Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3372 E. 2022/186 K. 01.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3372
KARAR NO: 2022/186
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2020/186 Esas, 2021/619 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/02/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketin teslim ettiği kumaşlardan fason üretim ve dikim hizmeti ifa ettiğini, verilen hizmetler nedeniyle müvekkilinin davalıdan 31.806,84 TL alacaklı olduğunu ancak davalının borcu ödememesi üzerine İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takibe geçtiklerini, davalının takibe itirazı nedeniyle takibin durduğunu borçlunun itirazının likit alacaklarının sürüncemede bırakması amacı ile haksız ve kötü niyetli olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı davalının …E sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında uzun süredir ticari ilişki bulunduğunu, davacının davalı adına fason imalat yaptığını, taraflar arasında imzalanan 25/02/2016 tarihli fason sözleşmesinin 4. maddesinin “Terminden kaynaklanan tüm nakdi ve iskonto giderleri fasoncuya yansıtılır.” şeklinde olduğunu, bu kapsamda gecikmeden kaynaklanan maliyetlerin faturalandırılmak suretiyle davalıya yansıtıldığını, bu şekilde oluşan fatura bedellerinin davacı cari hesabından mahsup edilmesiyle takibe konu borcun 2.890,34 TL’si kabul edilmek suretiyle takibe konu borcun artan kısmına itiraz edildiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamı, istinaf sonrası alınmış olan kök ve ek bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirildiğinde 6098 sayılı TBK m.112 hükmü gereği borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle alacaklının zarara uğraması halinde borçlunun zarardan sorumlu olduğu öngörülmüş olduğundan ve alınmış olan bilirkişi raporları ile de 30/05/2016 tarih … nolu ve 17.856,06 TL miktarlı, 30/05/2016 tarih … nolu ve 1.250,00 TL miktarlı ve 30/05/2016 tarih … nolu ve 8.908,40 TL miktarlı faturaya konu toplam 28.014,46 TL davalı zararının davacının edim borcunu geç ifa etmiş olmasından kaynaklandığının tespit edilmiş olmasına rağmen davacının bu gecikmeden dolayı kendisine herhangi bir kusur yüklenemeyeceğini dosya kapsamıyla ispat edememiş olması ve 30/05/2016 tarih … nolu ve 3.112,00 TL miktarlı faturaya konu zararın ise davacının edim borcunu ihlalden kaynaklandığı dosya kapsamı ile ispat edilememiş olduğundan, bilirkişilerce her ne kadar taraf defterlerindeki cari bakiye nazara alınmak suretiyle takas ve mahsup işlemi yapılmış ve bu nedenle de davacının davalıdan olan bakiye alacağı 4.456,33 TL olarak tespit edilmiş ise de takip talepnamesinde davacının 31.806,84 TL’ talep etmiş olması ve taleple bağlılık ilkesi gereği 31.806,84 TL’den davalı tarafından kabul edilen 2.890,34 TL mahsup edildikten sonra kalan 28.916,50 TL’den 28.014,46 TL’nin takas ve mahsup edildiğinde davacının takip dosyası itibariyle bakiye 902,04 TL alacağı kaldığı gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına konu borca yönelik itirazının 902,04 TL asıl alacak bakımından iptali ile takibin takip talepnamesindeki şartlarla devamına, Fazlaya ilişkin kısmın reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun en önemli eksikliğinin davalı şirketin reklamasyon faturalarında belirttiği “gemi taşımacılığı, tır nakliyesi, gemi-tır farkı, gümrük işlemleri ve giderler yönünden farklar, ordino, konişmento, rendevu gecikmesi, konyetner beklemesi, gold seal” gibi kavramların bilirkişi olarak atanan tekstil mühendisinin uzmanlık alanının dışında kalması sebebiyle somut olayın teknik yönden incelenmeden, raporun gelişi güzel hazırlanması ve ilk derece mahkemesinin bu ehil olmayan bilirkişi