Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/61 E. 2021/353 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/61
KARAR NO : 2021/353
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2010/195 Esas, 2019/159 Karar,
DAVANIN KONU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı-birleşen davalı vekili, müvekkili ile davalılar … Müşterek Teşebbüs Ortaklığı’nın … Şantiyesinde yapılan binanın cam cephe ile kaplanması hususunda sözleşme imzalandığını, işlerin bedelinin 510.000,00 TL olarak kararlaştırıldığını, bu bedelin 270.000,00 TL + KDV’sinin zemin üstü 3. Kattan 155 m2’lik bir daire olarak ve kalan 240.000,00 TL’sinin de çek ile verilmesinin kararlaştırıldığını, yine sözleşmede müvekkilinin söz konusu işi yapmamasına karşılık daire değerinin iki misli tutarında ve müvekkiline verilecek çeklerin tutarında teminat senedi verilmesi konusunda tarafların anlaşmaya vardıklarını, müvekkilinin daireye karşılık 540.000,00 TL ve verilen çeklere karşılık 285.000,00 TL olmak üzere iki adet teminat senedini davalılara verdiğini, müvekkilinin sözleşmenin imzalanmasından sonra binaya ait özel ölçülerde cam siparişini verdiğini, cam firmasıyla cam için ödenecek 270.000,00 TL’sine karşılık olarak davalıların kendisine verecekleri daireyi verme konusunda anlaşmaya vardığını, davalıların sözleşmenin imzalandığı tarihte sözleşmede belirtilen daireyi müvekkiline vermedikleri için temerrüde düştüğünden dairenin müvekkiline teslim edilmesi gereken tarihte borçlarını ödeme tarihine kadar vade farkını da müvekkiline ödemek zorunda olduklarını, alacağın tahsili amacıyla davalılar aleyhine icra takibi yapıldığını, davalıların borca itiraz ederek takibin durmasına neden olduklarını belirterek, davalıların icra takibine haksız itirazlarının iptaliyle takibin devamına, takibe konu 379.660,00 TL alacağın asıl alacağa işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak taraflarına ödenmesine, davalılara teminat olarak verilen 540.000,00 TL ve 285.000,00 TL tutarlı iki adet teminat senedinin işin tamamlanması ve davalılara teslim edilmesi nedeni ile hükümsüz kaldığından iptali ile müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-birleşen davacılar… Tic.A.Ş. ve … San.Tic.Ltd.Şti vekili cevabında, icra takibi ve davanın tamamen haksız ve dayanaksız olduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, açılan davanın itirazın iptali davası olduğunu, itirazın iptali davasında hem zarar ziyana yönelik istemde, hem de menfi tespit davası niteliğinde teminat senedinin bedelsizlik ve iadesini talep ettiğini, işbu davada teminat senetlerinin konu edilemeyeceğini, davanın bu açıdan reddi gerektiğini, davacının kendi kusurundan hak yaratamayacağını ve tek taraflı olarak ayni bir edimi nakdi edime çeviremeyeceğini, sözleşmeden kaynaklanan edimlerini hem süresinde ifa etmediğini, hem de ayıplı ve eksik yaptığını, sözleşme koşulları ve projeye aykırı yapılan işin sorumlusunun davacı olduğunu, işinin ehli müdebbir bir tacir gibi hareket etmeden davalıların edim ifa etmesini bekleyemeyeceğini, davalıların edimlerinin çoğunu ifa ettiklerini, davacının ediminin eksik ve ayıplı olması nedeni ile 3. Şahsa 180.500,00 TL ödenerek aynı işi yaptırmak zorunda kaldıklarını, 4 aylık işin 3,5 sene sürmesi nedeni ile inşaatın geciktiğini, davacının fatura dahi düzenlemediğini, ticari kayıtlarda dahi alacaklı değil iken bu alacakların muaccel hale de gelmeyip talep edilemeyeceğini, konunun davalılara 100.000,00 TL civarı vergi zayii yaratması ve VUK açısından davacının mesuliyetinin ayrı bir mesele olduğunu, ayıplı ifa nedeni ile zarara uğratıldıklarını, inşaatın gecikmesine neden olduklarını, bütün bu hallerin ihtar edilmesi, tespit yaptırılması ve davacıya bildirilmesine rağmen davacının görevlerini ifa etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı-birleşen davacı … San.ve Tic.AŞ vekili cevabında, davacının davasını dayandırdığı sözleşmenin … Ortak Teşebbüsü ile … arasında imzalandığını, müvekkili firmanın davada taraf sıfatı bulunmadığını, davanın bu yönden reddinin gerektiğini, davacı tarafın kendi edimini gereği gibi yerine getirmediğini, müvekkilinin bundan dolayı doğmuş ve doğacak zararları nedeni ile her türlü dava