Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/2003 E. 2022/1511 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2003
KARAR NO: 2022/1511
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2022
NUMARASI: 2019/216 Esas, 2022/332 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat talebine ilişkin olup, mahkemece HMK 88. maddesi uyarınca açılan davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı yanca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, uzun yıllardır ayakkabı ürettiğini, ayakkabı tabanlarını … Mamüllerine ürettirdiğini ve üç farklı ayakkabı kalıbı için düzenlenen faturaların ödendiğini, kalıpların tabana dönüşmesi için davalı … firmasına gönderilmesi talimatı verdiklerini, … firmasının da üretmiş olduğu ayakkabı kalıplarını … firmasına göndereceğini teyit ettiğini, davalı … A.Ş’den taban kalıplarının … firmasına gönderilmesini noter aracılığıyla ihtar ettiklerini, verilen cevapta kalıpların kendilerinde olduğunu ancak bu kalıpların davalı … şirketi tarafından verildiğini ve mahkeme kararı olmadan verilmeyeceğini bildirdiklerini, bu hususun gerçek dışı olduğunu belirterek, … firmasının uhdesinde bulunan 34 adet kalıbın davalılardan alınarak imha edilmesine, ekte sunulan faturalar doğrultusunda 15.080 Euronun, … firmasının siparişlerini üretmemesinden kaynaklı maddi zarar için 10.000,00 TL ve pazar kaybından kaynaklanan manevi zarardan dolayı 20.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ticaret Anonim Şirketi vekili, davacı şirketin teminat şartını yerine getirmediğini, yabancı uyruklu olan davacı şirketin açmış olduğu bu dava ile birlikte davalı müvekkilinin zarar ve ziyanlarının yargılama giderlerinin kaşrılığı olarak teminat göstermesi gerektiğini, ayrıca yetki, görev, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, davacının üzerinde mülkiyet iddia ettiği …, … ve … kod numaralı ayakkabı taban kalıplarının diğer davalı … şirketince, kendisi için üretim yapılıp satılmak amaçlı müvekkiline teslim edildiğini, davalı …’nun özel kalıpları olup müvekkilince bu güne kadar bu kalıplarla sadece davalı … şirketi adına taban üretimi ve satışı yapıldığını, müvekkilinin ve diğer davalı şirketin ticari kayıtlarının bu hususu doğrulayacağını, davacının bu dava ile üzerinde mülkiyet iddia edilen ayakkabı taban kalıplarının sayısı noktasında gerçek dışı ve çelişkili beyanda bulunduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili, konuyla ilgili davacı tarafın aleyhlerine Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığını, müşteki firma ile ticari ilişkilerinin olduğunu, kalıpların kendine ait olduğunu söyleyen firmanın buna ilişkin delil sunmadığını, kendi alacakları olduğu halde kalıpların taraflarınca gasp edilerek menfaatleri doğrultusunda kullandığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, asıl alacaklı olanın kendileri olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 28/03/2022 tarihli karar ile, 718 sayılı … madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. hükmünün düzenlendiği, …’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütünün esas alındığı, MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmünün yer aldığı, HMK’nın 84 ve devamı maddelerinde düzenlenen teminatın, hukuki nitelik açısından HMK madde 114/1-ğ’de açıkça belirtildiği gibi bir ilk itiraz değil dava şartı olduğu, dava şartlarının mahkeme tarafından esas hakkında incelemeye girişmeden önce araştırılacağı ve dava şartlarının varlığı tespit edildikten sonra esas hakkında tahkikata başlanılacağı, araştırmanın davanın esasına girmeden re’sen yapılması gerektiği, mahkeme tarafından davacının teminat yatırması gerektiğine karar verildikten sonra hakim tarafından re’sen belirlenecek olan teminat miktarının belirlenen kesin süre içerisinde davanın esasına girilmeden önce yatırılmak zorunda olduğu, aksi halde davanın usulden reddi gerektiği, davacı yan yabancı menşeeli şirket olup Adalet Bakanlığına yazılan müzekkere uyarınca teminattan muaf olduğu anlamış ise de; davalı tarafından dosyaya davacının ödemeden acziyetine