Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3171 E. 2021/2454 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3171
KARAR NO: 2021/2454
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2015/871 Esas, 2021/490 Karar
ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava ise; alacak talebine ilişkin olup, mahkemece asıl davada; davanın kısmen kabulüne, birleşen davada ise; davanın reddine dair verilen karara karşı, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin inşaat işleri ite iştigal eden bir firma olup, davalı firma ile aralannda ticari ilişki söz konusu olduğunu, tarafların iki ayrı projeye ilişkin 26/11/2012 tarihli iki ayrı inşaat yüklenici sözleşmesi, bu sözleşmelere ek olarak 06/01/2015 tarihli ek protokol ve bunlardan başka bir proje için 04/03/2014 tarihli ayrı bir inşaat yüklenici sözleşmesi akdettiklerini, müvekkilinin yüklenici, davalının ise iş sahibi olduğu bu üç ana sözleşmenin konusunun; davalıya ait İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz ile İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada, … ve … parsel sayılı taşınmazlar ve İstanbul İli, Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerine bina yapma işini üstlendiğini, yapılan anlaşmalar uyarınca müvekkili şirketin, sözleşmelerle yüklendiği edimleri yerine getirmiş olmasına karşın, davalı şirketin müvekkiline karşı yükümlülük altına girdiği ödemeleri yapmadığını, bunun üzerine tarafların iyi ilişkiler çerçevesinde bir araya gelerek 28/05/2015 tarihinde “borç ödeme protokolü” akdettiklerini, söz konusu protokolde, alacaklı müvekkili tarafından tanzim edilen faturaların davalı borçlu firmaya tebliğ edilmesine rağmen itiraz edilmediğinin ancak fatura bedellerinin ödenmediğinin, 25/05/2014 tarihi itibariyle toptam borç miktarının 11.907.506,00 TL, bakîye borcun ise 8.050.170 TL olduğunun belirlenerek imzalandığını, buna istinaden aynı protokol çerçevesinde, tarafların mutabık kaldıkları borcun bir kısmına karşılık olarak, davalı borçlu firma adına kayıtlı bulunan İstanbul İli, Sultangazi ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde ( daha sonra yapılan düzenlemeye göre 12 parselde) inşa edilmiş olan ” … ” isimli taşınmazda yer alan 5, 6, 7, 8 ve 9 numaralı 5 adet bağımsız bölümün Sultangazi İlçesi, … Mahallesi, … ada, … ve … parselde (sonradan yapılan düzenleme ile 15 parselde) inşa edilmiş olan … Konaklarındaki, A Blok 1, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 9, 10, 12, 17, 20, 21, 24, B Blok 1, 2, 3, 6, 8, 13, 14, 15, 17, 18 numaralı 24 adet bağımsız bölümün, Sultangazi İlçesi, … Mah, … ada, …. parselde bulunan 3, 5, 6, 9, 11 numaralı 5 adet bağımsız bölümün müvekkili firmaya, alacaklarının bir kısmına karşılık olmak üzere devredileceğinin, yapılacak devirler ile davalı borçlu firmanın bakiye borcunun devam edeceğinin, bundan başka işin devamında ortaya çıkacak ve/veya çıkabilcek yeni alacak kalemlerinin belirtilerek, davalı borçlunun, belirtilen durumlara istinaden müvekkili firmaya yukarıda belirtilen bakiyeden “başkaca ve ayrıca” borçlu olacağının kararlaştırıldığını ve taşınmaz devirlerinin gerçekleştirildiğini, buna göre bahsi geçen protokolde açıkça belirtildiği üzere, tarafların, davalının müvekkili firmaya, protokolün imzalandığı tarih olan 28/05/2015 tarihinde, bakiye 8.050.170 TL borcu bulunduğu ve protokolde belirtilen taşımazların devri ile birlikte, bahsi gecen bu borcun tamamının ödenmiş sayılmayacağı hususunda mutabakata vardıklarını, 28/05/2014 tarihinde imzalanan bu protokole istinaden belirtilen taşınmazların, müvekkili firmaya, alacağına mahsuben devredildiğini, devirlerin akabinde, tarafların herhangi bir yanlışlığa mahal vermemek adına, yeniden bir araya gelerek yeni bakiye borç miktarında mutabık kalmak üzere bir mutabakat mektubu hazırladıklarını, buna göre bahsi gecen protokolde belirtilen 8.050,170 TL bakiye borcun, taşınmazların devrinden sonra 10/07/2014 tarihi itibariyle KDV dahil 1.386.796.09 TL olduğu hususunda mutabık kaldıklarını ve buna ilişkin mutabakat mektubunun davalı borçtu firma tarafından imzalandığını, itirazın iptali istenilen Gaziosmanpaşa … İcra Müdüriüğü’nün …Esas sayılı dosyasına konu alacağın, yalnız protokolde belirtilmiş taşınmazların devrinden sonra ortaya çıkan “son” bakiye borcun