Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1372 E. 2022/1111 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1372
KARAR NO: 2022/1111
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2022
NUMARASI: 2021/177 Esas, 2022/92 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile aralarında mal alım satımından kaynaklanan ticari ilişki bulunduğunu, malları davalıya tam ve eksiksiz olarak teslim ettiğini, malların bedeli vade tarihinde ödenmediğinden 14.680,24 USD cari hesap alacağının tahsili için başlatılan Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini belirterek davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın 2014 ve 2015 yıllarında davacıdan kumaş alımları yaptığını, davacı tarafın cari hesap alacağını talep ettiğini, müvekkilinin verdiği cevapta siparişine istinaden gönderilen kumaşların 1154 kilogramlık kısmının istenilen nitelikleri taşımadığı gerekçesi ile iadesi talebini bildirdiğini, talebin yerine getirilmediğini, borçlu bulunmadığını bildirdiğini, müvekkilinin ayıplı mal sebebiyle 19.647,24 TL alacaklı olduğunu, ürünler iade alınmadığı için müvekkilinde bekletildiğini, ayıp ihbarlarının yüzyüze ve telefonla yapıldığını, davacı firmanın müvekkili firmadan fazladan tahsil ederek cari kayıtlarına yansıtmadığı 51.460,73 TL tutarında müvekkili firmaya borçlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının talep edebileceği miktarın USD karşılığı 26.403,14 TL olabileceğini, takas definde bulunduklarını belirterek davanın reddine, 1154 kg ürünün ayıplı olduğunun tespitine, ayıplı ürünlerin davacıya iadesine, ayıplı ürünler nedeniyle müvekkiline 19.647,24 TL borçlu olduğunun tespitine, davacının 51.460,73 TL borçlu olduğunun tespitine, toplam 44.705,17 TL asıl alacak ve1616,46 TL temerrüt faizinin ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2021 tarih 2018/1754 Esas 2021/272 Karar sayılı ilamı, taraf beyan ve itirazları bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2021 tarih 2018/1754 Esas 2021/272 Karar sayılı ilamı doğrultusunda ayıplı olduğu iddia olunan ürünler üzerinde hakim katılımı ile keşif kararı verilmiş ise de, davalı karşı davacı vekilinin 13.09.2021 tarihli beyan dilekçesi nedeni ile keşif icra olunamadığı, yargılama aşamalarında alınan bilirkişi heyet raporu ile davacı ve davalı tarafça ibraz edilmiş yasal defterlerinde 31/12/2014 tarihi itibariyle tam mutabakatlarının bulunduğu, 2015 yılında taraflarca diğer hesaplarına kaydedilen kur farklarına ilişkin borç kayıtlarının diğer taraf ticari defterlerinde kayıt edilmemiş ise de, mail yazışmaları, sözleşme ve cari hesaba göre tarafların dolar bazında çalışma yaptıkları, davalı tarafça faturalara karşı süresi içerisinde itiraz edilmediği, malların ayıplı olduğunun iddia edildiği, davalı tarafça malların ayıplı olduğuna ilişkin tespit raporu ve sair belge ibraz edilmediği, tekstil bilirkişisi tarafından davalı tarafından sunulan kumaş numuneleri üzerinde inceleme yapıldığı, kumaş numuneleri üzerinden farklı yerlerinden alınan gramaj kontrolü ve yine farklı yerlerden en kontrolü yapıldığında ölçülen değerlerdeki sapmaların toleranslar dahilinde olduğu, renk farklılıklarına ilişkin iddianın da ispat edilemediği yönünde görüş bildirildiği, bilirkişi raporu ile takip tarihindeki davacı asıl alacağının 43.785,45 TL olduğu tespit edilmiş ise de dava değeri 42.766,79 TL üzerinden gösterilmiş olmakla açılan davanın kabulü gerektiği gerekçesi ile; ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Açılan davanın KABULÜ İLE, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının 42.766,79-TL asıl alacak kısmı bakımından itirazın iptaline, takibin 42.766,79-TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA, takip tarihinden itibaren yıllık %10,5’i geçmeyecek oranda avans faizi UYGULANMASINA, Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın %20’sine tekabül eden 8.553,35-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, KARŞI DAVA