ilişkin sunulan bir kısım evraklar incelendiğinde;HMK 84 maddesi uyarınca davacının teminat yatırmasına karar verildiği, bu hususta dava değerinin 121.988,00 TL olduğu anlaşılmakla HMK’nın 84.Maddesi uyarınca davacı taraftan dava değerinin %15’i oranında 18.298,2‬0 TL miktarında teminatın davacı tarafça 1 haftalık kesin süre içerisinde dosyaya ikmaline bu süre zarfında ikmal edilmediği takdirde HMK 84.Maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verileceği ihtaratının davacı tarafa yapıldığı, talep edilen ek süre sonunda da duruşma gününe kadar teminatın yatırılmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle HMK’nın 88. maddesi uyarınca açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davacının uzun yıllardan beridir Yunanistan’da ayakkabı üreten ve sektörde tanınan bir firma olduğunu, müvekkilinin dava dışı “…” firmasına ayakkabı kalıpları için sipariş verdiğini, yapılan bu ayakkabı kalıplarının ayakkabı tabanına dönüştürülmesi sebebiyle … firmasına gönderilmesi için … firmasına talimat verdiğini, bu kapsamda …, … firmasına ayakkabı kalıplarını gönderdiğini, sevk irsaliyesi ve … firmasının … aracılığıyla bu kalıpları aldığına dair whatsapp mesajlarınun delil listesinde sunulduğunu, … firmasının yükümlülüklerini süresi içerisinde yerine getirmediğinden taraflarınca keşide edilen İzmir …Noterliği’nin … Yevmiye nolu ihtarnamesinde, kalıpların … firmasına gönderilmesinin ihtar edildiğini, … firmasının 03.09.2018 tarihinde Büyükçekmece … Noterliği’nin … Yevmiye No.lu ihtarnamesi ile talep ettiğimiz tüm ayakkabı kalıplarının kendilerinde olduğunu; ancak bu kalıpların kendilerine diğer davalı … Ltd. Şti. tarafından verildiğini ve bu nedenle bahis konusu kalıpların … Ltd. Şti. dışında bir kimseye mahkeme kararı olmadığı sürece verilmeyeceğinin belirtildiğini, başka büyük siparişlerde davalı … ile anlaşıldığını ancak davalı …’nun ürettiği ayakkabıların hatalı olması sebebiyle de müvekkilinin zarar gördüğünü, davacı firma ile diğer davalı … A.Ş arasında hatalı üretimden kaynaklı hukuki ihtilaf yaşandığını, davalı … bu hukuki ihtilafın tarafı gibi hareket ederek müvekkilinin hem kalıplarını vermediğini, hem de siparişleri üretmeyerek müvekkiline büyük maddi zarar verdiğini, davalı … A.Ş’nin yazılı belge ile hatalı üretimi kabul etmesine karşın müvekkiline zararını ödemediğini ve bu davaya konu ayakkabı kalıplarının müvekkiline verilmemesi için diğer davalı …’a sürekli baskı yaptığını, davalı … diğer davalı … yaşanan hatalı üretimden kaynaklı sorunda kendisini taraf haline getirdiğini ve eğer … ile sorun çözülürse davaya konu kalıpları üreteceği garantisini verdiğini, buna ilişkin mail yazışmalarının da ilk derece mahkemesi dosyasına sunulduğunu, ilk derece mahkemesinin dava şartlarını incelediğini ve davanın esasına girdiğini ancak sunulan onlarca yazılı delile rağmen bu delillerin hiçbirini incelemeden eksik inceleme ve araştırma ile (10.) celse dava şartı noksanlığından davayı usulden reddettiğini, ilk derece mahkemesi tarafından maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, hukuken geçerli bir hiçbir dayanak göstermeksizin karar verildiğini, kararda hukuki uygulamalar ve kuralların sayıldığını ancak bunların somut olayda mevcut olup olmadıkları gerekçeleri ile tartışılmadan, sanki sadece sayılmış olmaları eldeki somut olayda varlıklarını kanıtlarmış gibi karar tesis olunduğunu, müvekkilinin teminattan muaf olduğunun Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler Ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğünden alınan görüş ile sabit olduğunu, ilk derece mahkemesinin alınan görüş üzerine 13.01.2020 tarihli (2.) celsede davanın esasına girmeden incelenmesi gereken dava şartını incelediğini ve ”davacının teminattan muafiyetine” karar verdiğini, ilk derece mahkemesi davanın esasına girerek ticari defterlerin incelenmesi için dosyayı bilirkişiye tevdi etmişse de müvekkili şirketin Yunanistan’da olması, defterlerin Türkiye’de hazır edilmesinin pandemi koşulları göz önüne alınarak imkansız hale geldiği açık olduğundan istinabe