Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/907 E. 2021/1245 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/907
KARAR NO : 2021/1245
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2018
NUMARASI: 2016/509 Esas, 2018/642 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 22/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili, taraflar arasında 01.10.2015 tarihinde imzalanan sözleşmeye İstinaden İstanbul Valiliği’ne ait arazi üzerinde gerçekleştirilecek olan Beykoz Selahattin Karakaşlı İ.H.O ve Ümraniye Nevzat Ayaz Anadolu Lisesi Yeniden Yapım İşleri Eğitim Yapıları yeniden yapım inşaatı işinin davalı tarafından anahtar teslimi olmak koşulu ile yapılmasının kararlaştırıldığını, davalı yanın edimini yerine getirmemesi üzerine Beşiktaş 6.Noterliğinden ihtarname keşide edilerek edimini yerine getirmesinin talep edildiğini, davalının sözleşmeye konu işleri yerine getirmemesi sebebiyle müvekkili tarafından düzenlenen ve davalıya gönderilen iade faturaların iade edildiğini, müvekkilinin oluşan alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının icra dosyasına itirazda bulunduğunu belirterek, davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile 214.738,74 TL tutarındaki asıl alacak ve takip tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi üzerinden takibin devamına ve davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davaya bakmakla yetkili mahkemenin Bodrum Mahkemeleri olduğunu, davacının ortada muaccel bir alacağının bulunmadığını, müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşmenin 22. maddesine göre yer tesliminin 11/11/2015 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin bu tarihten sonra çalışmaya başladığını, sözleşmenin 4. maddesine göre ise işin teslim tarihinin 29/06/2016 olduğunu, sözleşmenin imza tarihinde yürürlüğe girdiğini, davacının yer teslimini geç yaptığını, müvekkilinin sözleşmeye aykırı bir hareketinin bulunmadığını, davacının sözleşmenin 8/F maddesine göre fatura düzenlemesinin mümkün olmadığını, bundan dolayı düzenlenen faturaların iade edildiğini belirterek, davanın reddine talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasında imzalan 01/10/2015 tarihli sözleşme de 41 gün sonra 11/11/2015 tarihinde sözleşmeye konu taşınmazların yer teslim tutanaklarının imzalanarak inşaat mahallerinin davalıya teslim edildiği, davacı tarafça yaptırılan tespitlere sunulan bilirkişi raporlarındaki işe başlama tarihinin ihale tarihinden 26 gün öncesi olan 04/09/2015 olduğuna dair görüşe itibar edilmediği, yer teslim tarihi dikkate alındığında yükleniciye ihale tarihinden 41 gün gecikmeli olarak yer teslimi yapıldığı, alınan 22/03/2018 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda belirtildiği üzere, bilirkişi tespit raporunda da işin 29/06/2016 tarihinde bitirilmesinin mümkün olmayacağının belirlenmesi çerçevesinde yükleniciye ihale tarihinden 41 gün gecikmeli olarak yer teslimi yapılmasından ve işin gecikmesinden davalı yüklenicinin sorumlu tutulamayacağı, davacının sorumlu olduğu, davacının kendi hatasından kaynaklanan nedenlerle şüre uzatımı vermesi gerekirken vermediği, her iki taşınmaz için de sözleşmenin 8/F maddesi çerçevesinde davalı/yükleniciden gecikme cezası altında günlük 1.000,00 TL para cezası kesilemeyeceği gerekçesiyle, kanıtlanamayan davanın reddine, davacının kötü niyeti kanıtlanamadığından kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, talimat yoluyla alınan 03/08/2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda sözleşmenin 8/F bendi gereğince 105 gün gecikme cezasından 210.000,00 TL alacaklı olduklarının, temerrüt faizlerinin de 6.431,25 TL olduğunun tespit edildiğini, daha sonra dosyaya sunulan 25/10/2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, müvekkilinin cezai şart talebinin hesaplanması için gereken belgelerin istendiğini, bu belgelerin taraflarınca dosyaya sunulduğunu, dosyaya sunulan bu iki raporda da lehlerine tespitler yapıldığını, alacaklı olduklarının ve işin davalı tarafından eksik yapıldığının tespit edildiğini, ancak aynı bilirkişi heyeti ile 22/03/2018 tarihli farklı bir rapor tanzim edildiğini, öncelikle raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi gerekirken mahkemece bu itirazlarının değerlendirilmediğini, önceki raporların müvekkili lehine olmasının göz ardı edildiğini, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmadığını, çelişkili raporun hükme esas alındığını, bilirkişilerin ek raporlarında iddia ettikleri sözleşmenin feshinden yüklenicinin sorumlu tutulamayacağı görüşünün hatalı olduğunu, davalanan 29/06/2016 tarihinde ne kadar iş yaptığın dair yaptırmış oldukları tespit dosyalarıyla işin durumunun belli olduğunu, bu tespit raporlarıyla davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığının, edimini