Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/170 E. 2022/310 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/170
KARAR NO: 2022/310
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2021
NUMARASI: 2021/494 Esas, 2021/944 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında mal alım satımından kaynaklanan ticari ilişki olduğunu, müvekkili şirket tarafından temin edilen ürünlerin davalı şirkete satıldığını, faturaların tamamının itiraz edilmeden teslim alınmasına rağmen faturalardan kaynaklanan cari hesap bakiyesinin davalı tarafından ödenmediğini, davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının faturalarının tamamının ödenmiş olduğunu gösteren makbuz sunamadığını, borcu olmadığını ispatlayamadığını belirterek haksız ve kötü niyetli yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, takip tarihine kadar olan faizi ile birlikte borcun davanın sonuna kadar işyelecek faizi ile alacaklı müvekkile ödenmesine, takibe haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalı şirketin % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yanıt dilekçesi ile zamanaşımı itirazlarının olduğunu, karşı tarafın iddialarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, karşı tarafın sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, davacının taleplerinde tamamen haksız, davanın hukuki ve somut dayanaktan yoksun olduğunu, davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine, davanın haksız ve mesnetsiz açılmış olması sebebi ile davacı aleyhine %20′ den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın 2004 sayılı yasanın 67. maddesine dayalı itirazın iptali davası olduğu, taraflar arasında 16/05/2006 tarihli bir kısım inşaat imal, nakil ve montaj işini konu alan eser sözleşmesi akdedildiği, davacının yüklenici, davalının iş sahibi olduğu, gerek sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 126/4 ve gerekse 6098 sayılı TBK’nın 147/6. maddesine göre yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu, zaman aşımı süresinin alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başladığı, eser sözleşmelerinde sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa iş bedeli alacağı eserin tamamlanıp teslim edildiği tarihte, sözleşmenin feshi halinde ise fesih iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla muaccel hale geldiği, takibe konu edilen alacağın davalıya göre 12.05.2006 tarihli sözleşme uyarınca 12.11.2008 tarihli faturaya dayandığı, davacıya göre ise ödeme emrinde yazdığı üzere 06.03.2009 tarihli 14.468,13 TL cari hesaba dayandığı, takibin ise 26.11.2014 tarihinde yapıldığı, yani her hâlükârda hem davacının hem de davalının iddialarına göre takibe konu alacak için yapılan takibin 5 yıl dolduktan sonra yapılmış olup alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalının borca itiraz dilekçesinde zaman aşımı itirazı olmadığından davada ileri sürmesinin hukuken mümkün olmadığını, itirazın iptali davasında davalının, Türk Ticaret Kanunu md.101’deki “cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrarlar” hukuki sebebini dayanak göstererek zaman aşımından bahsettiğini, davalının TTK md. 89-101 arasında düzenlenen cari hesap sözleşmesine dayanarak TTK md.101 zaman aşımını itirazında bulunduğunu, cari hesap sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiğini, ancak dosyaya sunulmuş cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davalının eser sözleşmesi sebepli bir zamanaşımı beyanı bulunmadığını, davalı tarafın TTK md. 101 gereği beyan ettiği zamanaşımının, bu davaya dahil olmadığını, bu sebeple, TTK md. 101 dışında Borçlar Kanunu/TBK’na göre eser sözleşmesi sebepli zamanaşımı kararı verilemeyeceğini, mahkemenin kendiliğinden ( davalının ileri sürmediği) “eser sözleşmesi” zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar vermesinin usule, kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesi netice-i talebinde “zamanaşımı sebebiyle davanın reddi” talebi de olmadığını, ama “talep edilmiş” gibi zannedilerek mahkemenin “ret kararı” verdiğini, mahkeme gerekçesinde “…Eser sözleşmelerinde sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa iş bedeli alacağı eserin tamamlanıp teslim edildiği tarihte, sözleşmenin feshi halinde ise fesih iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla muaccel hale gelir….” denildiğini, davalı/borçlunun ise icraya itirazında/borca itiraz dilekçesinde “….dayanak olarak gösterilen cari hesap alacağı icra takibi yapan şirket tarafından müvekkil şirkete anlaşmaya uygun bir şekilde teslim etmedikleri çatı ve buna ilişkin malzemelerin bedeliyle ilgili olup…” diyerek borca itiraz ettiğini, mahkeme gerekçesi ile davalı/borçlunun beyanın çeliştiğini, mahkemenin bu gerekçe ile davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, davaya konu alacaklarını davalı tarafın “malzemelerin bedeli” olarak nitelediğini ancak mahkemenin “eser sözleşmesi zamanaşımı” sebebiyle davayı reddettiğini, diğer taraftan davalı/borçlunun TTK md.101 “Cari Hesap sözleşmesi zamanaşımı” beyanını cevap dilekçesinde belirttiğini ancak mahkemenin Borçlar Kanununa ve TBK’ya göre “eser sözleşmesi zamanaşımı” sebebiyle davayı reddettiğini, bunun da usule ve kanuna aykırı olduğunu, davalı tarafın “TBK/BK’na göre yani borçlar hukukuna göre bir zamanaşımı beyanı/itiraz ve talebi olmadığını”. mahkemenin resen borçlar hukukuna göre zamanaşımı sebepli bu şekilde “ret” kararı veremeyeceğini, kabul manasına gelmemek kaydıyla, davalının beyanlarına göre zaman aşımının dahi başlamadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı her ne kadar taraflar arasında alım satım ilişkisi bulunduğunu takip dayanağının bu ilişki nedeniyle kesilen faturalardan/cari hesaptan kaynaklı bakiye alacak olduğunu ileri sürmüş ise de davalı tarafça dosyaya sunulan ve davacının da itiraz etmediği taraflar arasında imzalanmış olan 16/05/2016 tarihli sözleşme eser sözleşmesi olup takip dayanağı faturalarda bu sözleşme kapsamında düzenlenmiştir. HMK’nın 33, maddesi hükmünün doğal sonucu olarak, davada olayları anlatmak taraflara hukuki nitelendirme mahkemeye aittir. Bu nedenle davalının savunmasında zaman aşımı itirazında bulunması yeterli olup, zaman aşımı maddesinin yanlış gösterilmesi, olaya uygun olamayan hukuki nitelendirmede bulunması sonuca etkili değildir. Mahkemece verilen ilk kararın istinaf edilmesi üzerine, dairemizin 08/07/2021 tarih 2020/1670 E., 2021/1380 K. sayılı kararı ile davalının zaman aşımı definin değerlendirilmemesi gerekçesi ile kaldırılmış olup, mahkemece kaldırma kararımız sonrasında zaman aşımı defi değerlendirilerek istinaf konu karar verilmiştir. Gerek sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 126/4 ve gerekse 6098 sayılı TBK’nın 147/6. maddesine göre yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresi 5 yıldır. Zamanaşımı süresi alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Eser sözleşmelerinde sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa iş bedeli alacağı, eserin tamamlanıp teslim edildiği tarihte, sözleşmenin feshi halinde ise fesih iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla muaccel hale gelir. Davacı yüklenici işin teslim tarihini ispat külfeti altında olup, davacı fatura tarihlerinden sonra işin teslim edildiğini ispatlayamamıştır. Buna göre fatura tarihi itibarıyla teslimin gerçekleştiği karinesinin aksi davacı tarafça ispatlanamadığından davacının zaman aşımı süresinin başlangıcına yönelik istinaf sebebi yerinde değildir. Alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren zaman aşımı süresi içinde takip yapılmadığından ve takipten önce zaman aşımının kesildiği veya durduğu davacı tarafça iddia ve ispat edilmediğinden mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/11/2021 tarih ve 2021/494 Esas, 2021/944 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.