mahkemenin yetkisiz olduğunu, bu nedenle tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, diğer yandan; BAM kararına istinaden tapuya müzekkere yazıldığını ve tapudan inşaat ipoteğine ilişkin evrakların dosyaya sunulduğunu, dava konusu tedbir konulan taşınmazlar dışında ana binada mülkiyeti müvekkillerine ait 55 bağımsız bölüm üzerinde inşaat sözleşmesine istinaden müşterek olarak 1.000,00 TL mukabilinde 1.dereceden faizsiz ve F.B.K süre ile inşaat teminat ipoteği bulunduğunun bildirildiğini, davacının beyanının aksine inşaat teminat ipoteğinin miktarının önem arz etmediğini, niteliğinin önem arz ettiğini, yani her ne kadar 1.000,00 TL bedelli ipotek tesis edilmiş ise de teminatın 1.000,00 TL ile sınırlı olduğunun düşünülemeyeceğini, zira bunun bir üst sınır ipoteği olmadığını, inşaat teminat ipoteği olup, sözleşmenin tamamının teminatını miktar gözetmeksizin sağladığını, tapudan dosyaya gelen ipotek akit tablosunun incelenmesinde, ipoteğin kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle verildiğinin görüldüğünü, davacı tarafın akit tablosunda belirtilen inşaat sözleşmesi nedeniyle alacak miktarını mahkemeden almış olduğu ilam ile belirlediğinde mahkeme ilamında belirlenen bu ipotek bedeli üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğini, yani inşaat teminat ipoteği sözleşmenin ifasının teminatı olarak kurulmuş olup bir üst sınır ipoteği olmadığını, miktarı önem arz etmediğini, bu sebeple de mevcut ipotek davacının zararını fazlasıyla karşılayacak nitelikte olduğunu, BAM kararında da zaten inşaat ipoteğinin miktarı değil bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğinin belirtildiğini, davacının ihtiyati tedbirden elde edeceği faydayı inşaat teminat ipoteği ile temin ettiğinin açık ve net bir şekilde anlaşıldığını belirterek mahkemece verilen ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece 15/10/2020 tarihli ara karar ile, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerekli olup bu konuda mahkemede olumlu kanaat oluştuğu, her ne kadar dava konusu taşınmazların üzerinde inşaat teminat ipoteği bulunsada bu ipoteğin miktarı gözönüne alındığında ve taşınmazın üçüncü bir kişiye devri halinde üçüncü kişinin ipotek bedelini depo etmesi halinde ipoteğin kaldırılmasını her zaman isteyebilecek durumda olması, bu hali ile inşaat ipoteğinin davacının taleplerinin karşılanması bakımından yeterli teminatı sağlamadığı, kaldıki davanın davalılara sözleşmeye aykırı olarak fazla taşınmaz verilmesi nedeniyle ilgili taşınmazların iptali davası olduğu, talep sahibi davacının hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu ve ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşmasının gerekli olduğu, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyduğu ve taraflar arasındaki menfaat dengesi gerekçesiyle, dava konusu İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … ada, … parsel numaralı … bağımsız bölüm nolu taşınmazın dava tarihinden önce 3. bir kişiye devredildiği, bu nedenle tapu malikinin davalılar olmaması sebebi ile tapu müdürlüğü tarafından mahkemece verilen tedbirin uygulanmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılmasına ilişkin itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalılar vekilinin mahkemece İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki …, …, …, …, …, …, …, .., …, …, …, …, …, …, …, …,…, … ve … nolu bağımsız bölümler üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekilince 18/11/2020 tarihli dilekçe ile mahkeme ara kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş; Dairemizin 30/12/2020 tarih, 2020/1974 Esas, 2020/1603 Karar sayılı kararı ile; mahkemece dosya kapsamındaki delillerin doğru değerlendirilmesi suretiyle, dava