Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1484 E. 2022/1116 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1484
KARAR NO: 2022/1116
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2022
NUMARASI: 2020/702 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 15/01/2017 tarihli “Bartır Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşmenin 6. Maddesinde inşaat aşamalarına göre arsa hisse devir oranlarının, zamanının ve müvekkili şirkete toplamda yüzde kaç hisse verileceğinin açık bir şekilde belirtildiğini, tüm tapu hisselerinin 100/50’sinin müvekkili şirkete devredileceğini, müvekkili şirketin bahse konu sözleşmede kendi üzerine düşen yükümlülük ve sorumluklukları yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin sözleşmenin 6. Maddesinde belirtilen hisse oranlarını müvekkili şirkete devretmediğini belirterek, öncelikle dava konusu davalı Şirkete ait İstanbul İli Beylikdüzü İlçesi … Mahallesi … pafta, … Ada, …3 Parsel numaralı gayrimenkulün davalı hisselerinin 3. Kişilere devrinin önlenmesi için tedbir konulmasına ya da davalıdır şerhi işlenmesine, yargılama neticesinde de, davanın kabulü ile, bu taşınmazdaki davalılar adına kayıtlı bulunan hisselerin müvekkil şirketin hakediş miktarının (oranı) iptali ile müvekkili şirket adına tapuya kayıt ve tescilinin yapılmasına, bu talepleri uygun görülmez veya imkansız ise, davaya konu Barter Karşılığı İnşaat sözleşmesindeki müvekkili şirketin hakediş miktarının (oranı) rayiç bedelleri tespit edilerek dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkil şirkete verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 13/10/2020 tarihli tensip tutanağının 2 nolu ara kararı ile, HMK 329.Maddesi uyarınca dava konusu İstanbul İli Beylikdüzü İlçesi … Mahallesi … pafta, … ada, … parseldeki taşınmazın davalı adına kayıtlı hissesi üzerine 3.kişilere rızai devir ve temlikinin önlemesi amacıyla takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş, davalı vekilince süresi içinde bu ara karara itirazda bulunulmuştur. Davalı vekili ihtiyati tedbire itiraz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın yalnızca 1/4’lük kısmının maliki olduğunu, geri kalan 3/4 hissenin üçüncü şahıslara ait olduğunu, inşaat işlerinin yapımı için davacı şirketle 15/01/2017 tarihli sözleşme akdedildiğini ancak davacı şirketin ilgili işleri gereği gibi yerine getiremediğini ve inşaatı devam ettiremediğini, bunun üzerine davacı şirketin, müvekkili şirket ile akdettiği sözleşmeden doğan bütün ve hak ve yükümlülüklerini dava dışı … Ltd. Şti. unvanlı şirkete devrettiğini, davacı tarafın davalıya karşı üstlenmiş olduğu işler için dava dışı … Ltd. Şti. ile 21/11/2018 tarihinde Yüklenici Sözleşmesi akdettiğini, başka yüklenici ile çalışmaya devam etmesi üzerine davacı ile aralarında akdedilmiş olan sözleşmenin karşılıklı olarak fesih ve ibra edildiğini, imzalanan sözleşme devir protokolü ile davacının tüm hak ve alacaklarının yeni yüklenici …’e devir ve temlik edildiğini, ihtiyati tedbir kararı konulması ile inşaatın iskanının alınmasının, kat irtifakı kurulmasının, bağımsız bölüm oluşturulmasının engellendiğini, yüksek maliyetli olan inşaatın işlevsiz hale gelmesine ve müvekkillerinin iflasına neden olacağını belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece istinafa konu 29/03/2022 tarihli ara kararla, verilen ihtiyati tedbir ara kararı bakımından yaklaşık ispat koşullarının mevcut olduğu gerekçesiyle, davalının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden ihtiyati tedbire itirazının reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, itiraz dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiş, imzasını inkar etmediği belge ile müvekkilini ibra eden, mahkeme önündeki yazılı beyanı ile müvekkili ile aralarındaki sözleşmeden doğan bütün haklarını üçüncü şahsa devir ve temlik eden davacının hala alacak iddiasında bulunmasının hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını, teminatsız olarak verilen ihtiyati tedbir kararı ile sözleşmenin feshi ve müvekkilinin kayıtsız şartsız ibrası mevcut iken, davacının haksız ve kötü niyeti nedeniyle, bitme aşamasında olan ve bu günkü piyasa değeri yüz milyonları bulan arsa/inşaat üzerinde müvekkilinin tasarruf hakkının kullanamaz halde geldiğini, ihtiyati tedbir kararından dolayı kat irtifaklarının dahi kurulamadığını, bu durumun yüksek maliyetli olan inşaatın işlevsiz hale gelmesine ve müvekkillerinin iflasına neden olacağını belirterek, 29.03.2022 tarihli ihtiyati tedbir konulması kararına karşı itirazlarının reddine ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, taraflar arasında yapılan “Bartır Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” kapsamındaki davacı yüklenici edimlerinin yerine getirilmesine rağmen, davalı iş sahibinin sözleşme gereği davacıya devretmesi gereken tapu hisselerini devretmediği iddiasıyla, öncelikle tapu iptali ve tescil, terditli olarak da tazminat talebine ilişkin olup, bu kapsamda davalının tapu hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiştir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Davacı yüklenici, sözleşmeye konu inşaatı %80 seviyesinde