Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/902 E. 2021/1285 K. 28.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/902
KARAR NO: 2021/1285
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2020
NUMARASI: 2013/82 Esas, 2020/250 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ : 28/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/629 Esas sayılı dosyasına verdiği 25/12/2012 tarihli dilekçe ile, davalı …’un ailesinin İstanbul ili, Küçükçekmece İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın hissedarları olduğunu, bu taşınmaz üzerine bina yapılması konusunda müvekkili ile davalı ve diğer hissedarlar arasında 01/07/2009 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, bu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin akabinde de taraflar arasında 4 parsel sayılı taşınmazın zemin kattaki dükkana yapılacak masrafların müştereken karşılanacağı konusunda 24/10/2009 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin davalı ile birlikte bina inşa ettikleri taşınmazda bulunan dükkanın yarı yarıya hissedarı olmalarına rağmen tapuda tamamının müvekkili adına kayıtlı olması nedeniyle, davalıya ait 1/2 hissenin inşaat tamamlandığında devri karşılığında müvekkili tarafından 200.000,00 TL meblağlı senedin teminat olarak davalıya verildiğini, senedin üzerinde “dükkanın 1/2 payının devri için teminattır” ibaresinin müvekkili tarafından yazıldığını, ancak davalıya ait 1/2 hissenin tapuda müvekkili tarafından davalıya devredilmesine rağmen, davalı tarafından senedin müvekkiline iade edilmediğini, davalıların birlikte hareket ederek senedin teminat olarak verildiğine ilişkin kısmının kesilerek müvekkili aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, konu ile ilgili olarak davalılar hakkında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/160156 sayılı dosyasından yapılan soruşturmanın halen devam ettiğini, taraflarınca takibin durdurulması ve işlemin iptaline yönelik olarak İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/213 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ileri sürerek müvekkili tarafından davalı …’a teminat için verilen senet nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti ile davalılar aleyhinde %40 oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, davacı ile kendi ailesinin sahibi olduğu Küçükçekmece İlçesi, … ada, … parselde kayıtlı arsa üzerine kat karşılığı inşaat yapılması konusunda anlaştıklarını, anlaşmadan sonra davacının parasının olmadığını belirterek inşaatın yükleniciliğini birlikte yapmaları konusunda kendisine teklifte bulunduğunu, teklifi kabul ettiğini ve davacı ile aralarında 24/10/2009 tarihli sözleşme imzaladıklarını, sözleşmede inşaat masraflarının eşit olarak karşılanacağının, arsa sahipleri ile yapılan anlaşmada yükleniciye düşeceği belirlenen bağımsız bölümlerin kendi aralarında eşit olarak paylaşılacağının kararlaştırıldığını, inşaatın bitiminde yaptıkları hesaba göre davacıdan 240.000,00TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, bu tutarın 40.000,00 TL’sinin 12/08/2011 tarihinde banka kanalı ile tarafına ödendiğini, kalan 200.000,00TL için dava konusu senedin davacı tarafından düzenlenerek kendisine verildiğini, senedin yapılan binadaki dükkanın 1/2 hissesinin şahsına yapılan devir tarihinde tanzim edildiğini, bu suretle ortaklığın sona erdiğini, kendisinin senedi inşaat yaparken borç aldığı diğer davalıya ciro ettiğini, davacının senedin teminat olarak verildiği yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, davacı ile imzalanan sözleşmede davacı tarafından ilaveler yapılarak sözleşmeye dava konusu senedin teminat senedi olarak verildiğine dair ibareler eklendiğini, davacı tarafından açılan İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin Esas sayılı dosyasından mahkemece davanın reddine karar verildiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ na yapılan suç duyurusu nedeniyle takipsizlik kararı verildiğini, bunun üzerine davacı hakkında yaptığı suç duyurusu akabinde İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/65 Esas sayılı dosyası ile iftira, özel belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından ceza davası açıldığını, davacının üçüncü şahıslarla