YÖNÜNDEN; Açılan Davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinafa başvurmuştur. Davacı- karşı davalı vekili istinaf dilekçesi ile; icra takibinin Amerikan Doları üzerinden başlatılmış olması dolayısıyla kararın hatalı olduğunu, dava dilekçesinde harç hesaplanması için harca esas değerin belirtilmesi zorunlu olmakla dava tarihindeki dolar kuru üzerinden yapılan hesaplama ile harca esas değerin 42.766,79 TL olarak belirtildiğini ve sonuç talep kısmında ise Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamının talep edildiğini, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası incelendiğinde görüleceği üzere takibin USD olarak başlatıldığını, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/177 E. sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporları ile de müvekkilinin davalı şirketten alacağının 14.680,24 USD olduğu hatta takip tarihi itibari ile TL karşılığının 43.785,45 TL olduğunun tespit edildiğini, itirazın iptali davası itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınması gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü ve takip talebinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılığın asıl olduğunu, somut olayda takip talebi USD üzerinden başlatılmış olduğundan USD cinsinden karar verilmesi gerekirken TL cinsinden verilen kararın hatalı ve usule aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı- karşı davacı vekili istinaf dilekçesi ile; kaldırma kararı sonrasında yerel mahkemece tesis edilecek hükmün ayrı ayrı münferit olarak değerlendirilmesi ve gerekçelendirilmesi gerektiğini, ancak yerel mahkeme kararında dosyanın ayrı ayrı irdelenmediğini, genel geçer ifadelerin yer aldığı kaldırma kararı öncesinde verilen hüküm ile aynı şekilde gerekçelerle hüküm tesis edildiğini, taraflarınca ilk derece mahkeme dosyasına haricen tanzim ettirilen 14.12.2017 tanzim tarihli yeminli mali müşavir raporunun ilk derece mahkemesinin 02.04.2018 tarihli celsesinde mahkemeye sunulduğunu, ancak dava dosyasına sunulan işbu raporun gerek ilk derece mahkemesi tarafından gerekse de istinaf mahkemesi tarafından incelenmediğini ve kararda da herhangi bir atıf dâhi yapılmadığını, mahkemece her ne kadar 10.02.2021 tarihli istinaf mahkemesi kararına uyularak ayıplı mallar üzerinde yerinde keşif yapılmasına karar verilmiş ise de; söz konusu malların müvekkili şirkete tesliminden itibaren 5 yıldan fazla bir zaman geçmiş olması, müvekkili şirketten söz konusu ayıplı malları bu kadar uzun süre uhdesinde tutmasının beklenemeyeceği, bu süre zarfında ayıplı kumaşların müvekkili tarafından kullanılamadığından ve kullanması da kendisinden beklenemeyeceğinden dolayı ayıplı kumaşların atık hâline gelmiş olması gibi ve müvekkilinden kaynaklanmayan sair sebeplerle inceleme olanağı kalmadığını, nitekim yerel mahkemece eksik ve hatalı incelemeye dayalı 25.08.2017 tarihli kök ve 16.11.2017 tarihli ek rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, makul sürede yargılama yapılamamış olması ve ayıplı ürünlerin var olduğu dönemde hukuka uygun inceleme ve irdeleme yapılamamış olması sebebi ile aradan geçen 5 yılı aşkın süre sonra ve de söz konusu ayıplı malların bunca uzun zaman diliminde müvekkili uhdesinde bulundurmanın beklenemeyeceği de aşikarken müvekkili aleyhe hüküm tesisinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, dava konusu olayın dayanağı hukuki ilişkinin satış sözleşmesi olduğundan ayıp ihbarının ispatının her türlü delille yapılabileceğini, ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun yapıldığı dosya kapsamında ispat edilmiş ise de mahkemece usul ve yasaya aykırı şekilde ayıp ihbarının usulüne uygun yapılmadığı yönünde gerekçe düzenlendiğini, ilk derece mahkemesi tarafından 27.03.2017 tarihli celsede ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının ispatlanması için tanık dinlenmesine ve şirket yetkilisinin isticvabına karar verildiğini, bu kişilerin 12.06.2017 tarihli celsede dinlenerek, beyanları