konusu taşınmazlar üzerindeki teminat ipoteği miktarı gözetilerek, davalı yanın ihtiyati tedbirin kaydırılmasını istedikleri taşınmazların da dava dışı kişilere satılmış olması nedeniyle ve olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği gerekçesiyle davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekili mahkemeye sunduğu 30/05/2022 havale tarihli dilekçe ile; 16/12/2019 tarihli tensip tutanağının 16 ve 17 numaralı ara kararı ile müvekkillerine ait bir takım taşınmazların üzerine 3. Kişilere devir ve temliklerinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini, bugüne kadar yapılan itirazlarının reddedildiğini, dosyanın geldiği aşama itibari ile HMK’nın 398 ve 390.maddelerinde anlatımını bulan ihtiyati tedbirin şartlarının bu bağlamda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğinin sabit olduğunu, tedbir kararının verildiği aşamaya göre durum ve koşulların değiştiğini, tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, taraflar arasında yapılmış taşınmaz satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde paylaşım oranlarının belirtildiğini, yapılacak inşaatta hangi bağımsız bölümlerin kime ait olacağına ilişkin bir düzenleme yapılmadığını, mimari proje onaylandıktan sonra paylaşım protokolü yapılacağının kararlaştırıldığını, taraflar arasında paylaşım protokolü yapıldığını, hangi bağımsız bölümün kime ait olacağı taraflar arasında yapılan bu paylaşım protokolünde belirgin kılındığını, taraflar arasında sözleşme anlatımını bulan paylaşım ek protokolü uygulama tadilat projesinde belirlenmiş ve taraflarca kabul edilmiş paylaşım esaslarına göre hazırlanmış, 06/10/2017 tarihinde kat irtifakı da tadilat projesi ve paylaşım protokolüne göre oluşturulduğunu, taraflar arasında yapılan paylaşım protokolü hükümlerine göre; arsa sahibi davacıda kalması gerekli bağımsız bölümlerin tamamının arsa sahibi davacıda kaldığını, davacı yanın tedbir konulacak taşınmazları rastgele seçtiğini, davacının dava konusu taşınmazları ve tedbir konulacak taşınmazları rasgele seçmiş olmakla belirli bir uyuşmazlık konusundan söz edilemeyeceğini, belirli bir uyuşmazlık konusundan söz edilemeyeceğine göre hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından edişe edilemeyeceğini, ayrıca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceğini, bu hali ile dava konusu olayda HMK’nın 389 ve 390.maddelerinde anlatımını bulan ihtiyati tedbirin şartlarının gerçekleşmediğini, bu durumun bilirkişi raporuna itirazları baki olmak kaydı ile bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, HMK’nın 396.maddesinde durum ve koşulların değiştiğinin sabit olması durumunda talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebileceğini düzenlediğini, bilirkişi raporu ile dosyadaki durum ve koşulların değiştiğini, dava konusu olayda hata yahut yanılma olmadığını, hak düşürücü sürede hata yapıldığını iddia edilen huuki işlemin iptalinin talep ve dava edilmediğini, hukuki işlem ayakta olmakla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceğini, sebepsiz zenginleşme davası da yasal sürede açılmamış olmakla ihtiyati tedbirin kaldırılmasının gerekli olduğunu ve bu sebeple ihtiyati tedibirin kaldırılmasını talep ettiklerini, nitekim dosyaya sundukları 24/04/2022 tarihli Prof. Dr. … tarafından düzenlenmiş hukuki mütalaada da bu durumun açıklığa kavuşturulduğunu belirterek ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 26/05/2022 tarihli ara karar ile; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup, bu konuda mahkemede olumlu kanaat oluştuğu, her ne kadar dava konusu taşınmazlar üzerinde inşaat teminat ipoteği bulunsa da, bu ipoteğin miktarı gözönüne alındığında ve taşınmazın üçüncü bir kişiye devri