Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2123 E. 2022/1709 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2123
KARAR NO: 2022/1709
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2022
NUMARASI: 2022/404 Esas, 2022/512 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrası gereğince özel dava şartı yokluğundan HMK 115.madde uyarınca usûlden reddine dair verilen karara karşı davacı yanca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında müvekkiline ait tekstil ürünlerinin üretimi konusunda ticari ilişki olduğunu, davacı şirket cari usulde çalıştığı davalı şirkete farklı tarihlerde farklı ürün ve adette üretim yaptırdığını, devam eden süreçte müvekkilinin 2021-2022 sonbahar/kış sezonunda mevsimlik kıyafetlerin üretilmesi husunda mutabık kalmış olduklarını, ilgili dönemde ülkemizde yaşanan ekonomik kriz ve kur dalgalanması sebebiyle davalı şirketin üretimde kullanılacak hammaddelerin de zamlanmadan teminini öne sürerek müvekkilinden ön ödeme istendiğini, önceki ticari faaliyetlerine güvenerek müvekkil şirketin farklı tarihlerde icra takibine konu edilen banka havaleleri ile dava konusu miktarı davalı şirkete gönderdiğini, ancak davalı şirketin, müvekkilinin yeni sezon kreasyonunda satışını duyurduğu sezonluk ürünlerin üretimini yapmadığını, müvekkilinin sezon içerisinde satışını planladığı ve duyurduğu ürünleri satamamasına sebep olduğunu, bunun yanında üretim için önden alınan ödemeleri de müvekkiline iade etmediğini, davacı şirket tarafından davalı taraf aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası nezdinde icra takibi başlatıldığını, davalı taraf vekilinin mezkur icra takibine yalnızca alacağın tahsilini geciktirmek maksadıyla borca faize ve tüm ferilerine itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 17/05/2022 tarihli karar ile, davacı tarafça arabuluculuk tutanağının dosyaya sunulduğu belirtilmesine rağmen, sunulmamış olduğu, 28/04/2022 tarihli tensip tutanağı gereğince arabuluculuk tutanağı aslını sunması için davacı taraf vekiline ihtarat yapıldığı, verilen bir haftalık kesin süre içerisinde arabuluculuk tutanağı aslını sunmadığı, ticari nitelikteki itirazın iptali davalarının zorunlu arabuluculuğa tâbi olduğu, dava şartı olarak kabul edildiği, dava tarihi itibariyle arabuluculuk tutanağı aslının dosyaya sunulmadığından davanın usulden reddi gerektiği; ayrıca süresi içinde sunulmayan 16/05/2022 tarihli beyan dilekçesi ekindeki arabulculuk tutanağı e-imzalı olup incelendiğinde, Arabuluculuk Yönetmeliğinin 24.maddesi uyarınca “(3) Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya adliye arabuluculuk bürosu tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya tarafları ve varsa avukatlarını birlikte davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar. Arabulucu taraflara ulaşamaması hâlinde, ulaşmak için hangi yolları denediğini ve hangi sebeplerle ulaşamadığını son tutanakta belirtir.” hükmü bulunduğu, yine 25.maddede incelenecek usulün belirtildiği, bu davadaki arabuluculuk davetinin nasıl yapıldığının anlaşılamadığı ve arabuluculuk tutanağının usûlüne uygun düzenlenmediği gibi, görüşmelerin arabuluculuğun telekonferans yoluyla mı uzaktan mı ne şekilde gerçekleştiğinin belirsizlik taşıdığı ve usule uygun arabuluculuk sürecinin de olmadığı gerekçesiyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrası gereğince özel dava şartı yokluğundan HMK 115.madde uyarınca usûlden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dava dilekçesinde arabuluculuk dosya numarası ve büro isminin bildirildiğini, dilekçe ekinde sunulduğu zannıyla ihtarla birlikte arabuluculuk tutanağı sunulmamış ise de durumun fark edilmesi üzerine elektronik imzalı aslının henüz dilekçeler teatisi tamamlanmadan sunulduğunu, arabuluculuk sürecinde tarafların davet edildiği ve katılımın sağlandığını, hatta uzlaşma umuduyla ikinci toplantının yapıldığını, anlaşma mümkün olmayınca oturum tutanakları ve anlaşamama tutanağının taraflarca imzalandığını, tarafların sürece veya tutanaklara itirazının bulunmadığını, ancak mahkemenin tarafların iki ayrı toplantı ile durumu görüşmemiş