Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1791 E. 2022/1578 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1791
KARAR NO: 2022/1578
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2019
NUMARASI: 2016/64 Esas, 2019/149 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacı ile davalı arasında inşaat yapımı için taşeronluk sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini yerine getirdiğini, davacının işçilerinin sigorta primlerine ilişkin kendisi tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili dairesine yatıracağı gerekçesi ile kesinti yaparak davacıya ödemesinin yapılmadığını, davacı tarafından yatırılmaması nedeniyle SGK’ca davacılara prim borçlarının ödenmemesi sebebiyle ceza kesilmesi üzerine uğramış olduğu zararı saklı tutmak kaydıyla davacı çalışanlarının sosyal güvenlik primi olarak kesinti yaptığı, ilgili sosyal güvenlik kurumuna yatırmadığı, alacağın tahsili için Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yapılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline ve % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının davacıya borcu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davaya konu olan faturanın asgari işçilik prim farkı borcundan kaynaklandığı, SGK’nın 5510 sayılı yasanın 85. maddesine göre asgari işçilik farkına ait primlerde asıl işvereni muhatap aldığı, bu sebeple SGK’nın taraflar arasındaki sözleşme gereğince yapılan inşaat işi için asgari işçilik hesaplaması yaparak davalı adına ek prim borcu tahakkuk ettirdiği ve asgari işçilik prim borcu nedeniyle asıl işveren olan davalı aleyhine icrai işlemler yapıldığı, prim borcundan dolayı SGK mevzuatına göre borçlu davalı ise de taraflar arasındaki inşaat sözleşmesinin 5/A maddesine göre SGK’ya olan tüm prim borçlarından davacının sorumlu olduğu, bu durumda davalının SGK’ya karşı borçlandığı asgari işçilik farkı primi sebebiyle davacının hak edişinden yapmış olduğu kesinti nedeniyle fatura düzenlendiği asıl borçlu davalının SGK’ya karşı sorumlu olup prim borcunu ödeyip edememesi bu alacağın davacıdan tahsilini engellemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemenin, davaya konu olan faturanın asgari işçilik prim farkı borcundan kaynaklandığını, 5510 sayılı yasanın 85. Maddesine göre asgari işçilik farkına ait primlerde asıl işvereni muhatap aldığını, bu sebeple SGK’nın taraflar arasındaki sözleşme gereğince yapılan inşaat işi için asgari işçilik hesaplaması yaptığını, davalı adına ek prim tahakkuk ettirdiğini ve asgari işçilik prim borcu nedeniyle asıl işveren davalı aleyhine icrai işlemler yaptığını, bu prim borcundan dolayı SGK mevzuatına göre borçlu davalı ise de taraflar arasındaki inşaat sözleşmesinin 5/A maddesine göre SGK’ya olan tüm prim borçlarından davacının sorumlu olduğunu, bu durumda davalının SGK’ya karşı borçlandığı asgari işçilik farkı primi sebebi ile davacının hak edişinden yapmış olduğu kesinti nedeniyle fatura düzenlendiğini, asıl borçlu davalının SGK’ya karşı sorumlu olup prim borcunu ödeyip ödememesinin bu alacağın davacıdan tahsilini engellemeyeceğini iddia ederek davanın reddi yönünde hüküm kurduğunu, mahkeme kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, davacı şirket ilgili sözleşmeden kaynaklanan tüm edimleri ifa ettikten sonra davalı yana alacağına ilişkin faturayı irsaliyeli olarak düzenleyip tevdi ettiğini, ancak davalı yan işbu faturada yer alan davacı işçilerinin sigorta primlerine ilişkin kalemi kendisi tarafından SGK’nın ilgili dairesine yatırılacağı gerekçesi ile kesinti yaparak davacıya ödemesini yapmadığını, iş bu bedellerin davacı yan tarafından yatırılmadığının ilgili SGK Müdürlüğünce davacıya