Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/210
KARAR NO: 2022/165
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2021
NUMARASI: 2021/745 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket inşaat sektöründe faaliyet göstermekte olup, davalı şirket ile “konut kaba inşaat taşeron sözleşmesi” imzaladığını, anılan sözleşme çerçevesinde taraflar, “… Mah. … sok. no: … Pendik/İstanbul” adresinde bulunan inşaatın müvekkili şirket tarafından yapılması konusunda anlaştıklarını, ancak davalının, müvekkili şirket tarafından yürütülen işi sürüncemede bırakması ve akabinde söz konusu işi başka bir kişiye yaptırması nedeniyle iş bu davanın açıldığını belirterek, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 1.000,00-TL maddi tazminatın, müvekkili şirketin uğradığı yoksun kalınan kâr için 1.000,00-TL maddi tazminatın ve müvekkili şirketin söz konusu işe nedeniyle uğradığı zararlara karşılık 1.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bu kapsamda, tedbiren inşaatın durdurulmasını, aksi halde; davalının inşaat üzerindeki hakedişleri ve bağımsız bölümleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, ayrıca, dava konusu taşınmaz ile davalının hakedişleri üzerine tapu kaydında “davalıdır şerhi” konulmasını da talep edilmiştir. Mahkemece 29/11/2021 tarihli ara kararla, davacı tarafın tedbiren inşaatın durdurulmasına ilişkin talebinin davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek şekilde “tedbirde ölçülülük” ilkesine uygun ve orantılı olmaması nedeniyle reddine; sair tedbir talepleri bakımından ise, alacağın yargılamayı gerektirmesi ve bu haliyle mevcut delil durumu nazara alınarak yaklaşık ispat kuralının gerçekleşmemiş olması gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davalının, taraflar arasındaki sözleşme feshedilmeden sözleşme konusu işi bir başka kişiye devrettiğini, bu doğrultuda da müvekkili şirketin, sözleşme konusu kazancı elde edemediği gibi sözleşme sonucunda elde edeceği kazançtan da mahrum kaldığının ortada olduğunu, bu nedenlerle, müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğramaması adına ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini, yargılama sonunda söz konusu şirketin faal olup olmayacağı ya da proje konusu hakedişlerin davalıya ait olup olmayacağı kesin olmayacağından telafisi imkansız zararların önüne geçmek adına ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/745 E. Sayılı dosyası hakkında verilen 29.11.2021 ara karara karşı itirazlarının kabulü ile anılan kararın ortadan kaldırılmasına, dava dilekçemizde dile getirdikleri ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Dava, taraflar arasında yapılan “Konut kaba inşaat taşeron sözleşmesinin” davalı iş sahibi tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla tazminat ve kâr kaybı taleplerine ilişkin olup, bu kapsamda, sözleşmeye konu inşaatın tedbiren durdurulması, bu talep kabul edilmezse, davalının inşaat üzerindeki hakedişleri ve bağımsız bölümleri üzerine ihtiyati tedbir konulması, ayrıca, dava konusu taşınmaz ile davalının hakedişleri üzerine tapu kaydında “davalıdır şerhi” konulması talep edilmiştir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin nakit bedel karşılığı inşaat yapımına ilişkin olduğu, davalı iş sahibi tarafından bu sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği hususları da göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece davacı tarafın inşaatın tedbiren durdurulmasına ilişkin talebinin “tedbirde ölçülülük” ilkesine uygun ve orantılı olmaması nedeniyle reddine karar verilmiş olmasının yerinde olduğu, davalının inşaat üzerindeki hakedişleri ve bağımsız bölümleri üzerine ihtiyati tedbir konulması, ayrıca, dava konusu taşınmaz ile davalının hakedişleri üzerine tapu kaydında “davalıdır şerhi” konulması talepleri bakımından ise, mevcut delil durumuna göre davacı tarafından tazminat iddialarına yönelik olarak yaklaşık ispat şartının gerçekleşmemiş olduğu, buna göre, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair ara kararın yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2021 tarih ve 2021/745 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacı alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 28/01/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.