Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/319 E. 2021/1119 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/319
KARAR NO : 2021/1119
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2019/768 Esas, 2020/297 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 07/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 10/04/2013 tarihli olup bir inşaat projesinin yükseltilmiş zemin kurulumunu konu alan sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin işe devam ettiği ve edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiği sırada davalı şirketin müvekkiline ödeme yapmayı bıraktığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilinin yapmış olduğu işe karşılık 15/11/2013 tarihli … nolu 654.500,02 TL bedelli faturayı düzenleyerek davalıya gönderdiğini, ancak faturanın iade edildiğini ve bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, davalı tarafça dayanılan ibranamenin soyut ve genel nitelikte olması nedeniyle kabulünün mümkün olmadığını, zira hangi alacağın konu edildiğinin ve fesih sebebinin belirtilmediğini, sözleşmenin feshine ilişkin tebliğ edilmiş bir ihtarnamenin bulunmadığını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını, davacının edimini gereği gibi yerine getirmemiş olması nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini ve 27/09/2013 tarihli ibranamenin imza altına alındığını, taraflar arasındaki tek hukuki ilişkinin dava konusu eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğunu, ibranamenin başka bir hukuki ilişkiye istinaden verildiği iddia ediliyorsa ispat edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı tarafından dosyaya sunulan 27/09/2013 günlü ibranamede davacı şirket tarafından sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiği ve tüm sözleşmeden doğan hakediş ve alacaklarını aldığını belirterek davacı şirketin davalı şirketi ibra ettiği, davacı şirketin ibranameye yönelik herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, TBK’nın 478. maddesine göre yüklenici ayıplı bir eserin meydana gelmesinden ötürü eserin teslim tarihinde başlayarak taşınmaz yapılarda 5 yılın , ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yüklenicinin ağır kusuru var ise 20 yılı geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiş olup davacı tarafından davalının eserin ayıplı olarak ağır kusuru ile yapıldığına ilişkin delil sunulmadığı gibi iş bu maddenin uygulanması için eserin tamamlanmış olması ve taraflar tarafından fesih edilmemiş olması gerektiğinin açık olduğu, taraflar arasındaki sözleşme fesih edildiğinden TBK 147/4 maddesindeki eser sözleşmesi için öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, dolayısıyla davacının dava konusu ettiği alacağın doğumuna esas sözleşme ve sözleşmenin sona erdirilmesine ilişkin ibraname kapsamına göre, dava konusu sözleşmenin 27/09/2013 tarihinde fesih edilmiş olup 5 yıllık zamanaşımı süresinin 27/09/2018 tarihinde dolduğu ,dava konusu icra takibinin bu süreden sonra 27/12/2018 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla, TBK’nın 147/4. Maddesi gereğince dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dava fatura alacağına ilişkin olup 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğunu, taraflarınca ileri sürülen delil ve belgeler incelenmeden karar verildiğini, ibranamenin soyut ve genel nitelikte olması nedeniyle kabul edilemeyeceğini, 01/07/2020 tarihli duruşmaya katılımın sağlandığını, ancak duruşmalara nöbetçi heyet tarafından bakılacağı bilgisinin verilmesi nedeniyle mazeret dilekçesi sunulduğunu, 23/09/2020 tarihli duruşma için mesleki mazeret sunulmasına rağmen haksız olarak reddedildiğini ve yokluklarında karar verildiğini, bunun bozma sebebi olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.Taraflar arasında yükseltilmiş zemin kurulumu konulu eser sözleşmesi düzenlenmiş olup, davacı alt yüklenici, davalı ise yüklenicidir. Dava konusu icra dosyası incelendiğinde, davacının 27/12/2018 tarihinde, 1 adet faturaya dayalı olarak 654.500,02 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığı, takibin davalının yasal sürede borca itirazı ile durduğu görülmüştür. İcra takibine konu fatura incelendiğinde, 15/11/2013 tarihli A 135588 nolu 654.500,02 TL bedelli, açıklama kısmından 27/05/2013-31/07/2013 tarihleri arasındaki işlerin konu edildiği anlaşılan açık fatura olduğu görülmektedir. Taraflarca sunulan 10/04/2013 ve 01/05/2013 tarihli sözleşmelerin her ikisi de dava konusuna ilişkin benzer sözleşmelerdir.Davalı tarafça sunulan 27/09/2013 tarihli ibranamede, sözleşmenin taraflarca karşılıklı feshedildiği, sözleşmeden kaynaklanan tüm hak edişlerin alındığı, davalıdan başka hak ve alacağın kalmamış olması nedeniyle davalının ibra edildiği hususları düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, TBK 478 m. uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olacaktır. Davalı taraf sözleşmenin karşılıklı feshedildiğine ve davalının ibra edildiğine dair 27/09/2013 tarihli ibraname sunmuş, davacı ibranamedeki imzaya itiraz etmemiş, hata veya hile iddiasında bulunmamış, sadece içeriğinin açık olmaması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de, taraflar arasında bundan başka bir akdi ilişki olduğu iddiası olmadığına göre ibranamenin geçerli olduğu kabul edilmelidir. O halde takip tarihi olan 27/12/2018 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu açıktır. 08/04/2020 tarihli ön inceleme duruşması corona virüs salgını kapsamında alınan tedbirler nedeniyle ertelenmiş ve 01/07/2020 tarihine bırakılmıştır, 01/07/2020 tarihli duruşmaya geçici heyet çıkması nedeniyle tarafların mazeret dilekçesi sundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda kendi kusuru ile olmasa da çeşitli nedenlerle uzun süre duruşmaları ertelenen bir davada davacı vekilinin 23/09/2020 tarihli son duruşma için de en azından belgelendirilmiş bir mazeret dilekçesi sunması gerekir, ancak mazeretini belgelendirmemiş olduğundan mazeretin reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır, dava davalı tarafça takip edilmiştir. Bununla birlikte HMK 142.m. uyarınca zamanaşımı def’inin, ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra tahkikata başlamadan önce incelenerek karara bağlanması gerekmektedir. Oysa mahkeme zamanaşımı defini yanılgılı olarak ilk itiraz olarak nitelendirmiş ve ön inceleme duruşmasını yapmadan karara bağlamış ise de, aynı celse tahkikata geçilmeden davacının yokluğunda verilebilecek bir karar olması nedeniyle bu eksiklik savunma hakkını kısıtlar ve esasa etkili nitelikte görülmemiştir.O halde mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2020 tarih ve 2019/768 Esas, 2020/297 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 07/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.