ve talep haklarının saklı tutulduğunu, müşterek teşebbüsün sözleşme gereği kendine düşen yükümlülüklerine uyduğunu, davacıya gereken çalışma ortamının sözleşme tarihinde hazır olarak sunduğunu, ancak davacının kendi üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı-birleşen davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde, davalının Pegasus isimli projede Alüminyum Üzeri Dış Cephe Cam Giydirmesi, PVC doğrama, camlı alüminyum küpeşte işlerinin yapılması işini yükümlendiğini, davalının sözleşmeyi çok yönlü olarak ihlal ettiğini ve müvekkillerini zarara uğrattığını, buna göre; davalının iş teslimi yapmadığını, eksik ve ayıplı ifa yaptığını, bir kısım imalatı hiç yapmadığını, bunların yeniden yapılabilmesinin imkansız olduğunu, işin süresinde yapılmamasının, eksik ve ayıplı yapılması nedeniyle inşaatta daire başına değer kaybına neden olunduğunu, ifa edilmeyen edimler nedeniyle davacının bu imalatları yeniden bedel ödemek suretiyle 3. şahıslara yaptırdığını, bu zararlarının tazmini gerektiğini, yeniden yapılması imkansız edimlerin tespiti ve ödenmesi gerektiğini, davalıya yapılan ödemelerin faturasının eksik tanzim edildiğini, bundan dolayı KDV zararlarının olduğunu, ayrıca davalının çalışanlarının SSK ödemesini davalı yapmadığı için müvekkili tarafından yapıldığını belirterek, davalı tarafından eksik ve ayıplı yapılan ifa nedeniyle 3. Şahıslara yaptırılan işlere ilişkin şimdilik 1000.000,00 TL, bu neden dairelerin satış fiyatlarındaki düşüklükten dolayı şimdilik 135.000,00 TL, davalıya ödemeleri için fatura düzenlenmemesi sebebiyle uğranılan zarara ilişkin şimdilik 7.000,00 TL, davalı çalışanları için SGK’ya ödenen şimdilik 8.000,00 TL olmak üzere toplam 250.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı-birleşen davalı vekili cevabında, sözleşmeye uygun olarak yapılan ve teslim edilen iş nedeniyle eser sahibinin alacaklı olamayacağının açık olduğunu, davacıların sırf ödemeyi geciktirmek için, sözleşmedeki yükümlülükleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan (çoğu sözleşme dışı, başkalarına yaptırılan imalatlara ait) fatura ve belgelerle, alacak) talebinde bulunduklarını, davacıların bu davada öne sürdükleri iddialarını itirazın iptali davasında da ileri sürdüklerini, davacıların itirazlarının haksız olduğunun itirazın iptali davasında ortaya çıkacağını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, esas davanın kısmen kabulü ile; 270.000,00 TL’den dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, menfi tespit talebinin atiye bırakılması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile, eksik ve ayıplı iş bedeli olarak 162.779,24 TL ve 7.000,00 TL KDV alacağı olmak üzere 169.779,24 TL’nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, birleşen dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Davacı-birleşen davalı vekili istinafında, davalının çok sayıda yükleniciyle anlaşma yaptığından kendisine yer teslimi yapamadığını, işe ancak iş programının düzenlendiği 03.01.2008’de başlanabildiğini, bu nedele temerrüdünün olmadığını, davalının biten işi teslim almaya yanaşmayıp fazladan imalatlar istediğini, davacının bunları da yaptığını, keşifte dinlenen karşı taraf tanığı “Kula İnşaat sahibinin” beyanlarıyla, birleşen davanın dayanağı olan faturanın tamamının hükümsüz hale geldiğini, 29.03.2011 tarihli raporda, birleşen davada belirtilen eksiklikler ile Kula inşaat faturalarının birbiriyle ilişkisinin olmadığının tespit edildiğini, hükme esas alınan 22.11.2016 tarihli rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, cam cephenin altındaki prekastların birleşen davacı tarafından yapıldığını, hatalı montajdan da onların sorumlu olduğunu, son raporda Kula inşaatın yaptığı işlere ilişkin belirlenen imalatların bunları yapmadığını, firma sahibinin tanıklığıyla bunun sabit olduğunu, bu firmaya yaptırılan işlerin başka işler olduğunu, şap altı sacının keşifte görüldüğünü, yangın kesici (duman kesici) açısından ise sadece bir dairede inceleme yapıldığını, diğer dairelerde de inceleme yapılması gerektiğini, itirazın iptali davasına uygun karar verilmediğini, dava tarihinden faize karar verilmesinden hatalı olduğunu, taahhüt edilen daire verilmediğinden