Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2516 E. 2021/2016 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2516
KARAR NO: 2021/2016
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2021
NUMARASI: 2020/501 Esas, 2021/102 Karar
DAVANIN KONUSU: Tahkim (Hakem)
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket … ile davalılar arasında Tahkim Mahkemesi nezdinde görülen tahkim yargılaması neticesinde, 09.04.2020 tarihli 22733/DDA sayılı Tahkim Kararı tesis edildiğini, bu karara istinaden davalıların … ya 405.262.317 DZD ve 5.062.281 EUR tutarında tazminat ödemeye mahkum edilmesine ve Mükemmel Tamamlama Garantisi’nin yerine getirilmemiş olması nedeniyle 21 Aralık 2018 itibarıyle toplam 487.500 Euroyu aşmamak üzere günlük 1.000 EUR para cezası ödemeye mahkum edilmesine şeklinde hüküm tesis edildiği, ayrıca Tahkim Kararının Masraflar İle İlgili Başvurular İle İlgili Olarak başlıklı 12. maddesi ile tahkim kararına istinaden davalıların, 203.675,00 USD tutarında ve savunmasında ortaya çıkan makul masraflar için 3.381.571,57 EUR ve 21.749.401,68 EUR DZD tutarında ödeme yapmaya mahkum edildiği, anılan yabancı hakem kararlarının Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz edilmesi talebinde bulunduklarını, dava konusu kararlar bakımından tenfiz edilebilme şartlarının oluşmuş olduğunu, tenfizi talep edilen Tahkim Kararı’nın New York Sözleşmesi uyarınca taşıması gereken tüm tenfiz edilebilirlik şartlarını barındırdığını Mahkeme tarafından tahkim kararının talep edilen maddelerinin tenfiz edilmesi, müvekkili şirketin 5718 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca teminat gösterme yükümlülüğü bulunmadığı, müvekkili şirket lehine tesis edilmiş kesin nitelikte bir ilam mevcut olduğundan teminatsız olarak müvekkil şirketin tahkim kararında hükmedilen alacağın tahsilini temin etmek amacıyla, tahkim kararında lehine hükmedilen tutara kadar davalıların mal varlığı ile üçüncü kişiler nezdindeki hak ve alacakları üzerinde ihtiyati haciz kararı tesis edilmesini talep ederek, davanın kabulüne tahkim kararının hüküm bölümünde tesis edilen 1.,2.,3.,4.,5.,6.,7.,8., ve 12 maddeleri ile tesis edilen kararların tenfiz edilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davalılar vekili mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın dava konusu kararlar bakımından tenfiz edilebilme şartlarının oluştuğuna ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, tenfizi talep edilen hakem kararının henüz kesinleşmediği gibi icra edilebilirlik şerhi de söz konusu olmadığını, yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi ile ilgili temel mevzuat olan 5718 sayılı milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku hakkındaki kanun olduğunu, tenfiz talebi için öncelikle MÖHUK 60 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemelerdeki şartların yerine getirilmesi gerektiğini, hakem kararının tenfizi için dava dilekçesine eklenmesi gereken belgeler tek tek sayılmış olup, kanun metninde yer alan tenfiz talebi ile birlikte sunulması gereken belgelerin davacı tarafından dosyaya sunulmadığını, davacı yanca kesinleştiği belirtilen tenfize konu hakem kararı müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, şayet yurt dışında yapılmış bir tebligat söz konusu ise müvekkili şirketin bu durumdan haberi olmadığını, davacı tarafından müvekkil şirketler hakkında ihtiyati haciz talep edilmesinin koşullarının oluşmadığını, müvekkil … A.