Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3364 E. 2022/19 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3364
KARAR NO: 2022/19
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/04/2021
NUMARASI: 2016/1216 Esas, 2021/329 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan zararların tazmini, bakiye bedel alacağının ödenmesi, nakdi ve kesin teminat mektuplarının iadesi, teminatlar dolayısıyla katlanılan masrafların tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili davalı şirket ile davacı şirket arasında akdedilen sözleşmeye ve kanuna aykırı şekilde iş yerini teslimde gecikmesi ve sair aykırılıkları dolayısıyla davacının uğramış olduğu, genel yönetim giderleri, fiyat iyileştirme bedeli, işçilik kayıp bedeli, kalemlerden oluşan zararların fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’sinin avans faiz oranları üzerinden ticari faizi ile davacıya ödenmesi, davacının hak kazanmış olduğu sözleşme ücreti (hakkediş bedellerinin) fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’sinin avans faiz oranları üzerinden ticari faizi ile, davacı şirkette meydana gelen kar kaybına ilişkin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’sinin avans faiz oranları üzerinden ticari faizi ile, davalı yan uhdesinde davacıya ait nakdi teminatlar ve kesin teminat mektubunun davacı şirkete iadesine, teminatlar dolayısıyla katlanılan masrafları ve bankaya ödenen faiz ve komisyon ücretlerin (teminat mektubundan kaynaklanan) davacı şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili , davaya konu alanın 60.000 metre kare olduğu, ihale süresinin 4 ay sürdüğü, alanın tamamını tek seferde tahsis edilmeyeceği bildirildiği, anahtar teslim işin 8 ayda bitirileceği, davacının 10.11.2014 tarihinde işyerini açtığını, 18.11.2014 tarihinde işe başladığını, davacı ihaleye teklif verirken birim fiyatları doğru analiz edemediğini, basiretli tacir gibi davranmadığını, kendi kusuru yüzünden işi geciktirdiğini, davanın belirsiz açılamayacağını, genel şartname 7.5 maddesinde yüklenicinin iş programında gerekli gördüğü değişiklikleri yapma hakkı olduğunu, alt yüklenicinin buna itiraz hakkı olmadığını, işin gecikmesinde davalının kusuru olmadığını, davacının hak ettiği bedelin 337.988 TL dir. + KDV olduğu, bu bedelin 250.000 TL si 13.06.2016 tarihinde kesin hak ediş ibralaşması yapılmadan verildiğini, şartnamede alt yüklenicinin genel gider ve kay kaybı dahil herhangi bir hak talep edemeyeceği bildirildiğini, kar kaybı ödeme yükümlülüğü olmadığını teminatların iadesi şartları sağlanmadığını, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davalı iş sahibinin sözleşmeye göre değişiklik yapabileceği, değişiklik sebebiyle ilave iş yapılırsa ilave iş bedeli sözleşmenin eki niteliğinde genel şartlar ve birim fiyat cetveline göre belirleneceği, ilave işler nedeniyle yapılan ödemelerin buna göre yapıldığını, işverenin yer tesliminde ve iş programında değişiklik yapmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olmadığını, bunun aksini davacı ispat edemediğini, iş programı ve yer tesliminde gecikmeden kaynaklı zararları talep edemeyeceğinden bu talepler yönünden davanın reddine , ayıplı eksik iş hususunun davalı tarafça ispat edilmediği, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalının 220.801,88 TL alacaklı bulunduğu, davalının alacağının mahsubundan sonra davacının davalıdan kesin hak ediş tutarının 216.325,17 TL olduğu, 5000 TL nin dava tarihi geriye kalan kısmın ıslah tarihinden 250.000 TL teminat mektubunun iade şartlarının oluştuğunu, teminat mektubunun iadesine, teminat kesintisi olan 295.000 TL nin 247.049 TL sinin harç ikmal tarihinden geriye kalan kısmın ıslah tarihinden davalıdan tahsiline, teminat mektubunun iade edilmemesinden doğan zarar kalemi yönünden sözleşmenin 10.4 maddesinde belirtilen belgelerin dava tarihinden önce davalıya ibraz edildiği ispat edilemediğinden bu taleplerin reddine karar verildiği görülmüştür. 