Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2769 E. 2021/2155 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2769
KARAR NO: 2021/2155
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI: 2014/270 Esas, 2018/63 Karar
DAVANIN KONUSU: Tapu iptali ve tescil
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili ile davalı … Ltd. Şti. yetkilisi diğer davalı … arasında, davalı şirketin yaptığı inşaatların plastik doğrama işlerinin yapılması hususunda anlaşmaya varıldığını, müvekkilinin yaptığı işler karşılığında keşidecisinin … ve diğer davalı … Ltd. Şti. olan çekleri aldığını ve kullandığını, çeklerin karşılıksız çıktığını ve müvekkilinin icra takiplerine maruz kalması üzerine davalı … ve … Ltd. Şti. ile davalı … Ltd. Şti. yetkililerin bir araya gelerek 03/08/2010 tarihli bir protokol düzenlediklerini, bu protokole göre müvekkilinin icra dosyalarının kapatılmasını ve bu dosyalara konu 51.500,00 TL yi ödemeyi, bunun karşılığında … Ltd. Şti.’nin de bu alacağı ve sonradan yapılacak 28.500,00 TL iş karşılığında 80.000,00 TL değerindeki Esenyurt ilçesinde 7 nolu daireyi devir etmeyi üstlendiğini; müvekkili ile … ve … Ltd. Şti. arasında 15/03/2011 tarihli bir protokol daha yapıldığını bu protokolle müvekkilinin yapmayı üstlendiği 14.000,00 TL bedelli işleri de yaptığını ve yine davalılara 14,500,00 TL’lik iş yaptığını; protokollerden kaynaklanan tüm edimlerini yerine getirerek davalılara teslim ettiğini, ancak müvekkiline verilmesi gereken dairenin verilmediğini, davalı şirket ve diğer davalılar arasında bağlantı ve ilgi bulunduğunu, tüzel kişiliğin perdesi aralanma ilkesi gereğince dava konusu dairenin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde dairenin rayiç değeri olan şimdilik belirsiz dava olarak 80.00,00 TL alacağın reeskont faiziyle birlikte aralarında fikri birliktelik, organik bağ ve muvazaa bulunan davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda 41.247,67 TL faiz istenebileceğinin ortaya çıktığını belirterek tapu iptal talebini tekrarlayarak talebini 121.247,67 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekili, davacının 03/08/2010 tarihli protokole dayanarak dava açtığını, BK 237. maddesine göre resmi şekilde yapılmayan satış vaadi sözleşmesinin geçerli olmadığını, davacının dayandığı 03/08/2010 tarihli protokole göre davacının verilen çeklere ilişkin icra dosyalarını kapatma taahhüdünü yerine getirmediği gibi 28.500,00 TL bedelli işi de yapmadığını, takip borcunun büyük kısmının müvekkilince ödendiğini, protokolde geçen 14.500,00 TL bedelli işin de yapılmaması nedeniyle başka bir şirkete yaptırıldığını, davacının bu işleri yaptığına ilişkin bir belge ve fatura ibraz edemediğini, perdenin aralanması ilkesinin uygulanamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … ve … vekili ile davalı … ve davalı … ayrı ayrı cevap dilekçeleri ile, davacı ile aralarında herhangi bir ilişki bulunmadığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının davalı … Ltd. Şti. ile işlem yaptığını, şirketin işi ve işlemlerinden dolayı ortağa başvurulamayacağını, davacının muvazaa ve diğer perdenin aralanması iddiasının doğru ve mümkün bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davacı ile davalılardan … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. ile … arasında yapılan 03/08/2010 tarihli protokole göre davalıların davacıya verdikleri ve davacının da ciro ettiği ve icra takibine konu edilen toplam 51.500,00 TL değerindeki çekleri ödemeyi ve icra takiplerini kapatmayı davalılar da davacıya ödeme karşılığında 80.000,00 TL değerde bir adet daire vermeyi, aradaki 28.500,00 TL fark için ise davacının davalılara ait bir binanın PVC doğrama işlerini yapmayı taahhüt ettiği; davacının, iş bu protokol gereğince yükümlendiği edimleri yerine getirdiğini, ancak davalıların taahhüt ettikleri daireyi vermediği iddiasıyla iş bu davayı açtığı; davacının sözleşmeyle yükümlendiği çek bedellerini ödediği, PVC işini de yaptığını ispat