Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1242 E. 2022/1026 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1242
KARAR NO: 2022/1026
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2018
NUMARASI: 2015/23 Esas, 2018/1188 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı … arasında 19.02.2013 tarihli santral sahası içindeki “Kablo Differansiyel Sisteminin Kurulması” konusunda sözleşme akdedildiğini, …’in bu işi alt taşeron olarak … şirketine devrettiğini, … şirketinin de bu işi …’ye devrettiğini, sözleşme kapsamında 25.08.2013 günü santralde gerçekleşen “… Akım Trafo Montajı İşlemi” esnasında 3 nolu davalıca yapılan kazı çalışmalarında … seri nolu Rüzgar Türbininin “…” ünitesine giden kabloya zarar verdiğini, gerekli dikkat ve özeni göstermediğinden kablonun çekilmesi nedeniyle “…” ünitesinde bulunan “…” kırıldığını, olayın 3 nolu davalının makine ile yaptığı çalışmalar esnasında meydana geldiğini, hasardan dolayı toplam 7 adet türbini içeren 4. Dal’ın 25.08.2013-30.08.2013 tarihleri arasında 6 gün çalışmadığını, hasar gören parçanın üretici … firmasından tedarik edildiğini, sistemin böylece devreye alındığını, parçanın değişimi ve sistemin devreye alınması için … firmasına 14.03.2014 tarihli fatura karşılığı 46.296,03 Euro ödendiğinden bahis ile 46.296,03 Euro hasar bedelinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ile delillerini arz etmiştir. Davalı … A.Ş vekili ; söz konusu kablonun usule uygun tesis edilmediğinden olayın meydana geldiğini, olayın davacının kusurundan kaynaklandığını, müvekkili şirketin üstlendiği işi kusursuz olarak ifa ettiğini, davanın … Sigorta Şirketine ihbarını talep ettiklerinden bahis ile davanın … Sigorta şirketine ihbarına, davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Tic. San. ve Ltd. Şti vekili ; olayda müvekkilinin kusurunun olmadığını, davacının hatalı bilgiler sunduğunu, olayın kazı işlemini yapan … tarafından meydana getirildiğini, müvekkilinin 3 nolu davalı ile bir ilişkinin olmadığından bahis ile davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … (…) vekili ; müvekkilinin anılan yerde kazı işlemini yapmadığını, açma kapama işlemini yapmadığını, olayda bir kusurunun bulunmadığını, davalı … Şirketinin olay yerinde kazı yapacak olan müvekkiline hiçbir bilgi ve talimat vermediğini, kablo kanalının şartnameye uygun yapılması halinde müvekkili operatöre kusur izafe edilemeyeceğinden bahis ile davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; kazı esnasında kazı yapılacak alana ait proje üzerine alt yapı tesisinin geçişini gösterir işaretleme yapılmadığı, teknik nezaretçi talebinde de bulunulmadığı, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle yüklenici olan davalı … ile alt yüklenici olan diğer … firmasının teknik kurallara ve yönerge hükümlerine aykırı hareket etmeleri nedeniyle kusurlu davranışları ile davacının zarara uğramasına neden oldukları, davalı …’nin ise kazı makinesi operatörü olduğu, davalının … şirketinin emir ve talimatlarına göre hareket ettiği, kendisine kabloların varlığı ve nereden geçtiğine dair bir bilgilendirme yapılmadığı, bu nedenle davalı …’nin zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, davacının ise, davalılara kabloların varlığı konusunda bilgilendirdiğine ve çalışmalardan önce gerekli tedbirlerin alınması için davalıları uyardığına ilişkin bir bilgi bulunmadığı, bu nedenle zararın meydana gelmesinde davacının da müterafik kusurunun bulunduğu, davacıyı % 20 oranda kusurlu kabul etmek gerektiği, müterafik kusur indirimi yapılması ile davacının 37036,82 Euro alacağı bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında; her üç davalının da müteselsilen kusurlu olduğunu, Davalı …’in gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek kazıya devam ettiğini, bilirkişi raporunun da üç davanın kusurlu olduğunu belirttiğini, davalı …’nin davalı …’ı bilgilendirmemesinin davacının sorumluluğunda olmadığını, iç ilişkide çözülmesi gereken bir sorun olduğunu, davacının müterafik kusurlu kabul edilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Tic. LTD.