birlikte hareket ederek aleyhinde, olmayan bir borçtan dolayı icra takibi başlattığını, ödeme emrinin tarafına usulsüz olarak tebliğ edilerek takibin kesinleştirildiğini, mallarına haciz konulduğunu savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, müvekkilinin alacağından dolayı diğer davalıdan dava konusu senedi ciro yoluyla devir alındığını, senet bedelinin ödenmemesi üzerine davalı yüklenici hakkında icra takibi yapmak zorunda kalındığını, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, senet üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili aleyhinde açılan İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/213 Esas sayılı dosyasından mahkemece senet metninden anlaşılamayan defilerin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, davacının senette tahrifat yapıldığı iddiasıyla müvekkili ile lehtar hakkında yaptığı şikayet üzerine açılan soruşturma sonucunda, müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 04/01/2013 tarih, 2013/1 Karar sayılı görevsizlik kararı verilerek dosya istinafa konu kararın verildiği mahkemeye gönderilmiştir. Mahkemece, dava konusu senedin teminat olarak davalıya verildiğini iddia eden davacı tarafın bu iddiasını 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesine gereğince yazılı delil ile kanıtlaması gerektiği, davacı tarafça madde kapsamında yazılı delilin dosyaya sunulamadığı, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, davalı …’in bononun yetkili hamili olduğundan, keşideci ile lehter arasında doğrudan doğruya mevcut olan ilişkilere dayanan defilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği, davalı …’in kötü niyetli olduğunu ispatlar bir delilin davacı tarafça sunulamadığı, İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca davanın davalı alacaklı lehine sonuçlanması halinde tazminata hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir, dolayısıyla alacağa kavuşmasının geciktirilmiş olması şartının gerçekleşmesi gerektiği, somut olayda da İİK’nun 72/4. maddesine göre verilmiş bir ihtiyati tedbir kararının bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine, davalı …’in takip alacaklısı olduğu ve icra takibindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verildiği anlaşıldığından, dava konusu senet bedeli olan 200.000,00TL nin % 20 sine karşılık gelen 40.000,00TL tazminatın davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, davalı …’un tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili tarafından davalılar hakkında yapılan suç duyurusu nedeniyle İstansul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma sonucunun beklenmesi gerektiği halde mahkemece bu hususun görmezden gelinerek esas hakkında karar verildiğini, oysa senedin sahte olduğu ya da olmadığı (maddi vakıa) yönündeki kesinleşmiş ceza mahkemesi kararının menfi tespit davasında kesin delil teşkil edip, hukuk hâkimini bağlayacağını, soruşturma sonucunun beklenmemesi halinde ise HMK’ nın 209/1. maddesi gereğince mahkemece senet üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken bu bu taleplerinin dikkate alınmadan dosya üzerinden karar verildiğini, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “menfi tesbit ve istirdat davaları” başlıklı 72. maddesinin 4. fıkrasına göre; “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmü uyarınca mahkemece, davalı alacaklının gerçek zararı araştırılmaksızın söz konusu hüküm uyarınca “dava konusu senet bedeli olan 200.000,00.-TL’nin % 20’sine karşılık gelen 40.000,00TL tazminatın davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine” karar verilmesinin Anayasanın 36. Maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkı (AİHS’nin m. 6) ile yine Anayasanın 35. maddesinde (AİHS Ek 1 nolu protokol m. 1) düzenlenen mülkiyet hakkına aykırılık oluşturduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 06/01/2021 tarih, 2020/1723 Esas, 2021/7 Karar sayılı kararı ile, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/160156 sayılı evrakından yapılan soruşturma sonucunda, davalılar hakkında 04/02/2013 tarihinde verilen ek kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair evrakın temin edilerek, birlikte Dairemize gönderilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, TBK’nın 