Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2651 E. 2021/1838 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2651
KARAR NO: 2021/1838
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2021
NUMARASI: 2018/1021 Esas, 2021/92 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ:07/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı ile imzalanan 15.07.2015 ve 28.07.2017 tarihli alt yüklenicilik sözleşmeleri gereği doğalgaz tesisat işlerini yaptığını, müvekkili şirketin 09.02.2018 tarih ve 515.423,22TL, 06.04,2018 tarih ve 267.788,17TL olmak üzere toplam 783.211,39TL tutarlı faturalara dayalı alacağından 42.275,39TL ödendiğini, bakiye 740.936,00 TL asıl alacak ve 37.542,22TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 778.478,22-TL’sinin tahsili talebi ile yaptığı icra takibine davalı yanın itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, davacı tarafın bir kısım işleri ayıplı ve eksik ifa ettiği ve teknik olarak istenen ve olması gereken niteliklerde gerçekleştirmediğini, sözleşmenin süresinde ifa edilmemesi nedeniyle davacıdan talep edeceği gecikmelerden kaynaklı alacakları da bulunduğunu, takas ve mahsup defi haklarının bulunduğunu, davacının dava ve gerekse icra takip dosyalarında faiz talebinde bulunmaları da yersiz olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bu hali ile işletilen faize ve oranlarına itiraz ettiğini, davacı tarafın talep ettiği tüm talep haklarının da zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 740.935,22-TL asıl alacak ve işleyecek faiz oranı ile yetkiye itirazların da iptaline, 37.543-TL açısından davanın reddine, 740.935,22-TL’nin % 20 oranında olan 148.187,04-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kısmen reddedilen miktar açısından kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğunu, ancak işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, yine buna bağlanan yargılama giderine dair hüküm yönünden sınırlı olmak üzere istinaf ettiklerini, sözleşmelerin 5. Maddesinde taraflarca müştereken bir ödeme vadesi belirlendiğini, bu vadenin hukuken belirli ve kesin vade niteliğinde olduğundan davalının temerrüde düşmüş sayılacağı ve ayrıca bir temerrüt ihtarına gerek bulunmadığı gözetilmeksizin, taraflar arasındaki sözleşmenin ödeme ve vade maddesine hatalı anlam verilerek hüküm kurulduğunu, sözleşmenin 5. Maddesinde ödemelerin ilgili hak ediş faturalarının düzenlendiği tarihten itibaren 30 gün içinde ödenmesi gerektiğine dair hükmün kesin vade olduğunu, bu nedenle temerrüt ihtarı gerekmediğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve tam kabul yönünde karar verilmesini istemiştir. Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/03/2021 tarih ve 2020/917 esas, 2021/311 karar sayılı kararı ile, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde 2600-0 İstanbul Ticaret Sicil Numarasında ve … vergi numarasında kayıtlı … Mh. … Cd. … Sitesi … blok, No:… Esenler / İstanbul adresinde faaliyet gösteren müflis … Anonim Şirketi’nin 30/03/2021 tarih saat 14:24 itibari ile iflasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Dairemizin 25/05/2021 tarih ve 2021/1362 esas 2021/1022 karar sayılı geri çevirme kararı sonrasında yerel mahkeme kararı iflas dairesine tebliğ edilmiştir. Bakırköy … İcra Dairesi’nin 27/08/2021 tarih ve … iflas sayılı yazısında, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/03/2021 tarih ve 2020/917 Esas sayılı kararı ile 2600-0 İstanbul Ticaret Sicil Numarasında ve … vergi numarasında kayıtlı … Mh. … Cd. … Sitesi … blok, No:… Esenler / İstanbul adresinde faaliyet gösteren müflis … Anonim Şirketi’nin 30/03/2021 tarih saat 14:24 itibari ile iflasına karar verildiği ve tasfiye işlemlerine başlandığı, müflis masasında tasfiye işlemlerinin İ.İ.K 219. Maddesi gereğince Adi Tasfiye Usulü ile yürütülmesine karar verilmiş olup, 25/08/2021 tarihinde yapılan Birinci Alacaklılar Toplantısında iflas idaresi seçilemediğinden İ.İ.K 222. Maddesi gereğince tasfiyenin İkinci Alacaklılar Toplantısına kadar iflas müdürlüğünce re’sen yürütülmesine karar verildiği, iflas kararının kesinleşmediği ve İkinci Alacaklılar Toplantısı için herhangi bir gün tayin edilemediği belirtilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/03/2021 tarih ve 2021/3014 esas, 2021/791 karar sayılı kararında; “Kural olarak, İİK ‘nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir. Somut olayda, müflis davalılar … ve … Ltd. Şti.’nin iflas tasfiyesinin adi tasfiye yolu ile yapıldığı anlaşılmıştır. