Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/911 E. 2021/2273 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/911
KARAR NO: 2021/2273
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2020
NUMARASI: 2018/1309 Esas, 2020/403 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında 3 adet kamyon satın alma konusunda anlaşıldığını, kamyon bedellerinin davalı borçlu firmaya ödendiğini, ancak araçların teslim edilmediğini, araçların teslim edilmemesinden dolayı ödenen bedelin geri istendiğini, davalının ödenen bedellerden sadece 300.000 TL’sini … firmasına ait müşteri çeki olduğunu bunun iade edildiğini, kalan kısmın iade edilmediğini, bunun üzerine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, başlatılan icra takibine davalı tarafından kötüniyetle itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında kamyon alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunmadığını, davacının satış iddialarının soyut ve hayali olduğunu, davacının davalıya gönderdiği paraların dekontunda kamyon satışı ile ilgili hiçbir bilgi bulunmadığını, davacının iddiasının afaki olduğunu, taraflar arasında Tuzla Hal Binası Muhtelif Hafriyat işlerine ilişkin sözleşme imzalandığını, ancak sözleşmenin bir nüshasının davacı tarafından davalıya verilmediğini, sözleşme gereği ifa edilirken davalının yaptığı işlerin bedelinin hesabına yatırıldığını, davacı şirket yetkilileri ile davalı arasında 19/11/2018 tarihinde uzlaşma için görüşmeler yapıldığını, bu tarih itibariyle ana firma ile uyuşmazlıkların sona erdirildiğini, hem de davacı ile söz konusu olan kamyon satımıyla herhangi bir ilgisi olmayan bu uyuşmazlığın sonra erdirilmesi yönünde uzlaşma sağlandığını, söz konusu bu tutanağın tek başına bu davanın reddi için yeterli olduğunu belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı tarafından sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıya banka yoluyla gönderdiği paranın iadesi talebiyle icra takibi başlatıldığı, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında 720.000 TL asıl alacak, 38.658,08 TL işlemiş faiz olmak üzere 758.658,08 TL alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 09/10/2018 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içinde 15/10/2018 tarihinde borca, faize ve ferilerine itiraz ettiği, icra takibinin durduğu, davalı tarafın icra takibi ve davadan sonra ihtiyari arabuluculuğa gidildiği, alacaklının alacağından feragat ettiğini beyan ettiği, davacı tarafın dekonttan anlaşılacağı üzere kamyon satışı için para havale edildiği ve arabuluculuk tutanağının olayla ilgisinin olmadığını ileri sürdüğü, 19/11/2018 tarihli arabuluculuk tutanağı mahkeme tarafından incelendiğinde davacı şirket adına şirket yetkilisi …’nın katıldığı ve 4 nolu maddede …ten istenen icraya konu 720.000,00 TL’lik alacaktan feragat ettiğini ancak icra takibinin kaldırılmasına ilişkin yapılacak masraflardan … firmasının sorumlu olacağının yazıldığı, arabuluculuk tutanağının hem davacı hem de davalı şirket yetkililerince imzalandığı, icra takiben konu alacak yönünden, dava tarihinden sonra ihtiyari arabuluculukta feragat edilmiş olması ile takibin ve dolayısıyla davanın konusunun kalmadığını belirterek her ne kadar ihtiyari arabuluculuk tutanağına ilişkin icra edilebilirlik şerhi kararı istinaf edilmiş ise de esasen, beklenmesinin hükme etkisi olmadığı, davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması halinde icra edilebilirlik şerhi davanın görüldüğü mahkemeden istenebileceği, bu nedenle Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/259 Esas, 2020/246 Karar sayılı kararının ehemmiyeti olmadığı, icra edilebilirlik şerhinin verilmesini engelleyen yasal bir sebep de görülmediği gerekçesiyle, uyuşmazlığın ihtayari arabulucuk ile çözümlenmiş olasından dolayı karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece dava konusu olayın arabuluculuk yoluyla çözümlendiğinin kabul edildiğini, arabuluculuk görüşmesi ve anlaşması icra takibinden ve mahkemede açılan itirazın