Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2987 E. 2021/2509 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2987
KARAR NO: 2021/2509
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI: 2014/487 Esas, 2021/535 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 29/12/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında davalıya ait fabrika ve depo inşaatının kaba inşaat işlerinin yapılması konusunda 26.07.2011 tarihli sözleşmenin düzenlendiğini, inşaat işlerinin süresinin 120 gün olarak kararlaştırıldığını, iş için gerekli kazıya 01.08.2011 tarihinde başlanıp, 16.09.2011 tarihinde de sözleşme konusu temel betonları, prefabrik elemanların soket yuvalarının tamamlanarak bu imalatların prefabrik kısmını yapacak olan diğer yüklenici … firmasına 17.09.2011 tarihinde teslim edildiğini, … firmasının 45 günlük kendi iş programını aksattığını ve inşaat alanını davacıya 17.11.2011 tarihinde teslim ettiğini, yaklaşık 60 gün şantiyede işi tamamlamak üzere beklediğini, şantiye ve ekipman masrafları karşıladığını, hatta … firmasının rahat çalışabilmesini sağlamak için yol tesviye çalışmalarını bilabedel yaptığını, … firmasının çalışmaları sırasında tüm yazılı ve sözlü taleplere rağmen davacının üstlendiği işi tamamlama fırsatının verilmediğini, … firmasının kullandığı 60 gün sürenin, sözleşmedeki süreye eklenmesi gerektiğini, davalı şirket tarafından inşaat alanında hiçbir topoğrafik çalışmanın yapılmadığını, kazı işlemini yapan davacı tarafından davalı iş sahibine projelerde hataların bulunduğunun bildirildiğini, davalının bu olumsuzlukları görmezden geldiğini, işin bir an önce bitirilmesini talep ettiğini, grobeton döktüğünü, izolasyonları tamamladığını, koruma betonlarını yaptığını, demir döşeme işi devam ederken davalının proje ölçülerinde hatalar bulunduğunu kabul edip, yeni ölçümleri imza altına aldığını, müvekkilinin davalı-karşı davacı tarafı kazıdan çıkan toprağın istiflenmesi için bilgilendirdiğini, Tuzla Belediye Başkanlığından gelen yetkililerin, dökümü yapılan topraklar için izin belgesi istediklerini, ancak davalı tarafından gerekli izin belgelerinin alınmaması nedeniyle kazı işlerinin Belediye yetkilileri tarafından bir süreliğine durdurulduğunu, davacının da çabası ile bu izin belgesinin temin edildiğini, kazı işleminin durdurulması nedeniyle davacının büyük bir zaman kaybına uğradığını, Tuzla Belediyesi’nce davacıya kesilen 102.567,00 TL tutarındaki idari para cezasının iptali için İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 2011/2226 sayılı dosyasında dava açıldığını, bu davanın olumsuz sonuçlanması halinde davalıya rücu edileceğini, davalıya iş programı gönderilerek bu programın, “Prefabrikçi” olarak tabir edilen grubun programı ile entegre edilmesi için talepte bulunulduğunu, davalının bugüne kadar cevap vermediğini, davalının kazı işlemlerinden sonraki aşamalarda teknik eleman bulundurmadığını, dava konusu projede (asansör çukurlarında, bodrum kat zemin katlarında, B.A. perde katlarında, bina ön cephesi giriş döşeme katlarında, bina içindeki merdiven katlarında) sürekli değişiklikler yapıldığını, tüm bu olumsuzluklara rağmen müvekkilinin sözleşme keşfini tamamladığını, keşif artışı malzemelerinin şantiyede mevcut olduğunu, müvekkilinin bünyesinde çalışan taşeronların parasal ödemelerinin yapıldığını, buna karşılık davalının kazı ve dolgu işlerinden, bodrum kat büyük perdelerinin fiyat farklarından kaynaklanan ödemeleri yapmadığını, davacının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalının işe sahip çıkmadığını, projedeki hataları çok geç kabullendiğini, şantiyede farklı işlerde çalışan grupların çalışma tarihlerinin çakışmasını engelleyemediğini, şantiyede teknik eleman bulundurmadığını, kazı çalışmalarının Tuzla Belediyesince durdurulması anında dahi eylemsiz kaldığını, bu sorunun davacının çabasıyla çözümlendiğini, davacı tarafından davalıya keşide edilen 09.05.2012 tarihli ihtarname ile 245.741,64 TL hak ediş alacağının talep edildiğini, bu ihtarnamenin davalıya 14.05.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının bu ihtarnameye mesnetsiz cevap verdiğini, davalı yanın 12.01.2012 tarihli ihtarnamesiyle 26.07.2011 tarihli sözleşmenin feshedildiğini belirterek, davanın kabulü ile fesih nedeniyle davacı şirkete ödenmesi gereken 245.741,64-TL’nin 14.05.2012 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin yükümlendiği işi gereği gibi yapmadığını, hatalı imalatlar ile davalıyı zarara uğrattığını, cari hesap kayıtlarına göre davalının davacı taraftan alacaklı olduğunu, 245.741,64 TL tutarlı bir hakedişin bulunmadığı gibi hangi kalemlere dayalı olduğunun da belirtilmediğini, davalının 26.07.2011 tarihli sözleşme ile, “Hafriyat, temel kazısı, temel izolasyonu, drenaj, kaba inşaat ve bir kısım B.A. işlerini” davacı yükleniciye verdiğini, prefabrike elemanlar işlerinin (kolonlar, çatı kirişleri, aşık elemanları oluk kirişleri vb.) üretim ve montajının ise … Şirketine verildiğini, davacı şirketin yükümlendiği inşaat işlerinin tamamlanma süresinin 120 gün olarak kararlaştırıldığını, davacı şirketin bu süreyi şantiyedeki koşulları bilerek verdiğini, sözleşmenin 