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı … ise arsa sahibidir. Davacı ile, kendi adına asaleten, …, …, …, … ve …’a vekaleten davalı … ve …, …, … ve … arasında 01/07/2009 tarihinde, Bakırköy …Noterliği’nin … yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davacı yüklenici sıfatıyla, davalı …’un ailesinin maliki olduğu İstanbul ili, Küçükçekmece İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine sözleşmeye uygun şekilde 6 adet daire ve 1 adet dükkandan oluşan bir bina yapıp teslim etme işini üstlenmiştir. Sözleşmede, inşa edilecek binanın 1.kat 3 ve 4 nolu, 2. Kat 6 ve 7 nolu, 3.kat 8 nolu bağımsız bölümlerin arsa sahiplerine, geri kalan bağımsız bölümlerin ise ( 1dükkan ve 1 daire) davacı yükleniciye ait olacağı kararlaştırılmıştır. 01/07/2009 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinden sonra 24/10/2009 tarihinde, davacı ve davalı … arasında imzalanan “sözleşme” başlıklı belgenin 1.paragrafında; 4 parsel sayılı taşınmaz üzerine yapılacak inşaatın ortak yapılacağı ve harcamaların müşterek olacağı kararlaştırılmış, paragrafın devamındaki “not” ibaresinin karşılığında, dükkan hissesinin ortak olduğu, kiraya verilirse ortak verileceği, satılırsa ortak olarak satılacağı yazılmış, notun altına 25/08/2011 tarihi atılmıştır. Belgenin 2.paragrafında, dükkan için davacı tarafından davalıya 200.00,00 TL bedelli senet verildiği, dükkanın satılması halinde kaça satılırsa satılsın %50 olarak pay edileceği, satılmaz ise senedin işleme konulmayacağı, dükkanın %50 hissesinin tapuda davalıya devredileceği düzenlenmiştir. Davalı 3.şahıs … tarafından davacı yüklenici ve davalı arsa sahibi … hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, 04/10/2011 tanzim, 04/11/2011 vade tarihli, 200.000,00 TL bedelli senede istinaden toplam 234.782,86 TL alacağın tahsili için 28/10/2012 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus takip yapıldığı, 29/03/2013 tarihli kapak hesabında borcun 290.164,52 TL olarak hesaplandığı ve mahkemenin 18/03/2013 tarihli, icra dosyasına yatacak paranın davalı alacaklıya ödenmemesine ilişkin tedbir karanının İcra Müdürlüğü’ne gönderildiği, müdürlükçe 27/02/2013 tarihli karar ile, mahkemenin ihtiyati tedbir kararının icra dosyasına işlendiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yan, dava konusu senedin üzerinde “dükkanın 1/2 payının devri için teminat”tır ibaresinin müvekkili tarafından yazıldığını, ancak davalıya ait 1/2 hissenin tapuda müvekkili tarafından davalıya devredilmesine rağmen, davalı tarafından senedin müvekkiline iade edilmediğini, davalıların birlikte hareket ederek senedin teminat olarak verildiğine ilişkin kısmının kesilerek müvekkili aleyhinde icra takibi başlatıldığını ileri sürdüğünden, bu konudaki ispat külfeti davacı taraftadır. Bu kapsamda, davacı yanın dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı tarafından davalılar hakkında takip konusu senedin teminat senedi olduğu belirtilerek takibin iptali istemiyle İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nde 2012/213 Esas sayılı dosya ile dava açıldığı, mahkemece 17/01/2013 tarih,2013/48 Karar sayılı karar ile, davalı …’un takip alacaklısı olmadığı, diğer davalı …’in senedi ciro yoluyla alan 3.şahıs olduğu, senedi düzenleyen ile lehtar arasındaki def’ilerin senedi ciro yolu ile alan iyiniyetli 3.şahsa ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle, davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, diğer davalı … hakkında açılan davanın esastan reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay aşamasından geçerek 03/05/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından; davacı tarafça davalılar hakkında, takip konusu senedin teminat senedi olarak verildiği, ancak senetteki bu ibarenin bulunduğu kısmın davalılar tarafından kesilerek icra takibine konu edildiği ileri sürülerek davalıların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılması istemiyle yapılan şikayet üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/160156 sayılı evrakı ile soruşturma başlatıldığı, davalı … tarafından davacı hakkında hakkında iftira, 24/10/2009 tarihli sözleşmeye sonradan ilave yazılar ekleme, özel belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebi ile yapılan şikayet üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/170844 sayılı evrakı ile soruşturma başlatıldığı,14/01/2013 tarih, 2013/268 Karar sayı karar ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/170844 sayılı evrakının, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/160156 sayılı evrakı ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/160156 sayılı evrakından yapılan soruşturma sonucunda, davalı … tarafından ibraz edilen 24/10/2009 tarihli sözleşmenin birinci nüshasında teminat senedi ibaresinin bulunmadığı, davacı tarafından ibraz edilen sözleşme aslının incelenmesinde sözleşmenin karbon yolu ile çoğaltılmış nüsha olduğu, bu nüshaya sonradan 2.paragrafın yazıldığının tespit edildiği, şüpheli davalılar hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle 04/02/2013 tarihinde şüpheli davalılar hakkında ek kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, bu ek karara karşı yapılan itiraz Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 29/04/2013 tarih, 2013/355 D.İş sayılı kararı ile rededilmiş, karar bu tarih itibariyle kesinleşmiştir. Davacı hakkında ise 06/02/2013 tarih, … nolu iddianamesi ile iftira, özel belgeyi bozma,yok etme veya gizleme suçlarından cezalandırılması için İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/65 Esas sayılı dosyasından kamu dava açılmıştır. İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/65 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama sonucunda, mahkemece 27/01/2015 tarih, 2015/26 Karar sayılı karar ile, sanığın savunması, alınan bilirkişi raporlarına göre 200.000,00 TL bedelli senedin sol yanının kesilmek suretiyle ebatlarında küçülmeye gidildiğinin belirtilmesi, sanığın savunmasında senedin teminat senedi yazan kısmının kopartılarak işleme konulduğunu söylemesi nazara alındığında her ne kadar aralarındaki sözleşmenin 2.nüshası farkı bir kalemle yazılmış ise de, sanığın daha sonradan aynı sözleşmenin altına müştekiyle beraber karar vererek bu yazıları yazdığına ilişkin savunması nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işleyip işlemediği hususunda mahkemede tam bir kanaat oluşmadığı gerekçesiyle davacı sanığın beraatine karar verildiği, bu kararın Yargıtay aşamasından geçerek 08/01/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/65 Esas sayılı dosyasından alınan ve taraflar arasındaki sözleşme ile ilgili olarak grafolog … tarafından düzenlenen 18/02/2014 tarihli bilirkişi raporunda, incelenen sözleşme aslının tek paragraftan ibaret olduğu, sözleşme nüshasının iki paragraf halinde düzenlendiği, sözleşme aslındaki ilk paragrafın karbonlu hali olduğu, sözleşme aslında bulunmayan ancak sözleşme nüshasında bulunan ikinci paragrafın karbonlu olmayıp bilahare ıslak yazı ile yazıldığı, sözleşme aslındaki birinci paragraf yazıları ile sözleşme nüshasındaki ikinci paragraf yazılarının karşılaştırması yapıldığında, yazıların aynı elin ürünü olduğu, ancak ikinci paragraftaki kalemin farklı renkteki bir kalem olduğunun tespit edildiği, sözleşme aslındaki birinci paragraftaki yazılar ile sözleşme nüshasındaki ikinci paragraf yazılarının aynı anda yazılıp yazılmadığının tespitinin teknik olarak mümkün olmadığı belirtilmiştir.İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/65 Esas sayılı dosyasından alınan ve takip dayanağı senet ile ilgili olarak grafolog Dr. … tarafından düzenlenen 20/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda, ödeyecek …, alacaklı … adına düzenlenmiş 04/10/2011 tanzim, 04/11/2011 vade tarihli, 200.000,00 TL bedelli senedin daha büyük ebatta iken sol kenarının dikine yırtılması-kesilmesi suretiyle senedin ebadında küçültmeye gidildiğinin tespit edildiği bildirilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. Maddesi gererğince, ispat yükünün davacı yanda olduğu olduğu kabul edilerek, doğru değerlendirme sonucu, davacı yanca davalı …’a verilen dava konusu senedin yırtılan kısmında teminat olarak verildiğine yönelik yazı bulunduğu yönündeki iddianın davacı yanca ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/03/2020 tarih ve 2013/82 Esas, 2020/250 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 28/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.