tahsiline ilişkin olduğunu, aynı protokolün, 2. sayfa 8. paragrafı ile başlayan ve protokol sonuna kadar devam eden, yapı kullanma izin belge masraflarının, natamam inşaatın tamamlanarak protokol gereği buna %25 kar eklenerek tanzim edilecek faura alacakları, natamam inşaatın tamamlanması için gerektiği tespit edilen (+, – %10 ) 3.750.000,00 TL’lik inşaat masraftan ve kanuni giderler, taşınmazlar üzerindeki ipotek ve hacizlerin kaldırılmasına ilişkin yapılan masraflar vs.olduğunu, davava konu edilen icra takibi ile tahsili istenilen alacak miktarına dahil olmadığını, bu nedenle, protokolde belirtilmiş olan bu alacak kalemlerine ilişkin talep ve dava haklarının saklı olduğunu, taraflar arasında çok açık, net bir protokol ve mutabakat mektubu bulunmasına rağmen davalı borçlunun takibe yönelik itirazının tamamen kötüniyetli ve alacağı sürüncemede bırakmak adına yapılmış bir girişim olduğunu, alacağın, taraflar arasında imzalanan mutabakat mektubu da dikkate alındığında likit olduğunun ortada olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin her türlü talep ve talep haklarını saklı kalmak kaydıyla Gaziosmanpaşa …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı yanca cevap dilekçesi sunulmamıştır. Birleşen davada davacı … Ltd Şti vekili İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/313 Esas sayılı dosyasına verdiği 31/07/2015 tarihli dilekçesiyle, müvekkilinin müteahhitlik yaptığını, arsa sahipleri ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapım işlerini davalı ile aralarında yapmış oldukları sözleşmelere bağlı olarak yürütüldüğünü, işlemlerin devamı esnasında hiç bir nakdi bedel alınmadan yapılan inşaatların ve daha sonra yapılacak inşaatların karşılığı olmak üzere davalı firmaya sözleşmelerde kararlaştırılan gayrimenkullerin devredildiğini, devredilen bu taşınmazların inşaat yapım bedeli olmasına rağmen davalı firma tarafından alınan bu gayrimenkullerin üçüncü kişilere devredilmeye başlanıldığını, ortada sözleşme olmasına rağmen inşaat yapım maliyetlerinin çok yüksek olduğu gösterilerek müvekkilinden nakdi olarak alınan bedellerin de inşaat maliyeti olarak talep edilerek alındığını, sözleşmeler uyarınca hak edişten çok fazla miktarda gayrimenkulün davalı firmanın uhdesinde olduğu ileri sürülerek terditli olarak müvekkili tarafından davalıya bila bedel devredilen gayrimenkullerin tapularının iptali ile müvekkili adına tesciline, tescilin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla gayrimenkul bedellerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nice 08/09/2015 tarih, 2015/330 Karar sayılı karar ile, mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna karar verilmiş, dosya İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/1083 Esas sayılı dosyasına gönderilmiş, İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce 25/10/2017 tarih, 2017/804 Karar sayılı karar ile, aralarındaki bağlantı nedeniyle dosyanın istinafa konu kararın verildiği dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Mahkemece, her iki dava açısından da önem arzeden 28/05/2014 tarihli borç ödeme protokolü hükümleri incelendiğinde; asıl davada davacı … Firmasının alacaklı, davalı … Firmasının borçlu olduğu, davacı …’inin inşaat faaliyetlerini zamanında yerine getirdiği halde iş bedelinin davalı yanca ödenmediği, davacı yanca iş bedeline istinaden düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiği, davalı yanca faturalara itiraz edilmediği, davalı yanca davacıya ödenmesi gereken miktarın toplam11.907.56,00 TL, ödenmeyen iş bedelinin 8.050.170,00 TL olduğu, Sultangazi İlçesi, … ada, … parsel, 5 adet bağımsız bölüm, … ada, … ve … parseller, 22 adet bağımsız bölüm, … ada, … parsel, 4 adet bağımsız bölümün tamamı ve bir adet bağımsız bölümün 1/2 hissesi olmak üzere 5 adet bağımsız bölümün sözleşmelerden kaynaklı alacağa karşılık olarak davacı …Şirketi’ne devredileceği, taşınmazların devrinden sonra 3 adet sözleşme ve bir adet ek sözleşmeden doğan borçların taşınmaz devirleri ile sona ermediği, diğer tahsil yollarına da başvurulabileceği ve bunun tarafların kabulünde olduğu, gayrimenkullerin natamam olduğu ve en önemlisi borca mahsuben devredilecek gayrimenkullere ait ekli listelerde bulunan bağımsız bölümlerin anlaşılmış devir bedelleri üzerinden KDV