tarafından hazırlanan rapora itibar ederek hatalı karar vermiş olması olduğunu, zira olayda sözleşme konusu tekstil ürünleri ile ilgili bir ayıp iddiası bulunmadığını, dolayısıyla tekstil bilirkişisinin teknik olarak inceleyebileceği bir husus olmadığını, tam tersine davalının iddia ettiği zararlara ilişkin değerlendirmeyi ancak lojistik, gümrük ve taşımacılık konusunda uzman bir bilirkişinin yapabileceğini, kabule göre lojistik bilirkişiden rapor alınmamasının sebebi olarak, yargılamanın başından beri takas-mahsuba konu alacak konusunda davacının muvazaalı davrandığı, faturaların eksik veya fazla gösterildiği yönünde iddia ileri sürülmemiş olmasına dayanıldığını, halbuki yargılamanın başından beri, davalı tarafın takas mahsuba konu alacağının davacı müvekkilleri tarafından kabul edilmediğini, nitekim takas-mahsuba ilişkin 4 adet faturanın davalı şirkete iade edilmiş olmasının, aynı şekilde müvekkilinin ticari defterlerinde sözü edilen bu reklamasyon faturalarının yer almamasının kabul edilmediğinin delili olduğunu, dolayısıyla davacı müvekkilinin kabul etmediği bir takas-alacak iddiasında, bunun az veya çok olduğunun tartışılmasına gerek olmadığını, zira çoğun içinde azın da bulunduğunu, ürünler zamanında teslim edilmiş olsaydı dahi, bu malların nakliyesi için bir navlun ödenmesi gerekeceği gibi, navlun ödemesi dışında gemi taşıması sebebiyle bir takım masrafların da yapılacağını, dolayısıyla navlun bedeli ve buna bağlı yan giderlerin, tırla yapılan nakliye ücretinden mahsup edilmesi gerektiğini, diğer bir ifade ile gemi navlun bedeli ve tır nakliye ücreti arasındaki ücret farkının değil, zamanında teslim olunsaydı dahi, gemi navlun bedeli ve yan giderlerin, gemi-tır fark ücretinden mahsubunun yapılacak şekilde hesaplama yapılması gerektiğini, halbuki hükme dayanak yapılan ek bilirkişi raporunda yanılgı sonucu sadece navlun bedeli ve nakliye ücreti farkının hesaplandığını, esasen gerçek zarar tespiti ve hesaplaması yapılmadığını, sadece davalı tarafın tek taraflı düzenlediği iade faturasının doğru kabul edildiğini, fatura münderecaatının gerçek manada doğru olup olmadığı, kabul edilebilir olup olmadığı, keza kadri maruf olup olmadığı değerlendirmesinin yapılmadığını, davalı tarafın tek taraflı düzenlendiği iade faturasının, maddi gerçeklerden kopuk soyut içerikli olduğunu, çünkü 3.şahıs taşıyan ile davalı arasında düzenlenmiş Konişmento (gemi taşıma senedi) celp edilmediğini, navlun bedelinin somut olarak ne kadar olduğunun görülmediğini, sadece davalı tarafın tek taraflı soyut beyanı ile sözde gemi-tır ücret farkı yansıtıldığını, ayrıca 03.09.2020 tarihli kök bilirkişi raporundan görüldüğü üzere malların tamamının geç teslim edilmediğini, örneğin … nolu reklamasyon faturasına dayanak yapılan … nolu orderin 48.684 adet ürün için olduğunu, halbuki davacı müvekkilinin sadece 22.644 adet ürünü geç teslim ettiğinin belirtildiğini, bu durumda 48.684 – 22.644= 24.020 adet ürünün zamanında teslim edildiğini, bu sebeple davalının kısmen teslim edilen ürünleri, önceden planladığı gibi pekala gemi ile gönderebileceğini, geç teslim edilen parti malları ise, müvekkiline de ihtar etmesi şartıyla tırla veya trenle veyahut aynı tarihlere denk gelen başka bir gemi ile gönderebileceğini, böylece zararın azalması için basiretli bir tacir gibi hareket etmiş olacağını, bu konuda dosyaya sundukları 09.10.2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz konulu dilekçelerini tekrarladıklarını, dolayısıyla davalının iddia ettiği zararın çoğalmasını engellemediği için kusurlu olduğunu, bu hususun mahkemece dikkate alınmamış olmasının hatalı olduğunu, 30.05.2016 tarih ve … nolu 3.112,00.TL tutarlı reklamasyon faturasının yarı yarıya paylaştırılmasının haksızlık olduğunu, zira hükme dayanak yapılan ek bilirkişi raporunun ilgili paragrafında belirtildiği üzere ürünlerin zamanında teslim edildiği belirtildiğine göre, davacı müvekkilinin eylemi ile zarar arasında illiyet bağı olmadığını, kaldı ki ürünlerin dava dışı 3.