ile de ayıp ihbarının süresinde yapıldığının ispatlandığını, hal böyle iken, müvekkilinin süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı ve ürünlerin ayıplı olduğuna ilişkin beyanlarının ise ispatlanmadığına kanaat getirilmesinin kabul edilemez olduğunu, usul ve yasaya aykırı olarak davacı ve davalı ticari defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesinde 31.12.2014 tarihi itibariyle tam mutabakatların bulunduğu, 2015 yılında taraflarca diğer hesaplarına kaydedilen kur farklarına ilişkin borç kayıtlarının diğer taraf ticari defterlerinde kayıt edilmemiş ise de mail yazışmalarından sözleşme ve cari hesaba göre tarafların dolar bazında çalışma yaptığı yönünde hatalı ve eksik incelemeye dayalı tespitte bulunulduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2014 yılı sonu itibarıyla TL cinsinden tutar üzerinde tarafların mutabakatı olduğu belirtilirken, takip eden yılda hesap ilişkisinin USD cinsine döndüğü yönündeki tespitlerin anlaşılabilir olmadığını, taraflar arasındaki hesap ilişkisinin ve içeriğinin her yıl için aynı olduğunu, davacı karşı davalının aradaki ticari ilişkinin döviz cinsi üzerinden kurulduğunu ispatlayamadığını, taraflar arasında imzalanmış, yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, ayrıca gene taraflar arasındaki ticari ilişkiyi, fiyatlandırmaları, ödeme düzenini belirleyen bir sözleşme de bulunmadığını, taraflar arasında davacı/karşı davalının müvekkile verdiği kumaşların bedelini USD cinsinden talep edeceğine ilişkin bir mutabakat, fiyat listesi ve/veya fiyat teklifi, yazışma veya benzeri bir belge de bulunmadığını, bu noktada hükme esas alınan raporda bilirkişinin, birtakım e-postalara raporunda yer verdiğini, öncelikle huzurdaki davada her iki tarafın delil listesinde e-posta ve/veya herhangi bir yazışma yer almadığını, dosyaya her iki tarafın da e-posta ibraz etmediğini, hal böyle iken bilirkişinin bu e-postaları nereden ne şekilde elde ettiğini anlamanın mümkün olmadığını, işbu e-postaların varlığı ve içeriklerinin taraflarınca kabul edilmediğini, kaldı ki bu e-postaların delil niteliğine haiz olmadığını, esasen hiçbir mutabakat içermeyen, yazışmanın başı/sonu belli olmayan, dosyaya sunulmamış, taraflarınca kabul edilmemiş, eski tarihli iki adet epostanın taraflar arasında USD bazında cari hesap tutulduğunu ispatlamaktan uzak olduğunu, taraflar arasında düzenlenmiş 2014-2016 yıllarına ilişkin tüm fatura bedellerine bakıldığında hepsinin TL cinsinden düzenlendiğini, dosya kapsamındaki hiçbir faturada USD para birimi ifadesi, döviz kur tutarı ve/veya faturanın döviz cinsinden düzenlenmiş olduğunu gösterir hiçbir ibare yer almadığını, bilirkişi ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan raporunda faturalarda dolar ifadesine yer verildiğini ifade etmiş ise de taraflar arasındaki ticari ilişki sürecinde müvekkile yollanan hiçbir fatura suretinde dolar ibaresi yer almadığını, belirterek istinafa başvurmuştur. Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağının tahsili için yapılan takibe itirazın iptali; karşı dava ise, ayıp bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Asıl davada davacı yüklenici, davalı ile kumaş üretimi konusunda eser sözleşmesi bulunduğunu belirterek ödenmeyen bakiye alacağının tahsili için girişilen takibe davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, davalı iş sahibi ise, ürünlerin ayıplı imal edildiğini, borçlu olmadıklarını belirterek asıl davanın reddi ile, karşı davasında ayıplı işler bedelinin tahsilini istemiştir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 02/04/2018 tarih, 2016/443-2018/327 E.K. Sayılı kararı istinaf edilmesi üzerine dairemizin 09/02/2021 tarih, 2018/1754-2021/272 E.K. Sayılı kararı ile, “Somut olayda bilirkişi incelemesi, bilirkişiye yetki verilmek suretiyle yapılmış ve ayrıca ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin tamamı görülmeden kumaş toplarından numune alınmak suretiyle inceleme