ettiği; diğer yandan bu davalıların protokolle yükümlendikleri daireyi devretmediklerinin tartışma konusu olmadığı; taraflar arasındaki 03/08/2010 tarihli protokolün taşınmaz mülkiyetinin devrine ilişkin olarak adi yazılı şekilde yapılmış olması nedeniyle hukuken geçersiz olduğu, dolayısı ile geçersiz sözleşmeye dayanılarak mülkiyetin devrinin talep edilemeyeceğinden davacının bu yöndeki talebinin yerinde görülmediği; davacı, protokolün diğer yanları yararına 51.500,00 TL borç ödemesini gerçekleştirmiş ve ayrıca protokol gereğince 28.500,00 TL’lik PVC doğrama işi yapmış olup bunların toplam bedeli olan 80.000,00 TL’yi nedensiz zenginleşme hükümleri gereğince geri istemeye haklı olduğu, davalıları davadan önce temerrüde düşürmediğinden dava tarihinden itibaren faiz isteyebileceğinin kabul edildiği; davacının, diğer davalılara da husumet yönelterek bu davalılar ile diğer davalılar arasında organik bağ olduğunu ve alacaktan sorumlu bulunduklarını ileri sürmüş ise de bu iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davalılar …, …, …, … ve … hakkındaki davanın reddine; davalılar … Ltd. Şti., … Ltd. Şti. ve … hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 80.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline,fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; bilirkişi raporunda da belirlendiği gibi tüzel kişiliklerde perdenin aralanması teorisi uyarınca taraflar arasındaki bağlantı nedeniyle davada husumetlerinin bulunduğunu, sözleşme uyarınca taşınmazın en geç 01/01/2011 tarihinde müvekkili adına tescil edilmesi gerektiğini, bu tarihten dava tarihine kadar geçen süre için bilirkişi hesabına göre faizin 41.247,67 TL olduğunu, bu durumda bilirkişi raporu ile ortaya çıkan 121.247,67 TL nin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin kararının yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına ve tüm davalılar için davanın tam kabulüne karar verilmesi talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı … Ltd. Şti. ve davalı … vekili; davacı tarafından açılan davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu, müvekkillerinin temerrüde düşürülmediğini, muhtemel zararı bulunmayan davacının belirsiz alacak davasının reddi gerektiğini; mahkemenin gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçersiz olduğundan, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince karar verdiğini, sebepsiz zenginleşme davasının bir ve on yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğunu, davanın süresi içinde açılmadığını; davaya konu 03.08.2010 tarihli protokol hükümlerinin yerine getirilmediğini, işin başka bir firmaya yaptırıldığını; müvekkili şirket yetkililerinden … tarafından çek bedellerinin büyük bir kısmının ödendiğini, çeklerin davacı tarafından ödenmiş olması halinde çek asıllarının müvekkilinde olacağını, icra dosyalarının kapatılmış olacağını; davacı tarafından 51.500,00 TL’nin ödendiğine ilişkin dosyaya yazılı belge sunulmadığını, yazılı delillerle ispatlanma mecburiyeti bulunduğunu; davacı tarafından 03.08.2010 tarihli protokolün 3. maddesindeki 28.500,00 TL bedelli işin yerine getirilmediğini, bu işin müvekkili tarafından başka bir firmaya yaptırıldığını; ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın alacağını ispat edemediği halde davanın kabulüne karar verildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek iş bedeli olarak belirlenen dairenin tapu iptalini, aksi takdirde sözleşmede belirtilen bedelin aralarında bağlantı olan tüm davalılardan tahsiline ilişkin dava açmış, iş sahibi davalılar yüklenicinin edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle üçüncü şahıslara tamamlatıldığını, diğer davalılar ise borçtan sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Yüklenici, eseri sözleşmeye fen ve sanat kurallarına ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak imal edip, tam ve eksiksiz olarak süresinde iş sahibine teslim ettiğini, iş sahibi de iş bedelini ödediğini ispatla yükümlüdür. Eser