şahıs bir firma (… Lojistik) nezdinde boy eşleştirme işçiliği adı altında yapılıp yapılmadığı,… Lojistik tarafından davalı şirkete yansıtıldığı belli olmayan, yine kadri maruf olup olmadığı anlaşılmayan soyut bir alacak iddiasının yarısından davacı müvekkilinin sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, 30.05.2016 tarihli … nolu 8.908,40.TL’lik reklamasyon faturasının içeriğinde … ve … nolu orderlere ilişkin plan dışı giderler yazılı olduğunu, ancak gümrüklemeye ilişkin teknik detay içeren buradaki kavramların tekstil mühendisi tarafından bilinmediğinden herhangi bir teknik değerlendirme yapılmadığını, hükme dayanak yapılan ek raporun 5. sayfanın en alt kısmında bulunan tabloda yazılı mesaili indirmenin, konşimentoya konu malların mesai dışında indirilmesi, yani ürünlerin mesai saatleri dışında, ücretli olarak gümrük sahasına indirilmesini ifade ettiğini, randevu gecikmesinin, konişmentoya konu ürünlerin zamanında gümrüğe intikal ettirilmemesi olduğunu, konteyner beklemesinin, malların konteynere yüklenmesi için tahsisli konteynerin boşta beklemesi, … ise, taşıyanın farklı mühür kullanması sebebiyle ortaya çıkan ekstra ücret, standart …’de çok cüzi bir ücret ödenirken, malların uluslararası dolaşımında büyük firmaların sırf reklam amacıyla kullandığı ekstra lüks bir mühür gideri olduğunu, Bu açıklamalar ışığında yukarıda bahsedilen giderlerin hiçbirinin davacı müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, 30.05.2016 tarihli … nolu 1.250,00.TL’lik faturada 3 adet ordere ilişkin … bedeli talep edildiğini, gümrükleme işlemlerinde konişmentonun seal işlemi olarak kabul gördüğünü, …’in (…) taşıyıcının kullandığı ilave lüks bir mühür türü olduğunu, bu nedenle malların sevk edilmesi için mecburiyet bulunmayan bir durumda, lüks bir giderin talep edilmesinin doğru olmadığını, öte yandan davalının, TBK 117/1.maddesi gereğince geç teslim sebebiyle müvekkiline herhangi bir şekilde ihbar veya ihtarda bulunarak temerrüde düşürmediğini, üretim aşamasında davalı iş sahibinin, ürün haline getirilecek kumaş toplarını zamanında davacı yüklenici müvekkiline teslim etmediğini, bu nedenle davacı müvekkilinin ürün imalinde termin süresine uymasının mümkün olmadığını, bu meyanda gecikmenin asıl sebebinin davalının, geç teslimi olduğunu, dolayısıyla geç teslim edilen kumaşlar sebebiyle ürün imalatının geciktiğini, ancak üretim aşamasında geç teslim olgusu davalının kabulünde olduğu için, teslim süresine uyulmamasından kaynaklı herhangi bir ihtar veya ihbar göndermediğini, yine asıl borcun sona ermesi halinde, buna bağlı feri hakların da son bulacağını, bu meyanda davalının malları teslim alması, faturaları kendi ticari defterlerine borç olarak kaydetmesi (ki davalı ticari defterlerinde 34.016,79.TL alacağımız görülmüştür) asıl borcun ifası olduğunu, asıl borcu, herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin kabul eden davalının, sonradan feri alacak niteliğinde olan gecikme tazminatı talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, son olarak tarafların ticari defterlerine göre davacı müvekkilinin alacağının 34.016,80.TL olduğunun sübut bulduğunu, ilk derece mahkemesinin icra takibindeki taleple bağlılık ilkesini somut olayda uygulamasının doğru olmadığını, zira davalı gecikme tazminatı talebinde bulunduğuna göre, hiçbir şekilde davacı müvekkilinin talebinin üzerinde hüküm verilmeyeceğini, bu kapsamda davacı müvekkilinin