ŞTİ. vekili istinafında; davacı tarafın kablo derinliğini davalı … hatalı olarak bildirdiğini , davacı tarafından sunulan hasar ekspertiz raporunda bu durumun belirtildiğini, mahkemenin bu konuyu gerekçede değerlendirmiş ise de % 20 oranında davacıya kusur vermesinin hatalı olduğunu, davacının olayın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğunu, davalı …’ın fatura karşılığı davalı şirkete iş yapan kişi olduğunu, bu kişi ile iş ilişkisinin olmadığını, karabacak nakliyat firmasının operatörü olduğunu ,davalı şirketten talimat almasının mümkün olmadığını , davalı … tarafından kendisinden talimat alınmadan yapılan işlemlerden dolayı davalı şirketin kastı veya ihmali olmadığını , davalı şirketin haksız fiil sorumluluğunun olmadığını ,olay yerinde keşif yapılmadan rapor düzenlendiğini kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Tic. A.Ş vekili istinafında; kabloların geçtiği noktalar ile ilgili olarak davacının gerekli bildirim ve uyarıda bulunmadığını, olayın meydana gelmesinde davacının tamamen kusurlu olduğunu, mahkemenin belirlediği % 20 davacının kusurunun da doğru olmadığını, bu oranda daha fazla davacının kusurlu olduğunu, olayın meydana geldiği sahada alt yapı yönünden risk barındırdığı davacı şirket tarafından proje vasıtasıyla bildirilmediğini ve kaza ile ilgili herhangi bir fiili inceleme yapılmadığını kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalılardan … A.Ş, yüklenici, …Ltd.Şti. taşeron, … ise alt taşeron olduğu iddia edilen kişidir. Davacı ile davalı … arasında 19/02/2013 tarihinde “Kablo Differensiyal Sisteminin Kurulması” konulu sözleşme akdedilmiş, davalı … sözleşme kapsamında üstlendiği bu işi diğer davalı … firmasına taşeron olarak devretmiş, bu sözleşme kapsamında yapılan torodial akım trafo montaj işlemi sırasında 3 nolu davalı … tarafından kepçe ile kazı yapıldığı sırada … seri nolu rüzgar türbininin … ünitesine giden kablonun çekilmesi neticesinde … ünitesinde bulunan buşing kırılmış, buna dair hasar davacı tarafından 14/03/2014 tarihli ve … seri nolu … nolu fatura ile işçilik ve malzeme için KDV dahil 46296,03 Euro bedelle … isimli firmaya gidertilmiş, davacı bu kapsamdaki zararının tahsili için tüm davalılara karşı talepte bulunmuştur. 818 sayılı Borçlar Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu düzenlemeleri kapsamında maddi zarar tazminine ilişkin olarak üç kaynak bulunmaktadır. Bunlar; haksız fiiller ve diğer sözleşme dışı sorumluluk sebepleri, sözleşmeden doğan sorumluluk ve vekâletsiz iş görmedir. Maddi zarara uğrayanla sorumlu arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut ise ve bu sözleşmeye aykırı davranış nedeniyle zarar ortaya çıkmışsa, zarara uğrayanın tazminat talep etme hakkı mevcuttur ve Borçlar Kanunu’nun 98/2. ve Türk Borçlar Kanunu’nun 114/2. maddelerinde haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine uygulanacağı öngörülmüştür. Haksız fiil sorumluluğunda zarar gören, failin kusurunu ispatla yükümlü olduğu hâlde (BK m. 42, TBK m. 50/1), sözleşmeden doğan sorumlulukta durum tam tersidir; borçlu sorumluluktan kurtulmak için kusursuzluğunu ispat