2. ve 7. maddelerinde müteahhide ait yükümlülükler arasında planlama ve organizasyon yükümlülüğünün de bulunduğunu, dolayısıyla gecikmeden kaynaklı hataların davalıya yüklenmesinin doğru olmadığını, sözleşmede prefabrik imalatçısı şirketin talep edeceği yol vs. imalatlarını davacının üstlendiği dikkate alındığında bu safhada prefabrik işlerinden haberdar olduğunun anlaşılacağını, dava dilekçesinde davacı taraf … firmasının elektrik, su ve yol yapımlarının bila bedel karşılandığını belirtmiş olmasına karşın sözleşmenin 2. Maddesinde bu hususların davacı yükümlülüğünde olduğunun belirtilmiş olduğunu, sözleşme gereğince, işin keşif bedelinin: 1.414.363,00 TL olduğunu, 29.07.2011 tarihinde davacı yükleniciye 350.000,00 TL avans ödendiğini, 1. Hakediş ödemesinin avans mahsup edilerek ödenmiş olduğunu, 2. Hakediş faturasının da avans mahsup edilerek ödenmiş olduğunu, toplamda 1.577.701,93 TL ödeme yapıldığını, davacı şirketin ödeme güçlüğü ve işçi paralarını ödememesi nedeniyle işi savsaklaması sonucu işin geciktiğini, davalının yükleniciye olan ödemelerini sözleşmeye uygun şekilde yaptığını, buna rağmen davalının her şantiyeye gitmesinde işçilerin alacaklarını alamadığı şikayeti ile karşılaştığını, davacı işçilerin paralarını alamadıkları için işin yürümediğini, gerekli malzemenin satın alınamadığını tespit ettiklerini, davacı alacağına mahsuben 23.12.2011 tarihinde 20.000,00 TL’lik çek ödemesi yapılarak işçi alacaklarının ödenmiş olduğunu, işin gecikmesinin en önemli nedeninin, davacının ödeme güçlüğüne düşmesi olduğunu, sözleşmenin 6. Maddesi gereğince davacı şirketin taahhüdünü kısmen veya tamamen başkasına devredemeyeceğinin ve alt taşeron kullanmayacağının öngörüldüğünü, buna rağmen davacının alt taşeron olarak … İnş. … firmasını alt taşeron olarak kullandığını, ancak bu taşeron da parasını alamadığından Aralık ayının 2. Haftasından itibaren inşaatı terk ettiğini, davacının işi bitiremeyeceğinin anlaşılması üzerine kendisine 12.01.2011 tarihli ihtarnamenin yollanarak işin sözleşmesine uygun tamamlanıp 31.01.2012 tarihinde teslim edilmesinin istendiğini, işin sözleşme gereğince 26.11.2011 tarihinde tamamlanması gerekirken iyi niyetle 31.01.2012 tarihine kadar süre tanındığını, arada 60 günden fazla zamanın bulunduğunu, davacının … şirketi ile yapılan sözleşmeyi bilerek 120 gün süre teklifinde bulunduğunu, sözleşmenin 2. Maddesi gereğince organizasyon ve planlamadan sorumlu olduğunu, gecikmenin … şirketinden kaynaklı olmayıp davacı kaynaklı olduğunu, davacı şirkete yollanan 07.02.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 31.01.2012 tarihi itibariyle feshedildiğinin ve inşaatın tüm personel ve teçhizattan ari biçimde teslim edildiğinin belirtildiğini, Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 D.İş sayılı dosyası ile bir tespit yaptırıldığını, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan raporda yapılan, yapılmayan ve ayıplı imalatların tespit edildiğini, bilirkişi raporunda hataların düzeltilmesinin mümkün olmadığının belirtildiğini, davacı şirketin eksik bıraktığı işlerin … A.Ş.’ye yaptırıldığını, davacı yüklenici tarafça 16.05.2012 tarihli ihtarname ile talep edilen bedelin hangi kalemlerden oluştuğunun bildirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde, davalının cari hesap kayıtlarına göre davalı-karşı davacının 87.410,30 TL alacaklı olduğunu, davacının taşıdığını belirterek fatura kestiği ve bedelini de davalıdan tahsil ettiği toprağın aslında taşınmadığının davacının arsasının yanında bulunan ve depo olarak kullanılan arsanın malikinin başvurusu üzerine anlaşıldığını, davalının bu arsa üzerine kalan atık malzemeyi taşımak için 120.593,00 TL ödediğini, Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 D.İş sayılı dosyası ile bir tespit yaptırıldığını, bilirkişi tarafından tespit edilen eksik ve kusurlu imalatın bedelinin 69.704,00 TL olduğunu, bu bedelin davalı yükleniciden tahsili gerektiğini, sözleşmenin 8. Maddesine göre SGK ödemelerinin davalı yükleniciye ait olduğunu, davalı yüklenici ve alt taşeronu tarafından Aralık 2011 ile sözleşmenin fesholunduğu 31.01.2012 tarihleri arasında işçi çalışmadığı halde işçi bildirimi yapıldığını, davalı-karşı davacı müvekkilinin 12.320,65 TL tutarında SGK borcunun bulunduğunu öğrenmesi üzerine ihtarname ile durumun davacı yükleniciye bildirildiğini, söz konusu rakamın icra yolu ile davacı tarafından 17.09.2012 tarihinde ödendiğini, bunun davacı-karşı davalıdan tahsili gerektiğini, sözleşmenin 17. Maddesinde işin süresinin 120 gün olarak kararlaştırıldığını, gecikme halinde keşif bedelinin %0,1’i oranında günlük cezanın yükleniciden kesileceğinin, bu cezanın toplam bedelinin keşif bedelinin %3’ünü geçemeyeceğinin öngörüldüğünü, 1.414.369,00 TL’nin %3’ü olan 42.430,89 TL gecikme cezasının davalı-karşı davacı yükleniciden talep edildiğini belirterek, 26.07.2011 tarihli sözleşme zımnında davacı-karşı davalıdan cari hesap alacağı, hafriyat dolayısıyla fazla ödenen, ayıplı ve eksik imalat nedeniyle alacak, SGK primleri ve gecikme cezası olarak fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL’nin fesih tarihi olan 31.01.2012 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 27.05.2021 tarihli talep arttırım dilekçesi ile dava değerini 155.314,36-TL’ye çıkarmıştır. Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde, davalı tarafın cari hesap kayıtlarına göre davacı şirketten 87.410,30 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini, ancak taraflar arasındaki ilişkilerin kesilmesi sebebiyle müvekkili şirketin kesin hak edişini yapmadığını, dolayısıyla kayıtlarda böyle bir farkın oluşmasının son derece doğal olduğunu, bugüne kadar yapılmış tüm işler ve ödenen bedeller kıyaslandığında hesabın bu şekilde oluşmayacağını, bu sebeple davalının herhangi bir miktarda alacaklı olduğu yönündeki iddiasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, davalı taraf toprak taşıma bedeli olarak 120.593,00 TL’nin kendilerinden tahsil edildiğini ve bu bedelin müvekkili şirkete ödendiğini iddia ettiğini, davalı tarafından ödenmiş böyle bir bedelin mevcut olmadığını, davalının Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/8 D. İş Sayılı dosyasına dayanarak talep ettiği 69.704,00 TL’nin de hukuken dayanaksız olduğunu, hatalı olarak yapılan bu tespit yerine mahkemece yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde müvekkili şirketin davalıya ödemesi gereken herhangi bir bedelin bulunmadığının açıkça ortaya çıkacağını, davalının yapmış olduğunu iddia ettiği SGK prim ödemeleri hakkında bilgilerinin bulunmadığını, böyle bir alacağı kabul etmediklerini, davalının karşı davası ile talep ettiği gecikme bedelinin ise tamamen hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, gecikmenin meydana gelmesinde davacının kusurlu olmadığının açıkça ortada olduğunu belirterek, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 26.07.2011 tarihli ve 120 gün süreli sözleşme gereğince işin 26.11.2011 tarihinde bitirilmemesi sonucu 07.12.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 31.01.2012 tarihi itibariyle feshedildiği, sözleşme gereğince …’ın işin bütün teknik gereklerini yerine getirmeyi, uygulama ve imalat projelerini fenni sorumluluğu ile beraber üstlenmeyi ve sözleşme konusu işin teknik uygulama sorumluluğunu almayı taahhüt ettiği, …’ın bu sözleşme konusu işlerdeki, fenne, projelere ve şartnamelere aykırı uygulama konusundan sorumlu olduğu, davacı karşı davalı yüklenici … A.Ş. ile davalı karşı davacı iş sahibi … A.Ş. arasında 26.07.2011 tarihinde imzalanan eser sözleşmesinde sabit birim fiyat kararlaştırılmış olup, yaklaşık keşif tutarının 1.414.363,00-TL olarak belirlendiği, sözleşmenin 3. Maddesi uyarınca birim fiyatların sabit ve kesin fiyatlar olduğu, hak ediş icmalinin 1.404.935,46 TL olduğu ve 25.08.2017 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda yeminli mali bilirkişi defter incelemesinde yüklenici tarafına yapılan ödeme miktarının 1.577.701,93-TL (KDV Dahil) olduğunun belirtildiği, davalı karşı davacı iş sahibinin işin süresinde tamamlanmaması üzerine önce yükleniciyi uyardığı, süre verdiği, kanuni yollarla ihtarname gönderdiği ve daha sonra işi 31.01.2012 tarihinden geçerli olmak üzere feshettiğini belirterek asıl dava itibariyle davacı karşı davalı yüklenicinin, yüksek irtifalı perde için fazladan makina çalıştırma bedelini talep etmesi, ek ve ilave işler ile ilgili diğer talepleri için yapılan incelemede, iş sahibine önceden yapılmış bir talep ve iş sahibi onayının alındığı herhangi bir belge, proje yönetimine zamanında yapılmış yazılı bir talep, bu işler ile ilgili kanuni yollarla alınmış bir tespit raporu dava dosyasında bulunmadığından davacının bu taleplerinin yerinde olmadığı, prefabrik taşeronunun işlerini engellediği husunun ispat edilemediği, davacı yüklenicinin iş programına uygun olarak taahhüdünü yerine getiremediği, iş sahibi davalı karşı davacının 12.01.2012 tarihinde kendisine gönderdiği ihtarnamesine zamanında cevap vererek işin tamamlanması için bir öneride bulunmadığı, iş programına uygun olarak işin tamamlanması için yükümlülüklerini nasıl yerine getireceğine dair bir yol göstermeyerek temerrüde düştüğü, iş sahibinin feshetme ihtarnamesinden önce, yüklenicinin işin feshedilme şartlarının oluşmasına sebebiyet verdiği ve sorumluluktan kurtulmak için herhangi bir işlem yapmadığı dikkate alındığında, iş sahibinin 31.01.2012 tarihinde işi tek taraflı olarak feshetmesinin uygun olduğu, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca sözleşme bedelinin 1.414.363,00-TL olarak belirlendiği, buna karşın yüklenici …’ın 1.577.701,93-TL (KDV Dahil) bedel aldığı anlaşılmakla, asıl davada davacı …’ın alacağının bulunmadığı, bu anlamda asıl davada dava konusu ettiği 245.761,64 TL tutarındaki alacak talebinin yerinde olmadığından asıl davanın reddi gerektiği; karşı dava yönünden, davalı iş sahibi … AŞ’nin Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 D.iş sayılı dosyasındaki delil tespit raporundaki eksik ve kusurlu iş olduğu buna karşılık yüklenici işin yapıldığını eksik ve kusurlu bir işinin olmadığını iddia ettiği, ibraz edilen bilirkişi raporu ile eksik ve kusurlu işlerin olduğu, dolayısıyla eksik ve kusurlu işin bedelinin yüklenicinin hak edişinden düşülmesi (69.704,00 TL) gerektiğinin