Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2927 E. 2021/1987 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2927
KARAR NO: 2021/1987
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/04/2021
NUMARASI: 2020/344 Esas, 2021/388 Karar,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit, Alacak
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında yap-işlet-devret modeliyle düzenlenen sözleşme gereğince davalıya ait taşınmazların yeniden inşaası karşılığında 01.09.2015 tarihinden itibaren 49 yıl süreli irtifak hakkı tanınmasının kararlaştırıldığını, tarihi yapı olması nedeniyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan izin alınması ve Boğaziçi İmar Müdürlüğünden ruhsat alınması gerektiğinden prosedürün düşünülenden uzun sürdüğünü, 12/12/2019 tarihinde koronavirüsten kaynaklı Covid-19 salgınının başladığını, tüm işletmelerin kapatıldığını, bunun müvekkilinin ticari hayatına etkisinin devam ettiğini belirterek, 01.09.2015 tarihli yap-işlet-devret sözleşmesi gereği davalıya teslim edilen 1.500.000,00 TL bedelli 01.09.2015 tarihli … sayılı … Bankası Çağlayan şubesinden verilme teminat mektubu nedeni ile müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine, bedelsiz kalan teminat mektubunun iptali ile müvekkiline iadesine, dava sonuna ve karar kesinleşene kadar teminatın nakte çevrilmemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 13.asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/497 Esas sayılı dosyasında davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 01/09/2015 başlangıç tarihli 49 yıl süreli yap işlet devret ve irtifak hakkı tanınması konulu sözleşmenin haksız fesih olunması nedeniyle müvekkili vakfın uğradığı menfi ve müspet zararların tespiti ile HMK 107. Maddesi gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının sebep olduğu menfi, müspet zararların tazmini için şimdilik 1.000,00 TL zararın, muaccel 23.700,20 TL Emlak Vergisi bedeli, Nisan 2020 dönemine ilişkin 52.204,00 TL irtifak hakkı bedeli, Mayıs 2020 dönemine ilişkin 52.204,00 TL irtifak hakkı bedeli ve Haziran 2020 dönemine ilişkin 52.204,00 TL irtifak hakkı bedelinin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3 fıkrası uyarınca her iki mahkeme arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, somut olayda davalı birleşen dosya davacısı …nın tacir olmadığı, davanın ticari işletme ile ilgili bulunmadığı gibi eldeki davanın da Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı, bu halde davaya bakmaya ticaret mahkemesinin değil asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, görevle ilgili düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dava dilekçesinin mahkemenin görevsizliği nedeniyle usulden reddine, dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, gerekçeli kararda davanın ticari işletmeyle ilgili olmadığı belirtilmiş ise de taraflar arasında düzenlenen 01/09/2015 tarihli sözlemenin ticari amaç için imzalandığını, sözleşmenin 4. Maddesinde bu hususun belirtildiğini, davalının dernek olmasına rağmen sözleşme imzalama amacının buradan bir gelir elde etmek olduğunu, müvekkilinin de turizm alanında bir çok otel ve restoran işletmekte olduğunu, TTK’nın 3. Maddesine göre bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğunu, müvekkilinin tacir olduğunu, davanın da banka teminat mektubu ile ilgili menfi tespit ve bedelsiz teminat mektubunun iptali davası olup, niteliği gereği ticaret mahkemelerinin görevine giren işlerden olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında düzenlenen 27/08/2015 tarihli sözleşme ile; iş sahibi vakfa ait taşınmaz kültür varlığı niteliğindeki taşınmazın alınacak izin ve onaylanacak proje çerçevesinde, ruhsat tarihinden itibaren 36 ay içerisinde tüm masraflarının yüklenici şirket tarafından karşılanmak suretiyle turistik ve diğer amaçlara yönelik yapı ve ünitelerin inşaat işlerinin yapılması ve karşılığında yükleniciye tanınacak irtifak hakkı ile yüklenici tarafından 49 yıl ticari faaliyette bulunulması ve yüklenici tarafından bu süre zarfında vakfa sözleşmede kararlaştırılan miktar ve dönemler itibariyle aylık ödemeler yapılması kararlaştırılmış olup; bu sözleşme, niteliğince, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir eser sözleşmesidir. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu maddede sayılan dava ve işlerin asliye ticaret mahkemelerince incelenerek karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki asıl dava eser sözleşmesinden kaynaklanan teminat mektubu nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti, teminat mektubunun iptali ve iadesi; birleşen dava ise sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranan menfi ve müspet zararların tazmini, emlak vergisi ve kira alacaklarının tahsili istemlerine ilişkindir. Asıl davada davacı-birleşen davada davalı yüklenici ticaret şirketi olmasına rağmen, asıl davada davalı-birleşen davada davacı ise bir vakıftır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. Maddesinde, “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmü düzenlenmiştir. Bu hükme göre bir vakfın tacir sayılabilmesi için ticari işletme işletmesi gerekmektedir. Somut olayda, asıl davada davalı-birleşen davada davacı vakıf, kendisine ait taşınmazları ticari işletme gayesiyle yükleniciye teslim etmemiştir. Vakfın taşınmazı teslim amacı, söz konusu taşınmaz kültür varlığı niteliğindeki taşınmazların yüklenici tarafından mevzuatına uygun şekilde yenileme inşaatının yapılması, yapılacak inşaat karşılığını oluşturan iş bedelinin ise taşınmazların irtifak hakkının 49 yıl süreyle yükleniciye verilmesi suretiyle karşılanması, bu süre içerisinde oluşacak değer farkının da yükleniciden tahsiline yöneliktir. Bu durumda vakfın bir ticari işletme işlettiğinden ve tacir olduğundan söz edilemez. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı-birleşen davada davalı şirket tacir ise de davalı-birleşen davada davacı vakfın ticari işletme işletmediği ve bu gayeyle sözleşme imzalamadığından tacir olmadığı, davanın TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari dava ve işlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağına dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu nedenle, davayı görüp sonuçlandırma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olup, mahkemece davanın usul yönünden reddi ile dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yerinde olduğundan, istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden; 1-İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/04/2021 tarih ve 2020/344 esas, 2021/388 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-b-1 Maddesi gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/11/2021