gecikme bedelinin de ödenmesi gerektiğini, teminat senedi alınmasının sözleşmede kararlaştırılan bedelin imza tarihinde, işin başında ödeneceği anlamı taşıdığını, 270.000,00 TL’ye KDV’nin de dahil edilmesi gerektiğini, temerrüt için mutlaka ihtar gerekmediğini, yazılı sözleşmeye göre davalının edimini sözleşmenin başında yerine getirmesi gerektiğini, daireyi o zaman vermekle temerrüde düştüğünü, 31.10.2007’den (tutanak tarihi) itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, işin tesliminde 1 ay 18 gün gecikme olduğunu kabul ettiklerini, ancak bir gecikmenin davalının yer teslimini sağlayamamasından kaynaklandığını, davalının ödemeyi yapmaması nedeniyle ödenmek zorunda kalınan vade farkı faturalarının hem kendi, hem de 3.kişi defter kayıtlarında mevcut olduğunu, takip dosyasına da bunların sunulduğunu, bu kayıtların ödemeyi ispat ettiğini, icra inkar tazminatı taleplerinin de kabul edilmesi gerektiğini, itirazın iptali davası sonrasında, borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacının sadece sözleşmede yazılı olan işleri yapmakla yükümlü olduğunu, 29.03.2011 tarihli raporda belirtildiği gibi, birleşen davacının alacak kalemlerinin sözleşmeyle ilgisinin olmadığını, prekast imalatının sözleşme öncesinde başkasına yaptırıldığını, son bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin hatalı olduğunu, ayıplı imalat için belirlenen bedelini, imalatın toplam değerinin de üzerinde olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, itirazın iptali davalarının reddedilen işlemiş avans faizi, ödenmek zorunda kalınan vade farkı ile KDV alacakları yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını, çelişkiler giderilerek karar verilmesini, aksi halde yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, birleşen davaya yönelik de yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak hakkaniyete uygun karar verilmesini, aksi halde kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-birleşen davacılar …. Tic.A.Ş. ve …San.Tic.Ltd.Şti vekili istinafında, davacının işe 90 gün gecikmeli başladığını, bunun ihtarnameler ve tespitlerle ile sabit olduğunu, geri dönüşü olmayan bir işlem hatası yaptığını, yapılan keşifte duvar kırılarak yangın kesici aparatının hiçbir suretle takılmadığının tespit edildiğini, bunun düzeltilme olanağının da olmadığını, davacının temerrüdü ve ayıplı ifası nedeniyle muazzam zarara uğradığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği devrini alacağı tapuları zamanında alamadığını, eksik işleri başkasına yaptırdığını, ödemelerin çoğunun peşin yapıldığını, davacının öz sermayesinin yetersiz olduğunu kendi beyanları ile ortaya koyduğunu, asıl davanın itirazın iptali olmasına rağmen alacak davası gibi hüküm yazıldığını, davacını aldığı bedelleri dahi hak edecek bir iş yapmadığını, daire bedelini bu nedenle talep edemeyeceğini, lehine kısmi kabul verilmesinin hatalı olduğunu, kararda usulüne uygun bir mahsuplaştırma yapılmadığını, davacının, “önceden prekas yapılmıştı” “şantiye alanı uygun değildi” gibi iddialarının doğru olmadığını, bunları aksinin raporlarla sabit olduğunu, davacı işi süresinde tamamlamadığından ve ayıplı ifada bulunduğundan bunların 3.kişiye yaptırılıp faturalarının dosyaya sunulduğunu, dairenin devrini geçirme yükümlülüğünün sözleşmenin tam ve kusursuz bir şekilde süresi içinde ifa edilmesine bağlı olduğunu, mevcut durumda davacının böyle bir talepte bulunamayacağını, menfi tespit davası açmakta hukuki yararları bulunduğunu, 04.07.2015 tarihli raporun davalarını ispatlar mahiyette olduğunu, ayıplı ve noksan ifa nedeniyle davacı tarafa borçlarının bulunmadığını, Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.03.2009 tarih, 2009/127 D.