Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1390 E. 2023/267 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1390
KARAR NO: 2023/267
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2021
NUMARASI: 2017/1212 Esas, 2021/1371 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/03/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı iş bedelinin tahsili talebine ilişkin olup; mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında 05/10/2011 ve 02/01/2012 tarihli 2 adet taşeron sözleşmesi imzalandığını, 05/10/2011 tarihli sözleşme ile davalı şirketin Antorman Projesi kapsamındaki …-…, …-… ve …-… bloklarının, 02/01/2012 tarihli sözleşme ile de Antorman Projesi kapsamındaki …, …, …, …, ve … bloklarınn çatı işlerini projelere, şartnamelere ve sözleşmeye uygun olarakyapma işini üstlendiğini, sözleşmede müvekkili şirketin sözleşmelerin 7.2. maddesinde belirtildiği şekliyle aylık tamamlanan işlere karşılık, keşif özeti tablosundaki yaklaşık miktarları hakediş olarak davalı şirkete ödeyeceğinin kabul edildiğini, dava konusu çatı yapım işlerini üstlenen davalı şirketin hakedişleri,nin sözleşmede belirtildiği şekliyle ilgili aylarda tamamlanan işlere göre -aylık periyotlar halinde- müvekkili şirketçe ödendiğini, çatı işinin davalı şirket tarafından teslim edilmesi ile müvekkili şirketin 2013 yılından itibaren söz konusu konutları maliklerine teslim ettiğini, ilgili taşınmazların maliklere teslim edilmesinin ardından çatı sistem uygulamalarından kaynaklanan bir takım problemler ortaya çıktığını, bu problemlerin yapım ve teslim aşamasında fark edilemeyen, kullanma ile ve ayrıca kontrol için gerekli mevsim koşullarının oluşması neticesinde zamanla ortaya çıkan uygulama yahut malzeme hatasından kaynaklandığını, sayılanlarla sınırlı olmamak kaydıyla çatı derelerindeki, oluklardaki, çatı pencerelerinin kenar saçlarındaki, bacaların kenar saçlarındaki, çatı saçlarının birleşim-dönüşüm yerlerindeki, mahya ve derelerin kenet yerlerindeki hatalı, eksik ve ayıplı imalatların dairelerde su sızıntısına sebep olduğunu, davalı şirketin bu ağır kusurunun .., …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … numaralı dairelerde bilhassa parke, elektrik aksamları, duvar kâğıtları vb. hususlarda ciddi zararlara sebep olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirketin sözleşmeden doğan çatı yapım işini gereği gibi ifa etmediğini ve dairelerdeki bu sıkıntıyı, daire sakinlerinin şikâyetleri ile öğrendiğini, daire sakinlerinden gelen şikâyetler ve bildirimlerin derhal davalı şirkete mail yoluyla ve şifahen ayrıntılı olarak defalarca bildirildiğini, ancak davalı şirketin mevcut problemlerin iyileştirilmesi ya da tamiri için müvekkili şirket ile irtibata dahi geçmediğini, eksiklikleri gidermediğini ve tadilatları yapmadığını, çatıdan gelen su sızıntılarının, elektrik kontağından kaynaklı yangın çıkması başta olmak üzere ciddi mal ve can güvenliği riskine sebebiyet vereceği endişesini taşıyan müvekkili şirketin, kısmi tadilat ve iyileştirme işlerini yapmak zorunda kaldığını ve dairelerde oluşan zararların bir kısmını giderdiğini, çatı sisteminden kaynaklanan mevcut problemlerin iyileştirilmesi ya da tamiri için tüm uyarı ve taleplere rağmen müvekkili şirket ile irtibata dahi geçmeyen davalı şirkete karşı İstanbul … Noterliği’nden 27/01/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, bu ihtarnamede, daire sakinlerinden gelen şikâyet ve bildirimlerin mail yoluyla ve şifaen yüklenici şirkete defalarca bildirildiği, ancak taşeron şirket olarak hiçbir iyileştirme yapılmadığı, müşteri memnuniyeti gereğince bir kısım tadilat ve iyileştirmeler yapıldığı, bu kısmi iyileştirmeler sebebiyle alacak haklarının saklı tutulduğu,nun bildirildiğini ve15 günlük süre içerisinde çatı yapım işi kapsamındaki projede sair tüm kusurların giderilmesi, hatalı işlemlerin düzeltilmesi, gerekli tadilatların yapılması, aksi takdirde sözleşmeden ve yasal mevzuattan doğan hakların kullanılacağı, yüklenici şirket nam ve hesabına gerekli tamiratların yaptırılacağı, uğranılan tüm zararların rücu edileceğinin ihtar edildiğini, ancak bu ihtarnamenin davalı şirket tarafından 31/01/2017 tarihinde tebliğ alınmasına rağmen ihtarnameye de cevap verilmediği gibi müvekkili şirket ile irtibata dahi geçilmediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 4.5. maddesinden hareketle daire sakinlerinin daha fazla mağduriyet yaşamamaları ve gerek daire sakinlerinin gerekse kendisinin zararlarının artmaması, can ve mal güvenliğinin korunması adına, bahse konu yapım ve imalat hatalarının giderilmesi, gerekli tüm tadilatların yapılması için bir başka firma ile anlaşmak