iptali davasından sonra yapıldığını, işbu davanın 06.11.2018 tarihinde açıldığını, arabuluculuk anlaşma tarihinin ise 19.11.2018 tarihi olduğunu, icra takibinden çok sonra ve yine iş bu davadan sonra yapılan bir anlaşmanın sözkonusu olduğunu, davadan sonra bir anlaşma söz konusu olduğundan dolayı dava sonrası yapılan bir anlaşma olması nedeniyle dava masraf ve vekalet ücretleri konusunda bir anlaşmanın da yapılması gerekli olduğunu, mahkemece asıl alacak konusunda feragat kabul edilmişsede arabululucuk tutanağında masraf ve avukatlık ücreti bakımından bir anlaşma olmaması dikkate alındığında iş bu yönde yargılamanın devam ettirilmesini ve davanın açılmasına sebebiyet veren davalı tarafa dava masraf ve nisbi vekalet ücretlerinin yükletilmesi gerektiğini, bu konuda inceleme yapılmaksızın maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, arabuluculuk tutanağında davaya ve icra vekalet ücretlerine dair bir beyan olmadığı gibi yasal vekalet ücretleri Avukatlık Kanununun 164. maddesindeki “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. ” hükmü gereğince avukata ait olduğundan dolayı davacının bu konuda feragat etmesinin mümkün olmadığını, anlaşma belgesinde icranın kaldırılmasına yönelik tüm masrafların davalı tarafça karşılanacağının açıkça ifade edildiğini,Yargıtay yerleşik içtihatları gereğince de tarafların dava açılmasında sonra sulh olması halinde harca esas değer üzerinde vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın itirazın iptali davası olduğunu, davada haklı olduklarını, tarafların anlaşması hususu olan arabuluculuktan önce icra takibinin yapılmış olması ve davanın açılmış olması karşısında hem icra takibinde belirtilen nisbi vekalet ücretine hem de davada harca esas değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, mahkeme söz konusu arabuluculuk tutanağı hakkında icra edilebilirlik şerhi alınması için davalı tarafa süre verildiğini, davalı tarafça Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/259 Esas sayılı dosyası ile icra edilebilirlik şerhi almışsa da iş bu karara yapılan itiraz üzerine Ankara BAM 15. Hukuk Dairesinin 2020/1084 Esas, 2020/809 Karar sayılı ilamı ile icra edilebilirlik şerhine dair kararın kaldırılmasına karar verildiğini, hali hazırda hukuken geçerli bir arabululuculuk tutanağı mevcut değilken davanın arabuluculuk nedeniyle sonlandırılmasının da hukuka aykırı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, nisbi vekalet ücretine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davalı şirket ile davacı şirketin yetkilisi … arasında Tuzla Hal Binası Hafriyat işine ilişkin sözleşme imzalandığını, davalı şirketin belli bir süreliğine hafriyat işini yürütüp hakediş yapıldığını, sözleşme konusu hakediş bedelinin davacı firma tarafından 720.000,00 TL olarak ödendiğini, akabinde davalı şirket yetkilisi …’nın isteği üzerine dava dışı ana firma olan … firması ile davalı şirket arasında sözleşme imzalandığını, davacı şirket yetkilisinin dava dışı ana firma olan … firması adına tüm sözleşmeleri ve hakedişleri imzaladığını, dosyaya sunulan delillerden de anlaşıldığını, davalı şirkete yaptığı işin bedeli olarak ödenen 720.000,00 TL’lik ilk hakedişten sonraki hakkediş ödemeleri dava dışı ana firma olan … Firması tarafından gerçekleştirildiğini, davacı şirket hakediş bedelini davalı şirketin hesabına yaparken kötü niyetli olarak dekont açıklamasına “kamyon satın alma bedeli” diye yazdığını, oysa ki hem dava dosyasına ibraz ettikleri ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinde hem davacı şirket yetkilisinin isticvabında ikrar ettiği üzere hem de dosyaya ibraz edilen hakediş raporları, sözleşmeler ve diğer delillerin ödemenin davalı şirkete Tuzla hal binası harfiyat işi hakkediş bedellerine ilişkin olduğunu gösterdiğini, hakedişlere rağmen davacı şirketçe kamyon satış bedelinin ödenmediği gerekçesi ile 01.10.2018 Tarihinde İstanbul Anadolu …İcra Dairesinin … Esas nolu dosyasında davalı aleyhine 720.000,00 TL tutarlı icra takibi başlatıldığını, icra takibi ve borca itirazdan sonra davacı … davalı şirket yetkilileri görüşme sağlayarak icra takibine konu 720.000 TL’lik alacağın Tuzla Hal Binası hafriyat işine ilişkin olduğunu, yapılan ödemenin davalı şirketin hakkedişlerinden kaynaklandığı ve buna istinaden ödeme yapıldığı hususunda davacı şirketin feragat beyanlarını da alarak 19.11.2018 tarihli ihtiyari arabuluculuk son tutanağını imzalandığını, 19.11.2018 tarihli arabulucu anlaşma belgesine son olarak Ankara 10.