Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1343
KARAR NO: 2023/24
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2021
NUMARASI: 2021/126 Esas, 2021/841 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, … A.Ş’ne Katar-Doha kentinde işveren … tarafından ihale edilen Katar Eğitim Şehri Kongre Merkezi Projesinin tüm bina içi elektrik işlerinin mühendislik tedarik imalat teslimat, kurulum ve işletmeye alınması işlerinin davacının parçası olduğu …-… İş Ortaklığı tarafından üstlenildiğini, … A.Ş ile alt yüklenici tarafından sözleşme imzaladıkları, iş bu alt yüklenicilik sözleşmesinin teminatı olarak davacı şirket tarafından … A.Ş lehine … Bank A.Ş. tarafından düzenlenen 2.257.449,00 USD bedelli teminat mektubunu verildiğini, davacı şirketin alt yüklenicilik sözleşmesi kapsamında üstlenmiş olduğu tüm yükümlülükleri sözleşmeye uygun olarak ve süresi içinde yerine getirmesine rağmen … A.Ş tarafından teminat mektubunun haksız ve usulsüz olarak paraya çevrilerek bedelinin tahsil edildiğini, davacı şirketin uğradığı zararın tazmini için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile … A.Ş aleyhine teminat mektubunun haksız paraya çevrilmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için icra takibi başlattıklarını, icra takibine yapılan itiraz sonucunda İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/579 esas numaralı dosyası ile dava açtıklarını, yapılan yargılama sonucu Mahkemenin 2014/579 esas ve 2018/151 karar sayılı kararları ile itirazın iptaline ve % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmettiğini, itirazın iptaline ilişkin kararın icra dosyasına konularak takip yapıldığını, ancak dosya alacağının tahsilinin mümkün olmadığını, davacı şirketin teminat mektubunun davalıların kasta varan kusurlu davranışları nedeniyle nakde çevrildiğini, dava dışı … A.Ş’nin borca yetecek malvarlığının bulunmadığını, haksız ve hukuksuz olarak teminat mektubunu nakde çevirerek davacı şirketin doğrudan zararına neden olan ve itirazın iptali davası devam ederken şirketin içini boşaltan davalı şirket yetkililerinin TTK 553/1. Madde uyarınca davalı şirketin uğradığı zararı tazmin etmesi gerektiğini, … A.Ş’nin yönetim kurulu üyelerine karşı kusurlarıyla verdikleri zararın tazmini için … A.Ş’nin ticaret sicili kayıtlarından tespit edilen yöneticileri olan … A.Ş., … A.Ş ve diğer yönetim kurulu üyesi şirketleri devralan … A.Ş. firmalarına dava açıldığını, bahse konu davayla ilgili bilirkişilerce hazırlanan raporlarda teminat mektubunun haksız olarak nakde çevrilmesinde yönetim kurulu üyelerinin kanun ve esas sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettiklerini, ayrıca TTK’nın 369. maddesi bağlamında tedbirli bir yöneticinin özeni ile davranmadıklarını, şirketin menfaatini dürüstlük kurallarına uygun olarak gözetmediklerini, bu durumun mahkeme kararıyla da ispatlandığını, … A.Ş.’nin … Şirketlerinden biri olduğunu ve kuruluşundan bugüne hissedarları değişse de hakim hissedarlarının hep … Şirketleri olan kuruluşunda yönetim kurulu başkanı … olan ve inşaat sektöründe faaliyet gösteren şirket olduğunu, …’in kuruluştan itibaren uzun yıllar yönetim kurulu başkanlığı sıfatını taşıdığını, yönetim kurulunda yer almadığı dönemlerde de … A.Ş hissedarı şirketlerin hisselerini elinde bulundurarak hem şirket yönetiminde hem de şirket genel kurulunda yönetim gücünü elinde bulundurarak fiilen şirketin yöneticisi olduğunu, teminat mektubunun bozdurulduğu tarihte … A.Ş hisselerinin % 19’una … Holdingin sahip olduğunu, ayrıca … Holding firmasının %52’sine sahip olarak hakim ortak konumunda olduğunu, davacı şirketin zarara uğradığı tarihte … Holding firmasının yönetim kurulu başkanı ve murahhas üyesinin … olduğunu, bu şekilde … A.