zorunda kaldığını, bu kapsamda 3 farklı firmadan teklif alındığını ve en uygun fiyatı veren … San. Tic. Ltd. Şti. ile tadilat işlerine ilişkin anlaşma sağlandığını, yapılan anlaşmanın ardından … Şirketi’nin davaya konu çatıların kontrollerini gerçekleştirdiğini ve 28/02/2017 tarihinde müvekkili şirkete gönderdiği mailde, meydana gelen problemlerin davalı şirket tarafından gerçekleştirilen yapım işindeki imalat ve uygulama hatalarından kaynaklandığını, işin davalı şirket tarafından gereği gibi ifa edilmediğini tespit ettiğini, gelinen aşamada davalı şirket tarafından ayıplı imâl edilen çatıdaki problemlerin dava dışı şirket tarafından giderildiğini, tadilat işleri kapsamında dava dışı şirkete ödenen bedelin ise şimdilik 379.090,68 TL olduğunu ileri sürerek müvekkili şirketin ayıpları başka bir şirket ile gidermesinden kaynaklanan şimdilik 379.090.68 TL’lik zararı ile ayıplı ifanın müvekkili şirketin ticari itibarını zarara uğratması sebebiyle en az 25.000,00 TL’lik manevi zararın işlemiş/işleyecek faizleri ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında 05/10/2011 ve 02/01/2012 tarihli iki adet teşeron sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmelere konu işlerin sözleşmede belirtilen sürede her türlü ayıptan ari olarak davacı şirkete teslim edildiğini, davacının sözleşmenin 14.2 Maddesinde belirtilen yöntemleri kullanarak herhangi bir ihtar ve ihbarda bulunmaksızın beklediğini, işin tesliminden itibaren 5 yıl geçtikten sonra bu davanın açıldığını, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın iddia ettiği ayıbın varlığını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafin davalı şirketin rakibi olan bir şirketin bilimsel ve somut olmayan beyanlarına dayanarak davayı açtığını, davacının ayıbın ilk olarak 2013 yılında ortaya çıktığını belirttiğini, artık iddia olunan ayıbın gizli ayıp niteliğinin kalmadığını, davacı şirketin sözleşmede belirtilen usullerle ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının kanunun belirlemiş olduğu muayene ve ihbar ödevini süresi içinde yerine getirmeyerek ayıplı olduğunu iddia ettiği işi zımnen kabul etmiş olduğunu, kaldı ki müvekkili şirket tarafından yapılan imalatlarda bir sorun bulunmadığını, davalı şirketin sorumluluğunda bulunmayan baca dibi, pencere ve kapı kenarları, parapet sıvası, boyası, izolasyon gibi önemli imalatların başka taşerona yaptırıldığını ve özensiz yapılan bu imalatların çatı arasına su sızdırabilecek davacının müşterilerinin yaşadığı sorunlara sebep olabilecek nitelikte olduğunu, onaylı projesine uygun imalatlar yapılıp yapılmadığının, çatı kısmında davacının iddia ettiği müşteri şikayetine sebep olabilecek imalatlar olup olmadığının, diğer taşeronların yapmış olduğu imalatların davacı şikayetlerine sebep olup olmayacağının bilirkişiler marifetiyle çözüme kavuşturulması gerektiğini, davaya konu proje ile ilgili garanti süresi olan 2 yıl içinde davalı taraftan herhangi bir talepte bulunulmamış olmasının davalı şirketin imalatında herhangi bir sorun bulunmadığını gösterdiğini, ayıplı olduğu iddia edilen işlerin düzeltilmesi için harcandığı iddia olunan bedelin fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında 05/10/2011 ve 02/01/2012 tarihli teşeron sözleşmesi akdedildiği, sözleşmelere konu işlerin davalı yüklenici tarafından yapılıp davacı şirkete teslim edildiği, iş bedelinin davalıya ödendiğini, yapılan bağımsız bölümlerin 2013 yılından itibaren maliklerine teslim edildiği, bağımsız bölümlerin maliklerine teslim edilmesi akabinde çatı sistem uygulamalarından kaynaklanan bir takım problemlerin ortaya çıkması nedeniyle davacı yanca dava dışı şirkete yaptırılan işlerin bedeli ile manevi zararların tazmini amaçlı olarak eldeki davanın açıldığı, dosya kapsamında davalının çatı işlerini yaptığı bazı bağımsız bölümlerin sahiplerinin çatılardan su sızıntısı olduğu yönündeki şikayetleri üzerine davacı tarafça davalıya bu konuda e- mailler gönderildiği, akabinde İstanbul … Noterliği aracılığıyla 27/01/2017 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiği, davalı yanca ihtarnameye cevap verilmediği, hakediş ve ödeme tarihleri de gözetilerek 05/10/2011 tarihli sözleşmeye konu işlerin 2011 Aralık ayında, 02/01/2012 tarihli sözleşmeye konu işlerin 2012 Ağustos ayında davacı tarafa teslim edildiği kanaatine varıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığa sözleşmelerin imza tarihleri itibariyle 6098 sayılı TBK’ nın uygulanması gerektiği, ilk ayıp ihbarının davacı tarafça 08/11/2013 tarihli e -posta ile yapıldığının anlaşıldığı, bilirkişi tarafından tespit edilen ayıpların gizli ayıp olarak nitelendirilmesi gerektiği, 6098 