Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1570 E. 2022/1229 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1570
KARAR NO: 2022/1229
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/1117 Esas, derdest
DAVANIN KONUSU: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul İli Üsküdar İlçesi … Mahallesi … Bulvarında kain tapunun yeni … ada … ve … parsel (eski: … pafta … ada … parsel) numaralarında kayıtlı bulunan taşınmaza ilişkin olarak davalı ile müvekkili arasında imzalanan Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı 19/02/2016 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden davalı arsa sahibinin yükümlülüklerinin kasti ve kusurlu olarak yerine getirmediğini ileri sürülerek sonuçta sözleşme gereği inşaatın bitiş tarihi olan 2019 Nisan ayından itibaren başlamak üzere mahrum kalınan kira gelirinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu andan itibaren arttırılmak üzere fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 300.000,00 TL’nin davalıdan tazminine karar verilmesini, davayla birlikte tapu kanunun 26/8. Maddesi ile kat karşılığı inşaat sözleşmeleri şerhlerinin 5 yıl süre ile sınırlandırılması ve tapu üzerindeki şerhin terkinine yaklaşık 1 yıllık bir süre kalmış olması nedeniyle dava kesinleşene kadar tapu kaydına davalıdır şerhinin tedbiren işlenmesi, sözleşme gereği davalının takyidatları kaldırma veya aktarılmasını sağlama görevinin davalının iradesine kaim olmak ve tüm masraflar davalı tarafından karşılanmak üzere gerekli olan tüm yollara müracaat etmek için ihtiyati tedbiren davacıya nama ifa yetkisinin verilmesi ve ayrıca davalı tarafından davacıya verilen vekaletin haksız azli nedeniyle ihtiyati tedbiren örnek vekaletname içeriğine göre davacıya tekrar vekalet vermesi hususunda davalı şirket yetkilisine muhtıra gönderilmesi şeklinde ihtiyati tedbir talep etmiş, ilk derece mahkemesi tarafından 27/01/2020 tarihli karar ile ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiş, 10/09/2021 tarihli celsede de ihtiyati tedbir taleplerinin tekrar edilerek, öncelikle taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine davalı şerhinin işlenmesi talep edilmiştir. Mahkemece, davanın niteliği, davanın mahrum kalındığı ileri sürülen kira gelirine yönelik mahiyeti, tedbirlerin davanın bu esasına ilişkin olmaması, hatta bazı tedbirlerin esas hakkında açılacak davanın yargılamasına bağlı hususlara yönelik olması, ihtiyati tedbire ilişkin yasal düzenlemeler, yakın ispata ilişkin kurallar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir talebinin yasal ve maddi şartlarının somut olayda gerçekleşmediği gerekçesi ile; Davacı vekilinin davalı şerhi konulması talebinin REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekilli istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı şirketin arsa üzerindeki takyidatları kaldırıp, araziyi müvekkiline boş ve borçsuz teslim etmediğinden ve müvekkilin vekâletteki yetkilerini haksız olarak azlettiğinden, müvekkili şirketin inşaat ruhsatını alamadığını, bu noktada inşaatın tamamlanmamasında müvekkile kusur atfedilemeyeceğini, TBK 97. maddesinde “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” denildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olduğunu, davalı arsa sahibinin haksız ve keyfi şekilde hareket ederek kendi sorumluluğu olan takyidatları kaldırarak taşınmazı boş ve borçsuz olarak müvekkiline teslim etme borcunu yerine getirmediğini ve sırf bu gerekçeyle müvekkili şirketin inşaat ruhsatını alamadığını, bununla beraber müvekkilinin davalı ile yapmış olduğu sözleşmeye uygun olarak kamuya terk alanının %62,5 tan %40’a indirilmesi için gerekli olan imar değişiklileri için gösterdiği çabanın göz ardı edilemez olduğunu, müvekkilinin geçen bu sürede herhangi bir ihmal ya da kusuru bulunmadığını ve bu geçen sürenin sözleşmeye ilave edilmesi gerektiğini, bahsedildiği üzere taraflar arasındaki sözleşmenin halen yürürlükte olup, müvekkilinin edimini ifa etmek istediğini ancak edimini ifa etmesi davalı tarafın kendi edimini yerine getirmesine bağlı olduğundan yapamadığını, TBK 125/1. Maddesinde “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise,; alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.” denildiğini, borçlunun temerrüdü halinde kullanılacak seçimlik hakların; alacaklının aynen ifa ve gecikma tazminatı ya da aynen ifadan vazgeçme, sözleşmenin feshi ve müspet ya da menfi zararın tazminatı olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin aynen ifasını ve davalının edimini yerine getirmemesinden kaynaklanan gecikmeden doğan zararını, gecikme tazminatını talep ettiğini, davalının tapu üzerindeki takyidatları zamanında kaldırmayarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu gecikmeden dolayı oluşan zararın tazmini gerektiğini, bununla beraber sözleşme gereği inşaatın bitiş tarihi 2019 Nisan ayı iken davalının kusuru sebebiyle inşaata başlanamaması sebebiyle bu tarihe kadar yoksun kalınan karı da talep ettiğini, davalının, haksız azlettiği vekâleti yenilemeyerek müvekkilinin zararını her gün arttırmaya devam ettiğini, zararın bir an evvel sonlandırılması için tedbiren vekâlet verilmesi hususunda karşı tarafa muhtıra gönderilmesi talep edildiğini, kötü niyetli olan davalının araziyi başkasına satarak devretme ihtimali bulunduğunu, müvekkilinin böyle bir durumda sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan tüm güvencelerini kaybedeceğini, sonuç itibariyle, ihtiyati tedbirin koşullarının somut olayda gerçekleşmiş olup taşınmaza ilişkin ihtiyati tedbirlerin alınmasına karar verilmesi, dava süresince müvekkilin sözleşmeden doğan haklarının kaybolmaması için davalıdır şerhinin taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine işlenmesi, davalının sözleşmedeki edimini yerine getirmeyerek müvekkilin edimini yerine getirmesine engel olması nedeniyle davalı adına taraflarına ifa yetkisinin verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Talep, düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden sözleşmenin uygulanmasının kasti ve kusurlu olarak engellenerek inşaat yapım maliyetlerinde yaşanan artıştan kaynaklı zararların ve sözleşme gereği inşaatın bitiş tarihi olan 2019 yılı Nisan ayından başlamak üzere mahrum kalınan kira gelirlerinin tahsili için açılan davada ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Mahkemece davacının ihtiyati tedbir talebi üzerine 27/01/2020 tarihli ara kararla taleplerin reddine karar verilmiş, bu ara karar taraflara tebliğ edilmesine rağmen istinafa başvurulmamıştır. Bu defa davacının ihtiyati tedbir talebini yenilemesi üzerine istinafa konu ara karar verilmiştir. İhtiyati tedbir HMK 389 vd maddelerinde düzenlenmiş olup, 389/1 maddesine göre ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Dava alacak davası olup, ihtiyati tedbir talep edilen hususlar bu yargılamanın konusunu teşkil etmemektedir. Bu nedenle yasal olarak para alacakları konusunda ihtiyati tedbirin özel türü olan İİK da düzenlenen ihtiyati haciz söz konusu olabilecek ise de davacının talep ettiği ihtiyati tedbirler ancak açılacak olan sözleşmenin aynen ifası davasının konusunu oluşturabilecektir. İstinafa konu dava tamamen alacak davası olup bu davada talep edilen ihtiyati tedbirler davanın konusunu oluşturmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine dair mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 05/10/2021 tarih ve 2019/1117 Esas sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.