halinde üçüncü kişinin ipotek bedelini depo etmesi halinde ipoteğin kaldırılmasını her zaman isteyebilecek durumda olması, bu hali ile inşaat ipoteğinin davacının taleplerinin karşılanması bakımından yeterli teminatı sağlamadığı, kaldı ki davanın davalılara sözleşmeye aykırı olarak fazla taşınmaz verilmesi nedeniyle ilgili taşınmazların tapularının iptali davası olduğu, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunduğu ve ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşmasının gerekli olduğu, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uyması ve taraflar arasındaki menfaat dengesi gözetilerek davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalılar vekili 27/06/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, tedbirin verilmemiş olmasında davacı için olan sakıncaların, tedbirin haksız verilmesi durumunda müvekkilleri için daha fazla sakınca içerdiğini, yapabilirliği ve edebilirliği olanın müvekkilleri olduğunu, yaklaşık 80.000,00 m² inşaat yaptığını, inşaat bitiminde iskanın da alındığını, yönetim planında anlatımını bulan geçici yönetime de teslimi yapıldığını, yüklenicilerin kendisinin olduğunu bildiği ve projeden satışını yaptığı dava konusu taşınmazların tapudan alıcılara devrini yapamıyor olmasının, yüklenici müvekkillerine telafisi mümkün olmayan itibar kayıpları getirdiğini, yüklenicilerin mevcut bu kayıpları karşısında davacının dava sonunda muhtemel alacağını tahsil edememesinden söz edilerek tedbirin kaldırılması talebimizin reddine karar verilmiş olmasının hakkaniyet, adalet ve taraflar arasında adalete erişmek anlamında eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu, sözleşme kurulurken arsa malikine yaklaşık 6.000.000,00 USD ödünç veren 80.000,00 m² inşaatı süresinde yapıp bitiren yüklenicilerin davanın sonunda haklı çıkması halinde davacının taleplerini karşılayamayacağından söz etmenin dosya içindeki bilgi, belge ve delilerle örtüşmediğini, tedbir kararının etkisinin tedbir isteyenin maksadını aşar bir durumda olduğunu, müvekkilleri açısından da verdiği zarar telafisinin mümkün olmadığını belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf konu eldeki birleşen davanın konusu; taraflar arasında imzalanan Büyükçekmece … Noterliğinin 19/06/2015 tarih ve … yevmiye nolu düzenlenme şeklindeki taşınmaz satış vaadi arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 9.21 ve 9.22 maddelerine istinaden davalıya verilen 1.980.575,86 USD ile 11.500.000,00 TL ödünç paranın faiz ve ferileri ile birlikte tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, dava Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/483 Esas Sayılı dosyasına açılmış, mahkemenin 21/01/2021 tarihli 2021/56 Karar sayılı birleştirme kararıyla istinafa konu ara kararların verildiği dosya ile birleştirilmiştir. Birleşen davada davacılar vekili mahkemenin 2020/483 Esas sayılı dosyasına sunduğu 22/07/2020 tarihli dilekçe ile; taraflar arasında Büyükçekmece … Noterliğince düzenlenmiş 19/06/2015 tarihli … yevmiye nolu düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 9.21. ve 9.22 maddelerine istinaden müvekkillerinin davalıya 16.000,00 TL ödünç para vermeyi kabul ettiklerini, nitekim bu edimlerini yerine getirdiklerini, müvekkilleri tarafından … A.Ş’ye 12.200.000 TL, davalı …’ye ise 10.344.738,25 TL ödünç para verildiğini, sözleşmenin aynı maddeleri gereğince davalının ilk daire veya ticari alanın satış tarihinden itibaren 12 ay içinde aldığı ödünç paraları geri ödemesi gerekirken bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, …A.