etmek zorundadır (BK m. 96, TBK m. 112). Böylece sözleşmeden doğan sorumlulukta, alacaklı borçlunun kusurunu ispat yükümlülüğünden kurtarılmak suretiyle daha iyi duruma getirilmiştir. Bu itibarla, borçlunun kusursuzluğunu ispatla yükümlü olduğuna ilişkin hükmün aksi taraflarca kararlaştırılmadığı takdirde, zarar görenin tazminat davasını sözleşmeden doğan sorumluluğa dayandırması kendisi için daha elverişlidir (Öz, T./ Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, genişletilmiş 9. baskı, İstanbul 2011, C. 1, s. 504; Tandoğan, H.: Türk Mes’uliyet Hukuku, Akit dışı ve Akdi Mesuliyet, Ankara 1961, s.533). Buna karşılık, haksız fiil teşkil eden fiille ihlâl edilen normun bir kusursuz sorumluluk hâlini düzenlemesi durumunda kusurun ispatı söz konusu olmayacağından, haksız fiil sorumluluğuna başvurmak zarar gören için daha avantajlı olur. Tazminat yükümlüsüne kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma imkânının tanındığı kusursuz sorumluluk hâllerinde de aynı sonuca varmak mümkündür. Zira sorumlu kişi için kurtuluş kanıtı getirmek çoğu kez kusursuzluğunu ispat etmekten daha zordur (Ayrıntı için; Karan, Y.: Haksız Fiil Sorumluluğu ile Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Karşılaştırılması, https://www.academia.edu/32414535). Ayrıca, sözleşmeye aykırılık kural olarak sözleşmenin tarafına yönlendirilebilecekken, haksız fiil sorumluluğunda asıl faille birlikte zararın gerçekleşmesine katkıda bulunan kişiler de müteselsil olarak sorumlu tutulabileceklerinden (BK 50, TBK 61) kimi hâllerde zarar görenin tazminat talebini daha fazla kişiye karşı ileri sürme imkânı elde edebilmesi bakımından haksız fiile dayanması daha lehine sonuç doğurabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-778 E – 2019/329 K) Somut olayda, gerek dava dilekçesindeki anlatım ve üç davalının da olayın meydana gelmesinde kusurlu olduklarından bahisle müteselsilen tazmin talebi, gerek mahkemece kusur değerlendirmesi doğrultusunda karar verilmiş olması, gerekse davacı vekili istinafında üç davalının da olayın meydana gelmesinde kusurlu olduklarından bahisle müteselsilen sorumlu tutulmalarını talep etmeye devam etmiş olması göz önünde bulundurulduğunda, davacının davaya konu zararlandırıcı eylem nedeniyle davalılara karşı açmış olduğu bu tazminat davasının sözleşmesel, kanundan kaynaklanan sözleşmesel dışı sorumluluk ve haksız fiil sorumluğuna dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; Mahkemece davalıların kusur durumlarının belirlenmesi ve zarar miktarının tespiti yönünden iki ayrı rapor alınmış ise de; elektrik mühendisinin her iki raporda da bilirkişi olarak yer almasına rağmen, neticeleri farklı iki rapora imza attığı anlaşılmasına göre; raporlar arasında çelişki bulunduğu ve dava konusu olayın teknik bir konu hakkında olmasına rağmen kusur olayının tartışılmadığı ve ayrıca mahallinde keşif yapılmadan rapor düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi heyetinden oluşan bilirkişi kurulundan, yerinde keşif yapmak sureti ile rapor alınması ve meydana gelen zararın sözleşmesel , kanundan kaynaklanan sözleşmesel dışı sorumluluk ve kusur sorumluluğu yönünden değerlendirilerek sonuca göre karar verilmek üzere, yeni heyetten alınacak rapor ile önceki raporlar arasında çelişki oluşması halinde bunun da giderilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, taraflar vekillerinin istinaf taleblerinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/12/2018 tarih, 2015/23 Esas, 2018/1188 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/05/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.