Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3558 E. 2022/406 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3558
KARAR NO: 2022/406
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2021
NUMARASI: 2019/121 Esas, 2021/769 Karar
DAVANIN KONUSU: Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 01/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Tunus Cumhuriyeti Enfida şehrindeki Zeynelabidin Bin Ali Uluslararası Havalimanı projesinin bir kısım işlerini yüklenmiş olan davalı ile davacı arasında elektrik bağlama işleri yönünden düzenlenen 28/02/2008 tarihli sözleşmeye bağlı olarak doğan alacak hakkında Tunus Asliye Mahkemesi 29 Numaralı Sivil Yargı Dairesi’nin 25/11/2010 tarih ve … nolu dosya kararının Temyiz Mahkemesi tarafından bozulması neticesinde Tunus Medeni İstinaf Mahkemesi’nin 22. Dairesi’ nin 01/03/2017 tarih ve 46741/48169 nolu dosya kararının ve söz konusu İstinaf Mahkemesi’nin kararını onaylayan Tunus Cumhuriyeti Temyiz Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarih ve 51781.2017 nolu dosya kesin karar ile toplam 659.741,005 Tunus Dinarı alacağa karar verildiği halde davalı tarafça ödenmediği ileri sürülerek söz konusu Tunus Asliye Mahkemesi 29 Numaralı Sivil Yargı Dairesi’nin 25/11/2010 tarih ve … nolu dosya kararının Temyiz Mahkemesi tarafından bozulması neticesinde Tunus Medeni İstinaf Mahkemesi’nin 22. Dairesi’ nin 01/03/2017 tarih ve 46741/48169 nolu dosya kararının ve söz konusu İstinaf Mahkemesi’nin kararını onaylayan Tunus Cumhuriyeti Temyiz Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarih ve 51781.2017 nolu dosya kesin kararın 5718 Sayılı MÖHUK uyarınca tenfizine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunarak, ticari dava niteliğinde olan bu davada zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğini ve ayrıca Türk Mahkemelerince tanınması ve tenfizi talep edilebilecek bir hüküm bulunmadığından bahisle davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, MÖHUK madde 48’e göre teminat alınması gerektiğini, davacı vekilinin vekaletnamesinde tanıma ve tenfiz konusunda özel yetki olmaması nedeniyle davanın usulsüz vekaletname ile açıldığını ileri sürülerek ve esas hakkında da tanınması ve tenfizi talep edilen kararın hüküm fıkrasının gerekçesiz olması ve MÖHUK’ da aranan tenfiz şartlarının gerçekleşmemiş olması nedenleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, yasal düzenlemeler, Resmi Gazetenin 29/06/1984 sayısında yayınlanan Kanunla onaylanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Tunus Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Kararların Tanınması ve Yerine Getirilmesi Hakkındaki Sözleşme” si, taraflar arasındaki ticari sözleşme, tenfizi talep edilen kararların tercümeleri ile onanmış örnekleri, dosya kapsamına uygun olup mahkemece de isabetli görülen rapor-ek rapor ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde söz konusu sözleşmede ve MÖHUK’ da öngörülen tenfiz şartlarının yerine gelmiş olduğu gerekçesi ile, Davanın KABULÜ İLE, Tunus Asliye Mahkemesi 29 Numaralı Sivil Yargı Dairesi’nin 25/11/2010 tarih ve … nolu dosya kararının Temyiz Mahkemesi tarafından bozulması neticesinde Tunus Medeni İstinaf Mahkemesi’nin 22. Dairesi’nin 01/03/2017 tarih ve 46741/48169 nolu dosya kararının ve söz konusu İstinaf Mahkemesi’nin kararını onaylayan Tunus Cumhuriyeti Temyiz Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarih ve 51781.2017 nolu dosya kesin kararının TENFİZİNE, karar verilmiş karara karşı davalı istinafa başvurmuştur. Davalı istinaf dilekçesi ile; davalı şirketin vekili tarafından 20/10/2021 tarihli duruşmadan önce dosyaya istifa dilekçesi sunulduğunu duruşmadan sonra öğrendiklerini, karar duruşmasının yokluklarında yapıldığını, söz konusu duruşmadan haberdar edilmedikleri gibi mahkeme tarafından da duruşma gün ve saatini içerir tebligat gönderilmediğini ve duruşmaya katılım haklarının engellendiğini, mahkemenin karar duruşmasından önce yapılan 15/07/2021 tarihli duruşmada da bir sonraki duruşmanın karar duruşması olacağı ve sözlü yargılama yapılacağı hususunda herhangi bir ihtarat yapmadığı gibi mahkemenin tarafları davet etmeksizin ve sözlü yargılama hakkı tanımaksızın karar verdiğini, bu kapsamda mahkemece yokluklarında yargılama yapılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, MÖHUK’nun 51 maddesinin “Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.” şeklinde olup işbu hüküm gereğince tanıma ve tenfiz davalarında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin davanın ihtisas mahkemelerinde görülebilmesi için, açık bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, nitekim, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair 4787 sayılı Kanun’un 4. Maddesinin 2. fıkrasında bu anlamda özel bir düzenleme bulunduğunu, bunun gibi istisna kuralı getiren özel bir düzenleme olmadıkça, tanıma ve tenfiz davalarının asliye hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, somut uyuşmazlık kapsamında, tanıma ve tenfiz davalarında aranan “Kararın Kesinleşmiş Olması” ön şartının yerine gelmediğini, dava dilekçesinin ekinde sunulan deliller arasında Tunus Mahkemelerinin vermiş olduğu kararların bulunduğunu, ancak, davacının Tunus Mahkemelerinde kararların nasıl kesinleştiğine ilişkin herhangi bir belge sunmadığı gibi kesinleşme şerhini de dilekçesine eklemediğini, Türk hukukunda kural olarak sadece kesinleşmiş yabancı ilamların tanınması ve tenfizi kabul edilmiş olduğundan ön şartın yerine gelip gelmediği konusunda tereddüt bulunduğunu, öte yandan, dava dilekçesi ekinde yer alan Tunus Cumhuriyeti Temyiz Mahkemesi