Ş’nin hisse çoğunluğunu oluşturan şirketlerin ikisinin de yönetim kurulu başkanlığının … tarafından yürütüldüğünü, bütün bu değerlendirmeler karşısında somut olaydaki duruma ilişkin olarak kanun koyucunun amacının fiili yönetici konumunda bulunan davalının sorumlu tutulabileceği yönünde olduğunu, bu uygulamanın İsviçre’deki anlayışı aşan bir boyut taşımayacağını, davalının davacı şirkete verdiği zarar nispetinde sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek, haksız olarak nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, TTK’nın 560/1. maddesi gereğince sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, teminat mektubunun nakde çevrildiği tarihteki yönetim kurulu üyesi olan tüzel kişilikleri ve organizasyon yapısını en geç İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/1114 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan davasını açtığı tarih olan 28.12.2018 tarihinde öğrenmiş olduğunu, davalının yönetiminde yer aldığı şirketlere ve yönetim kurulu üyeliklerine dair sunduğu ticaret sicil kayıtlarının da aleni olması sebebiyle (kabul anlamına gelmemek kaydıyla) dava konusu olayda zararı doğuran fiil olan haksız tazminin meydana geldiği tarihin 23.12.2012 olması sebebiyle davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davalının pasif husumetinin olmadığını, davalının teminat mektubunu nakde çeviren dava dışı … A.Ş’nin tazmin tarihinde yönetim kurulu üyesi olmadığı gibi şirketin fiilen yöneticisi de olmadığını, teminat mektubunun nakde dönmesinden nihai menfaat sağlayan kişi olduğu iddiasının da bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere gerçek olmadığını, teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihte ve sonrasında … A.Ş’nin yöneticisi olmadığını, davalının kasıtlı olarak hareket ettiğini ve bu sebeple sorumlu olduğunu iddia ederken davacı yanın hayali bağlantılar ve zorlama çıkarımlarda bulunması ve bu arada illiyet bağını gösteren somut hiçbir delil sunmamasının hukuk düzeninde himaye görmemesi gerektiğini, dava dışı … A.Ş’nin organizasyon yapısı incelendiğinde yönetim kurulu dışında genel müdür, genel müdür yardımcıları ve birim müdürlerinin bulunduğunu, paraya çevrilen teminat mektubunun … A.Ş kayıtlarına aynen yansıtıldığı İstanbul 19 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1114 Esas sayılı dosyasında mevcut 13.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışları ile şirketlerin zarar gördüğünü ve alacaklıların alacaklarını tahsil etmediği gibi sonuçların olağan olduğunu belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacı tarafça sözleşme gereği davalı şirkete verdiği teminat mektubunun haksız şekilde tahsil edildiği, bu nedenle uğradıkları zarardan davalının hissedarı/yetkilisi olduğu şirketin yöneticisi olarak sorumlu olduğu iddiasıyla şirket yöneticisinin sorumluluğuna nedeniyle TTK’nın 553. maddesine dayalı tazminat davası açıldığı, TTK’nın 560. maddesindeki sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkının davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı düzenlemesinin bulunduğunu, somut olayda zamanaşımı süresinin zararın ve sorumlunun öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl herhalde zararın gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl olduğunu, davacının İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1114 Esas sayılı dosyasının açıldığı tarih olan 28.12.2018 tarihi itibariyle davacı tarafın zararı ve zarardan sorumlu olanı öğrendiğini, bu tarihten itibaren 2 yıl içinde en geç 28/12/2020 tarihinde davanın açılması gerekirken eldeki davanın 25/02/2021 tarihinde açılması nedeniyle 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığından teminat mektubunun nakde çevrildiği tarih olan 23/12/2012 tarihinde zararın doğması nedeniyle, zararın doğduğu tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan çok sonra eldeki davayı açtığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde, açmış oldukları davanın davacı şirketin doğrudan zararlarına ilişkin olduğunu, TTK’nın 555 ve devam maddelerinin şirket yöneticinin fiilleri nedeniyle “şirketin uğradığı zararı” yani alacaklılar bakımından dolaylı zarara ilişkin hususları düzenlediğinden TTK’nın 