Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3557 E. 2021/2492 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3557
KARAR NO: 2021/2492
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/09/2021
NUMARASI: 2021/148 Esas, 2021/636 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen taşeronluk sözleşmeleri kapsamında, davalının dava dışı … firması ile yaptığı anlaşma çerçevesinde gerçekleştireceği işin “…” bölümünün müvekkiline verildiğini; müvekkili şirketin projeyi tam ve eksiksiz biçimde yerine getirdiğini, sistemlerin 2018 yılı Kasım ayından itibaren dava dışı … Bankası tarafından kullanılmaya başlandığını; yapılan hakedişler neticesinde, müvekkili tarafından yapılan işlerin faturasının 27.09.2019 tarihinde kesilerek, davalıya gönderilmiş olduğunu, ancak davalı …, kendi işvereni olan dava dışı … firmasından kendi alacaklarını tahsil edemediğini belirterek söz konusu faturaları iade ettiğini, işin tesliminin neredeyse 1 yıl olmasına karşılık ücretini alamadığını, müvekkilinin 27.09.2019 tarihinde fatura edilmiş olan işler için Büyükçekmece … Noterliğinin 18.12.2020 tarih ve … yevmiye ihtarnamesi ekinde 18.12.2020 tarihli 9.583,84 USD tutarlı ve 18.12.2020 tarih 30.824,69 USD tutarlı faturaları tebliğ ettirilerek alacağın ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, müvekkilinin davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız ve kötüniyetli olarak itirazda bulunduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında akdedilen 05.12.2015 tarihli sözleşme ve 06.09.2018 tarihli ek sözleşmenin 9-b maddeleri uyarınca HMKnun 116. ve 413. maddeleri uyarınca, huzurdaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi gerektiği yönündeki tahkim ilk itirazında bulunduklarını; müvekkili şirket ile dava dışı … Arma firması arasında imzalanan alt yüklenicilik sözleşmesi uyarınca, müvekkili şirketin …’nin Bina Otomasyon Sistemine ilişkin belirli işlerin yapım ve montajını yüklendiğini, müvekkili şirketin davalı ile akdettiği Taşeronluk Sözleşmesi uyarınca, bir kısım işlerin davalıya taşere edilmiş olduğunu, proje kapsamında müvekkili şirket ve alt yüklenicilerinin ifa etmekle yükümlü olduğu edimleri henüz tamamlanmamış iken, projenin sahibi ana işveren …Bankası A.Ş. projenin alt yüklenicilerinden olan ve müvekkili şirketin proje kapsamındaki işvereni … firması ile olan sözleşmesini sonlandırdığını, bu kapsamda davacının müvekkili ile akdettiği Taşeronluk Sözleşmesi ve Ek Sözleşme uyarınca tüm işleri yapıp teslim ettiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin müvekkili şirket adına düzenlediği faturaların sağlanmamış olan mal ve hizmetlere istinaden düzenlenmiş olduğunun ortada olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; taraflar arasında yazılı şekilde yapılmış sözleşme içeriğinde tahkim şartının belirlendiği, tahkim sözleşmesinde uyuşmalığın açıkça belirli olduğu, tahkim iradesinin açık ve kesin olduğu, tahkim sözleşmesine konu uyuşmazlığın tahkime elverişli olduğu görülmekle süresi içerisinde verilen cevap dilekçesi ile ileri sürülen tahkim ilk itirazının kabulü ile davanın HMK 413/1. Maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasındaki sözleşmelerin birer kelepçeleme sözleşmesi olduğu, tek taraflı genel işlem koşulları ihtiva ettiğini; TBK 26. maddesinde sözleşme özgürlüğünün sınırları çizilmiş, buna göre kamu düzenine, kanuna aykırı olan sözleşmelere geçerlilik tanınmadığını; TBK 27. maddesinde bu tarz sözleşme yahut düzenlemelerin “kesin hükümsüz” olarak nitelendirildiğini; TBK 20-25 maddelerinde genel işlem koşullarının, müzakere imkanı olmadan tek taraflı hükümler ihtiva eden sözleşme düzenlemelerine de geçerlik tanınmadığını; TMK 23. maddesinde “kimsenin, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemeyeceğini, onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamayacağı” düzenlendiğini; 05.12.2015 tarihli taşeronluk sözleşmesi ve 06.09.2018 tarihli ek sözleşmenin TBK genel işlem koşulları içermekte olan kelepçeleme sözleşmesi olduğu, sözleşmede müzakere imkanı tanımayan bir çok tek taraflı düzenleme olduğunu; sözleşmenin 9. maddesindeki tahkim şartının tek amacının, müvekkilinin Anayasal Yargı Hakkını kullanmasını engellemek olduğunu; söz konusu maddede bir çok muğlaklık ve çelişkinin yanı sıra, tahkim şartına müracaat edilebilmesi için kanunun emredici düzenlemelerine aykırı hükümler mevcut olduğunu; emsal bir çok yüksek mahkeme kararında, bu tarz kelepçeleme sözleşmelerine itibar edilemeyeceği, hukuka aykırı sözleşme düzenlemelerinin hükümsüzlüğüne yahut sözleşmeye yazılmamış sayılmasına karar verilerek yargılamanın hukuka aykırı ve adil bir biçimde yapılması gerektiğine işaret edildiğini; Yargıtay HGK’nın 22/05/2013 tarih ve 2012/11-1601 esas, 2013/752 karar sayılı ilamının emsal olduğunu; taraflar arasındaki sözleşmelerin bütünüyle geçersiz kabul edilmeyecek ise de, sözleşmenin tahkim şartı dahil, tek taraflı, kamu düzenine aykırı ve kelepçeleme olarak kabul edilecek hükümlerinin, TBK 21. maddesi uyarınca sözleşmeye yazılmamış sayılması yahut hükümsüz