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194). İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1) İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Mesela alacak, taşınır mal veya taşınmaz mal davaları gibi. Yukarıda görüldüğü gibi, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili itirazın kaldırılması, icra takibinin iptal ve taliki, itirazın incelenmesi ve icranın geri bırakılması talepleri de düşer. Yani, bu talepler, 194. madde hükmüne tabi değildir. İcra mahkemesi, artık bu talepler hakkında inceleme yapıp karar veremez. Buna karşılık, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili hukuk davaları, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez; bu davalar, iflâsın açılması ile sadece durur. Buna göre, itirazın iptali davası, borçlunun iflâsı ile durur (md. 194). Buna göre itirazın iptali davası (md. 67), borçtan kurtulma davası (md. 69), menfi tespit davası veya istirdat davası (md. 72) borçlunun iflâsı ile sadece durur; fakat, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez. Bilâkis, bu davalara da, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam edilir. (md. 194) Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir: Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir. Müflisin davalı olduğu davalara gelince: İflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplanması verir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Yargıtay 19. HD’nin 25.11.1999 tarih ve 7032 E, 7129 K; 11. HD’nin 22.08.2007 tarih ve 2005/13761 E, 2007/624 K; 02.11.2007 tarih ve 8826 E, 11712 K. 23. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarih ve 6042 E., 7639 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere; bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan Mahkemece asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına kararı verilmesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir. Bu durumda, İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca mahkemece, asıl davada iflas tarihine kadar alacak ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekir. İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Bu durumda mahkemece, iflasına karar verilen davalı borçlular yönünden iflas idaresi oluştuğuna ve İİK’nın 226. maddesine göre adi tasfiyede iflas masasının kanuni mümessili iflas idaresi olduğuna göre, iflas idaresine tebligat yapılarak, münferiden ya da müştereken temsil durumuna göre iflas idare memuru ya da memurları veya varsa vekili huzuru ile davaya kayıt kabul davası olarak bakılması; iflas idaresince, kaydına karar verilen miktar yönünden davanın konusuz kaldığının kabulü, varsa kabul edilmeyen kısım yönünden ayrıca kayıt kabul davası açılmamışsa alacağın iflas masasına karşı kayıt kabul davası olarak devam edilmesi, diğer davalılar yönünden de uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken İİK’nın 194. maddesinin hukuk davalarının “durması”ndan sözettiği hususu gözardı edilerek iflas kararından sonra açılan davalar için uygulama yeri bulunan İİK’nın 235. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.” denilmiştir. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/03/2021 tarih ve 2020/917 esas, 2021/311 karar sayılı kararı ile davalı şirketin iflasına karar verildiği, Bakırköy … İcra Dairesi’nin 27/08/2021 tarih ve … iflas sayılı yazısına göre, iflas dairesince tasfiye işlemlerine başlandığı, müflis masasında tasfiye işlemlerinin İ.İ.K 219. Maddesi gereğince Adi Tasfiye Usulü ile yürütülmesine karar verildiği, 25/08/2021 tarihinde yapılan Birinci Alacaklılar Toplantısında iflas idaresi seçilemediğinden İ.İ.K 222. Maddesi gereğince tasfiyenin İkinci Alacaklılar Toplantısına kadar iflas müdürlüğünce re’sen yürütülmesine karar verildiği, iflas kararının kesinleşmediği ve İkinci Alacaklılar Toplantısı için herhangi bir gün tayin edilemediği anlaşılmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yukarıda değinilen 11/03/2021 tarih ve 2021/3014 esas, 2021/791 karar sayılı kararında da belirtildiği gibi bu durumda mahkemece, ikinci alacaklılar toplantısı beklenerek, alacağın iflas masasına kaydedilip, masaca kesin olarak kabul edilmesi halinde konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme yapılıp sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/02/2021 tarih ve 2018/1021 esas, 2021/92 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.