20.000 USD teminat mektubu yönünden dava dilekçesinde talep olmadığından sonradan kısmı ıslah olmadığı gerekçesiyle bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davalı yeri zamanında teslim etmediğini, sözleşmenin konusu peyzaj işlerine başlanabilmesi için diğer faaliyetlerin tamamlanması ile mümkün olduğunu, aksi halde toprak ve bitkiler inşaat faaliyetinden zarar görebileceğini, sözleşmeye göre işin süresi 8 ay olduğunu, ilk yer teslimi en geç 15 kasım 2014 te yapılacağını, yer teslim programı iş programına uygun olarak oluşturulacağını, davalının bu zamana uymadığını, gecikilen süre boyunca çalışılan gideri ,depolama gideri gibi hususlarda masraf yapıldığını, düzenlenen raporlarda işin geç teslim edildiğini davalının kusuru bulunduğunu ,davacının geç teslimden kaynaklı ilave maliyetlere katlanmak zorunda kaldığını davalı tarafın borca aykırılık sebebi ile davacının 648.160,77 TL genel yönetim gideri, 125.544,08 TL fiyat iyileştirme bedeli, 4.609,28 TL teminat mektubunun iade edilmemesi sebebiyle uğranılan zarar 195.938,65 TL işçilik kayıp bedeli, 1.421.328,82 TL kay kaybı alacağı olduğunu, sorumsuzluk kaydı yüklenicinin oluşan tüm zararlara ve ek maliyetlere katlanacağı anlamına gelmediğini, menfaat dengesi bozulduğu durumlarda hükümlerin dikkate alınmaması gerektiğini, davalı taraf programa uygun teslim edildiğine dair yazılı belge sunmadığı gibi gecikme cezası uygulamadığını, teminatları irat kaydetme yada sözleşmenin feshi yoluna gitmediğini, nakdi ve kaydi teminatlar 15.05.2016 tarihinde iade edilmesi gerekirken iade edilmediğini, davalı komisyon ve masrafları karşılaması gerektiğini, sözleşmenin 35. Maddesine göre iade şartlarının gerçekleştiğini, 20.08.2016 tarihinden ( yada en geç ihtara cevap verilen 31.08.2016 tarihinden itibaren ) faiz işletilmesi gerekirken ıslah tarihinden faiz işletilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı katılma yoluyla istinafında; davacı kendi edimini zamanında teslim etmediğini, davacı tarafından keşide edilen ihtarnamede 1.663.53 TL talep edilmiş iken dava dilekçesi kapsamında 15.000 TL talep edilmesi karşısında belirsiz alacak davası olarak açmasında davacının hukuki yararı olmadığını, kısmi dava olarak da açamayacağını, raporlarda işin neden zamanında bitirilmediği yönünde değerlendirme yapılmadığını, çünkü işin süresinde teslim edilmemesi davalının iş programını değiştirmesinden değil peyzajın süresi içerisinde tamamlanmamasından kaynaklandığını, İşin niteliği gereği tüm alanların aynı anda teslimi zorunlu olmadığını, davacının şartnameye uygun hareket etmediğini, yer tesliminin geç yapıldığı ile ilgili davacı somut belge sunmadığını, alanın 65 günde bitirileceği belli olmasına rağmen geç teslim olsa bile bu sürenin aşılmaması gerektiğini, davacı teslimden itibaren işi 93 günde kendi kusuruyla gecikerek tamamladığını, davacı süre uzamasına sebebiyet verecek herhangi bir durum var ise sözleşmenin 7.9 maddesinde bu husus düzenlendiğini, buna göre usulünce süre talebinde bulunması gerektiğini, bilirkişilerin sözleşme maddelerini incelemeden rapor hazırladıklarını, sözlemenin 7.5 maddesinde belirtilen sorumsuzluk kayıtları geçerli olduğunu, davacının hak edişi 337.988 TL olarak ödendiğini, % 25 iş artışı ve bu alacağın karşılığı da ödendiğini, işçilik kaybına yönelik bir zararı işveren kaynaklı bir gecikme dahi olsa talep edemeyeceğini, kar mahrumiyeti hesaplamasının usulsüz olduğunu, şartnamede alt yüklenicinin kar kaybı dahil her nam altında olursa olsun hak talep edemeyeceği düzenlendiğini, nakit teminatların iadesi şartları oluşmadığını, genel şartlar 35. Maddeye göre davacı edimlerini yerine getirmediğini, işi tam ve kesiksiz olarak yerine getirmediğini, faiz başlangıç tarihi 20/08/2016 olmasının imkanı olmadığını, teminat kesintisi ile ilgili davalı şirketin