tamamladığını belirterek sözleşmenin 6.maddesinde belirtilen hisse oranlarına denk gelen tapu payını olmadığı takdirde bedelini istemiş; davalı iş sahibi ( aynı zamanda arsa hissedarı ve yüklenici) ise, işin gereği gibi ifa edilmediğini, inşaatın %80 oranında tamamlanmadığını, davacının sözleşmeden kaynaklanan hak ve alacaklarını dava dışı … Anonim Şirketine devrettiğini, taraflar arasında sözleşme feshedilerek ibralaşma yapıldığını, kalan işlerin tamamlanması için başka bir yüklenici ile sözleşme yaptıklarını savunmuştur. Davacı yüklenici cevaba cevabında, devri yapılan hak ve alacakların devir tarihinden sonraki işlere yönelik olduğunu, davalı ile imzalanan fesihname ve ibraname sözleşmesinin zorla imzalatıldığını, sözleşme sonrası imzalanan belgelerde sözleşme şartlarının devam ettiğinin belirtildiğini ve sözleşmeden kaynaklanan sair haklarını saklı tutulduklarını iddia etmiştir. Dava dayanağı sözleşmede aşamalı tapu devri ön görülmüş ve davacı yüklenici de sözleşmenin ifasına yönelik değil inşaatın bulunduğu aşamaya göre sözleşmenin 6/a-b hükümleri kapsamında pay talebinde bulunmuştur. Davacı yüklenicinin cevaba cevap dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar nedeniyle; yapılan imalatın seviyesi ve inşaatın bulunduğu aşamaya göre sözleşmenin dayanak maddesinde belirtilen fiziki oranın gerçekleşmiş olması ihtimalinin bulunduğunun anlaşılması, fesih ve ibraname sözleşmesinin zorla imzalatılmış olduğuna ilişkin iddianın ciddi görülerek incelenip değerlendirilecek olması, temlik sözleşmesinin sözleşme sonrası işlere ilişkin olduğuna ilişkin iddia, sözleşmeden kaynaklanan hakların saklı tutulduğu ve sözleşme şartlarının aynen devam ettiğine ilişkin beyanlar ile mahkeme gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, davacı tarafça yaklaşık ispatın sağlanmış olduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 4. Maddesindeki teslim süresi ve şekline, 6. Maddesindeki yükleniciye iş karşılığında yapılacak tapu hisse devirlerinin miktar ve aşamalarına ilişkin düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda davalının adına kayıtlı bulunan tüm taşınmaz hissesi üzerine tedbir konulmasının “tedbirde orantılılık” ilkesine aykırılık oluşturduğu, ayrıca HMK’nın 392/1. Maddesindeki düzenlemeye aykırı bir şekilde teminatsız olarak ihtiyati tedbire hükmedilmiş olmasının yerinde olmadığı, mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu şeklide karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırılık oluşturduğu, davalı vekilinin istinafının bu yönleriyle yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde tedbirde ölçülülük ilkesi ve hükmedilecek teminat yönünden inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2022 tarih, 2020/702 Esas sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin bartır karşılığı inşaat yapımına ilişkin olduğu, dava dilekçesinde yüklenicinin sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği belirtilmiş ise de, davalı iş sahibi tarafından bu iddianın kabul edilmediği, sözleşmenin 4. Maddesinde teslim süresi ve şeklinin, 6. Maddesinde ise yükleniciye iş karşılığında yapılacak tapu hisse devirlerinin miktar ve aşamalarının düzenlendiği, davalı tarafça dosyaya sunulan davacı ile dava dışı … Ltd. Şti. arasındaki davaya konu işe ilişkin 21/11/2018 tarihli “yüklenici sözleşmesi”, yine bunlar arasında imzalanan 16/03/2019 tarihli “sözleşme devir protokolü” ve bu devre dair davacı ve davalı arasındaki aynı tarihli “muvafakatname” içeriği, davacı ve davalı arasında imzalanan ve davacı vekilinin cevaba cevabında imzası inkar edilmeyen “sözleşmenin feshi ve ibraname” başlıklı belge içeriği, tüm bu belgelerde taraflar arasındaki bartır karşılığı inşaat yapımı sözleşmesinin 16.03.2019 tarihinden önceki yapılan imalatlar da dahil olmak üzere … Ltd. Şti.’ye devir ve temlik edildiğinin belirtilmiş olması göz önünde bulundurulduğunda, davacı vekilince cevaba cevap dilekçesinde belirtilen “davacının … Tic.Ltd.Şti. ile 21.11.2018 tarihinde yaptığı sözleşme ile sadece sözleşme tarihinden sonraki hak ve alacaklarını bu şirkete devir ve temlik ettiğine” dair iddianın ve davacının sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olduğunun bu aşamada yaklaşık ispat kriterlerine göre ispat edilmiş olduğu kabul edilemeyecek olup, bu bağlamda HMK’nın 389. maddesindeki şartlar henüz gerçekleşmemiştir. Bu nedenle mahkemece dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesi suretiyle, bu aşamada, davalı vekilinin itirazının kabulüyle 13/10/2020 tarihli ara kararla verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, aksine değerlendirme neticesinde 29/03/2022 tarihli ara kararla itirazın reddine karar verilmiş olması yerinde bulunmamaktadır. Yaklaşık ispat kriterleri ile yargılama sırasında sunulacak delillere göre talep halinde ihtiyati tedbir şartları her zaman yeniden değerlendirilebilecektir.
Bu gerekçeler doğrultusunda, davalı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilerek, istinafa konu 29/03/2022 tarihli ara kararın kaldırılması gerektiği görüşünde olduğumdan, aksi yöndeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyor muhalif kalıyorum.