talep edildiğini ancak ilk derece mahkemesince bu taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, mahkemece davanın esasına girildikten sonra (10.) celse hükmedilen teminat yükümlülüğünün müvekkilinin hak arama özgürlüğüne halel getirdiğini, Anayasanın 36. Maddesinde güvence altına alınmış olan “hak arama özgürlüğü” kapsamında herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu, bu konuda Anayasa ve diğer kanunların vatandaş-yabancı ayrımı yapmadan bu hakkın herkese tanıdığını, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararı sonucu teminat yükümlülüğü olmamasına karşın verilen karar ile davanın reddinin müvekkilinin başta adil yargılanma hakkını ihlal ederek mağdur olmasına sebebiyet verdiğini, ilk derece mahkemesi tarafından 24.01.2022 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile 1 haftalık kesin süre içerisinde teminat yatırılması için süre verildiğini, taraflarınca 31.01.2022 tarihli dilekçe ile müvekkili şirketin ve yetkililerinin Yunanistan’da olması göz önüne alınarak teminat için verilen sürenin kısa olduğunun belirtildiğini, HMK’nın 87.maddesi uyarınca “teminatın şeklini hakim serbestçe tayin edebilir” hükmü gereği verilen sürenin en az 15 gün uzatılmasını talep ettiklerini, 28.03.2022 tarihli duruşmada bu taleplerini yinelemelerine rağmen ilk derece mahkemesi tarafından bu taleplerinin değerlendirilmeden, taleplerinin reddine ilişkin hiçbir ara karar kurulmadan ve hiçbir gerekçe gösterilmeden HMK’nın 88.maddesi uyarınca açılan davanın usulden reddine karar verildiğini, Yunanistan ile karşılıklılık anlaşması bulunduğundan müvekkilinin teminattan muaf tutulacağının açık olduğunu, teminat yükümlülüğünü kabul etmemekle birlikte, müvekkilinin teminattan muaf tutulmasa dahi teminatın ödenmesi için mahkeme tarafından takdir edilen sürenin uygun ve elverişli olmadığını, müvekkili şirket yabancı bir şirket olup, merkezinin Yunanistan’ın Attica kentinde olduğunu, yurt dışında bulunan müvekkilinin 1 hafta gibi kısa bir sürede 18.298,20 TL teminat yatırılmasına kesin olarak karar verilmesinin, teminat miktarının oldukça yüksek bir meblağ olduğu da düşünüldüğünde hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili, davalının uhdesinde bulunan kalıpların imhası ve faturalardan kaynaklanan alacak ile maddi ve manevi zararları nedeniyle tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece, davacının yabancı menşeli şirket olup, Adalet Bakanlığına yazılan müzekkere uyarınca teminattan muaf olduğu anlaşılmakta ise de davalı tarafından dosyaya sunulan ve davacının ödemeden aczine ilişkin bir kısım evraklar incelendiğinde HMK’nın 84. Maddesi uyarınca davacının teminat yatırmasına karar verildiği, dava değerinin %15’i oranında bir teminatın verilen süre ve ek süre sonunda da yatırılmadığı gerekçesiyle HMK’nın 88. Maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. MÖHUK’un 48.maddesinde Türk Mahkemesinde dava açan gerçek ve tüzel kişilerin yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğu, ancak karşılıklılık esasına göre davacının teminattan muaf tutulacağı hükme bağlanmış olup, Adalet Bakanlığının 04/12/2019 tarihli yazısından Yunanistan vatandaşlarının teminattan muaf olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece HMK’nın 84.maddesi gereğince ve dosyaya sunulan bir kısım belgelerin davacının ödemeden acziyetini gösterdiği gerekçesiyle davacıdan teminat yatırmasının istendiği anlaşılmaktadır. Davacı yabancı olduğundan HMK’nın teminata ilişkin hükümleri değil, MÖHUK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. MÖHUK’un 48.maddesinde karşılıklılık halinde teminattan muafiyet düzenlenmiş olup, bu uygulamaya davacının borç ödemeden aczi ya da başka sebeplerle bir istisna getirilmemiştir. Buna göre, Adalet Bakanlığı yazısından davacının karşılıklılık esasına göre teminattan muaf olduğu anlaşıldığından, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, teminat yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2022 tarih, 2019/216 Esas, 2022/332 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.