talebinin neredeyse tamamının reddedildiği somut uyuşmazlıkta, taleple bağlılık ilkesinin uygulanmasının adalete aykırı olduğunu, bu nedenle 34.016,80.TL gerçek miktar üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, taraflar arasındaki fason imalatı sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise işsahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında fason imalatına ilişkin süre gelen ticari ilişkide bakiye hesap alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı iş sahibi ürünlerin termin programına uyulmadan geç teslimi nedeniyle oluşan zararlara karşılık reklamasyon (iade) faturası düzenlendiğini, borcun 2.850,34 TL’sinin kabul edilerek kalan miktar için yaptıkları itirazın haklı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacının davaya konu fason üretim işinde malların bir kısımını geç teslim ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı da bunu kabul etmektedir. Geç teslim nedeniyle davalı iş sahibinin bir takım ek masraflar yapmak sorunda kaldığı, bunlara ilişkin reklamasyon faturaları düzenleyerek davacı alacağından mahsup ettiği anlaşılmaktadır. Taraf ticari defterlerinde davacı faturaları kayıtlı olup bu konuda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davalı iş sahibince düzenlenen ve davacı tarafça kabul edilmeyerek iade edilen reklamasyon (iade) faturalarından kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında tarihsiz “genel imalat sözleşmesi” ve “… Fason Tedarikçi Çalışma Prensipleri” imzalanmış olup, anılan sözleşmeye göre her bir sipariş için ayrı bir fason sözleşmesi yapılmış, sözleşmede öngörülen işlerin davacı yüklenici tarafından fason imalatının gerçekleştirilerek iş sahibine teslimi kararlaştırılmıştır. Yine ayrı ayrı düzenlenen fason sözleşmelerinde işin belirlenen sürede teslim edilmemesi halinde gecikmeden kaynaklı nakliye ve iskonto giderlerinin yükleniciye yansıtılacağı düzenlenmiştir. Çalışma prensiplerinde “…” dikimi belirtilmiş olup, davalı tarafça düzenlenen reklamasyon faturalarında belirtilen gold seal bedeli çalışma prensiplerinde öngörülen dikim olup, nakliye kaynaklı bir gider değildir. Çalışma prensiplerinde gold seal dikimi ve miktarları belirtilmiş olup, bunların temini davacı yüklenici sorumluluğunda olup, davacı tarafça yapılmaması halinde iş sahibince yapılacağı ve yükeniciye yansıtılacağı kararlaştırılmış ve taraflar arasında daha önceki siparişlere ilişkin olarak da gold seal bedelleri konusunda reklamasyon faturaları düzenlenmiş, davacı bunlara itiraz etmemiştir. Gold seal bedelleri taşımaya ilişkin olmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinafı yerinde değildir.Taraflar arasında düzenlenen tarihsiz genel imalat sözleşmesi ve order numaraları belirtilerek her bir iş için ayrı ayrı imzalanan fason sözleşmelerinde işin sözleşmede belirtilen tarihlerde yapılarak davalı iş sahibine tesliminin kararlaştırıldığı, sözleşmelerde gecikmeden kaynaklı tüm nakliye ve iskonto giderlerinin davacı fasoncuya yansıtılacağının düzenlendiği, alınan bilirkişi raporuna göre davaya konu davalı tarafça düzenlenen reklamasyon faturalarına konu order numaralı siparişlerin tesliminin geciktiği, bunan dolayı davalı iş sahibinin zararının bulunduğu buna ilişkin yansıtma faturalarının (reklamasyon) davalı iş sahibi tarafından düzenlendiği ve davacı alacağından mahsup edildiği, bilirkişi raporuna göre anılan reklamasyon faturalarının uygun olduğu, mahkemece takipte talep edilen miktar üzerinden reklamasyon (iade) fatura bedellerinin düşülmesi suretiyle davacı alacağının tespit edildiği, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2021 tarih ve 2020/186 Esas, 2021/619 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.