sözleşmelerinde sözleşmenin feshedilip yüklenicinin işten el çektiği ya da işi terk edip gittiği yasal delillerle ispat edilmedikçe yapılan işin, kural olarak, yüklenici tarafından gerçekleştirildiği kabul edilmekte ise de bu karinenin aksinin kanıtlanması mümkündür. Davacı ile davalı …, … Ltd. Şti. yetkilisi ve davalı … Ltd. Şti. yetkilisi arasında imzalanan 03/08/2010 tarihli protokol ile, davalı borçluların davacı alacaklıya olan borcunun 51.500,00 TL olarak belirlendiği; değeri 80.000,00 TL olarak kabul edilen … ada … parselde kayıtlı … nolu bağımsız bölümün en geç protokol tarihinden 5 ay sonra davacı adına tescil edileceği; borç ile daire değeri arasındaki 28.500,00 TL fark … Ltd. Şti. tarafından yapılan Kemalpaşa mah 20/13 sokaktaki binanın plastik pencere sistemi ve elektrik sisteminin en geç 5 ay içinde yapılacağı; belirtilen borca ilişkin icra takiplerinin alacaklı tarafından 1 ay içinde kapatılarak takibe ilişkin çeklerin borçlular yetkilisi …’e teslim edileceği düzenlenmiştir. Davacı ile davalı … Ltd. Şti. kaşesi altında … tarafından imzalanan 15/03/2011 tarihli protokol ile; … ada … parselde bulunan taşınmazın işlerini davacının 14.000 TL bedel karşılığı yapıp teslim edeceği; yapılan işin bedelinin 03/08/2010 tarihli protokolde kalan bakiyeden düşeceği; taraflardan birinin taahhüdünü yerine getirmediği takdirde diğer tarafın zararını ödeyeceği belirlenmiştir. Mahkemece alınan 25/07/2016 tarihli raporda davalıların tüzel kişiliğin perdenin aralanması prensibi uyarınca pasif husumetinin bulunduğu, davacının alacaklarını ödemekle yükümlü oldukları; davacının alacağının bugünkü değerinin reeskont faizi ile birlikte hesaplanması gerektiğini, munzam zararların ise defter incelemesi ile ortaya çıkacağını belirtmiş; 14/04/2017 tarihli ek raporda ise ticari defterlerin ibraz edilmediğini, davacının 80.000,00 TL için 01.01.2011- 19/08/2014 dönemine ait 41.247.67 TL faiz isteyebileceği belirtilmiştir. Davalılar, davacının edimlerini yerine getirmediği gibi işin yapılmaması nedeniyle başka bir şirkete yaptırıldığını belirtmiş ise de, davacı yüklenicinin eksik bıraktığı işin davalı iş sahipleri tarafından yasal delillerle ispat edilemediğinden yapılan işin yüklenici tarafından gerçekleştirildiği; bu durumda iş sahiplerinin sözleşme gereği belirlenen iş bedelinden sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Sözleşme gereği iş bedeli ödemesinin iş yapımı karşılığında bedel olarak taşınmaz verileceğine dair barter şeklinde yapılması kararlaştırılan bir eser sözleşmesi niteliğinde olduğu; taraflar arasındaki 03/08/2010 tarihli adi yazılı sözleşmede değeri 80.000,00 TL olarak kabul edilen … ada … parselde kayıtlı … nolu bağımsız bölümün bedel karşılığında davacı yükleniciye satışı kararlaştırılmış olup; tapuda pay devri gerektiren sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerekirken, taraflarca şekil şartına uyulmadığından satışa ilişkin sözleşme hükmü geçersiz olup, davacının davalı tarafı dava tarihinden önce ihtar çekmek suretiyle temerrüde düşürmediğinden, sözleşme gereği belirlenen 80.000,00 TL değer üzerinden karar verilmesi isabetli olmuştur. Davacı tarafça tüzel kişiliğin perdesi aralanma ilkesi gereğince tüm davalıların borçtan sorumlu olduğunu belirtmiş ise de; borcun yükümlüsü olan tüzel kişilerin, davacı alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmekte olup; somut uyuşmazlık bakımından bu ispat yükünün yerine getirilmediği; salt davalılar arasında akrabalık bağı bulunmasının bu ilkenin uygulanmasını gerektirmeyeceğinden mahkemece bu doğrultuda diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi de doğru olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2018 tarih ve 2014/270 Esas, 2018/63 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 5.464,80 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 1.366,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.098,60 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.