dahil fatura düzenleneceği, satıcı-borçlunun tapu kayıtlarındaki satış bedellerini KDV dahil bedel olarak peşinen kabul ettiğinin taraflar arasında kabul ve taahhüt edildiği, bu hususların taraflarca imzalandığı, mahkemece hakediş alacağına yönelik yaptırılan defter incelemelerinde; davacı taraf ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendi lehine delil teşkil edebileceği fakat davalı taraf ticari defterlerinin kapanış tasdikleri olmadığından usulüne uygun tutulmadığı, 10/07/2014 tarih itibariyle davacı defterlerinin 1.579,786,23 TL davalı defterlerinin 1.265.434,74 TL gösterdiği, ayrıca davalı tarafın muavin defterlerinde, 10/07/2014 tarihinden sonra davalı tarafın davacıya teslim ettiği taşınmazların tapudaki ve bizzat davalının kendi düzenlediği faturaların aksine, bir emlak şirketine yaptırdığı ekspertiz raporunu dayanak olarak değerlendirmesinin yapıldığı ve davacı tarafın 15.290.231,45 TL borçlandırıldığı, fakat bu durumun 28/05/2014 tarihli borç ödeme protokolünde taraflarca anlaşılmış devir bedelleri üzerinden fatura düzenleneceği ve tapu kaydındaki bedelleri peşinen kabul ettiği hükümlerine aykırı olduğu, ekli listelerde devir bedellerinin belirtildiğinin tarafların kabulünde olduğu, ayrıca 10/07/2014 tarihli her iki tarafın da imzasını taşıyan mutabakat metninde bakiye tutarın 1.386.796,09 TL olduğu hususunda mutabık kaldıkları, bu nedenle her ne kadar bilirkişi raporunda davalı defterlerine göre 1.265.434,74 TL üzerinden davacının alacağının devam ettiği bildirilmiş ise de, gerek davalı defterlerinin usulüne uygun tutulmamış olması, gerekse 10/07/2014 tarihli mutabakat metni dikkate alındığında; borç miktarının 1.386.796,09 TL olup icra takibinin bu bedel üzerinden devamına, faiz alacağı yönünden ispatlanamadığından asıl davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği, birleşen dava yönünden ise; her ne kadar hakediş alacağından çok fazla bila bedelle gayrimenkullerin devredildiği ve bu nedenle tapuların iptali talep edilmiş ise de, 28/05/2014 tarihli borç ödeme protokolündeki taraflarca anlaşılmış devir bedelleri olduğu, ekli listelerde belirtildiği, borçlunun tapu kaydındaki bedelleri peşinen kabul edeceği hükümleri gözetildiğinde açılan davanın dürüstlük kuralına ve sözleşme hükümlerine aykırı olduğu, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda tek tek ve ayrıntılı olarak protokolde yer alan taşınmazların değerlerinin emsalleri ile karşılaştırılmış olup toplam değerlerinin 7.584.529,05 TL olduğu, hakediş alacağından fazla gayrimenkul devredilmediğinden ve haksız olarak muavin defterlerinde davacı tarafın 15.290.231,45 TL borçlandırılmış olması nedeniyle yapılan borç ödeme protokolü hükümleri işletilmesi gerektiğinden açılan tapu iptal ve tescil davasının reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, asıl davada; davanın kısmen kabulüne, Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 1.386.796,09 TL asıl alacak ve bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan tahsiline, Birleşen İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1083 Esas, 2017/804 Karar sayılı dava dosyası yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesiyle, asıl ve birleşen dava yönünden istinaf itirazlarında bulunmuş ise de, asıl davada davacı şirket yetkilisi tarafından asıl davadan feragat edildiğinden asıl dava yönünden istinaf itirazlarının değerlendirilmesine gerek olmadığı anlaşılmış, birleşen dava yönünden; taraflarınca alacak davası açıldığı halde, mahkemece sanki tapu iptali ve tescil davası açılmış gibi değerlendirilerek hüküm kurulduğunu, böylece yanlış degerlendirme neticesinde; birleşen alacak davası yönünden hiç hüküm kurulmadığını, bunun da usul hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, birleşen davada rededilen davanın alacak davası olduğunu, alacak kaleminin taşarönluk sözleşmesine bağlı olarak taşeronun yani karşı yanın alacağının inşaatın %100 tamamlamasına bağlı olarak oluştuğunu, yapılan ödemenin inşaat bitmeden gayrimenkul devri ve nakdi ödemeyle yapılmışsa; ya inşaatın tamamının bitimindeki gayri menkul değerlerinin hesaplanması gerektiğini, ya da devir tarihindeki hak edişinin oranlanarak alacak- borcun belirlenmenin gerektiğini, mahkeme tarafından bu hususun hiç incelenmediğini, çünkü