Ş 12.200.000 TL’yi yine Türk Lirası üzerinden geri ödemeyi taahhüt etmişken, davalı …’nin sözleşmenin 9.22 maddesine göre sözleşme tarihinde aldığı 5.000.000 TL’yi aldığı tarihteki merkez bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanarak ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının 4.000.000 TL’yi 19/02/2016 tarihinde, 1.000.000 TL’yi ise 18/02/2016 tarihinde aldığını, bu bedellerin verildiği tarihteki kura göre 1.681.237 USD olduğunu, böylece müvekkilinin karşı taraftan 1.681.237 USD ve 17.544.738,25 TL alacağının olduğunu, taraflar arasında yapılan 10/10/2017 tarihli satış sözleşmesi ile davalı adına kayıtlı …kat, … nolu bağımsız bölümün 25/10/2017 tarihinde satıldığını, sözleşmenin 9.21. ve 9.22. Maddeleri satış tarihinden itibaren 12 ay sonra davalının aldığı ödünç parayı ödeyeceğinin düzenlenmesi nedeniyle davalıya ihtarname gönderildiğini, alacağın vade tarihinin 26/10/2018 olmasına ve ihtarname gönderilmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün .. Esas sayılı dosyası ile ilamsı takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve davalının taşınmazlarını satarak müvekkillerinin alacaklarının tahsilini imkansız hale getirme çabası içinde olduğu tespit edildiğinden İİK’nın 257.madde hükmüne istinaden alacaklarının tahsili için davalı/borçlunun taşınır ve taşınmaz mallarıyla, üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı … vekili, taraflarına yapılan ödeme tutarının 10.200.000,00 TL olduğunu. davacı tarafın fazlaya ilişkin ödeme iddialarını kabul etmediklerini, asıl sözleşmenin 14.1/g-h maddesi uyarınca tarafların sözleşmeyi fesih haklarını kullanamama nedeni ile ek sözleşme ve hükümlerinin ayakta olup hüküm ve sonuçlarını doğurduğunu, asıl sözleşmenin 3.5. Ve 9.21., 9.22., maddelerinin ek protokolle değiştirildiği göz önüne alındığında davaya konu alacağın ödünç ilişkisinden kaynaklanmadığı, geç teslime dayalı cezai şart olduğunun görüleceğini, davacı tarafın inşaatı sözleşme hükümleri gereği süresinde ve eksiksiz bitirdiğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığından alacağın muaccel olmadığını, mevcut durumda müvekkilinin mağduriyetinin bulunduğunu, müvekkilinin karşı taraftan alacaklı konumda olduğunu belirterek, davanın ve ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. Tarafları ve konusu aynı olan ve daha önce davacı tarafça İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1030 D.İş. Sayılı dosyası üzerinden talep olunan ihtiyati haciz talebi mahkeme tarafından reddedilmiş, bu red kararına karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve Dairemizin 21/11/2019 tarih, 2019/2047 Esas, 2019/1417 Karar sayılı kararı ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça aynı derdest davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin birleşen 2020/483 Esas sayılı dosyasında ihtiyati haciz talebi ilk derece mahkemesince 10/09/2020 tarih ve 2020/483 Esas sayılı dosyada ara kararıyla reddedilmiş, davacı tarafça bu red kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 04/12/2020 tarih, 2020/1841 Esas ve 2020/1446 Karar sayılı kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Yine birleşen davada davacılar vekili 06/05/2022 tarihli dilekçesi ile, davalının HMK’nın 29.madde hükmüne aykırı davrandığını, bu durumun ve alacaklarının varlığının bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, alacaklarının vadesinin geldiğini belirterek ihtiyati haciz taleplerinin kabulü ile davalı …’nin taşınır ve taşınmaz malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarına sair tüm mal varlığına ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. Mahkemece 26/05/2022 tarihli ara karar ile, davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin alacağın ve ihtiyati haciz sebeplerinin varlığı hakkında mahkemede kanaat uyandırmaya yeterli olmadığı,söz konusu ihtiyati haciz talebinin