560. Maddesinde düzenlenen zamanaşımı hükmünün uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca açılan davada genel zamanaşımı kuralının uygulanması gerektiğini, davalı tarafından, TTK’nın 560. Maddesinin 1. Fıkrası ileri sürülerek zamanaşımı itirazında bulunulmuşsa da bunun hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 553/1 hükmünün alacaklıya doğrudan zararları bakımından ticaret şirket yöneticilerinin sorumluluğuna başvurma hakkı verdiğini, TTK’nın 555-561. Maddeleri kenar başlığında “B) Şirket Zararı” olup, TTK’nın 1534. Maddesine göre kenar başlıkları hükmün uygulama alanı tespitinde madde metni ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, TTK’nın 555-561. Maddelerinin uygulama alanının şirket yöneticilerinin aldıkları kararlar ile kendi şirketlerine verdikleri zarar sebebiyle yalnızca pay sahiplerinin zararları ve şirketin uğradığı zarar neticesinde alacaklılarının dolaylı zararlarına ilişkin olduğunu, dolayısıyla TTK. 560. Maddesinde düzenlenen özel zamanaşımı süresi alacaklıların doğrudan uğradığı zararlar bakımından açılan davalarda uygulama alanı bulmayacağını, davacı şirketin doğrudan uğradığı zarar sebebiyle TTK m. 553 kapsamında açmış olduğu davada ise, TBK’nın 146. Maddesi gereği 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini, davacı şirket tarafından, davalının fiili yöneticisi konumunda olduğunu, dava dışı … A.Ş aleyhine açılan davada verilen hükmün kesinleşme tarihinin 22.03.2021 tarihi olduğunu, kesinleşme şerhinin dava dosyasında bulunduğunu ve … A.Ş tarafından kasten zarara uğratıldığının bu dava sonucunda verilen karar ile anlaşılmış olması sebebiyle zamanaşımı süresinin bu tarih itibariyle işlemeye başlaması gerektiğini, …’in sorumluluğunun fiili yönetici olarak davacı şirketin zararına neden olan işlem ile sınırlı olmadığını, dava dışı firma ve bağlantılı grup şirketlerinin de içi boşaltılarak, alacağın tazmininin imkansız hale getirilmesi sebebiyle sorumlu olduğunu, perde arkasındaki yönetici olarak davalı …’in emir, talimat ve kontrolünde gerçekleştirildiğini, davacının zarara uğramasına sebep olan fiillerin devam etmesi sebebiyle davanın zamanaşımına uğramasının söz konusu olmadığını, … A.Ş’nin yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için açılan İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1114 esas numaralı dosyasında gerek davalı tarafından paylaşılan bilgi ve belgeler gerekse mahkemece toplanan deliller neticesinde … A.Ş’nin organik yapısının ortaya çıktığını, dolayısıyla en aleyhe ihtimalde dahi 5 yıllık zamanaşımı süresinin bu dava ile iki yıllık zamanaşımı süresinin ise bu davanın sonuçlanması ile başlayacağını, dava her ne kadar 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi ise de açıklanan sebeplerle henüz 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin de dolmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte TTK’nın 560/1 Maddesi’nin uygulanacağı ve davalının iddia ettiği gibi zamanaşımı başlangıç tarihinin 28.12.2018 olduğu varsayımında dahi arabulucuya başvuru tarihi göz önünde bulundurulduğunda davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmış olması sebebiyle davanın süresinde açılmış olduğunu, davalı …’in … A.Ş hissedarı şirketlerin hisselerini ve yönetimlerini elinde bulundurmakta olduğunu ve ayrıca … A.Ş yönetim kurulunda yer alan şirketlerin de hisselerini ve yönetimlerini elinde bulundurmakta olduğunu, davalı …’in yönetim kuruluna özgülenen işlemleri bizzat yapmış olmasının tüm grup şirketlerini bizzat tek bir merkezden yönetmesi ve ilgili işlemleri yapmak üzere bizzat kendi çalışanlarını atamak suretiyle şirketin iş ve işlemlerini sevk ve idare ettiğini, şirketin iradesinin oluşmasında etkili olması ve nüfuzları bir arada değerlendirildiğinde davalının fiili olarak yönetimi elinde bulundurduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Somut olayda, davacının dava dışı … A.