Ş nin yıllardır yurt içinde ve yurt dışında birçok inşaat projelerini gerçekleştiren bir çok kişiye istihdam sağlayan malvarlığı olan ve borçlarını ödeyebilecek durumda olan büyük bir şirket olduğunu, ihtiyati haciz kararı verilmesinin gerekçelerinden biri olan borçlu şirketin alacaklılarından malvarlığını kaçırması yada üçüncü kişilere devretmesi borçların ödenmemesi gibi durum söz konusu olmadığını, beyan ederek yasal koşulları oluşmayan tenfizi koşulları oluşmayan hakem kararına istinaden talep edilen ve verilmesi halinde müvekkil şirketi iş yapamaz ticari faaliyette bulunamaz hale getirmekle sonuçlanacak olan ve hukuka aykırı ihtiyati haciz talebinin reddine, akabinde tenfiz taleplerini içeren davanın reddine tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Mahkemece, tensip zaptı ve ön inceleme duruşmasında taraflara eksik belgelerini sunmaları için ihtaratlı kesin süre verildiği, verilen süreye rağmen davacı tarafından hakem kararının taraflara tebliğ edildiğine ve kesinleştiğine ilişkin belge sunulmadığı gerekçesiyle, MÖHUK md. 61/1-b şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, mahkeme tarafından hakem kararının tebliğ edildiğine ve kesinleştiğine ilişkin belge sunulması için taraflarına süre verilmediğini, bu belgelerin dosyaya sunulmasının talep edilmediğini, kaldı ki tahkim kararı bağlayıcı olduğundan kesinleşme şerhine gerek bulunmadığını, söz konusu tebliğ belgelerinin Türkçe tercümelerinin daha sonra sunulacağını, davalılar tarafından tenfiz şartlarının bulunmadığı ileri sürüldüğünden, hakem kararının kendisine tebliğ edilmediğini ve kararın kesinleşmediğini ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu, davalı tarafça bu yönde bir delil sunulmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından tesis edilen 09.04.2020 tarihli 22733/DDA sayılı Tahkim Kararının tenfizi istemine ilişkindir. MÖHUK’un 61/b ve c. Madde ve bentlerine göre, tenfizi talep edilen hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğinin, ayrıca bu belgenin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerinin dava dilekçesine eklenmesi gerekmektedir. Davacı vekili istinafında, bunun aksine iddialarda bulunulmuş ve bir takım Yargıtay kararları sunulmuş ise de, söz konusu kanun maddesindeki açık düzenleme ve davalı vekilinin istinafına cevabında da örneklerine yer verilen yerleşik Yargıtay içtihatları göz önünde bulundurulduğunda, bu iddiaların yerinde olmadığı, söz konusu belgelerin dava dilekçesi ekinde davacı tarafça sunulması gereken belgeler oldukları anlaşıldığından, davacı vekilinin buna yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Ancak, her ne kadar mahkemece, tensip zaptı ve ön inceleme duruşmasında verilen ara karara rağmen davacı tarafından hakem kararının taraflara tebliğ edildiğine ve kesinleştiğine ilişkin belgelerin sunulmadığı gerekçesiyle istinafa konu karar verilmiş ise de, söz konusu tensip ve ön inceleme duruşması ara kararları incelendiğinde, davacı vekiline bu yönde usulüne uygun açıklama içeren bir ihtaratta bulunulmadığı, kurulan ara kararların HMK’nın 127, 128, 129, 139, 317-318. ve 322. Maddeleri kapsamında kurulan, dilekçe teatisi ve taraf delillerinin toplanmasına yönelik ara kararlar oldukları, davacı vekiline, tenfizi talep edilen hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğini, ayrıca bu belgenin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerini dosyaya sunması gerektiğine, aksi halde bunları sunmaktan çekinmiş sayılacağına ve dosyanın buna göre karara bağlanacağına dair usulüne uygun meşruhatlı ihtaratta bulunulmadığı görülmüştür. İhtaratın geçerli olması için taraflarca tamamlanması gereken işlemin açıkça belirtilmesi ve ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının açıklanması şarttır. Oysa ki somut olayda böyle bir ihtarat bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazı bu bakımdan haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/02/2021 tarih, 2020/501 Esas, 2021/102 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 02/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.