İİK’nın 257/I. Madde hükmündeki hukukî sebep açısından reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle birleşen davada davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Birleşen davada davacılar vekili 28/06/2022 tarihli istinaf dilekçesiyle, sözleşmenin 9.21, 9.22. Maddalerinde borcun ödeme zamanının “…müteahit tarafından yapılan inşaattaki hissesine isabet eden dairelerin veya ticari alanların satışına başlama tarihinden itibaren 12 say içerisinde TL/USD olarak arsa sahibi … ödemeyi kabul ve taahhhüt eder…” düzenlemesi yapıldığını, davalının 99 bağımsız bölüm taşınmazı Büyükçekmece … Noterliği’nin 27/10./017 tarihli … yevmiye sayılı işlemi ile 355.000,00 TL bedel ile … isimli kişiye sattığını, satış bedelinin 315.000,00 TL’sinin peşin alındığını, 40.000,00 TL’sinin de 08/11/2017 tarihinde ödemesinin kararlaştırıldığını, bu satış vadi sözleşmesinin 20/10/2017 tarihli … yevmiye sayılı tescil istem belgesi ile tapuya şerh verildiğini, tespit ettikleri ilk resmi satışın 27/10/2017 tarihli olduğunu, ödünç alınan paranın ödeme vadesinin taraflarınca bilinen ve evrakları dosya içinde bulunan bu satıştan 12 ay sonraki tarih olan 27/10/2018 tarihi olduğunu, mahkemenin asıl davada davacı tarafından alınmış birbiri ile çelişen, birbirini teyit etmeyen, mahkeme bilirkişi raporları ile de çelişen, taraflar arasında yapılmış sözleşmeye aykırı, denetimden uzak uzman görüşlerini dayanak yaparak asıl dava davacısının tedbir talebini kabul ettiğini, birleşen davada, davalının ödünç aldığı paranın bir kısmını tavil yollu inkar etse de, talep ettikleri parayı ödünç olarak aldığını sonuç olarak kabul ettiğini, alacaklarının tamamının dosya kapsamında yazılı belgelerle ve mahkeme bilirkişi raporu ile ispat edildiğini, alacağın vadesinin resmi belge ile ispat edildiğini, tüm bunlara rağmen mahkemenin ret gerekçesini delillerle ilişkilendirmeden ihtiyati haciz taleplerini ret ettiğini, alacaklarının yaklaşık ispat sınırını aşar bir şekilde ispat edildiğini, (Davalıya yapılan ödemeleri gösterir yazılı belgeler dosya ya sunulmuştur, davalı cevap dilekçesinde tüm ödemeleri kabul etmiş, 10.200.000,00 TL’yi aşan ödemelerin başkaca hukuki ilişkilerden kaynaklı yapıldığını belirtmiştir ancak bunu da ispat edememiştir). alacaklarının vadesi kesin ve mutlak delille ispat edildiğini, bu aşamada ihtiyati haciz taleplerinin reddi şartlarının dava konusu olayda oluşmadığını belirterek mahkemenin 26/05/2022 tarihli ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl davada davacı arsa sahibi, davalılar ise; yüklenicidir. Asıl davada davacı şirket ve birleşen davada davalı … ile asıl davada davalılar arasında 19/06/2015 tarihinde Büyükçekmece … Noterliği’nde … yevmiye nolu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve bu sözleşmenin eki olan 07/01/2016 tarihli ek sözleşme (protokol) imzalanmıştır. Birleşen davada davalı … aynı zamanda davacı şirketin sahibi ve yetkili temsilcisidir. Bu sözleşme ile asıl davada davalılar yüklenici sıfatıyla, davacı şirkete ait … parsel sayılı taşınmaz ile …’ye ait … parsel sayılı taşınmaz üzerine bina yapıp teslim etme işini üstlenmiştir. Emsal transferi için aynı davalılar ile … parsel sayılı taşınmaz maliki olan dava dışı … arasında da arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi aktedilmiştir. Tüm bu sözleşmeler uyarınca davacı şirkete ait … parsel sayılı, birleşen davada davalı …’ye ait … parsel sayılı ve yine dava dışı …’a ait … parsel sayılı taşınmazlar tevhid edilmek suretiyle … parsel sayılı taşınmaz oluşturulmuştur. Dosya kapsamından, asıl davada davacı şirket tarafından işlerin yürümesi ve kat irtifakının hazırlanması için davalılara vekaletname verildiği, kat irtifakının 06/10/2017 