davalarının alacak davası olmasına rağmen tapu tescili ve iptali gibi yorumlanarak hüküm kurulduğunu, alacak davalarının ise hiç incelenmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Taraflar arasında 26/11/2012, yine 26/11/2012 ve 04/03/2014 tarihli 3 adet inşaat yüklenici sözleşmesi akdedilmiş, akabinde de 06/01/2014 tarihinde ek protokol yapılmış, sözleşmelerden kaynaklı borçların ödenmesi ve gayrimenkullerin devrine ilişkin olarak 28/05/2014 tarihli borç ödeme protokolü düzenlenmiş, son olarak taraflar arasında 10/07/2014 tarihinde mutabakat metni imzalanmıştır.Asıl davada davacı şirket yetkilisi… mahkemeye sunduğu kimlik tespitli 01/11/2021 tarihli dilekçesi ile, açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir. Dairemizce asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin birleşen davaya ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan incelemede; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. Maddesine göre “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmü düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 294 ve 297. Maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış ve 297/son maddesi gereğince hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alacağı belirtildikten sonra hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği belirtilmiş, aynı kanunun 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir. HMK’nın 26 ve 297. Maddeleri gereğince davacının tüm talepleri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi ve verilen kararın gerekçesinin açıklanması hukuki bir zorunluluktur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/04/2016 tarih ve 2014/11-638 Esas, 2016/501 Karar sayılı kararında da mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği vurgulanmıştır. ( Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.11.2019 tarihli ve 2017/9-1782 E., 2019/1185 K.;10.10.2019 tarihli ve 2019/9-157 E., 2019/1051 K.; 17.01.2018 tarihli ve 2016/9-2418 E., 2018/53 K.; 29.04.2021 tarih, 2017/9-2116 E., 2021/536 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara işaret edilmiştir ) . Anayasa Mahkemesi de birçok kararında, Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. Maddesinin, adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir ( bkz. B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 49). Tüm bu kanun maddeleri ve Yargıtay kararları ışığında somut olay değerlendirildiğinde; birleşen davada; davacı vekili dava dilekçesinde terditli olarak tapu iptal ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde ise gayrimenkul bedellerinin tahsilini talep etmiş ise de; 18/10/2016 tarihli duruşmada; davaya tapu iptal ve tescil olarak değil, davaya konu gayrimenkullerin değerinin taraflarına ödenmesi olarak devam etme yönünde davalarını ıslah ettiklerini beyan etmiş, 01/11/2016 tarihli dilekçe ile de; davanın tertitli olarak açıldığını, taleplerinin öncelikle gayrimenkulün tescili, mümkün olmaması halinde değerinin tahsili olduğunu, mevcut durumda müvekkili tarafından harç ikmali yapılamamasına bağlı olarak davalarının, dava dilekçesindeki miktar üzerinden kısmi alacak davası olarak ıslah edildiğini bildirdiği halde, mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki beyanı gereğince inceleme yapılmadığı, gerekçeli kararda alacak talebinin değerlendirilmediği bu durumun da yukarıda açıklanan kanun maddelerine ve Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık oluşturduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece birleşen dava yönünden Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile ona koşut düzenleme içeren HMK’nın 297. ve 26. maddelerindeki hükümler gözetilmek suretiyle, davacının talep ettiği tüm kalemler yönünden değerlendirme yapılıp olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi ve talepler hakkında verilecek kararın gerekçesinin açıklanması suretiyle, yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, birleşen davada davacı vekilinin istinaf talebinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi, asıl davada davacı yanca davadan feragat dilekçesinin de yerel mahkemesince değerlendirilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/06/2021 tarih, 2015/871 Esas, 2021/490 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi