Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3365 E. 2021/2437 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3365
KARAR NO: 2021/2437
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2020/522 Esas, 2021/386 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasında 04.01.2007, 15.01.2008, 02.01.2009, 04.01.2010 ve 03.08.2010 tarihlerinde 5 adet eser sözleşmesi ile …, … ve … nolu parsellerde yapılacak inşaatlara ait düzenlemelerin imza altına alındığını, taraflar arasında son olarak imzalanan 30.11.2010 tarihli sözleşme İle davalı firmanın büyük hissedarı…’un, şirket yetkilisi …’nun ortaklıktan ayrılması karşılığında hisselerinin satın alınması için 3.260.000 Avro bedel ödemesi ve İstanbul İli Pendik İlçesi …, … ve … nolu parsellerde yapılacak inşaat işlerinin sonuçlandırılması için … A.Ş.’nin belirlenen toplam bedeli davacı şirkete ödemesi kararlaştırıldığını, davacının …, … ve … nolu parsellerde yaptıkları yapı işlerinden doğan alacağın tahsili amacıyla açtığı İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 Esas 2018/351 Karar sayılı dosyasında “taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin resmi şekilde düzenlenmesinin geçerlilik şartı olduğu, sözleşmede bu geçerlilik şartına uyulmadığından sözleşmenin geçersiz olduğu, davacının bu sözleşmeye dayalı olarak dava konusu taşınmazların mülkiyetini talep etme hakkının doğmadığı” gerekçesiyle davanın reddine; birleşen İstanbul Anadolu 26.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/68 Esas sayılı dosyasında 30.11.2010-21.03.2011 tarihleri arasında inşaata yapılan imalat bedellerinden kaynaklı alacaklarının nakden ya da sözleşmeye göre daire tescili ile ödenmesi talebiyle 100.000,00 TL üzerinden açtıkları davada, mahkemece alacaklarının 6.590.575,45 TL olduğu gerekçesiyle kabul kararı verildiğini; kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/2064 esasında derdest bulunduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla açılan davanın HMK 107 gereği belirsiz alacak davası olarak kabulüne, 30.11.2010 tarihi öncesi başlayan ve 5 adet sözleşmeye konu olan imalat işlerinin 30.11.2010 tarihli sözleşme ile bitirilmesine ve bu kapsamda 21.03.2011 tarihine kadar İstanbul İli Pendik İlçesi …, … ve … nolu parsellerde yaptığı inşaat işlerinden doğan alacaklarının tespiti ile işleyecek ticari avans faizi ile USD üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden ikame edilen davanın HMK madde 114/2, 115/2 ve TTK madde 5/A uyarınca reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın davada ileri sürdüğü iddia ve talepleri hakkında İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1205 Esas sayılı dosyasında ilk derece mahkemesi tarafından karar verildiğini, dava dosyasının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/2064 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, davanın HMK’nın madde 114/1-ı uyarınca derdestlik sebebiyle reddinin gerektiğini; davacı tarafın iddia ve taleplerini dayandırdığı 30.11.2010 tarihli sözleşmenin 9.maddesinde sözleşmeden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların Finlandiya Merkez Ticaret Odası Tahkim Enstitüsü Kuralları’na uygun olarak tahkim yoluyla çözümleneceği, tahkim yargılamasının Helsinki, Finlandiya’da yapılacağının düzenlendiğini, davanın HMK m. 116/1-b uyarınca reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ticari merkezinin Adalar/İstanbul adresinde olduğunu, yetkili mahkemenin İstanbul Adalar Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, 6098 sayılı TBK madde 147/6 uyarınca yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulandığını, davacı şirketin huzurdaki davada 21.3.2011 tarihine kadar doğmuş olan alacaklarını talep ettiğini, 5 yıllık zamanaşımının dolduğunu, bu sebeple davanın zamanaşımı sebebiyle de reddedilmesinin gerektiğini, yine davanın esas bakımından reddinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “bu Kanunun (TTK) 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı” olarak düzenlendiği, söz konusu düzenlemenin dava şartı olması nedeniyle uygulamasının zorunlu olduğunun belirtildiği, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 18. Bendinde; özel kanunlarda tahkim veya başka alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunlululuğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hallerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerin uygulanmayacağının belirtildiği, taraflar arasındaki 30.11.2010 tarihli sözleşmenin 9. Maddesinde taraflar arasında doğan anlaşmazlıklar nedeniyle tahkim şartının mevcut olduğu görülmekle Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 18. Bendi uyarınca zorunlu arabuluculuğa ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 Esas 2018/351 Karar sayılı dosyasında, davanın tarafları aynı olsa da davadaki talepler birebir aynı olmadığından derdestlik itirazının yerinde olmadığı; davadaki talepler eser sözleşmesinden kaynaklanıp yargılama sonucu belirli hale geleceğinden davalı vekilinin davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına dair itirazına da itibar edilmediği; dava şartları değerlendirildikten sonra davada varsa ilk itirazların değerlendirilmesi gerektiği; davalı vekili HMK’nın 116. Maddesi uyarınca süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile tahkim ilk itirazını ileri sürmüş, davacı vekili ise; her ne kadar davaya konu sözleşmede tahkim şartı bulunsa da davalı tarafın tahkim ilk itirazını ileri sürmesinin kötü niyetli olduğu, davalı tarafın müvekkili şirkete karşı açtığı Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/873 Esas sayılı dosyada tahkime başvurmadan dava açtığını beyan ettiği; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/873 Esas sayılı dosyasının doğrudan iflas talebine ilişkin olduğu ve söz konusu davada HMK’nun 14/2 maddesi gereğince kesin yetki kuralları geçerli olduğundan davacı vekilinin, davalı tarafın bu davada tahkime başvurmadan dava açtığı iddiasının geçerli olmadığı, her ne kadar Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2010/1581 Esas 2010/1652 Karar sayılı kararında; temyize konu davada “tahkim” itirazında bulunan davalı yüklenici şirketin sözleşmedeki tahkim şartını dikkate almadan kendi davasını genel mahkemede açtığı, geçerli tahkim sözleşmesi veya şartına rağmen sözleşmenin taraflarının davalarını hakem yerine mahkemelerde açmış olmaları durumunda tahkim sözleşmesinin veya şartının uygulanmasından vazgeçmiş olduklarının kabulünün gerektiği, zira TMK’nun 2. maddesi uyarınca herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı, tarafların sözleşmede kararlaştırılan tahkim şartının uygulanması olanağını ortadan kaldırdığı, açıklanan bu sebeplerle davalılarca yapılan tahkim itirazının kabul edilemeyeceğinden mahkemece işin esasına girilerek uyuşmazlık çözüme bağlanması gerektiğine hükmedildiği, buna rağmen somut olay incelendiğinde; tahkim itirazında bulunan davalı … Yapı tarafından açılan Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1178 Esas 2016/364 Karar sayılı dosyasında sözleşmedeki tahkim şartını dikkate almadan kendi davasını açtığı, ancak bu davada davalı … İnşaat’ın tahkim itirazında bulunduğu ve davanın tahkim şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği ve söz konusu kararın onandığı, bu nedenle tarafların sözleşmede kararlaştırılan tahkim şartının uygulanması olanağını ortadan kaldırmaları gibi bir durumun söz konusu olmadığı, ancak davacının davalı olduğu Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1178 Esas 2016/364 Karar sayılı dosyasında tahkim itirazını ileri sürüp de tahkim şartını dikkate almadan mahkemeye açtığı dava da TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına göre hakkını kötüye kullandığı; taraflar arasındaki 30.11.2010 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde tahkim şartı bulunduğu, buna göre tahkim şartının yerine getirilmeksizin huzurdaki davanın açıldığı gerekçesi ile davanın tahkim şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan ilk 4 sözleşmede davacı şirketin davalı şirkete ait olan …, … ve … parsel sayılı taşınmazlarda bloklar inşa etmeyi, bunun karşılığında davalı şirketin ise bedel ödemeyi üstlendiği; 30.11.2010 tarihli son sözleşmede, davacı şirketin yetkilisi …’nun davalı şirketteki ortaklığından ayrılması karşılığında hisselerini 180.000 euro bedelle davalı şirketin ortağı olan… firmasına satması ve İstanbul Pendik … Mahallesi… , … ve … nolu parseller üzerinde davalı tarafından yaptırılan inşaatların davacı tarafça yapılıp bitirilerek bu iş karşılığında hak edilen toplam ödemelerin nakit ödemeler ile Ek 3 te belirtilen apartman bloklarının davacı şirkete temliki hususunda tarafların anlaştığını; davacı şirket yetkilisi …’nun sözleşme gereği hisselerini satarak davalı şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkili davacı şirketin ise 21.03.2011 tarihine kadar inşaat yapımı nedeniyle alacağı doğduğunu, bu alacağın 30.11.2010 tarihli sözleşmenin 2.2 maddesi gereğince … parsel … bloktaki dairelerin davacı lehine tapu tescilinin sağlanması amacıyla İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasında verilen kararın her iki tarafın da istinafı nedeniyle halen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. HD nin 2021/3004 esasında derdest olduğunu; her iki davanın konusu aynı sözleşmelere dayanmakla birlikte talep sonucu aynı olmadığından derdest dava olmadıklarını; somut uyuşmazlıkta, inşaatların teslim tarihinin 21.03.2011 tarihi olduğunu; dolayısıyla dava zamanaşımının 21.03.2021 tarihinde dolduğunu; davacı şirketin alacak talebinin 30.11.2010 tarihli sözleşmeye ve bu kapsamda dava açılan İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasındaki delillere dayandığından, ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk uygulamasının yürürlüğe girmesinden önce açılmış bir dava söz konusu olduğu için iş bu dava açısından arabuluculuk şartına gerek olmadığını; 4686 sayılı yasanın 1.maddesinde “bu kanun, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya bu kanun hükümlerinin taraflar yada hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.”; 1/4 maddesinde “Bu Kanun, Türkiyede bulunan taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.” düzenlemesi ve aynı kanunun 2.maddesinde hangi hallerin yabancılık unsuru taşıdığının belirlendiği; dosya kapsamındaki deliller dikkate alındığında her iki tarafın Türk şirketi olması, sözleşmenin ifa yerinin Türkiye olması, taşınmaz mülkiyetinden kaynaklı bir alacak ve haktan doğması nedeniyle anılan uyuşmazlığın yabancılık unsuru içermediğini; 4686 sayılı yasanın 1/4 maddesi ve TMK 12 .maddesi hükmü dikkate alındığında kesin yetki oluşturan ve taşınmazın aynından kaynaklı bu davada taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu; davanın konusunun tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konuya ilişkin olduğundan tahkim kaydının geçersiz olduğu; İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasında da tahkim kaydının geçersiz olduğunun belirtildiğini; her iki davanın konusu farklı olduğu gibi davalı şirketin İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasında tahkim ilk itirazında bulunduğu halde SGK dan kaynaklı alacağın tahsili için Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/459 esas sayılı dosyasında dava açtığı, dava sonucunda davanın kabulü ile müvekkil davacı şirketin SGK borçlarından ötürü mahkumiyetine karar verildiği, bu kararın da Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 2016/1179 esas, 2016/2333 karar sayılı 18.04.2016 tarihli ilamı ile onandığını; her davanın kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini; davalı şirketin kendisine karşı açılan davalarda tahkim ilk itirazında bulunmasına rağmen kendisinin açtığı davada buna yönelik itirazın reddedilmesini talep etmesi, kendi işine geldiği gibi davrandığını gösterdiğini; mahkemenin tahkim şartı yokluğu nedeniyle verdiği red kararının hem bu dosyaya hem de İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasına tamamen aykırılık teşkil ettiğini; mahkemenin bu kararıyla davacıya inşaat işlerinin yapımı için harcadığı paranın tahsili amacıyla hiçbir çıkar yol bırakmadığını; bir davanın şekil şartı eksikliği nedeniyle reddedildiğini, diğerinin ise tahkim şartı eksikliği nedeniyle reddedildiğini belirterek, kararının istinaf incelemesi sonucu bozulmasına, İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasının bu dosya açısından bekletici mesele yapılmasına, her iki dosyanın birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı yüklenici tarafından taraflar arasında imzalanan 30.11.2010 tarihi öncesi başlayan ve 5 adet sözleşmeye konu olan imalat işlerinin 30.11.2010 tarihli sözleşme ile bitirilmesine ve bu kapsamda 21.03.2011 tarihine kadar İstanbul İli Pendik İlçesi …, … ve … nolu parsellerde yaptığı inşaat işlerinden doğan alacaklarının tespiti ile işleyecek ticari avans faizi ile USD üzerinden davalıdan tahsili talebine ilişkin açılan davada, davalı sözleşmede tahkim şartının bulunduğunu savunmuş; mahkemece davanın tahkim şartı yokluğundan reddine karar verilmesi üzerine davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.Taraflar arasında düzenlenen 30.11.2010 tarihli sözleşmenin eski ünvanı … Turizm A.Ş olan davalı … şirketi “…” sıfatıyla, … “…” sıfatıyla, … “…”sıfatıyla, davacı … Ltd.Şti ile… Ltd Şti ise “…” sıfatıyla imzaladığı anlaşılmakta olup; sözleşmenin 9. maddesinde sözleşmeden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların Finlandiya Merkez Ticaret Odası Tahkim Enstitüsü Kuralları’na uygun olarak tahkim yoluyla çözümleneceği, tahkim yargılamasının Helsinki, Finlandiya’da yapılacağı düzenlenmiştir. 4686 sayılı MTK’nın 5. maddesinde, tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa karşı tarafın tahkim itirazında bulunabileceği, tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tabi olduğu, tahkim itirazının kabulü halinde mahkemenin davayı usulden reddedeceği düzenlenmiş; HMK’nın 413. maddesinde de benzer düzenleme yer almıştır. 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun’un 1.maddesi gereğince Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseselerin her nevi işlem, sözleşme, yazışma, hesap ve defterlerinin Türkçe tutulması zorunluluğu bulunmaktadır. Aynı yasanın 4. maddesinde sözleşmelerin Türkçe düzenlenmesi konusundaki gerekliliğe uyulmamasının müeyyidesi yer almaktadır. Sözleşmenin taraflarından olan dava dışı…’un dosya kapsamına göre yabancı olduğunun anlaşılmasına göre, sözleşmede taraflardan birisinin yabancı olması halinde sözleşmenin yabancı dilde düzenlenmesinde 805 sayılı yasanın 1. Maddesi ve mevzuata göre aykırılık teşkil etmeyeceği, bu nedenle sözleşmenin geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, sözleşmede düzenlenen tahkim şartı da geçerli olup, davalı tarafın tahkim şartı itirazı yerinde olduğundan, mahkemece tahkim şartının geçerli kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2021 tarih ve 2020/522 Esas, 2021/386 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/12/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.