tarihinde kurulduğu, kat irtifakı kurulduktan sonra sözleşmenin 10.2. maddesi uyarınca, davacı şirket tarafından, davalı yüklenicilere düşen tüm bağımsız bölümlerin 06/10/2017 tarihinde davalılara devredildiği, davacı şirket tarafından hataen davalılara fazla bağımsız bölüm devredildiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 3.1. ve 3.2. maddeleri gereğince; taraflarca arsa üzerine inşaat edilecek bağımsız bölümlerin %50-%50 olarak bölüşülmesi kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 4.2 maddesi ile inşaatların seyri esnasında imar yasası değiştiği taktirde, binalarda kat ilavesi veya kat azalması söz konusu olduğunda, arsa sahibi anlaşmada söz konusu olan 30.000 metrekare inşaat alanının %50 oranının altında olmamak kaydıyla, inşaat alanının artması ile tarafların hisseleri oranında artıştan etkileneceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 9.20 maddesinde; sözleşme sonrası arsanın mevcut imar durumu 2.5 emsalde emsal transferi uygulaması ile 5 emsale çıkarılacağı, emsal transferi için yapılacak harcamaların tamamının yüklenici tarafça ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği, emsal transferi sonrası arsaya yapılacak inşaatın satılabilir toplam inşaat alanın kanopiler dahil 30.000 metrekareden az olamayacağı, arsa sahibiyle yapılan anlaşma gereğince asgari inşaat alanının 30.000 metrekare inşaat üzerinde olduğu, toplam inşaat alanının 30.000 metrekareden az olması durumunda arsa sahibinin bu durumdan etkilenmeyeceği, fakat inşaat alanı 30.000 metrekarenin üzerinde olması durumunda bu artış hisseleri oranında paylaşılacağı belirlenmiştir. Dosyada bulunan tapu kayıtlarına göre, inşaatın tamamında 496 adet mesken ile 32 adet ticari bağımsız bölüm yapıldığı, bu bağımsız bölümlerden 96 adet mesken niteliğindeki bağımsız bölüm ile 5 adet ticari nitelikteki bağımsız bölümün davacı şirket adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı yan, sözleşme hükümleri gereğince davalı tarafa hataen fazladan 46 mesken niteliğinde bağımsız bölüm ile 5 adet ticari nitelikte bağımsız bölümün devdedildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların el değiştirmesinin önlenmesi ve telafisi imkansız zararların giderilmesi açısından dava dilekçesinde belirttikleri bağımsız bölümle üzerine 3. kişilere satış ve devrin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş, mahkemece belirtilen taşınmazlar üzerine teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra getirtilen tapu kayıtları ve ipotek belgesinden, … Ada, … Parsel üzerindeki … adet bağımsız bölüm üzerine müştereken 1.000,00 TL bedelli inşaat teminat ipoteği konulduğu, 34 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin terkin edildiği, 55 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalılar vekilince Dairemizin kaldırma kararından sonra verilen dilekçede, tedbirin kaydırılmasını istedikleri bağımız bölümlerin satıldığı bildirilmiştir. Dava dilekçesinde .., …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … nolu bağımsız bölümlerin tapu iptal tescili talep edilmiş olup, bu taşınmazlardan …, …, …, … nolu bağımsız bölümlerin 3. Kişi adına kayıtlı olduğu görülmüştür. Davanın tarafları arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ve ek protokolün yukarıda alıntılanan maddeleri gereği olarak; davaya konu inşaatın 18.11.2016 ruhsat tarihinden sonra 30 aylık inşaat süreci ve 6 aylık ek süre ile birlikte (18/11/2016 + 30 ay + 6 ay) 18/11/2019 tarihinde tamamlanarak davacı arsa sahibine Geçici Kabul işlemleri için yazılı bildirimde bulunulacağı belirtilmesine rağmen, dava dosyası içerisinde davalı müteahhitlerin inşaatın tamamlanması sonrası davacı arsa sahibine Geçici Kabul işlemleri için yazılı bildirim yapmış olduğunu ispatlar bir belgenin bulunmadığı, belediyesinden gönderilen imar işlem dosyası içeriğinde yapı kullanma izin belgesine rastlanılmadığı tespitleri yapılmıştır. 