İş sayılı raporuyla eksikliklerin saptandığını, bunların dışında da eksik ve ayıplar olduğunu, davacının 11.08.2008 tarihinde yetkisiz kişilerle tuttuğu tutanağı değerinin olmadığını, ayrıca bir tutanakla da eksik iş teslimi yapıldığının belgelendiğini, davacının işe geç başlamasında davalıların bir kusurunun bulunmadığını, çalışma ortamının hazır edildiğini, doğru hesaplama yapıldığında lehlerine hükmedilmesi gereken tutarın 192.079,80 TL olduğunu, ancak raporda toplama hatası yapılarak miktarın 162.779,24 TL olarak belirlendiğini belirterek, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı istinaf başvurularının kabulü ile asıl davanın tümden reddine karar verilmesini, birleşen davalarında ise alacak miktarlarının 192.079,80 TL olarak düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı-birleşen davacı … San.ve Tic.AŞ vekili istinafında, müvekkili tarafından tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, kalan borçları bulunmadığını, müvekkiline atfı kabil bir kusur bulunmadığını, davacı-birleşen davalının taahhüdünü eksik, ayıplı ve kusurlu yerine getirdiğini, bu nedenle müvekkilinin alacaklı olduğunun ispatlandığını, davacı çeklerle yapılan ödemeler sonrası işin yapımına başladığından sözleşmenin 4.maddesinde belirtilen, 270.000,00 TL karşılığı dairenin sözleşme başında verilmediği gerekçesiyle davalıların temerrüde düştüğü iddiasında bulunamayacağını, buna dair bir temerrüde düşürmede bulunmadığını, davacının ancak, var ise tam ve kusursuz imalat bedelinden ödemeler mahsup edildikten sonra kalan bir alacağı varsa onu talep edebileceğini, 270.000,00 TL’nin ödetilmesinin yapılmayan iş bedellerinin de ödetilmesine neden olacağını, işin süresinde bitirilmemesi ve eksik-ayıplı imalat nedeniyle ana müteahhit olan müvekkilinin daireleri 3.kişilere rayiç değerinin altında satmak zorunda kalması nedeniyle oluşan değer kaybı zararlarının eksik değerlendirildiğini, gerekli araştırmanın yapılmadığını, değer kaybı yönünden red kararına ilişkin herhangi bir gerekçe gösterilmediğini, sadece kanaate dayalı hüküm kurulduğunu, davacının işçilerinin ödenmeyen sigorta bedellerinin iş ortaklığı tarafından ödendiğini, bunun SGK kayıtları ile sabit olduğunu, buna ilişkin delillerin toplanması gerektiğini, cevap dilekçelerindeki husumet dahil usuli itirazlarını tekrar ettiklerini belirterek, asıl ve birleşen davalarda verilen kararların kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Asıl dava, TBK’nın 470 vd.maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında davacı-birleşen davalı yüklenicinin adi ortaklık oluşturan davalı-birleşen davacı iş sahiplerinden bakiye iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ve yine bu sözleşme kapsamında davalılara verilen 540.000,00 TL’lik ve 285.000,00 TL’lik teminat senetlerinin hükümsüz kaldığından iptali ile davacıya iadesine karar verilmesi; birleşen dava ise, aynı sözleşme kapsamında davalı-birleşen davacı iş sahiplerinin davacı-birleşen davalı yükleniciden eksik ve ayıplı işler nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.Asıl davaya ilişkin dava dilekçesinin konu kısmında açıkça belirtildiği ve netice-i talep kısmında da aynı şekilde dile getirildiği üzere, asıl davadaki iki talepten biri olan bakiye iş bedeli alacağına ilişkin talep buna ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaliyle takibin devamına ilişkin olup, davacı-birleşen davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde de davasının itirazın iptali talebine ilişkin olduğu belirtilmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında da asıl dava “sözleşmeye dayalı yüklenicinin iş bedelinin tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. (İİK madde 67 )” şeklinde nitelendirilmiş olmasına rağmen, mahkemece itirazın iptali yönünden bir hüküm kurulmamış, alacak davası şeklinde karar verilmiştir. Hüküm alacak davası gibi kurulduğundan, asıl davada talep edilen icra inkar tazminatı ile ilgili olarak da bir hüküm kurulmamış, gerekçede de buna dair olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince asıl dava bakımından HMK’nın 26.maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi dışına çıkılarak bir karar verilmiş olunduğundan, taraf vekillerinin istinaf başvurularının öncelikle bu sebeple usul yönünden kabulü ile, kararın HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına, mahkemece asıl dava bakımından taleple bağlı kalınarak yeniden esas hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kaldırma gerekçesine göre taraf vekillerinin diğer istinaf sebepleri bu aşamada değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih, 2010/195 esas, 2019/159 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.