sayılı TBK’nın 478. Maddesine göre ayıp nedeniyle dava hakkının teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde 2 yılın, taşınmaz yapılarda ise 5 yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın 20 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı, eldeki davada davalının ağır kusurunun bulunmadığı, teslim tarihinin 2011 yılı Aralık ve 2012 yılı Ağustos ayları olduğu, davanın ise 03/11/2017 tarihinde açıldığı, davalı tarafça ayıp ihbarının 5 yıllık sürede yapıldığı iddiasının sonuca etkili olmayacağı, zira zamanaşımını kesmesi için dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurması, icra takibinde bulunması ya da iflas masasına başvurması gerektiği, 6098 sayılı TBK’nın 154. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler arasında ihtarnamenin bulunmadığı gerekçesiyle, davacının maddi ve manevi tazminat davasının ayrı ayrı zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Mahkeme kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Taraflar arasında Çekmeköy Antorman Projesi Kapsamındaki ..-…, …-…, …-… Bloklarının “projelere, şartnamelere ve sözleşmeye uygun olarak çatı işleri yapılması” konulu 05/10/2011 tarihli ““Taşeron Ana Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşme eki “Antorman Projesi …-…-…-…-…-… Bloklar yaklaşık keşif özetinde çatı, kör kasa, alçıpan, duvar bölme ve izolasyon işleri toplam teklif tutarı 1.157.151,40 TL olup. teklif içeriğinde sadece çatı işleri teklif tutarı 841.257,40 TL’dir. Taraflar arasında Çekmeköy Antorman Projesi kapsamındaki …-…-…-…-… Bloklarının “projelere, şartnamelere ve sözleşmeye uygun olarak çatı işleri yapılması” konulu 02/01/2012 tarihli “Taşeron Ana Sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşme eki “Antorman Projesi …-…-…-…-… Bloklar yaklaşık keşif özetinde çatı, kör kasa, alçıpan, duvar bölme ve izolasyon işleri toplam teklif tutarı 4.367,357,64 TL olup, tekyif içeriğinde sadece çatı işleri teklif tutarı 3.144.001,64 TL’dir. Bilindiği üzere; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesinde “Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır… Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz. Noksan tespit edilen değerler hakkında 30 uncu madde hükmü uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Öte yandan, Harçlar Kanunu’nun harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağı vurgulanmıştır. Aynı Kanun’un 30. maddesinde ise; “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda; davacı şirket arafından dava dilekçesinde, davalı şirket ile aralarında akdedilen sözleşmenin 4.6. ve 8.2. maddesine göre, ayıpların davalı şirket tarafından giderilmemesi ve çatı yapım işinden kaynaklanan ayıp/hata/eksikliklerin dava dışı… Şirketi tarafından giderilmiş olması nedeniyle dava dışı şirkete yapılan ödemenin tahsili ile birlikte manevi tazminat talep edilmiştir. O halde, yukarıda anılan maddeler gereğince nisbi harcın maddi ve manevi tazminat toplamı üzerinden yatırılması gerekmektedir.Ancak dosya kapsamından davacı yanca dava dilekçesinde maddi tazminat tutarı olarak şimdilik 379.090.68 TL ve manevi tazminat tutarı olarak 25.000,00 TL talep edilmesine ve Harçlar Kanunu gereğince nisbi harcın maddi ve manevi tazminat toplamı olan 404.090,68 TL üzerinden yatırılması gerekirken, dava açılırken yalnızca maddi tazminat tutarı olan 379.090.68 TL üzerinden hesaplanan 6.473,93 TL peşin harcın yatırıldığı, mahkemece aşamalarda manevi tazminat talebi yönünden eksik nisbi harcın tamamlatılması yoluna gidilmeden yargılamanın sonlandırıldığı, mahkemece gerekçeli kararda dava dilekçesinde hem maddi hem de manevi tazminat talebinin ileri sürüldüğü, ancak peşin harcın yalnızca maddi tazminat dava değeri üzerinden yatırıldığı, manevi tazminat tutarı üzerinden herhangi bir harç ikmal edilmediği, bu eksikliğin karar anına kadar giderilmediği, bu haliyle usulüne uygun açılmış bir manevi tazminat davasının bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat davası için ayrıca yargılama gideri ve vekalet ücreti değerlendirmesi yapılmadığı, bu durumun gerekçede belirtilmekle yetinildiği şeklinde yazıldığı, bu durumun da yukarıda açıklanan kanun maddelerine aykırılık oluşturduğu anlaşılmaktadır.O halde yapılan bu açıklamalar gereğince mahkemece yapılması gereken iş; davacı yana dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminat yönünden eksik harcın tamamlatılması için süre verilmesi ve ondan sonra işin esası değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2021 tarih, 2017/1212 Esas, 2021/1371 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/03/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.