değerlendirildiği, son hak ediş icmal tablosunda 1.404.935,46 TL bedel içerisinde eksik ve kusurlu işlerin hak edişe dahil edildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle bu talebin yerinde olmadığı, sözleşmenin 2. Maddesi ve 7. Maddesi uyarınca iş sahibinin sahaya koyacağı jeneratör ve su deposu gibi işin yapımında gerekecek ekipmandan yüklenici …’ın bedelsiz olarak faydalanacağının belirlendiği, elektrik ve suyun iş sahasına ulaştırılması için geçecek zaman zarfında …’ın kendi elektrik ve su ihtiyacını karşılaması gerektiği, her ne kadar kök raporda tarafların fatura bedeline 1/2 oranında (%50 sorumlulukla) yani 13.725,00 TL olarak katlanmaları gerektiği bildirilmiş ise de itiraz üzerine düzeltilen ek rapor ile sözleşmenin 2. Maddesi gereğince sorumluluğun yüklenicide olması gerektiği sonucuna varıldığından 27.450,00 TL miktarlı elektrik ile ilgili harcamaların davacı karşı davalı … uhdesinde olduğu, stok alanından dolgu için geri getirilen toprak dışında geri kalan bütün toprağın resmi döküm alanına veya işverene ileride sorun yaratmayacak bir yere taşınmasından yüklenicinin sorumlu olması gerektiği, stok alanından daimi döküm alanına nakli yapılan bütün toprak nakliye bedelinden yüklenici … firmasının mesul olması gerektiği, dolayısıyla iş sahibi tarafından ödenen fazladan toprak nakli bedeli olan 120.593,00- TL’nin davacı-karşı davalı yüklenici tarafından davalı-karşı davacı iş sahibine ödenmesi gerektiği, iş sahibi …’in icra yolu ile ödemek zorunda kaldığı …’ın SGK borcu olan 12.320,65 – TL’nin yükleniciden kesilmesi gerektiği, iş sahibi … sözleşmenin 17.maddesinde işin süresinin 120 gün olduğu, gecikme cezası olarak keşif bedelinin %0,1’i oranında günlük cezanın yükleniciden kesileceği yönündeki maddeye istinaden gecikme cezası olarak 1.414.369 TL’nln %3’ü olan 42,430,89 TL’yi talep etmiş olsa da iş sahibi tarafından cezanın sözleşmenin feshinden önce talep edilmediği, ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olan bu düzenlemenin iş sahibi karşı-davacı tarafından fesih ihtarında yer almadığı, iş sahibi karşı-davacı tarafından sözleşmenin feshi seçimlik hakkının kullanılmış olması sonrasında dava ile cezai şart talebinin yerinde olmaması nedeni ile 42.430,89 TL cezai şart alacağı talebinin yerinde olmadığı, 87.500,00 TL’lik avans ödemesinin mükerrer olduğu, davalı/karşı davacıya 262.500,00 TL’lik avans ödemesi kapsamında 87.500,00 TL’nin de olması nedeni yapılan kesin hakedişte alacaklardan düşüldüğü, 87.500,00 TL cari hesap alacağının tekrar talebinin uygun olmadığı, davacı-karşı davalı yüklenici …’a KDV dahil 1.577.701,93 TL hak ediş ödemesi yapıldığı, karşı dava ile talep olunan toplam alacak miktarının 290.117,00 TL olduğu, avans ödemesi 262.500,00 TL defterlerde alacak gözükeceğinden hakediş 1.128.543,46 TL + 262.500,00 TL = 1.391.043,46 TL hesaplandığından, yükleniciye ödenen 1.577.701,93 TL – 1.391.043,46 TL = 186.658,47 TL’nin yüklenici tarafından iş sahibine ödemesi gerektiğinin üçüncü bilirkişi raporu ile tespit olunduğu, ancak bu alacaktan mükerrer talepte bulunulan 87.500,00 TL cari hesap alacağının düşülmesi ve davalı … sorumluluğundaki elektrik ücretinin 1/2 oranında alınması gerektiği kök raporda belirtilse de sözleşmenin 2. maddesi gereği tamamının … sorumluluğunda olduğu anlaşılmakla 1/2 oranı olan 13.725,00 TL’nin de eklenmesi ile davalı-karşı davacı iş sahibinin davacı-karşı davalı yükleniciden 112.883,47 TL alacaklı olduğu, davalı-karşı davacı iş sahibi tarafından keşide edilen ihtarnamede her hangi bir bedel talebi olmadığı nazara alındığında temerrütün karşı dava tarihi itibariyle başladığı, tarafların tacir olması nedeniyle faizin ticari avans faizi olması gerektiği, karşı davanın belirsiz alacak davası olarak açılmakla zamanaşımının kesildiği, bu nedenle talep artırım dilekçesine yönelik zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmakla 112.883,47 TL alacağın 29/11/2012 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile birlikte davalı karşı davacıdan tahsiline karar vermek gerektiği gerekçeleriyle, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile 112.883,47-TL alacağın karşı dava tarihi olan 29/11/2012 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı vekili istinaf delikçesinde, mahkemenin gerekçeli kararında davalının işi feshetmesinin uygun olduğu sonucuna vardığı ve bu tespitin yer aldığı bilirkişi raporuna atıf yaptığını, bilirkişilerin ise söz konusu raporda, buna dayanak olarak sadece davalının ihtarname ile davacıya süre vermiş olması gibi bir tespite dayandıklarını, oysa ki davalının kendinden kaynaklanan tüm gecikmelerin ve işin organizasyonu ile ilgili çözemediği problemlerin varlığı ortadayken, tek taraflı beyanıyla davacı şirketi temerrüde düşürmesinin kabul edilemeyeceğini, özellikle davalının diğer taşeronlarının davacı şirkete yaşattığı gecikmenin dosyadaki tanık beyanlarıyla da doğrulandığını, gerek bilirkişilerce gerekse de yerel mahkemece 07.09.2015, 25.01.2016 ve 22.10.2015 (talimat yoluyla) tarihlerinde dinlenilen davacı tanıklarının ifadelerinin hiçbir şekilde değerlendirmeye alınmadığını, tanıklardan …’ın 25.01.2016 tarihli