yapılarak rapor düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 289/1. Maddesi hükmüne göre keşfin davaya bakan mahkeme tarafından yapılması gerekir. Hakim, bu yetkisini bilirkişiye devredemez. Ayrıca, ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin tamamı üzerinde inceleme yapılması gerekir. Açıklanan nedenlerle, mahkemenin keşif yetkisini yasaya aykırı olarak bilirkişiye devretmesi ve bu şekilde bilirkişi incelemesi yapılması usule aykırı olduğu gibi ayrıca tüm ürünler görülmeden ve incelemeye sunulan ürünlerden de numune alınarak yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun karara esas alınması hatalı olmuştur.” gerekçesi ile istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince dairemiz kaldırma kararı doğrultusunda tüm ürünler üzerinde keşif icra edilerek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş ise de davalı karşı davacı vekilinin davaya konu ürünlerin aradan geçen süre içinde atık hale geldiği ve müvekkili iş yerinde kumaşların kalmadığını belirtmesi üzerine keşif yapılarak bilirkişi raporu alınamamış, mahkemece ilk kararın dayanağı olan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Asıl dava itirazın iptali davasıdır. Davaya dayanak takip her ne kadar USD bedel üzerinden yapılmış ise de harca esas değer olarak 42.766,79 TL gösterilmiştir. Davaya ve takibe konu alacağın dayanağı olan taraflar arasındaki açık hesap ticari ilişkide davacı faturaları TL olarak düzenlenmiştir. Davacı da taraflar arasında USD cinsinden ticari ilişki olduğunu ispatlayamamıştır. Davacı ticari defterlerinde fatura bedelleri TL olarak kayıtlı olup, 07/09/2015 tarihli kayıtta 07/09/2015 tarihli kur değerlemesi adı altında (14.680,24 USDx2,9829) 17.385,42 TL alacak kaydı yapılmıştır. Bilirkişi raporunda taraflar arasında döviz hesabı çalışması ile ilgili maillerden bahsedilmiş ise de, taraf delilleri arasında maillere dayanılmamış olup, taraflarca bildirilmeyen delilin değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Davacı taraflar arasındaki ticari ilişkinin döviz cinsinden belirlendiğini ispatlayamadığından her ne kadar takipte döviz cinsi alacak istemiş ise de mahkemece TL olarak belirlenen alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı karşı davacı üretilen kumaşların bir kısmının ayıplı olduğunu savunmuş ve karşı davasında ayıp nedeniyle zarar tazmini talep etmiş ise de, dairemizce yetersiz görülen alınan ilk bilirkişi raporunda yapılan incelemede kumaşların ayıplı olmadığı belirtilmiş olup, ayıp iddiasının davalı iş sahibi tarafından ispatlanması gerekmektedir. Ayıplı olduğu savunulan kumaşlar temin edilemediğinden ayıp hususunda inceleme yapılamamıştır. Buna göre davalı ayıp savunmasını ispatlayamadığından istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı dosya içerisine yeminli mali müşavirden alınan rapor sunmuş ise de delilleri arasında uzman görüşü yer almamaktadır. Bu nedenle deliller arasında bildirilmeyen uzman görüşünün değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Ayrıca sunulan yeminli mali müşavir raporunda esasa etki edecek bir değerlendirme yer almayıp, bilirkişi raporunda yer alan davalı ticari defterlerindeki kayıtlara yer verilmiş, mali müşavir raporu sadece davalı ticari defterlerine göre hazırlanmıştır. Bu nedenle davalı karşı davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 08/02/2022 tarih ve 2021/177 Esas, 2022/92 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacı – karşı davalı tarafından İstinaf harçları peşin yatırıldığından harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davalı – karşı davacı tarafça yatırılması gereken 3.000,00 TL nisbi ve 80,70 TL maktu istinaf karar harcı olmak üzere toplam 3.080,70 harcından peşin olarak yatırılan 830,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.250,00 TL harcın davalı-karşı davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 31/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 31/05/2022