ve müzakere etmemiş, anlaşamayınca tutanak tutulmamış gibi arabuluculuk sürecinin sıhhatsiz olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiğini, bu durumun usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiğini ve hak arama hürriyetinin ihlali olduğunu, davanın bu sebeple usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Dosya kapsamına göre dava 26/04/2022 tarihinde açılmış olup, dava açılmadan önce, davacının 25/03/2022 tarihinde arabuluculuk başvurusu yaptığı ve 13/04/2022 tarihinde davadan önce arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği, ancak tutanağın dava dilekçesi ile birlikte dosyaya sunulmadığı, mahkemece 28/04/2022 tarihli tensip tutanağı ile tutanak aslını sunması için davacı vekiline 03/05/2022 tarihinde ihtar tebliğ edildiği, ihtarla verilen 1 haftalık kesin süre içinde arabuluculuk tutanağının dosyaya sunulmadığı, ancak davacı vekilinin 16/05/2022 tarihli dilekçesi ile pandemi şartlarında arabuluculuk görüşmelerinin online yapıldığı için ıslak imzalı değil e-imzalı olarak düzenlenen oturum tutanağının aslının ibraz edilmesinin mümkün olmadığı, daha önce dava dilekçesi ekinde sunulan e-imzalı tutanağın bu dilekçe ekinde yeniden ibraz edildiği belirtilerek, dilekçe ekinde 13/04/2022 tarihli arabuluculuk son tutanağı örneğinin dosyaya ibraz edildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından sunulan arabuluculuk son tutanağının incelenmesinde, arabuluculuk bürosuna başvuru tarihinin 25/03/2022 olduğu, toplantı tarihlerinin 08/04/2022 ve 13/04/2022 olduğu, anlaşamama tutanağının 13/04/2022 tarihinde düzenlendiği, tutanak altında arabulucu ile taraf vekillerinin isimlerinin ve e-imzalıdır şeklinde imzalarının bulunduğunun belirtildiği görülmektedir. Bu durumda, davacı tarafça arabuluculuk sürecinin 25/03/2022 tarihinde başlatıldığı ve 13/04/2022 tarihinde son tutanak düzenlenerek sürecin sona erdiği, davanın ise 26/04/2022 tarihinde açıldığı, dava tarihinden önce anlaşamama tutanağının hazır olduğu, dava dilekçesinde arabulucuya başvurulduğu ve … sayılı arabuluculuk son tutanağının imzalandığının belirtildiği, yine Bakırköy Arabuluculuk Bürosunun … sayılı dosyasına delil olarak dayanıldığı, ancak tutanağın mahkemece davacı vekiline verilen süreden sonra dosyaya ibraz edildiği, tutanağın ibraz edildiği tarihte mahkemece henüz esasa ilişkin bir işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 1.fıkrasında “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.” aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/02/2021 tarih ve 2020/3187 esas, 2021/762 karar sayılı kararında, “Eldeki dosyada istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan Arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesini” istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nın 115/3. Maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 115. Maddesinde “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, dava öncesinde arabuluculuk sürecinin tamamlanmış ve son tutanağın imzalanmış olmasına rağmen, mahkemece verilen bir haftalık kesin süre içerisinde arabuluculuk son tutanağı dosyaya sunulmamış, ancak dava dilekçesinde söz konusu tutanaktan bahsedilmiş ve arabuluculuk dosyasına delil olarak dayanılmıştır. Davacı vekili, kendisine yapılan ihtar üzerine tutanağın dosyaya sunulmamasının dava dilekçesi ekinde sunulduğu zannından kaynaklandığını belirtmiştir. Kanunun amacı uyuşmazlıkların dava açılmadan önce çözümlenebilmesi için taraflara bir imkan tanımak ve mahkemelerdeki iş yükünü azaltmaktır. Yukarıda değinilen Yargıtay kararında da bu amaç gözetilerek, davanın esasına girilmesinden önce arabuluculuk işlemlerinin tamamlanmasının yeterli ve kanunun amacına uygun olduğu, bu durumda mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Şu halde, usul ekonomisi ilkesi ve HMK’nın 115/3. Maddesi gözönüne alındığında, esasa girilmeden önce davacı tarafça arabuluculuk son tutanağına ilişkin eksiklik tamamlandığından, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2022 tarih, 2022/404 Esas, 2022/512 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.