ifadesinde, iki-üç kez projede yanlışlık tespit edildiğini ve … adlı taşeron firmanın iş programının çakışması nedeniyle kendilerine engel olduğunu ve bu nedenle işte gecikme yaşandığını ifade ettiğini, …’ın (proje müdürü) ise daha işin başında projede tutarsızlıklar olduğunu ve prefabrik yapımı sağlanmadan işe devam edilemeyeceğini, ancak bu firmanın da işi tamamlamayarak müvekkili şirketi engellediğini beyan ettiğini, 07.09.2015 tarihinde dinlenilen …’ın da ifadesinin aynı yönde olduğunu, maddi vakıaya ilişkin 3 adet birbirini doğrulayan tanık ifadesi varken işin feshedilmesinin haklı olduğuna dair yapılan tespitin dayanaksız olduğunu, bilirkişiler “belgesi olmayan işler sorunu” başlığı altında davacı şirketin davalı için yaptığı ancak bedelini tahsil edemediği işlerin yazılı belgeye dayanmaması nedeniyle uygun olmadığını söylediklerini, mahkemenin de bu tespiti dayanak alarak davacı şirketin bu alacak kalemlerini hesaplamaya dahil etmediklerini, oysa ki bahsi geçen iş kalemlerinin neredeyse tümüne ilişkin faturaların ve müvekkili şirketin hak ediş özetinin 18.12.2017 tarihli dilekçe ekinde dosyaya ibraz edildiğini, buna göre, davacı şirketçe düzenlenen 15.01.2012 tarihli hakediş özeti incelendiğinde, I. 15 No’lu iş kalemi: Taahhüt kapsamı dışında kalan, şantiye içinde ve yollarda mükerrer çalışan iş makineleri gideri (10.000,00 TL), II. 17 No’lu iş kalemi: Verilen elektrik su ve jeneratör bedeli 20 Aralık – 20 Ocak 2012 (12.000,00 TL), III. 18 No’lu iş kalemi: Yüksek irtifalı perdelerin yapımında kullanılan iş makineleri gideri (15.000,00 TL), IV. 19 No’lu iş kalemi: Personelin 45 günlük iş kaybı masrafları (67.500,00 TL) olup, daha önceki bilirkişi raporlarından birinde de belgesiz işler olarak nitelendirildiğini, dosyaya sunulan ve yukarıda bahsi geçen faturalar incelendiğinde, sunulan faturaların, davacının hak ediş özetinde yer alan işlerden 15 ve 18 numaralı iş kalemlerini belgelemekte olduğunun görülebileceğini, fatura bedellerinin toplamının 15 ve 18 numaralı iş kalemlerinin toplamına denk geldiğini, faturaların tarihleri de hak edişin tarihine yakın olduğundan, hak edişle uyumlu olduğunu, hak ediş özetinin arka sayfalarında yer alan metraj bildirimlerine bakıldığında, oradaki iş kalemlerinin de bu faturalarda yazılı iş kalemleri ile uyumlu olduğunu, teknik bir bilirkişi de faturadaki işler ile davacının hak edişe yazdığı bu faturaların birbiriyle uyumlu olduğunu ayrıca doğrulayabileceklerini, 19 numaralı iş kalemi olan, boşta bekleyen personel için ödenen giderleri de tanık …’ın ifadesiyle 07.09.2015 tarihli celsede doğrulandığını, ancak bu konuda halen bir inceleme yapılmayıp dosyanın bu şekilde karara çıkarıldığını, mahkemenin elektrik ve su giderlerini davacı şirkete yüklemesinin son derece hatalı olduğunu, bu yöndeki tespitin bile hatalı olup, bu giderlerin tamamından davalının sorumlu olması gerektiğini, sözleşmenin 12.01.2012 tarihinde haksız olarak feshedilmesinden sonra, 25.01.2012 tarihinde Beykoz … Noterliği’ne yaptırdığı tespitin mevcut olduğunu (… yevmiye numaralı), tespit içeriğinde, daha ilk sayfada, “1 adet … A.Ş.’ye ait elektrik trafosunun içi boş olarak bulunduğu, elektrik bağlantısının şu anki durumu ile yapılamayacağı ve asıl yerinden çok uzak bir noktada durduğu, şantiye elektrik ve suyunun … A.Ş. tarafından sağlandığının görüldüğü tespit edilmiştir” denildiğini, davacı şirket, 12.01.2012 tarihindeki feshin kendisine tebliğinden sonra (ihtarın tebliğinde geçen süre de dikkate alınarak) şantiyeyi hemen terk edemediğini, şirketin şantiyede malzemeleri mevcut olduğunu, dolayısıyla davacı şirket şantiyeyi terk edene kadar da kendisinin elektrik ve suyu kullanıldığını, elektrik ve suyun kullanımının müvekkili şirketten temin edildiğinin zaten uyuşmazlık konusu olmadığını, davalının kendi sunduğu delillerin arasında bile müvekkilinin daha önceki dönemlere ilişkin olarak kesmiş olduğu elektrik ve su faturalarının mevcut olduğunu, (Bkz. 27.12.2011 tarihli ve 27.450 TL tutarlı fatura), bu fatura bedelinin talep edilmesinin kök raporda da bilirkişilerce haklı görüldüğünü, davacı şirketin şantiyeden çıkışı (fesih ihtarının tebliğinden önce olmayacağına göre) daha da ileri bir tarihte olduğunu, bu nedenle bu tarihe kadar davacının temin ettiği su ve elektrik kullanıldığı için bu bedeli talep etmesinin son derece normal olduğunu, taraflar arasındaki 26.07.2011 tarihli sözleşmenin 2. maddesinin “İşverenin Yükümlülükleri” adlı alt başlığında açıkça,”İşveren’in sahaya koyacağı jeneratör ve su deposu gibi işin yapımında gerekecek ekipmandan … bedelsiz olarak faydalanacaktır. Elektrik ve suyun iş sahasına ulaştırılması için geçecek zaman zarfında … kendi elektrik ve su ihtiyacını karşılayacaktır” hükmünün yer aldığını, elektrik ve suyun hiçbir zaman şantiyeye ulaştırılamaması ve bunun için hiçbir çaba gösterilmemesi neticesinde davacı şirket de haklı olarak şantiye içerisindeki son kullanımlarını davalıya yüklediğini, şantiye içerisindeki trafonun boş olduğu ve davacı şirketin sağladığı elektrik ve suyun kullanıldığı hususunun, yukarıda bahsedilen noter tespiti ile de ispatlandığını, tanıklardan …’ın da 07.09.2015 