sayılması gerektiğini; sözleşmenin 9. maddesindeki tahkim şartının muğlaklığın ötesinde tahkim şartına müracaat edilebilmesi için sözleşmenin fesh edilmesi yahut işin tamamlanması gibi müvekkili haklarından peşinen feragat etmeye yahut muğlaklık oluşturup hak arama özgürlüğünü engellemeye dair kanunun emredici düzenlemelerine aykırı hükümler ihtiva ettiğinden sözleşmeye yazılmamış sayılması gerektiğini; gerekçeli kararda “tahkim iradesinin hiç bir duraksamaya neden olmayacak şekilde açık ve kesin olması gerektiğine” işaret edilmekle birlikte, bu koşulun somut olayda gerçekleşmediği, davalı tarafın sözleşmeye koyduğu tek taraflı tahkim düzenlemesi ile taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığı çözümlemeye yönelik alternatif bir çözüm yolu oluşturmak düşüncesi ile değil, muğlaklık oluşturup, müvekkili peşinen bazı haklardan feragat ettirip, kendisi lehine uyuşmazlığı çözümsüz kılmaya yönelik bir hükmü sözleşmeye koymasının anlaşılamadığını; bu sebeple mahkemenin öncelikli olarak TBK 20 vd… hükümlerine göre, tahkim itirazına dayanak olan sözleşme hükmünü hükümsüz yahut sözleşmeye yazılmamış sayılmasına karar vererek yargılamanın esasına girmesi gerektiğini; sözleşmelerdeki tahkim düzenlemesi “hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız” olup, tahkim ilk itirazının HMK 413. maddesi uyarınca reddi gerektiğini; tahkimde uygulanacak hukukun açıkça belirlenmesi gerektiğini; somut olayda “Yargı yetkisini haiz ülke” den ve burada uygulanacak kurallardan bahsedilmekte ise de bu ülkenin hangi ülke olduğu sözleşme metninden anlaşılamadığını; sözleşmede “inşaat sektörüne uygun kurallara uygun olarak tahkime başvurulmasından” bahsedilmekte ise de, bu kuralların neler olduğunun muğlak olduğunu; sözleşmenin 9. maddesinde dava açmadan 30 gün önce yazılı bildirimde bulunulmasından bahsedilerek tahkim kısıtlaması öngörülmeksizin dava açılabileceği ifade edildiği halde daha sonra tahkim başvuruna işaret edilmesinin çelişkili olduğunu; mahkeme tarafından kamu düzeninden olan hallerin gözetilmediğini, müvekkilinin tahkim kanun yoluna müracaat etmesi halinde tahkim düzenlemesindeki hukuka aykırılık ve muğlaklık sebebi ile “tahkim” den sonuç alamayacağının gözetilmediğini; tahkimin geçerliliği incelenirken, tarafların uygulanacak hukuk, uygulanacak hukuk kuralları gibi temel meselelerde açıkça anlaşıp anlaşmadıklarının, tahkim hükmünün işletilebilme olanağının var olup olmadığının, tahkim şartının tek taraflı bir sözleşme düzenlemesi ile bir tarafın anayasal yargı hakkına ulaşımının engellenmesine, güçleştirilmesine yönelik olup olmadığının mahkeme tarafından resen değerlendirilmesi gerektiğini; icra takibine karşı tahkim itirazında bulunmayan davalının, huzurdaki davada tahkim itirazında bulunmasının hukuken olanaksız olması bir yana, itirazın iptali davası açıldığında tahkim itirazında bulunmasının TMK 2’ye açıkça aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı yüklenici tarafından taraflar arasında imzalanan 05.12.2015 tarihli sözleşme ve 06.09.2018 tarihli ek sözleşme uyarınca yüklendiği işin bedelinin davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine itiraz nedeniyle itirazın iptali talebine ilişkin açılan davada, davalı sözleşmede tahkim şartının bulunduğunu savunmuş; mahkemece davanın tahkim şartı yokluğundan reddine karar verilmesi üzerine davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasında düzenlenen 05.12.2015 tarihli Sözleşme ve 06.09.2018 tarihli Ek Sözleşmenin 9-b maddesinde “Görüşme ve uzlaşma yoluyla çözüme kavuşturulamayan tüm ihtilaflar, işlerin ve görüşme veya uzlaşmanın nihai olarak tamamlanması veya feshine kadar ertelenecek olup, bu zamanda, işbu Taşeronluk Sözleşmesinde değiştirilen hususlar hariç olmak üzere, yargı yetkisini haiz ülkede inşaat sektörüne yönelik kurallara uygun olarak tahkime sunulacaktır” düzenlemesinin bulunduğu ihtilafsızdır. Davacı vekili tarafından sözleşme hükmünün geçersiz olduğu belirtmişse de, taraflar arasında geçerli bir sözleşme akdedilmiş, sözleşmenin nasıl uygulanacağı, tarafların rızai iradeleriyle maddeler altında hüküm altına alınmış ve yukarıda da bahsedildiği şekilde sözleşmenin 9. maddesine göre tahkim şartının düzenlendiği görülmüştür. Her iki taraf tacir olup, tacirlik sıfatının Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sorumlulukları ve yükümlülükleri bulunmakla birlikte, tacirlerin basiretli olmak durumundadırlar. Bu nedenle, sözleşmede düzenlenen tahkim şartı tarafları bağlayıcı niteliktedir. Tahkim itirazı dava şartlarından olup, davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun tahkim itirazında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9. maddesi gereğince uyuşmazlığın öncelikle tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş olduğundan ve davalı tarafın süresinde HMK 116 ve 117. Maddeleri gereğince tahkim itirazında bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2021 tarih ve 2021/148 Esas, 2021/636 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 28/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.