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/970 Esas sayılı dosyasındaki karar ile icra edilebilirlik şerhi verildiğini, davacı taraf icra edilebilirlik şerhine ilişkin beyanları kasıtlı olarak eksik bildirilerek, mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, uyuşmazlık konusu ile ilgili davalı şirket 19.11.2018 tarihinde sadece icra takip dosyasından haberdar olduğu için, 19.11.2018 tarihli ihtiyari arabuluculuk belgesinde sadece icra takibine ilişkin uyuşmazlığın gündeme geldiğini, davacı şirket tarafından 06.11.2018 tarihinde itirazın iptali davasının açıldığı kötü niyetli olarak gizli tutularak gündeme dahi getirilmediğini, bu nedenle 19.11.2018 tarihli ihtiyari arabuluculuk belgesinde icra takibinin devamı olan itirazın iptali davasının gündeme dahi gelmediğini, dava dosyasında da görüleceği üzere davacının dava dilekçesinin davalı şirkete 04.12.2018 tarihinde tebliğ olduğunu, davacı şirket tarafından hem dava dilekçesinde hem de ihtiyari arabuluculuk tutanağının imzalanmasından sonraki yargılamanın sonuçlanmasına kadar olan süreçte dahi, arabuluculuk belgesinin 720.000,00 TL’lik alacağın iş bu davanın konusu olan icra takibine yapılan itiraza ilişkin bir anlaşma olmadığını beyan ettiğini, davacı şirket davanın başından beri ileri sürdüğü iddiaları davalı şirket yetkilisinin 01.07.2020 tarihli isticvabıyla da kendi kendine çürüttüğünü, davacının tüm beyanları ahde vefa ilkesine ve hukuki ilişkilerin temelini oluşturan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı şirket ihtiyari arabuluculukta alacağın Tuzla hal binası harfiyat işinden dolayı yapılan bir ödeme olduğunu kabul etmesine rağmen, itirazın iptali davasında tam tersini savunulduğunu, davada uzunca bir süre karar verilmemesine sebebiyet verdiğini, davacı şirket yetkilisinin isticvabıyla söz konusu 720.000,00 TL’lik ödemenin Tuzla hal binası işine ilişkin olarak davalı şirkete ödendiğini, kamyon satımı ile hiçbir ilgisinin olmadığını ikrar ettiğini, bu ikrarın dahi davanın haksız açıldığını, davalı şirketin haklılığını ortaya koymaya yeterli olduğunu, davada haklılıklarının açıkça ortada iken davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, icra takibine dayanak olan 720.000,00 TL ödemenin davalı şirkete tuzla Hal binası harfiyat bedeli olarak ödendiğinin dosyaya sunulan tüm delillerle sübuta erdiğini, dekonta kamyon satışı yazmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, dosyaya sunulan sözleşmeler, hakediş raporları ve sair deliller, 19.11.2018 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesi ve nihayetinde davalı şirket yetkilisinin isticvabı neticesindeki ikrarları; 720.000,00 TL’lik ödemenin Tuzla Hal Binası işine ilişkin davalı şirketin hakkediş bedeli olarak ödendiğinin İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin kararıyla da tescillendiğini, yapılan ödemenin avantadan ödenen bir ödeme olmadığı, yapılan harfiyat işinin karşılığında olduğunun yapılan yargılama neticesinde ortaya çıktığını, HMK’nın 331. maddesi gereğince davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesi halinde hakimin davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre karar vermesi gerektiğini, davacı şirketin kötü niyetli ve davayı açmasında haksız olduğu ortada olduğunu belirterek, mahkeme tarafından verilen davanın konusuz kalması nedeniyle davada haksız olduğu yargılama neticesinde ortaya çıkan davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ile yargılama giderlerine ilişkin hüküm bakımından