21/02/2022 tarihli yazı ekinde sunulan Yapı kullanma izin belgesi 2021/11294 sayı ile 13/01/2022 tarihli başvuru üzerine düzenlendiği görülmüştür.Taraflar arasında Kat Karşılığı İnşaat sözleşmesinin akdedilmesinden sonra, sözleşme konusu inşaatın yapılacağı (binaların inşa edileceği) … ve … nolu parseller tevhid işlemi sonrasında … nolu parsel olmuştur. … nolu parselin … nolu parsel ile birleşmesi sonrasında da … nolu parsel oluşmuştur. Dolayısıyla sözleşme konusu inşaatın yapılacağı parsel, … nolu parsel haline gelmiştir. Birleşen davada davacı alacaklılar tarafından davalı borçlu hakkında 1.980,575,86 USD asıl alacak ve 167.49 USD işlemiş faiz, ve 14.370.746,56 TL (11.500,00 TL asıl alacak ve 2.870.746,56 TL işlemiş faiz) olmak üzere toplam 26.369.273,18 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan 15/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda; 07/01/2016 tarihli ek protokolün “Sözleşmenin 3.5.maddesinde düzenlenmiş cezai şart miktarı 16.000.000 TL olarak değiştirilmiş olup, sözleşme tarihinden itibaren sözleşmede belirtilen sürede inşaat bitirilip teslim edilmez ise arsa sahibi bu bedeli sözleşme imzası ve devamı aşamasında sözleşme gereğince yükleniciler tarafından kendisine ödünç olarak verilen bedellerden mahsup edileceği, iş bu cezai şart yüklenicinin edimini hiç yerine getirmemesi halinde ödeneceği, yüklenici edimini yerine getirmiş ancak ifada gecikmiş ise sözleşmede ifada gecikme süresi bu süre ana sözleşmede belirtilen inşaat bitirilip teslim tarihinden sonra en fazla 6 ay olacağı ana sözleşmede ifada gecikmenin hukuki sonuçları düzenlenmiş olmakla ayrıca bu cezai şart 6 ay boyunca ödenmeyeceği fakat 6 ayın sonunda inşaat halen bitirilmeyip ana sözleşmeye göre teslim edilmemesi durumunda cezai şart alınan ödünç tutardan mahsup edileceği” nin düzenlendiği, Büyükçekmece … Noterliği’nin 09/03/2016 tarih, … ve … yevmiye numaralı tutanakta … ada, … ve … parsel sayılı yerlerin arsa sahipleri … Ve … AŞ. tarafından yüklenici adi ortaklık yetkilisine inşaat yapımı için teslim edildiğinin tutanak altına alındığı, Esenyurt Belediye Başkanlığınca … ada, … ve … parsel sayılı yerlere ait 18/11/2016 tarihli yapı ruhsatı verildiğinin görüldüğü, böylece yüklenici tarafından taahhüt edilen sürenin aşıldığı, yapı ruhsatını en geç 19/04/2016 tarihine kadar alınmış olması gerekirken 18/11/2016 tarihinde 7 ay gecikmeyle alındığı, sözleşmenin 6.3.maddesi ve ek protokol gereğince inşaatın 19/10/2018 tarihinde tamamlanmış ve teslim edilmiş olması gerektiği halde, keşif günü inşai faaliyetlerin halen devam etmekte olduğu, yüklenicinin 19/10/2019 tarihinde tamamlaması ve teslim etmesi gerektiğinden ek protokolün 2.maddesi gereğince 16.000.000TL’lik cezai şartın yerine getirilmesinin mümkün olduğunun ve 14/05/2019 tarihi itibariyle inşaatın %50’sinin tamamlandığının belirlendiği anlaşılmaktadır Dosya kapsamında bulunan ve mali müşavir …, inşaat mühendisleri … ile … ve hukukçu Prof.Dr. … Şahiniz tarafından hazırlanan 25/03/2022 tarihli kurul raporunda seçenekli yapılan hesaplamada; sözleşmede yer alan “kanopiler dahil satılabilir inşaat alanı” ibaresinin “genel brüt alan” olarak anlaşılması gerektiği kanaatine varılması durumunda; asıl davada davacı arsa sahibi … Turizm’in arsa payı yönünden 84,80 m2 eksik aldığı, bu alanın değerinin 678.400,00TL olduğu, toplam inşaat alanı yönünden 307,85 m2 fazla aldığı, bu alanın değerinin 891.041,04 TL olduğu, toplam 678.400,00TL – 891.041,04 TL = -212.641,04 TL değer yönünden fazla aldığı, “kanopiler