prim borçlarının ödenmemesi sebebi ile ceza kesilmesi üzerine öğrenildiğini, davalı SGK primlerini yatırmadığından davacıya SGK eksik primleri için ceza kesildiğini, davacının bunun üzerine ikinci defa aynı işçilere ilişkin olarak SGK’ya ödeme yaptığını, 22/08/2014 tarihli SGK müzekkeresinde de davalı şirketin SGK’ya yeterli işçilik bildiriminde bulunmadığı tespitinde bulunulduğunu, davalı şirketin kusuru ile ilgili prim borcunun cezai sebeplerle arttığını, davacının SGK prim borçlarının davalı şirket tarafından yatırılacak olmasına binaen hak edişinden yapılan kesintiyi onayladığını, sözleşmeden kaynaklı kendi üzerine düşen edimleri yerine getirdiklerini, ancak SGK tarafından yapılan takip sonucunda davacı şirketin, davalı şirketin kesintiye rağmen işçilerin SGK primlerini ödememiş olması sebebi ile ödemeyi tekrar yapmak durumunda kaldıklarını, bu sebeple işçilerin prim borcunun yatırılması için yapılan kesintinin davacıya iadesi gerektiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Taraflar arasında imzalanan 26.03.2013 tarihli inşaat işi yapım sözleşmesinin 5-a maddesinde “Malzemeli komple kalıp pleywood kullanılacak, demir beton malzemeleri ve işçilik, işçilerin maaşı, SSK primi, muhtasar harçları yüklenici firmaya aittir. Tabliyelerde helikopter ve perdah yapılacaktır. Yüzde yarım farkla (hatayla)” düzenlemesi bulunmaktadır. SGK tarafından gönderilen 02.03.2018 tarihli yazıda ” … Sicil numaralı … Ticaret Limited Şirketi unvanıyla işlem gören işlerin … Pazarlama Limited Şirketi unvanlı iş yerinin 3 nolu taşeronu olduğu, işyerinin 2013/07,8,9,10,11, dönemlerindeki borçlarının ödenmediği ve bu borçların icra takibinde olduğu tespit edilmiş olduğu” ve yine SGK’nın 28.05.2018 tarihli ” … Davacı iş yerinin davalı şirkete iş yaptığı süreye ilişkin pirim borcunun bulunduğu ve borçların icra takibinde olduğu, bahse konu adreste kurulu taşınmaz için asgari işçilik hesaplamasının davalı firma ve davalı firmaya ait 7 adet aracı firma tarafından yapılan pirim bildirimlerin toplamı dikkate alınarak yapıldığı, asgari işçilik tutarının davalı firma adına tahakkuk ettiğini, asgari işçilik tutarının davalı firmanın merkezimize verdiği ödemeyi kabul kabul ettiğini ve itiraz etmeyeceğini belirtir taahhütname karşılığında tahakkuk ettirildiği, davalı firma tarafından yapılandırma talebinde bulunulduğu ancak yapılandırma planının bozma şartlarını taşıdığından dolayı bozulduğunu, ilgili alacak için icra takibi harici herhangi bir cezai işlem yapılmadığı, davacı firmanın çalıştırdığı sigortalılardan dolayı tahakkuk eden pirim porçlarını süresinde ödemediğinden 6183 sayılı kanuna istinaden icra takibi başlatıldığı ” bildirilmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının icra takibine koymuş olduğu alacak itibariyle davalı tarafından düzenlenen 08.12.2018 tarih 001248 nolu fatura ile 180.845,20 TL bedelli fatura düzenlendiği ve bu fatura içeriği itibariyle eksik prim bedeli adı altında 118.000,00 TL asıl 21.240,00 TL olmak üzere toplam 139.240,00 TL davacı hakedişi kesilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5/a maddesi gereğince SSK primleri davacıya ait olacağı kararlaştırılmış olması sebebiyle davalı tarafından ödenmesi gereken ve SGK yazısı itibariyle davacı SGK borcu kabul edilerek tahsil için yasal takip başlatılan bedeli hakediş bedelinden kesinti yaparak tahsil etmeye hakkı bulunmaktadır. Bu sebeple mahkeme tarafından davanın reddine yönelik verilen karar doğru olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2019 tarih ve 2016/64 Esas, 2019/149 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 04/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.