kaldırılmasını, dava tarihindeki haklılık durumuna göre davalı lehine nispi vekalet ücretine ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı vekili tarafından 06.11.2018 tarihinde açılan dava ile, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas numaralı icra takibine davalının itirazı üzerine durması sebebiyle itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas numaralı icra takibi incelendiğinde, 720.000,00 Asıl alacak 38.658,08 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 758.658,08 TL üzerinden ilamsız icra takibine başlanıldığı, ilamsız icra takibine davalının itirazı üzerine durmuş olduğu görülmüştür. Dosyaya ibraz edilen 19.11.2018 tarihli arabuluculuk tutanağının 4. Maddesinde ” … ve … ltd şti ile işgören firmalar arasındaki bütün sözleşmelerin feshedildiğini, … ve … şirketinin işgören firmalar arasında herhangi bir alacak verecek ilişkisi bulunmadığını birbirlerini karşılıklı olarak ibra ettiklerini beyan ettiler. … şirketi alacağı olan icra takibine konu 720.000,00 TL alacağından feragat ettiğini ancak icra takibinin kaldırılmasına ilişkin yapılacak masraflardan … şirketinin sorumlu olacağını kabul ve taaahhüt etmişlerdir. ” şeklinde düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Davalı … şirketi vekili aracılıyla Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak 19.11.2018 tarihli arabuluculuk tutanağının icra edilebilirlik şerhi verilmesini talep etmiş, mahkeme 2020/259 esas ve 2020/246 karar sayılı ilamı ile talebin kabulüne karar vererek 19.11.2018 tarihli arabuluculuk anlaşmasının 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında arabulucuk kanunun 18/3 maddesine uygun olması sebebiyle icra edilebilirlik şerhi verilmesine karar verilmiştir. Mahkeme kararının istinaf edilmesi üzerine, Ankara 15. Hukuk Dairesinin 2020/1084 esas ve 2020/809 karar sayılı ilamı ile “Somut olayda; icra edilebilirlik şerhine ilişkin talep dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmediği, bu suretle hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği ve akabinde karar verilmesi doğru olmadığından, karşı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının esası ve diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin 6100 sayılı HMK.nun 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine ” karar verilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/1. maddesinde, “Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.” Aynı Kanun’un 18/2 maddesinde ise, “Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır. ” düzenlemesi bulunmaktadır. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği, 21/4 maddesinde “Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir.” hükmü düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/2 maddesi ve bu kanunun uygulanması için çıkartılan 02.06.2018 tarihli yönetmeliğin 21/4 maddesine göre, davanın devamı sırasında ihtiyari arabuluculuğa başvurup anlaşma sağlanması halinde icra edilebilirlik şerhi konusunda davayı gören mahkemece karar verilmesi gerekir. Taraflarca eldeki dava açıldıktan sonra ihtiyari arabuluculuğa başvurulup 19.11.2018 tarihinde anlaşma tutanağı imzalandığından mahkemece söz konusu tutanak incelenip, icra edilebilirlik şerhi verilmesi şartlarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek ve Ankara 10.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/259 Esas sayılı dosyası ile davalı tarafça icra edilebilirlik şerhi talep edilip mahkemece karar verildiği ancak istinaf incelemesi sonucunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2020/1084 Esas sayılı kararı ile kaldırıldığı anlaşıldığından mahkemece söz konusu dosya akıbetinin araştırılarak, varılacak uygun sonuç dairesinde icra edilebilirlik şerhi yönünden hüküm kurulması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, davalı vekilinin istinaf talebinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2020 tarih, 2018/1309 Esas, 2020/403 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.