Ş inşaat sözleşmesinden olan alacaklarını tahsil edememiş olması sebebiyle şirket yetkililerinin sorumluluğu kapsamında TTK’nın 553 ve devamı maddeleri gereğince tazminat davası açılmıştır. Mahkemece, zararın ve sorumlunun öğrenilme tarihinden itibaren TTK’nın 560. maddesi gereğince süresinde dava açılmadığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.TTK’nın 560. maddesinde “(1) Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanunu’na göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir. Bununla birlikte, taraflar arasındaki davanın ticari dava niteliğinde bulunması sebebiyle zorunlu arabulucuk hükümlerine tabidir. Davacı tarafından dava açmadan önce zorunlu arabulucuya başvuruda bulunulmuştur. Dosyada mevcut belgelere göre, arabulucuya başvuru tarihi 10.12.2020 olup, arabulucu son tutanağı düzenlendiği tarih olan 04.02.2021 tarihi itibariyle arabulucuk sonuçlandırılmıştır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanununun 18/A-15 maddesinde “(15) Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.” hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm gereğince, davacı tarafından arabulucuya başvuru tarihi olan 10.12.2020 tarihi ile arabuluculuğun sona erdiği 04.02.2021 tarihi arasında toplam 56 gün süre ile zamanaşımı ve hak düşürücü süre durmuştur. İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/579 esas ve 2018/151 karar sayılı dava dosyasında, davacının … Elektrik şirketi, davalının … A.Ş olduğu, davalı şirket tarafından haksız olarak paraya çevrilen teminat mektubu bedeli olan 2.366.203,50 USD’nin tahsili için başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durması sebebiyle açılan itirazın iptali davasının kısmen kabul kararı ile 2.366.203,50 USD yönünden icra takibinin devamına karar verildiği ve bu kararın 22.03.2021 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket tarafından İstanbul 19.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1114 Esas ve 2020/797 karar sayılı dosyası ile de davalılar borçlu … A.Ş’nin yönetiminde bulunan … A.Ş, … Holding A.Ş, … Anonim Şirketi olduğu, davanın TTK 553 maddesi gereğince şirket yönetim kurulunun sorumluluk davası olduğu, dava tarihinin 28.12.2018 tarihi olduğu, mahkeme tarafından 10.12.2020 tarihli karar ile davalılar İnterdepo şirketi ile … Holding’e yönelik davanın kabulüne, davalı … Entüstrisi şirketine yönelik davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, TTK’nın 553. maddesi kapsamında açılan sorumluluk davasının TTK’nın 560. maddesi gereğince zararı ve zarar vereni öğrenme tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde açılması gerektiği gerekçesiyle, İstanbul 19.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1114 Esas ve 2020/797 karar sayılı dosyasının dava tarihi olan 28.08.2018 tarihini öğrenme tarihi olarak esas almak suretiyle 2 yıllık zamanaşımı süresi olan 28.12.2020 tarihine kadar davanın açılmamış olması sebebiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, TTK’nın 560. Maddesinde zamanaşımının zararın ve sorumlunun öğrenildiği tarihten başlayacağı hükme bağlanmıştır. Davacı tarafından TTK 553 maddesi gereğince borçlu şirket yönetiminde yer alan şirketlere yönelik sorumluluk davası olarak İstanbul 19.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1114 Esas ve 2020/797 karar sayılı dosyasında dava açılmıştır. Davacı, ancak bu mahkemenin vermiş olduğu karar ile şirket yönetim kurulunun sorumlu olduğunu öğrenmiştir. Sözü edilen davada 10.12.2020 tarihinde karar verildiğinden, mahkemece zamanaşımı süresinin bu tarihten başlatılması gerekirken, davanın açıldığı tarih olan 28.12.2018 tarihinden başlatılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.Bu durumda, önceki davanın karar tarihi olan 10/12/2020 tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağından, istinaf incelemesine konu eldeki davanın açıldığı 25/02/2021 tarihinde henüz zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/11/2021 tarih, 2021/126 Esas, 2021/841 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.