temerrüde düşmediğini, ihtarnamede teminat kesintisi ile ilgili husus olmadığını, ıslah tarihine göre faiz yürütülmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı alt taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında götürü bedelde anahtar teslim yazılı eser sözleşmesi düzenlendiği, davacının iş yerinin geç tesliminden kaynaklı olarak zarar kalemlerinin oluştuğunu, bunun davalı tarafından tazmin edilmesini istediği, hak ediş bedelinin eksik ödendiğini, nakdi ve kesin teminat mektuplarının iadesi ile teminatlar dolayısıyla katlanılan masrafların tahsilini talep etmiş, davalı işin zamanında teslim edilmediğini, yer tesliminin sözleşmeye göre yapıldığını, davacının basiretle tacir gibi davranmadığını, hak ediş bedelinin ödendiğini, teminatların iadesi şartlarının gerçekleşmediğini, teminatlarla ilgili zararın olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece yer tesliminde gecikme olmadığından bu yöndeki zarar kalemlerine ilişkin taleplerin reddine, bakiye bedel alacağının kısmen kabulüne, teminatların iadesine, teminatlarla ilgili zarar talebinin reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.Tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine göre davacı alt yüklenici tarafından işin zamanında teslim edilmediği sabittir. Davacı davalıdan kaynaklanan sebeplerle işin tamamlanmadığını iddia etmiş, davalı bu iddiayı reddetmiş, mahkemece yer teslimindeki gecikmeden dolayı davalı yüklenicinin kötü niyetli olmadığını belirterek bu talebi reddetmiştir. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Her ne kadar mahkemece yer tesliminde davalının kötün niyetli olarak gecikmediğini belirterek davanın reddine karar verilmiş ise de; yer teslim tarihinin kesin olarak belirlenmediği anlaşılmakla , bu konuda taraf vekillerinin beyanlarının alınması, yetmemesi halinde ve gerekirse taraflar bizzat isticvap edilerek yer teslim tarihinin belirlenmesinin ardından, gecikmenin neden dolayı gerçekleştiği, hangi tarafın kusurlu olduğu, sözleşme hükümleri, işin teknik özellikleri , ticari hayatın olağan akışı gözetilerek belirlenmesi ve davalıdan kaynaklanan gecikmelerin sözleşme süresine eklenerek oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerektiğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talepleri yerinde görülmüştür. Davalı vekili istinafında davanın belirsiz dava yada kısmi dava olarak açılmayacağını belirterek kararın bu yönüyle kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanun’un 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2019 tarih, 2016/22-2678 Esas, 2019/1359 karar sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta, belli bir miktar gösterilerek talepte bulunulduğundan davacının davasının HMK 109. maddesinde ifade edilen kısmi dava niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. (bkz. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 10/07/2013 gün 2012/6728 Esas 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/03/2016 gün 2014/15 Karar 2014/439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamları). Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2016/22-1166 E., 2019/576 K. Sayılı ve 16.05.2019 tarihli içtihadı; “alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 109’uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlasılmasına, başka bir anlatımla davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, mahkemece dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara kararı ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.” şeklindedir. Bu açıklamalara göre davanın kısmi dava olarak kabul edilmesinde yasal olarak bir engel bulunmadığı ve davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğu gözetilerek davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 342/2-e bendinde istinaf dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçelerinin belirtilmesi