Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/3104 E. 2022/548 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3104
KARAR NO: 2022/548
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/07/2018
NUMARASI: 2017/260 Esas, 2018/752 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı tarafın müvekkili şirketten muhtelif tarihlerde proje çizim hizmeti satın alındığını, müvekkilinin yapılan hizmet karşılığı gerekli faturaları düzenleyip davalıya gönderdiğini, davalı tarafından bu faturalara ve münderecatına itiraz edilmediğini, davalı tarafça tanzim edilen 08.09.2016 tarihli mutabakat metni ile davalı tarafın borçlu olduğunun açıkça ikrar edildiğini, bu nedenle davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, anılan icra takibine davalı borçlu şirket tarafından haksız olarak itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, haksız yapılan itiraz sebebi ile asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı ile müvekkili şirket arasında muhtelif birçok proje hizmetleri sözleşmelerinin akdedildiğini, davacıdan bir takım hizmetler talep edildiğini ve müvekkillerinin bu hizmetleri onaylaması durumunda davacıya ödeme yapıldığını, davacı tarafından başlatılan icra takibinin hangi sözleşmeye istinaden başlatıldığını anlamadıklarını, cari hesap mutabakatında alacaklı gözükse dahi hiçbir şekilde o tutar kadar alacaklı olduğu anlamı ortaya çıkmadığını, davacı tarafından sözleşmeler uyarınca verilen hizmetlerin birçoğunun kusurlu olduğunu, davalının öncelikle vermiş olduğu hizmetin kusurlu olmadığını ve eksiksiz olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ticari avans faizinin de kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların usulüne uygun tutulan defter kayıtlarının birbiriyle örtüştüğü ve sahiplerine lehine kesin delil teşkil ettiği, buna göre davalının takip tarihi itibariyle davacıya 145.140,00 TL borçlu olduğu, davalı tarafça proje çiziminin mevzuata aykırı olduğu savunulmuş ise de TTK’nın 23/c maddesi kapsamında bu aşamaya kadar bir ayıp ihbarında bulunulmadığı, ayrıca 08/09/2016 tarihli hesap mutabakatında da borcun bu miktarda olduğunun kabul edildiği göz önüne alındığında bu itirazın haksız olduğu ve itiraz nedeninin dayanağı bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmede bir vade belirlenmediğinden, takipten önce davalının temerrüte düşürüldüğüne dair bir ihtarda bulunmadığından takip öncesi dönem için işlemiş faiz talep edilemeyeceği, yapılan iş ticari nitelikte ve her iki taraf tacir olduğundan avans faizi talep edilebileceği, alacak miktarı faturaya dayalı olup her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğundan alacağın likit bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İst. Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 145.140,00 TL asıl alacak yönünden takibe yapılan itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, takip öncesi dönem için işlemiş faiz isteyemeyeceğine, takipten itibaren asıl alacağa ticari avans faizi uygulanmasına, asıl alacak miktarı belirli bulunmakla 145.140,00 TL nin %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir. Sonrasında verilen 25/09/2018 tarihli tavzih kararıyla, kararının başlık kısmında davacının sehven yazılan “… Ltd. Şti.” unvanı “… Ltd. Şti.” olarak düzeltilmiştir. Verilen karara karşı her iki taraf vekilince de istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilince yapılan istinaf başvurusuna ilişkin olarak herhangi bir istinaf harcı yatırılmadığından, gerekli istinaf harçlarını ve gider avansını yatırması için çıkartılan harç muhtırasına rağmen istinaf harçları yatmadığından mahkemece 14/02/2018 tarihli ek kararla davalının istinaf etmemiş sayılmasına karar verilmiştir. Davalı vekilince bu ek karara karşı sunulan 19/12/2018 tarihli istinaf dilekçesiyle, harç tamamlama muhtırasının müvekkili şirket vekiline değil, usulsüz şekilde müvekkili şirkette bekçilik görevini yürütmekte olan …’ya yetkisi olmamasına rağmen tebliğ edildiğini, 09/11/2018 tarihinde …’ya tebliğ edilen muhtıranın halen taraflarına teslim edilmediğini, yapılan bu tebligatın Tebligat Kanunu’nun 12. ve 20. Maddelerine aykırı olduğunu, tebligat üzerine maktu olarak hazırlanmış mühür ile “Muhatap Avukat Adliyede olduğundan birlikte çalışan daimi işçisine tebliğ edildi” yazılmışsa da bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını, bu mührün ancak serbest avukatlık faaliyeti gösteren bir hukuk bürosu için geçerli olabileceğini, vekilliğini yapmış olduğu şirket bünyesinde bağlı avukat olarak hizmet verdiklerini, bu sebeple …’nın yukarıda isimleri yazılı olan hiçbir avukatın daimi işçisi veya birlikte çalışanı olmadığını belirterek, 15.10.2018 tarihli harç tamamlama muhtırası tebliğinin usulsüz olduğunun tespitine, bu muhtıra müvekkili şirket tarafından 12.12.2018 tarihinde tebliğ edilen 04.12.2018 tarihli karar ile öğrenildiğinden dolayı 15.10.2018 tarihli harç tamamlama muhtırası tebliğ tarihinin 12.12.2018 tarihi olarak belirlenmesine, harç tamamlama muhtırası tebliğinin 