Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2811 E. 2021/1965 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2811
KARAR NO: 2021/1965
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2021
NUMARASI: 2021/474 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Takipten önce açılan menfi tespit
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan takipten önce açılan menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davacı vekilinin dava konusu teminat senedinin 29/07/2021 vade tarihli olması dolayısı ile icra takibi açılmasının önlenebilmesi adına öncelikle teminatsız olarak takibin durdurulmasın mahkeme aksi kanaatte ise; İİK 72/2 maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine dair verilen ara karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında fason dezenfektan yapımı konusunda anlaşma yapıldığını, taraflarca anlaşma yapılan dönemin, pandeminin en yoğun yaşandığı dönemler olması dolayısı ile alkol sıkıntısı olduğunu, müvekkili firmanın siparisi doldurmaya başlayacağını söyleyerek avans para gönderilmesini istediğini, davalı firmanın müvekkiline 25.000 Dolar karşılığı o günkü kurdan 162.500,00 TL gönderdiğini, hemen kendi markası altında acil üretim yapılmasını istediğini, müvekkilin de hemen özel olarak etiket koli hammadde vs siparislerini geçtiğini, taraflarca yapılan bu anlaşma zamanında dezenfektan üretimi serbest iken; Sağlık Bakanlığınca anlaşma konusu ürünlerin üretiminin müsaadesinin kendi bünyesine alındığını, akabinde tarafların anlaştığı üzere; davalı firma yetkilileri ile müvekkili firmanın kimya mühendisi arasında yazışmaların devam ettiğini, bu arada da müvekkilinin siparişi üretime başladığını, devamlı olarak Sağlık Bakanlığı’nın istemiş olduğu evrakların toplanması için müvekkil firmanın kimya mühendisi ve labaratuar çalışanlarının uğraştığını, davalı tarafın da onayı ile üretime devam ettiğini, bu sürecin aylar sürdüğünü ve müvekkilinin tüm sipariş edilen ürünleri üretmesine rağmen; üretilen malın bedelinin, gönderilen avansın çok çok üzerine çıktığını, ilerleyen zamanlarda müvekkili firmanın 3000 ve/veya 4000 Dolara aldığı alkol piyasada bollaştığı zaman 1500 Dolarlara düştüğünü ve piyasada dezenfektan talebi sahte alkol nedeni ile dezenfektan satışı ve halkın kullanımının azaldığını, üretilen malların satışı için müsaade izni çıkmadığı gibi; mala talep ve üretilen malların satış fiyatının da azaldığını, bu sebeple de müvekkilinin zararının da maliyetinden daha fazla olduğunu, devam eden süreçte davalı firma yetkilisi …’nin müvekkilini arayıp şirkete kayyum atandığını, zor durumda olduğunu, işin en başında Nisan 2020’de verdiği avansla ilgili kendisine bir teminat senedi vermesini istediğini, senedi tahsile koymayacağını, amacının kayyumu susturmak olduğunu söylediğini, müvekkilinin de dava konusu senedi teminat olarak verdiğini, halen davalı tarafın Sağlık Bakanlığı’ndan müsaade alıp, deposunda bekleyen malların satışı için beklemeye devam ettiğini, müvekkilinin iyi niyetine karşın; davalı tarafın “teminat senedi “olduğunu bildiği halde; 29/07/2021 vade tarihli, 22/02/2021 düzenleme tarihli, 161.915,00TL bedelli senedi tahsile koyacaklarından bahisle bankaya verdiğini, müvekkili firmaya … A.Ş Tuzla Organize Sanayi Şubesi tarafından 28/06/2021 tarihli teminat senedinin vadesinde ödenmesi talepli ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin aldığı avansın kat be kat üzerinde masraf yaparak davalı adına ürettiği malların depoda bekler iken ve her geçen gün maliyeti de artarken, davalı tarafın verdiği avanstan daha fazlasını üretime harcayan ve davalı tarafın müsaade almasını aylarca bekleyen müvekkilinden aldığı teminat senedinin tahsil sürecini işleterek kötü niyetli tutum sergilediğini ve basiretli tacire yakışmayacak şekilde ticari teamül kurallarına aykırı şekilde hareket ettiğini, müvekkilinin elindeki ürettiği mallar eski normlara göre imal edilmiş olduğundan ve yeni normlara göre de yapılmadığından, zira tarafların anlaştığı dönemdeki normlara göre üretildiğinden, günümüzde satılmasının çok zor olup; davalı firmanın müvekkilinin zararlarını karşılaması gerekir iken ve müvekkiline ödeme yapması gerekirken senedi bankaya vermesinin hak ve nefaset dengesi ile bağdaşmadığını, müvekkilinin cari hesaba bakarak davalı tarafın kendisinden teminat senedi istediğinde ufak bir numune faturası kestiğini düşüp, senedi cari hesaptaki kalan bakiye bedel üzerinden verdiğini, senedin, teminat senedi olup, esasen ilerleyen aşamalarda müvekkiline ait ticari defterler de incelendiğinde görüleceği üzere; müvekkilinin alacaklı konumda olduğunu, müvekkili davacının davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını ileri sürerek, öncelikle dava konusu teminat senedinin 29/07/2021 vade tarihli olması dolayısı ile icra takibi açılmasının önlenebilmesi adına ivedi olarak teminatsız olarak takibin durdurulmasına; mahkeme aksi kanaatte ise, İİK 72/2. maddesi doğrultusunda icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, icra takibinin açılması halinde akabinde dava sonunda takibin iptaline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin şimdilik 161.915,00TL yönünden borçlu olmadığının tespiti ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 14/07/2021 tarihli ara karar ile; takipten önce açılan menfi tespit davasında talep üzerine %15’ten az olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilecekse de talebin ihtiyati tedbir niteliği gereğince HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarını sağlaması gerektiği, bu minvalde ihtiyati tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi ve bunu ispata yarayacak belge ve delilleri dosyaya sunmak zorunda olduğu, davacı tarafça ihtiyati tedbir talep edilen dava konusu bononun teminat senedi olduğu iddia edilmiş ise de; sunulan senet fotokopisinde teminat senedi olduğuna dair bir ibare bulunmadığı, davacının davasında haklı olduğuna dair yaklaşık ispatın sağlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, dava konusu senedin teminat senedi olup, söz konusu senedin dava sürecinde davalı tarafından icra takibine konulması halinde müvekkilinin telafisi güç ve imkansız zararlara maruz kalacağını, bu nedenle bu davadan beklenen menfaatin gerçekleşmeyeceğini, müvekkilinin davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin eldeki tedbir talepli davayı açmasında ve tedbir talebinde bulunmasında korunmaya değer, güncel hukuki yararı bulunduğunu, müvekkilini tehdit edebilecek icra takibi ile karşılaşma ve akabinde malvarlığına haciz konulması, satış işlemlerinin devamı ile müvekkilinin olmayan borcunun tahsil edilmesi ve açılmış olan menfi tespit davasının konusuz kalması söz konusu olacağından, tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, TBK’nın 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. Yapılan bu açıklamalar ışığında dosyanın incelenmesinde; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre mahkemece olayda yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/07/2021 tarih ve 2021/474 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 20/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.