sözleşmeye uygun ifa etmediğinin ve işi zamanında bitiremeyeceğinin tespit edildiğini, bu nedenlerle müvekkilinin sözleşmeye erken feshetmesinden sorumlu tutulamayacağını, yüklenicinin her halükarda işi zamanında teslim edemeyeceğinin açık olduğunu, davalı tarafça da şantiye sahasının 14/03/2016 tarihinde boşaltıldığının beyan edildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur.Davacı tarafça, davalının taşeronluk sözleşmesine konu işleri yerine sözleşmeye uygun olarak yerine getirmediği, işi tek ettiği, kalan sürede de bitirmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davalı adına iade faturaları düzenlendiği iddia edilerek, düzenlenen bu iade faturalarına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafından ise, davacının yer teslimini geç yaptığı, müvekkili tarafından sözleşmeye aykırı bir davranışta bulunulmadığı belirtilerek, davanın reddi istenmiştir. Taraflar arasında imzalanan, iki adet okul binasının yeniden yapılmasına ilişkin 01/10/2015 tarihli “taşeron sözleşmesinin” işin süresi başlıklı 4.maddesinde, işin teslim tarihi 29/06/2016 olarak belirtilmiş, ayrıca bunun öncesinde sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlüğe gireceği, işin sözleşme imzalandığı tarihten itibaren sözleşme ekinde bulunan detaylı iş programı tarihlerinde bitirileceği, bu tarihe kadar iş tamamlanamaz veya asıl iş sahibi tarafından süre uzatımı verilirse, taşeron sözleşmesinde belirtilen işin ifasına ilişkin sürenin de uzatılacağı belirtilmiştir. Sözleşmenin 5.maddesine göre iş anahtar teslimi şeklinde yapılacaktır. Sözleşmenin 22/A maddesinde ise, taşeronun işe başlayabilmesi için davacı iş sahibi tarafından sözleşmede yer alan iş programına uygun olarak iş yerlerinin yazılı teslim belgesiyle taşerona teslim edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dosya arasında bulunan teslim tutanaklarına göre sözleşmeye konu iş yerleri davalı taşerona 11/11/2015 tarihinde teslim edilmiştir.Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için mimar ve mali müşavir bilirkişiden oluşan iki kişilik bilirkişi heyetinden 25/10/2017 tarihli kök rapor ile 22/03/2018 tarihli ek rapor alınmak suretiyle yazılı olan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, söz konusu rapor içerikleri ve dosya kapsamı değerlendirildiğinde, bu rapor ve ek raporun dosyanın esasını çözümlemeye yeterli olmadığı, usulüne uygun teknik değerlendirmelerin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, alınan bu kök ve ek raporda davacı tarafça dosyaya sunulan İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/13 D.İş ve Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/9 D.İş sayılı dosyalarına sunulan tespit raporları değerlendirilmiş ise de, o tespit raporlarında bahsi geçen iş programının dosyada mevcut olmadığı ek raporda da belirtilmesine rağmen inceleme ve değerlendirme eksik bir şekilde yapılmıştır. Söz konusu tespit raporlarında, sözleşme ekinde diğer birtakım belgelerle birlikte iş programının da yer aldığı belirtilmesine ve bu iş programına göre bir değerlendirme yapılmasına rağmen, incelemeye konu davada bu iş programlarının, söz konusu tespit dosyası asıllarının dosyaya getirilmemiş ve bilirkişilerce bunlar incelenmeden bir değerlendirme yapılmış olması yerinde olmamıştır. Bu nedenle, mahkemece öncelikle söz konusu tespit dosyası asıllarının, ayrıca davacı yüklenicinin dava dışı asıl iş sahibi ile yapmış olduğu sözleşme ve eki belgelerin dosya arasına getirtilmesi, eğer bunlar arasında yoksa bahsi geçen iş programlarının da dosyaya sunulmasının sağlanması, sonrasında gerekirse mahallinde bir keşif yapılmak suretiyle yeni belirlenecek bir bilirkişi heyetinden; tespit dosyalarında yapılan iş seviyesi vs. tespitler ile okullardan birinin tespit esnasında terk edilmiş olduğuna dair tespit göz önünde bulundurulmak ve taraf delilleri dikkate alınmak suretiyle, eğer iş programı mevcutsa bu iş programı/programlarını sözleşmenin 4. ve 22/A maddeleri kapsamında ne gibi bir değer verilebileceğine, işin başlangıç ve bitiş tarihinin hangi tarihler olarak dikkate alınması gerektiğine, yer teslim tutanakları dikkate alınacak ise 41 günlük geç yer tesliminin sözleşme süresine yapacağı etkiye, davalının işi bıraktığı tarih itibariyle işin mevcut seviyesinin ne olduğuna, kalan sürede işin sözleşmeye uygun olarak bitirilip bitirilemeyeceğine, buna göre de davacının teslim tarihinden önce yaptığı anlaşılan feshin erken olup olmadığına ve tarafların diğer talep ve savunmalarına ilişkin olarak usulüne uygun ve denetime elverişli bir rapor alınarak neticesine göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik tahkikatla yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2018 tarih, 2016/509 Esas, 2018/642 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.