Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2022/1061 E. 2022/769 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1061
KARAR NO: 2022/769
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2022
NUMARASI: 2021/838 Esas, (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti alacağının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davacı vekilinin ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin İdareden, Tekirdağ’ın Saray İlçesi’ne Gençlik Merkezi yapılmasına ilişkin ihale usulüyle proje aldığını, ardından da davalı şirket ile projede yer alan kamu binasına ait işlerin yapılması amacıyla 02/04/2021 tarihli yapım sözleşmesini imzaladığını, sözleşme gereğince davalı taşeronun sözleşme kapsamında üstlendiği işi 10/08/2021tarihine kadar bitirmeyi kabul, beyan ve taahhüt ettiğini ancak sözleşmenin imzalanmasının ardından Haziran ayında herhangi bir sebep göstermeksizin işi durdurduğunu, yarım bırakılan mevcut işin yapımının bitirilmesi ve müvekkiline eksiksiz teslim edilmesi hususunda herhangi bir çalışma yapmadığını, bu durumun müvekkilinin ticari itibarının zedelenmesine neden olduğunu, manevi olarak da oldukça yıpranan müvekkilinin dava konusu işin yapılmaması sebebiyle diğer şantiyelerine maliyet yetiştiremediğini ve kar kaybına uğradığını, müvekkilinin İdare’ye olan sorumluluğunu yerine getirmek adına yeni şantiyesine başlayacak maddi imkanlarını tükettiğini ileri sürerek öncelikle teminatsız, aksi halde mahkeme tarafından takdir edilecek bir teminat karşılığında davalı tarafın malvarlığı üzerine 3. şahıslara devrinin önlenmesi için ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasına ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL kar kaybı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 31/01/2022 tarihli ara karar ile; HMK’nın 389/1. uyarınca ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, davanın konusunun alacak talebine ilişkin olduğu ve davalının malvarlığının uyuşmazlık konusu olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbir koşullarında “hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı” teriminin yer aldığını, alacağın kanunla korunmasının şart olduğunu, mahkemece kanunlar tarafından korunan takdir yetkisinin ülkenin içerisinde bulunduğu şartlar dahilinde kullanılmaması halinde birçok ticari davanın seyrini etkileyeceğini ve yıllarca süren yargılamalar neticesinde davalar kazanılsa bile tahsil edilemeyeceğinden iflasa sürükleneceklerini belirterek mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluşa başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Taraflar arasında 02/04/2021 tarihinde “Saray İlçesi Gençlik Merkezi Yapım İşi” başlıklı sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davalı taşeron sıfatıyla, davacının yüklendiği ihale kapsamında kamu binası yapma işini üstlenmiştir. HMK’nın 389. ve devamı maddelerinde uyuşmazlık konusu üzerine konulabilen ihtiyati tedbirin koşulları düzenlenmiş; para borçlarında talep edilebilen ihtiyati haczin koşulları ise İİK’nın 257. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 389. Maddesinde ihtiyati tedbirin ancak “dava konusu” üzerine konulabileceği belirtilmiştir. Taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunmaktadır. Bu tür sözleşmelerde yükleniciye devredilen bağımsız bölümler avans niteliğinde olduğundan, yüklenici ancak sözleşmeyle üstlendiği edimlerini yerine getirdiği oranda bu bağımsız bölümler üzerinde hak sahibi olmaktadır. Yüklenicinin eksik ve ayıplı imalatları, gecikme tazminatı borcu ve diğer borç ve yükümlülükleri yönünden arsa sahibi tarafından avans olarak verilen bağımsız bölümlerin bu borç ve yükümlülüklere isabet eden kısımlarının yüklenici tarafından hak kazanıldığından bahsedilemez. Bu nedenlerle, sözleşme tüm hükümleriyle bir bütün olduğundan, yüklenicilere devredilmiş olsa bile avans olarak verilen bağımsız bölümler de halen sözleşmenin bir parçası ve tabii olarak “davanın konusu” olmaya devam ederler. Tazminat ve alacak davalarında para borcu söz konusu olmasına rağmen, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin anılan bu özelliği nedeniyle avans mahiyetindeki bağımsız bölümler de ihtiyati tedbir değerlendirmesinde “davanın konusu” sayılacaktır. Bu durum, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinden kaynaklanan tazminat davalarında her halükârda ihtiyati tedbir kararı verileceği anlamına gelmeyip, HMK’nın 389. Maddesinde düzenlenip yukarıda kısaca değinilen yaklaşık ispat ve ihtiyati tedbirin genel şartlarının varlığının da mahkemece ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. İİK’nın 257. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun belirli bir yerleşim yerinin bulunmaması veya mallarını gizleme, kaçırma, kaçma gibi alacaklının haklarını ihlal eden eylemlerde bulunması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 258.maddesi uyarınca ihtiyati haciz talep eden taraf, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Anılan kanun hükümleri gereğince, ihtiyati tedbir ile ihtiyati haczin koşullarının birbirinden farklı olduğu tartışmasızdır. Hukukumuzda “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir” ya da “ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” şeklinde bir hukuki müessese bulunmamaktadır. O halde, somut olayda mahkemece öncelikle davacı vekilinin talebi açıklattırılarak, talebinin ihtiyati haciz mi, yoksa ihtiyati tedbir mi olduğunun belirlenmesi, akabinde de, ihtiyati tedbir için HMK’nın 389. maddesi, ihtiyati haciz için ise İİK’nın 257.maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı yönünden değerlendirme yapılıp, talep hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme ara kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2022 tarih, 2021/838 Esas sayılı ara kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.