gerektiğini, 355.maddesinde istinaf incelesinin istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve komu düzeni gözetilerek yapılacağı, 352/1-d fıkrasında başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde Bölge Adliye Mahkemesinin gerekli kararı vereceği düzenlenmiştir. Belirtilen usule ilişkin bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, istinaf dilekçesinde istinaf itirazları sebepleriyle birlikte somutlaştırılarak belirtilip, gerekçesiyle birlikte ileri sürülenmesi gerekir. Aksi halde istinaf itirazları incelenemeyeceğinden istinaf talebinin reddine kara verilmesi gerekir. Davalı vekili diğer bir istinaf sebebinde, kesin hak edişle ilgili verilen kararın kaldırılmasını talep etmiş, davacının bu yönde istinaf talebi bulunmadığı görülmüştür. Davalı istinaf dilekçesinde davacının alacağı bulunmadığını savunmuş ise de, bu savunmaya yönelik istinaf sebeplerini açıkça dilekçesinde belirtmemiş, soyut itirazlarda bulunmuştur. İstinaf sebepleriyle bağlılık ilkesi gereği davalının usulünce sunulmuş istinaf başvurusu bulunmadığından hak ediş yönünden yapılan istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Aynı şekilde davalı nakit teminat kesintileri ile ilgili istinafında da soyut itirazlarda bulunmuş, usulünce bu kalem yönünden de istinaf başvurusu bulunulmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri incelenmemiştir. Davacının nakit teminat kesintileri yönünden istinaf başvurusu bulunmadığı görülmüştür. Davalı vekili diğer bir istinaf sebebinde, teminat mektuplarının iadesi ile ilgili şartların gerçekleşmediğini savunmuş, mahkemece şartların gerçekleştiği kabul edilerek teminat mektuplarının iadesine karar verilmiştir. Davacı tarafın bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmadığı görülmüştür. Taraflar arasındaki sözleşmenin 2. Maddesinde Genel Şartların sözleşmenin eki olarak kabul edildiği belirtilmiş, Genel Şartların 35. Maddesinde teminatların iade şartlarının ayrıntılı olarak düzenlendiği görülmüştür. Mahkemece sadece SGK ilişiksiz belgesinin sunulması yeterli görülmüş, madde de belirtilen diğer şartların yerine getirilip getirilmediği usulünce araştırılmamıştır. Bu sebeple davalı tarafın bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Davacı vekili teminatlarla ilgili zarar kalemi yönünden mahkemece verilen ret kararına karşı istinaf talebinde bulunmuş, teminatların iadesi ile ilgili Genel Şartlar 35. Maddenin de bu taleple birlikte incelenmesi gerekeceğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi değerlendirilmemiştir. Davacı vekili istinafında ihtarnamede ödeme için son gün olarak belirlenen 20.08.2016 tarihinden itibaren ( yada en geç ihtara cevap verilen 31.08.2016 tarihinden itibaren ) faiz işletilmesi gerekirken ıslah tarihinden faiz işletilmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafında faiz başlangıç tarihi 20/08/2016 olmasının imkanı olmadığını, teminat kesintisi ile ilgili davalı şirketin temerrüde düşmediğini, ihtarnamede teminat kesintisi ile ilgili husus olmadığını, ıslah tarihine göre faiz yürütülmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 17/08/2016 tarihli ihtarnamede davalının 19.08.2016 tarihine kadar ihtarnamede belirtilen bedeli davacıya ödemesi ihtar edilmiş ise de; ihtarname içeriğine bakıldığında teminat kesintisi ile ilgili bir hususun belirtilmediği anlaşılmakla bu kalem yönünden temerrüt oluşmadığı gözetilerek dava ( harç ikmal tarihi ) ve ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda davanın kısmi dava olduğu gözetilerek diğer alacak kalemleri yönünden davacının ihtarnamesi ile davalının temerrüte düştüğü anlaşılmakla faiz yönünden temerrüt tarihi de esas alınarak hüküm kurulması gerektiğinden davacı ve davalı vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/04/2021 tarih, 2016/1216 Esas, 2021/329 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.