tarafından verilen kararda da kesinleşmeye ilişkin herhangi bir ibare bulunmadığını, tutanağın son bölümünde: “Temyiz Mahkemesi tarafından temyiz talebi şekil açısından kabul ve esas açısından reddedilerek davalı tarafından yatırılan sigorta parasına el konulmasına karar vermiştir.” denildiğini, bu kararda herhangi bir kesinleşmeden bahsedilmediğini, bu anlamda, Türk mahkemelerince tanmması ve tenfizi talep edilebilecek bir hükmün varlığının söz konusu olmadığı gibi hüküm fıkrasının da gerekçesiz olduğunu, tanıma ve tenfiz davalarında hükmün verildiği devlet ile Türkiye arasında mütekabiliyet bulunması gerektiğini, Türkiye ile Tunus arasında mütekabiliyet bulunmadığını, tenfiz talepli ikame edilen dava dilekçesinde bulunması gereken diğer zorunlu unsurlardan birinin de kararın kesinleştiğini gösteren ve verildiği ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin sunulması olduğunu, ancak davacı tarafından bu yönde herhangi bir belgenin dava dilekçesi ile dosyasına sunulmadığını, yasal delil sunma süreleri geçtikten sonra dosyaya sunulan hiçbir belgenin hükme esas alınamayacağını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. Davacı vekili taraflar arasında yapılan yargılama sonucunda verilen Tunus Asliye mahkemesi 29 numaralı sivil yargı dairesinin 25/11/2010 tarih ve … nolu kararı ve bu kararın temyiz mahkemesi tarafından bozulması üzerine verilen Tunus Medeni İstinaf mahkemesi 22. Dairesi 01/03/2017 tarih ve 46741/48169 nolu kararın tenfizine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 51/1 maddesine göre; “Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme Asliye Mahkemesidir.” Somut olayda işin ticari iş, tenfizi istenen kararın ticari dava ile ilgili olması nedeniyle görevli mahkeme, asliye mahkemelerinden olan asliye ticaret mahkemesidir. Bu nedenle davalının göreve ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Yapılan yargılamada, 14/07/2021 tarihli duruşmaya taraf vekilleri mazeret dilekçesi vererek katılmamıştır. Mahkemece duruşma ara kararı ile taraf vekillerinin mazeretinin kabulüne, yeni duruşma günü ve saatini Uyaptan öğreneceğinden bu konuda başka karar oluşturulmasına yer olmadığına karar verilerek duruşma 20/10/2021 tarihine ertelenmiştir. Davalı vekili 19/10/2021 havale tarihli dilekçesi ile vekillikten istifa ettiğini, istifa dilekçesinin asile tebliğini talep etmiş, mahkemece avans bulunmadığından dilekçe tebliğe çıkarılmamış, davalı vekilinin Uyap kaydı silinmemiştir. 20/10/2021 tarihli duruşmaya davacı vekili katılmış, davalı taraftan katılan olmamıştır. Bu duruşmada mahkemece tahkikat bitirilerek son beyanlar alınarak karar verilmiştir. Fiziki olarak dosya içinde ve Uyaptan yapılan sorgulamada 20/10/2021 tarihli duruşma gününün davalı vekiline tebliğine ilişkin bir kayıt görülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “hukuki dinlenilme” başlıklı 27. maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkânı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O hâlde duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, mazeretin kabulü veya reddine karar verilecektir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılması için tarafların usulüne uygun şekilde duruşmaya çağrılmaları gerekir. Savunma hakkının temelini teşkil eden hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma ilkesinin ayaklarından biridir. Bu hakkın ihlal edilmemesi için yapılan bildirimin tebligat hukukuna uygun olması gerekir. Muhatap usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile açılan davadan zamanında ve tam olarak haberdar olur. Bu nedenle tebligat, yapıldığı tarihte yürürlükteki tebligat mevzuatına aykırı yapılmışsa, sadece tebligat hukukuna aykırı davranış söz konusu olmaz, aynı zamanda hukuki dinlenilme hakkı da ihlal edilmiş olur. 6100 sayılı HMK’nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52. maddesi gereğince tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacağı düzenlenmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “tebligatın yapılması” başlıklı 1. maddesinde tüm tebligatların bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılacağı; “tebligatın memur vasıtasıyla yapılması” başlıklı 2. maddesinde ise özel hüküm bulunması halinde tebligatın kendi memurları veya mahalli mülkiye amirinin emriyle zabıta vasıtasıyla yaptırılacağı kabul edilmiştir. 11.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren “Elektronik tebligat” başlıklı 7/a maddesi ise; “Tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunludur. Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılır. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere elektronik tebligat usulünün düzenlendiği Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesindeki düzenleme ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümleri de dahil olmak üzere, Tebligat Kanunu ve çıkarılan Tebligat Yönetmeliği hükümleri incelendiğinde; duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Buna göre bir önceki duruşmaya katılmayan davalı vekilinin mazereti kabul edildiğinden, yeni duruşma gününün usulüne uygun tebligat ile bildirilmesi gerekirken, davalı tarafın duruşmaya katılabilmesi için usulüne uygun şekilde haberdar edilmeden yokluklarında duruşma yapılarak karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğundan, davalının esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kaldırılmasına, tarafların usulüne uygun olarak duruşmaya daveti ile yargılama yapılarak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2021 tarih, 2019/121 Esas, 2021/769 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.