dahil satılabilir inşaat alanı” ibaresinin “brüt alan + kanopiler” olarak anlaşılması gerektiği kanaatine varılması durumunda; davacı …’in arsa payı yönünden 84,80 m2 eksik aldığı, bu alanın değerinin 678.400,00 TL olduğu, toplam inşaat alanı yönünden 611,93m2 eksik aldığı, bu alanın değerinin 3.955.554,30 TL olduğu, toplam 678.400,00TL + 3.955.554,30 TL = 4.633.954,30 TL değer yönünden eksik aldığı belirtilmiştir Yapılan bu açıklamalar ışığında birleşen dava yönünden yapılan incelemede; mahkemece birleşen davada sözleşmenin 9.21 ile 9.22. Maddelerindeki ödemelerin yapılacak inşaata ilişkin olduğu, 3.5.maddede düzenlenen cezai şart miktarının 16.000.000 TL olarak değiştirildiği, sözleşme tarihinden itibaren sözleşmede belirtilen sürede inşaatın bitirilip teslim edilmemesi halinde davalı arsa sahibinin bu bedeli sözleşme imzası ve devamı aşamasında sözleşme gereğince davacı yükleniciler tarafından kendisine ödünç olarak verilen bedellerden mahsup edebileceği, sözleşme ile ek protokol kapsamında davacı yüklenicilerin inşaatı zamanında ve eksiksiz bitirip teslim etmediklerinin bilirkişi raporu ile belirlendiği, bu itibarla İİK’nın 257. maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun davacı yükleniciler lehihe oluşmadığı gerekçesiyle davacı yükleniciler vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur Asıl dava yönünden yapılan incelemede; 25/03/2022 tarihli bilirkişi kurul raporunda seçenekli yapılan hesaplamada; sözleşmede yer alan “kanopiler dahil satılabilir inşaat alanı” ibaresinin “genel brüt alan” olarak anlaşılması gerektiği kanaatine varılması durumunda; asıl davada davacı arsa sahibi … Turizm’in 212.641,04 TL değer yönünden fazla aldığı, “kanopiler dahil satılabilir inşaat alanı” ibaresinin “brüt alan + kanopiler” olarak anlaşılması gerektiği kanaatine varılması durumunda ise; davacı şirketin 4.633.954,30 TL değer yönünden eksik aldığı belirtildiği halde, mahkemece yukarıda anılan bilirkişi kurulu raporundan sonra verilen istinafa konu 26/05/2022 tarihli ara kararda bu seçenekli hesaplama ve bilirkişi tespitlerinin değerlendirilmediği, eksik inceleme sonucu ara karar tesis edildiği, bu durumun dosya kapsamı ile usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmaktadır O halde mahkemece yapılacak iş; 25/03/2022 tarihli kurul raporunda seçenekli yapılan hesaplama ve sözleşmenin yukarıda açıklanan 4.2. ve 9.20. maddelerindeki düzenlemeler doğrultusunda asıl davada davacı arsa sahibi şirket lehine verilen ihtiyati tedbirin devam etmesi gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesinden sonra davalılar vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik talebi hakkında yeniden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, asıl davada; davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme ara kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, birleşen davada; mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Asıl davada;1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/964 Esas sayılı “davalılar vekilinin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin talebin reddine” dair ara kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5 Davalılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, Birleşen davada;1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/05/2022 tarih, 2019/964 Esas sayılı “davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine” dair ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Davacılar tarafça fazla yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ile, 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının istek halinde davacılar tarafa İADESİNE, 3-Davacılar tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.