tarihli ifadesinde bu hususu doğruladığını, davacı şirketin 17 numaralı iş kalemi olan elektrik, su ve jeneratör bedellerini talep etmesinin haklı olduğunu, hakediş özetinde yer alan açıklamadan anlaşılacağı üzere 20 Aralık – 20 Ocak 2012 arasındaki dönemi kapsadığını, bütün şantiye kapsamında 12.000,00 TL’lik elektrik ve suyun kullanılmasının son derece normal olduğunu, bu hususun teknik bilirkişilerce tetkik edilerek doğrulanabileceğini, bilirkişilerin döküm yerine toprak nakli bedeli olarak davacı şirkete yüklemiş oldukları 120.593 TL’ye de daha önce itiraz ettiklerini, davacı şirket tarafından davalı şirkete istiflenecek toprak dolgu için gerekli bilgiler verildiğini, davalı şirket tarafından toprak dolgu izinlerinin de alınmadığını, işi geciktirmemek için bir an önce kazıya başlandığını, kazı sürecinde inşaatın coğrafi olarak bağlı bulunduğu Tuzla Belediyesi’nden gelen yetkililer, dökülen toprakların izin belgesini sorduklarını, davacı şirket de davalı şirket tarafından alınması gereken bu izin belgesini ibraz edemediğinden, Tuzla Belediyesi yetkililerince kazının bir süreliğine durdurulduğunu, daha sonradan davacı şirketin başvurusu ile Belediye’den bu iznin temin edildiğini, yapılan toplam kazı miktarı 19.400 m3 olup bunun tamamının kazı makineleri vasıtasıyla yapılıp kazı sahası dışına sevk edildiğini, bu işin bedelinin 24,00 TL/m3 olarak sözleşmede belirlendiğini, sözleşme eki olan inşaat keşfinin, 1 sıra nolu hafriyat kısmının 1.1 ve 1.2 şıklarında bu hususun açıkça gösterildiğini, hesaplamanın da bu sözleşme eki dikkate alınarak yapıldığını, kazı sahası dışına çıkan bu kazı malzemelerinin nereye taşınacağı belirtilmeyip, sadece kazı müsaadesi alınan Tuzla Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi’nin müşterek kararları ile belirlenen toprak döküm yerine götürüldüğünü, kazı sahasının dışına çıkan malzemenin bir kısmının geri dolgu için depoya bırakıldığını, bunun için de Tuzla Belediyesi (davalı sözleşmede belirtilmesine rağmen gerekli işleri yapmadığı için) davacı şirkete idari para cezası kesildiğini, bilirkişilerin davacı şirketin bir inşaat firması olması nedeniyle toprağı nereye dökeceğini bilmesi gerektiği yönündeki tespitinin de dayanaksız kaldığını, zira ilgili alanda mülk ve inşaat sahibi olarak izinleri alması gerekenin davalı taraf olduğunu, bilirkişi raporlarının çelişkili olduğunu, kaldı ki taraflar arasında imzalanan 26.07.2011 tarihli sözleşmenin ilk sayfasında üç ayrı maddede kazı sonucu çıkarılan dolgu için yan arazilerin kiralanması, gerekli izinlerin alınmasının davalı iş sahibi …’in sorumluluğunda olduğunun açıkça yazılı olduğunu, 120.593,00 TL’lik bu bedelin davacı şirkete yüklenmesinin asla ve hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, gerekçeli kararın sonundaki maddi hatanın anlaşılamadığını, gerekçeli kararın 9. Sayfasında, avans ödemesi 262.500,00 TL defterlerde alacak gözükeceginden hakediş 1.128.543,46 + 262.500,00 = 1.391.043,46 TL hesaplandığından, yükleniciye ödenen 1.577.701,93 – 1.391.043,46 = 186.658,47.- TL nin yüklenici tarafından iş sahibine ödenmesi gerektiği (…) şeklinde belirtildiğini, ilk satırda yer alan 1.128.543,46 TL’nin nereden bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını, 14.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda bu konuda bir hesaplama yapılmışsa da bu hesaplama içinde 87.500,00 TL avansın davacı şirketten düşülmesi gibi bir maddi hata yapıldığı için 1.128.543,46 TL olarak bulunan miktarın zaten hatalı olduğunu, dolayısıyla yapılan hesaplamalarda da maddi hatalar olup, davacının hak edişi olarak tespit edilen 1.128.543,46 TL eksik olduğu için, bu miktara dayanılarak yapılan son hesaplamanın da hatalı olduğunu, mahkemenin zamanaşımı itirazı yönündeki değerlendirmesinin de son derece hatalı olduğunu, karşı davacı ıslah dilekçesini HMK m. 107 uyarınca bir talep arttırım dilekçesi olarak sunmuş ise de, en başından belirsiz alacak davası olarak açılmayan bir davanın bu aşamada sanki belirsiz alacak davasıymış gibi gösterilmesi ya da dava türünün değiştirilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını, buna muvafakatlerinin bulunmadığını, davalı-karşı davacının bunu zamanaşımının sonuçlarından kaçınmak için yapmışsa da, hukuken mümkün olmayan bu talebi hiçbir şekilde kabul etmediklerini, karşı dava tıpkı asıl dava gibi kısmi alacak davası olarak açıldığından türünün değiştirilemeyeceğini, dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtilmeyen davalar, eğer (fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuş ise) ancak kısmi dava olarak nitelendirilebileceğini, Yargıtay’ın içtihatları bu yönde olduğunu, Yargıtay 4. HD., E. 2019/2186 K. 2021/1209 T. 16.3.2021 “(…) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk davatarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. (…) Hâkim de kısmi dava olarak açılmış bir davayı belirsiz alacak davası olarak nitelendiremeyeceği gibi, belirsiz alacak davası olarak açılan davaya da kısmi dava olarak devam edemez. Kısmi davada zamanaşımı, yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve dahasonra ıslahla artırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. (…) ” Yargıtay 3. HD., E. 2020/1411 K. 2020/7924 T. 17.12.2020 , Yargıtay 15. HD., E. 2020/1166 K. 2020/2875 T. 2.11.2020 “..Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4 ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 147/6 maddesi hükümlerine göre eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, …. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı, dava edilen alacak yönünden kesinleşeceğinden açılan kısmi davanın fazlaya ilişkin hak yönünden zamanaşımını kesici etkisi bulunmamaktadır. Az yukarıda da açıklandığı gibi davacının dava değerini arttırıp harcını yatırdığı tarih 07.09.2016 günüdür. Kısmi davanın açıldığı 18.05.2010 tarihinden ıslah harcının yatırıldığı 27.03.2016 tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi çoktan geçmiştir. Arttırılan bölüm ile ilgili diğer zamanaşımını durduran ve kesen nedenlerin varlığı somut olayda ileri sürülüp ispatlanmamıştır…” denildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı iş sahibidir. Asıl davada davacı yüklenici ödenmeyen hakediş bedelini talep etmiş; davalı iş sahibi ise karşı davada cari hesap alacağı, hafriyat nedeniyle fazla ödenen bedel, ayıplı imalatlar bedeli, SGK prim alacağı ve gecikme cezası alacaklarının toplamı olarak 10.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir. Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın 112,883,47 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karşı davada davacı-asıl davada davalı iş sahibi 27.05.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile karşı davadaki talebini 145.314,36 TL arttırarak 155.314,36 TL’ye çıkartmıştır. Asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili ise 11.06.2021 tarihinde sunulan dilekçe ile zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Tuzla Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 D.iş sayılı dosyası üzerinden düzenlenen 12/03/2012 tarihli tespit bilirkişi raporunda; inşaatta tespit edilen ve yapılmayan işlerin bedelinin sözleşmesindeki birim fiyatlara göre toplam 69.704,00 TL olarak hesaplandığı bildirilmiştir. Mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi heyetinin 05/12/2017 tarihli raporunda, davacı yüklenici şirketin prefabrik taşeronuna 17.09.2011 tarihinde teslim edip, 17.11.2011 tarihinde tekrar … firmasından teslim aldığı, bu durumda davacı yüklenicinin 60 gün şantiyede işi tamamlamak için hazır beklemiş olduğu, sözleşmeye göre işin bitiş tarihinin 26.11.2011 ve işe başlama tarihine göre 01.12.2011 tarihi olduğu, 60 günün eklenmesi halinde işin bitiş tarihinin 26.01.2012 olduğu, ancak bu tarihte işin bitmemiş olduğunun anlaşıldığı, Beykoz … Noterliğince düzenlenen tespit tutanağında sahada mevcut imalata girebilecek malzemelerin kalem ve miktar olarak tespit edildiği, bu durumda 20.01.2012 tarihi itibariyle imalata girebilecek durumda önemli miktarda malzemenin inşaat alanında hazır beklediği, davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine yollanan 06.12.2012 tarihli yazıya göre tarafların işin bitiş tarihini 31.12.2011 olarak kararlaştırdığı, tarafların imzalarını içermeyen 15.01.2012 tarihli kesin hakedişe göre davacı yüklenici tarafından gerçekleştirilen ve keşifte yer alan 13 kalem imalat,14 no’lu imalat+16 no’lu işin bedelinin toplam 1.434.598,30 TL olarak bulunduğu, diğer 104.500,00 TL tutarlı 15-17-18-19 iş kalemlerinin yapılmış olduğunun karşılıklı imzalı olarak belgelendirilmesi gerektiği, karşı dava yönünden, davalı-karşı davacının gecikmeye ilişkin talebi hariç, diğer taleplerinin toplam tutarının 99.872,83 TL olduğu, davalı-karşı davacı iş sahibinin toplam 104,500,00- TL tutarlı 15-17-18-19 no’lu iş kalemlerinin yapılmış olduğunu kabul edip etmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, mahkemece bu işlerin yüklenici tarafından yapılmış olduğuna itibar olunması halinde davacı yüklenicinin gerçekleştirmiş olduğu brüt iş tutarının 1.539.098,30 TL ve net iş tutarının 1.593.098,30 – 99.872,83 = 1.439.225,47 TL olduğu, bu durumda sözleşmenin ekinde yer alan keşif tutarının 1.439.225,47 -1.414.363,0 = 24.862,47 TL aşılmış olduğu, ancak, 15-17-18 ve 19 no’lu iş kalemleri ile ilgili (kontrol ve denetime elverişli) yazılı belgelerin sunulması halinde gecikme meydana gelip gelmediği konusunda bir değerlendirme yapılabileceği belirtilmiştir. Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı itirazları nazara alınarak dosyanın ek rapor alınmak üzere bilirkişi heyetine tevdine karar verildiği, bilirkişi heyeti tarafından sunulan 25/08/2017 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı-karşı davalı yanın davalı-karşı davacı yandan 158.331,34-TL alacaklı olduğunun ve bu yönde hüküm kurulması halinde rapor içinde yer bulan sebeplerle, davacı-karşı davalının diğer yandan, dava tarihi olan 18.10.2012 tarihinden itibaren kısa vadeli avans faizi ölçüsünde faiz talebinde de bulunabileceği bildirilmiştir. Davacı-karşı davalı ve davalı karşı davacının kök ve ek bilirkişi raporuna yönelik itirazları nazara alınarak ve ibraz edilen raporun da denetlemeye elverişle olmaması, bilirkişi heyetinde bulunan mali müşavir …ın da İstanbul Adli Yargı Komisyon listesindeki bilirkişilik görevinden uzaklaştırılması sebebiyle mahkemee tarafından yeni bilirkişi heyeti oluşturulmuş olup, bilirkişi heyetinin 17/09/2018 tarihli 2. bilirkişi raporunda; davacı-karşı davalı …’ın hazırlamış olduğu hakediş incelenerek ve alınması uygun bulunan iş kalemlerine göre yapılan hesapta, hakediş tutarının 245.741,64 TL değil 81.780,22 TL olarak bulunduğu, bu rakamdan davalı-karşı davacı …’in talep etmesi haklı bulunan icra yoluyla ödemek zorunda kaldığı …’ın SGK borcu 12.320,65 TL ve gecikme cezası 42,430,89 TL düşülerek …’ın dava tarihi olan 18.10.2012 tarihinden faizi geçerli olarak 27.028,68 TL talep edebileceği, …l’in karşı dava olarak davacı-karşı davalıdan fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL olarak fesih tarihi olan 31.01.2012 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemesi talebi, haklı bulunan kısımlarının …’ın talep tutarından düşülmesi nedeniyle uygun bulunduğuna yönelik rapor sunulmuş, bilirkişi raporuna vaki itiraz üzerine bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi ek raporunda, taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre davalı-karşı davacı …’in fesih işleminin uygun bulunduğu, davacı-karşı davalı …ş’ın hazırlamış olduğu hakediş incelenmiş ve alınması uygun bulunan iş kalemlerine göre yapılan hesaba göre hakediş tutarı 245.741,64 TL değil 81.780,22 TL olarak bulunduğu, bu rakamdan davalı-karşı davacı …’in talep etmesi haklı bulunan, icra yoluyla ödemek zorunda kaldığı …’ın SGK borcu 12.320,65 TL ve gecikme cezası 42.430,89 TL düşülerek …’ın dava tarihi olan 18.10.2012 tarihinden faizi geçerli olarak 27.028,68 TL talep edebileceği, …’in karşı dava olarak davacı-karşı davalıdan fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL olarak fesih tarihi olan 31.01.2012 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemesi talebinin, haklı bulunan kısımlarının …’ın talep tutarından düşülmesi nedeniyle uygun bulunduğunu belirtmişlerdir. Mahkeme tarafından iki ayrı bilirkişi heyetinden alınan raporlar arasında çelişki olması üzerine, yeni bilirkişi heyeti oluşturularak alınan 14/06/2020 tarihli 3. Bilirkişi raporunda; davacı-karşı davalı yanın, davalı-karşı davacı yandan dava tarihi itibarıyla herhangi bir alacağının bulunmadığı, bu anlamda dava konusu ettiği 245.761,64 TL tutarındaki alacak talebinin yerinde olmadığı, karşı dava yönünden tespit edilen 186.658,47 TL bedelin yüklenici davacı-karşı davalıdan alınarak iş sahibi davalı-karşı davacıya verilmesi gerektiği belirtilmiş; itirazlar üzerine alınan 14/01/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda; kök raporda, 186.658,47 TL’nin yüklenici tarafından iş sahibine ödenmesi gerektiği kanaati belirtilmiş ise de; elektrik ile ilgili harcamaların davacı-karşı davalı uhdesinde olması gerektiği kanaatine varılması nedeni ile bu tutarın 186.658,47-TL + 13.725-TL = 200.383,47-TL olması gerektiği, eğer mahkemece cezai şart alacağı olan 42.430,89-TL’nin de talep edilebileceğine hükmedilmesi halinde, davalı karşı davacı alacağının 200.383,47 TL + 42.430,89-TL = 242.814,36-TL olduğunun hesap edildiği, ancak kök raporda 87.500,00 TL avans ödemesinin mükerrer olarak hesaplara katılması nedeni ile davalı-karşı davacı alacağının 242.814,36TL – 87.500,00 TL = 155.314,36 TL olduğu; mahkemece cezai şart alacağı olan 42.430,89TL’nin de talep edilemeyeceğine hükmedilmesi halinde, davalı-karşı davacı alacağının 155.314,36 TL – 42.430,89TL = 112.883,47TL olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, karşı davanın belirsiz alacak olarak açılması ile zamanaşımının kesildiği gerekçesi ile talep arttırım dilekçesine yönelik zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir. Eser sözleşmelerinde talep edilen alacaklar niteliği itibariyle belirsiz olmayıp, belirlenebilir nitelikte bulunduğundan, karşı dava olarak açılan davanın kısmi dava olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Zamanışımı sözleşmenin feshedildiği 31.01.2012 tarihi itibariyle işlemeye başlamış olup, 5 yıllık zamanaşamı süresi 31.01.2017 tarihi itibariyle dolmuştur. Karşı davada ıslah bu tarihten sonra 27.05.2021 tarihinde yapıldığından ıslah ile istenen miktar zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda mahkemece karşı davanın ilk açıldığı miktar olan 10.000,00 TL üzerinden değerlendirilmesi gerekir. Karşı davada 5 kalem alacak talep edilmiş ise de bunlardan hangi kalem için ne miktar talepte bulunulduğu karşı dava dilekçesinde belirtilmediği gibi, mahkemece karşı davacı vekiline hangi kalem için ne miktar talep ettikleri açıklattırılmamıştır. Bu durumda, mahkemece karşı davacı vekiline hangi talep yönünden ne miktar talepte bulundukları açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar ve zamanaşımı olgusu dikkate alınmadan karşı davada yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı – karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih, 2014/487 Esas, 2021/535 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı – karşı davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davacı – karşı davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.