Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1270 E. 2022/917 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1270
KARAR NO: 2022/917
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2022
NUMARASI: 2021/676 Esas, 2022/250 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile 09.10.2019 tarihinde eser sözleşmesi imzalayarak Samsun ili, Vezirköprü ilçesi sınırları içinde Hidroelektrik Santrali inşaatını tamamladığını ve geçici kabulünün de, aralarında davalı tarafın yetkililerinin de bulunduğu heyetçe, 23-30 Ekim 2020 tarihinde yapılarak hizmete alındığını, müvekkilinin kati teminatının da iade edildiğini, santralin çalıştırıldığını ve elektrik üreterek idareye satıldığını, davalının, kendisine gönderilen eposta mesajlarına ve ihtarnamelere rağmen, bakiye borcunu 8 ayı aşkın süredir ödemediğini, davalıya kesilen faturalardan, nakit teminat hesabından, davalı adına yapılan fatura ödemeleri hesabından bakiye kalan toplam 518.720,84 USD’lık tutarın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, başlatılan takibe davalı tarafın itiraz etmesi üzerine durdurulan takibin devamına, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında akdedilen sözleşmede tahkim şartı bulunduğunu, tahkime başvurulmaksızın dava açıldığını, tahkim şartının yerine getirilmemesi nedeniyle HMK m.413/1 ve HMK m. 116/1-b gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, itirazın iptali davasının mahiyeti gereği kısmi olarak açılamayacağını, davacının ödeme talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı taraf icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğundan, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere müvekkili lehine icra tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, açılan davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamının veya bir kısmının çözümünü hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmaların tahkim sözleşmesi olarak adlandırıldığı, yalnızca iki tarafın iradeleriyle tasarrufta bulunabilecekleri konularda tahkim sözleşmesi yapılabileceği, eldeki davada, taraflar arasında düzenlenen 09.10.2019 tarihli sözleşmenin 18. maddesinde de sözleşmeden kaynaklı her türlü uyuşmazlıkta tahkim yoluna başvurulacağı ve tahkim kararının taraflar yönünden bağlayıcı olacağının düzenlendiği, tahkim şartı içeren iş bu sözleşmelerin şirket yetkililerince imzalandığı, ifa edildiği, sözleşmenin hükümlerinin taraflar için bağlayıcı olduğu, her ne kadar davacı, davalının bizzat kendisinin icra hukuk mahkemesine başvuruda bulunmuş olması sebebiyle tahkim şartını ileri süremeyeceğini beyanla itirazda bulunmuşsa da; celp edilerek incelenen İstanbul Anadolu 16. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2021/417 E, 534 K sayılı dosyasında, borçlu/davalı şirketin “takibin, tahkim şartı sebebiyle usulsüz olduğundan bahisle takibin iptalini” talep ettiği; mahkemece, arada tahkim şartı olsa da bunun alacaklının icra takibi yapmasına engel olmayacağı gerekçesiyle talebin reddine karar verdiği, davalının, dürüstlük kuralının bir görünümü olan “çelişkili davranış yasağı”na uygun şekilde, gerek icra takibine gerekse eldeki davaya tahkim şartının varlığını ileri sürerek itiraz ettiği, davalının itirazının dürüstlük kuralı ile çelişmediği, davalının süresinde yaptığı tahkim itirazının sözleşmeye, usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile;HMK. nun 116/1-b.maddesi gereğince davalının ilk itirazının kabulü ile uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından davanın HMK nun 413/1 maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; gerekçeli kararın hüküm kısmından önceki paragrafta yazılan;”Davalı, dürüstlük kuralının bir görünümü olan “çelişkili davranış yasağı”na uygun şekilde, gerek icra takibine gerekse eldeki davaya tahkim şartının varlığını ileri sürerek itiraz etmiştir. Bir diğer ifadeyle davalı bir mahkemede tahkim şartına rağmen dava açıp, bir başka mahkemede bunu ileri sürüyor değildir. Davalının yazılı itirazları dürüstlük kuralı ile çelişmemektedir. Bu sebeple davacının itirazları isabetli olmayıp, davalının süresinde yapılmış tahkim itirazı sözleşmeye, usul ve yasaya uygun görülmüştür” ifadelerinin, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi heyetinin adeta “davalı yerine geçerek gerekçeli kararda cevap vermesi” şeklinde olduğunu, bu tür bir gerekçenin ancak skandal kelimesi ile açıklanabileceğini, 6100 sayılı HMK 25. Maddede “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz” denildiğini, davalının dosyaya intikal eden dilekçelerinin ve beyanlarının hiç birinde, “kendisinin dürüstlük kurallarına riayet ettiği ve davacının dürüstlük kurallarına riayet etmediği” şeklinde hiç bir beyanı olmadığını, tam tersine, taraflarınca yazılan dilekçelerde dürüstlük kuralına atıfta bulunulduğunu, mahkemenin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi ile HMK 25. maddesini ihlal ettiğini, taraflar arasında düzenlenen 09.10.2019 tarihli sözleşmenin 18. maddesinde de sözleşmeden kaynaklı her türlü uyuşmazlıkta tahkim yoluna başvurulacağının düzenlendiğini, ortada sözleşmeden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmadığını, birinci sınıf yargıçların bu kadar apaçık olan cümleyi okudukları halde anlamamış olmalarının kabul edilebilir olmadığını, davanın, sadece ve sadece itirazın iptali davası olduğunu, konunun ve davanın “sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlık olduğu” na dair dosyada tek bir satır olmadığını, mahkemenin adeta davalı yanında yer aldığını, davalının borçtan kurtulmak için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde “Anılan alacaklıya borcumuz bulunmamaktadır.” diyerek borcu inkar beyanında bulunmasına rağmen, mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde ise “”Yani itiraza uğramayan fatura; malın teslim edildiğini, işin görüldüğünü vs. borcun ifa edildiğini göstermez” beyanında bulunduğunu, faturaların alındığını, itiraz edilmediğini açıkça ikrar ettiğini, ikrardan dönülemeyeceğini, Türk Borçlar Kanununa, Türk Ticaret Kanununa “fatura kesinleşse bile geçerli değildir” diye yeni bir madde eklenmediğine göre, davalının bu iddiasının da dayanağı olmadığını, borca itirazın dava dosyasında olmadığını, takip dosyasında olduğunu, faturaların kesinleştiğini, borcun sabit olduğunu, hakemlik bir durum söz konusu olmadığını, davanın itirazın iptali davası olduğunu, hakeme gidilip gidilmemesi davası olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava eser sözleşmesinden kaynaklı ödenmeyen alacak bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı taraflar arasına hidroelektrik santral yapımına ilişkin eser sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin sözleşme ile kararlaştırılan işleri yapıp tamamlamasına rağmen davalı iş sahibinin bedeli ödemediğini, bedelin ödenmesi için yaptıkları takibe haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı cevap dilekçesinde tahkim itirazında bulunmuş, mahkemece uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi gerektiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 09/10/2019 tarihli inşa edilecek hidroelektrik santralinin tüm açık hava tesisleri, malzeme temini ve imha edilmesi ve şebeke bağlantısı da dahil olmak üzere yapım işleri konusunda sözleşme imzalanmış olup, sözleşmenin 18.2.1 maddesinde sözleşmeden kaynaklanacak uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümleneceği kararlaştırılmış olup, davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile tahkim itirazında bulunduğundan, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan, davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2022 tarih ve 2021/676 Esas, 2022/250 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.