12.12.2018 olarak kabul edilmesi ile birlikte davanın usul ve esasına dair müvekkili şirket taraıfndan sunulan 18.10.2018 tarihli istinaf başvuru dilekçesi doğrultusunda karar verilmesini talep etmiş, Dairemiz’in geri çevirme kararı sonrasında bu istinafa ilişkin yatırılması gereken istinaf başvuru ve karar harçları yatırılmıştır. Öncelikle davalı vekilinin 04/12/2018 tarihli “istinaf edilmemiş sayılmasına” ilişkin istinaf itirazı değerlendirildiğinde, davalı vekiline çıkartılan 02/11/2018 tarihli harç tamamlama muhtırasının “birlikte çalışan daimi işçisi” kaydı ile tebliğ edildiği …’nın davalı şirketin bekçisi olması, davalı vekilinin birlikte çalışan daimi işçisi olmaması karşısında, bu tebligatın usulüne uygun bir tebliğ olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece bu tebligata dayalı olarak verilen 04/12/2018 tarihli ek kararın yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Ancak, Tebligat Kanunu’nun 32. Maddesine göre, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur. Söz konusu Kanun maddesindeki açık düzenleme karşısında, davalı vekilince ek karara karşı istinaf dilekçesinde açık bir şekilde beyan edilen 12/12/2018 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu tarih tebliğ tarihi olarak kabul edildiğinde ise, davalı vekilince söz konusu muhtırada doğru bir şekilde yazılı olan istinaf başvuru ve nispi karar harçları halen yatırılmamış olunduğundan, HMK’nın 344 ve 352.maddeleri gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumda, Dairemizce sadece davacı vekilinin istinaf başvurusu bakımından bir inceleme yapılacaktır. Davacı vekili istinafında, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede bir ödeme tarihi/ vade kararlaştırılmamışsa da davalı borçlu şirketin dava öncesindeki bildiri, hesap mutakabat mektupları ve tasarrufları nedeniyle bir ödeme yükümü altında olduğunu bilebilecek durumda olduğunu, dayanak faturaların davalı tarafın ticari defterlerine işlendiğini, vergi ve KDV ödemelerinde kayıtlara geçtiğini, davalı şirketin müvekkili şirketle yapmış olduğu yazışmalar ve elektronik ortamda gönderdiği hesap mutabakatları ile müvekkili şirkete 145.140,00 TL borçlu olduğunu kabul ettiğini, TBK’nın 90. Maddesinde ifa zamanının taraflarca kararlaştırılmadığı veya hukuki ilişkinin içeriğinden anlaşılamadığı durumlarda, her borcun doğumu anında ifa edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu şekilde borcun muaccel hale geldiğini, bu nedenle TBK’nın 90.maddesi gereğince derhal ödenmesi gerektiğini, davalı borçlunun götürülecek borç olan para borcunu 08/09/2018 tarihi itibari ile ödemesi gerektiğini bilecek durumda olduğunu, mahkemece bunların dikkate alınmadan takip öncesi dönem için işlemiş faizin istenemeyeceğine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın bu yönden bozularak müvekkili şirket lehine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, “proje çizim hizmetine” ilişkin iş bedelinin davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davanın takibe konu asıl alacak bakımından kabulüne, işlemiş faiz talebi bakımından ise reddine karar verilmiş olup, davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunda, takibe konu asıl alacak miktarı bakımından davalının takipten önce temerrüte düşürüldüğüne dair bir iddiada bulunulmamış, mevcut kayıtlara göre davalının söz konusu meblağ kadar borçlu olduğunu kabul ettiği açıkça ortada olduğundan TBK’nın 90.maddesi göz önünde bulundurularak ayrıca bir temerrüt ihtarına gerek olmadan davalının 08/09/2018 tarihi itibariyle mütemerrit kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Ancak, istinaf dilekçesinde ileri sürülen bu hususlar alacağın muaccel hale gelmesi ile ilgili olup, dosya kapsamında temerrüt faizi talep edilebilmesi için gerekli bulunan temerrüt ihtarı şartını ortadan kaldıracak bir sebep bulunmamaktadır. Ayrıca, davaya konu eser sözleşmesi kapsamındaki bedel borcu Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin içtihatlarında da belirtildiği üzere TBK’nın 89/1 maddesi kapsamında bir para borcu olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenlerle, davacı vekilinin yukarıda özetlenen istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilince asıl karara karşı yapılan 18/10/2018 tarihli istinaf başvurusuna ilişkin olarak yatırılması gereken istinaf harçları, buna dair harç tamamlama muhtırası tebliğine 12/12/2018 tarihinde muttali olunmasına rağmen, muhtırada yazılı olan 1 hafta içerisinde yatırılmamış olduğundan, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/07/2018 tarih ve 2017/260 Esas, 2018/752 Karar sayılı kararının HMK’nın 344 ve 352.maddeleri gereğince davalı vekili tarafından İSTİNAF EDİLMEMİŞ SAYILMASINA, 2-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/07/2018 tarih ve 2017/260 Esas, 2018/752 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 3-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5-Davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 6-Davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.