Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2413 E. 2021/1963 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2413
KARAR NO: 2021/1963
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2021
NUMARASI: 2019/572 Esas, 2021/309 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili 06/04/2015 tarihli dilekçesi ile, müvekkilinin davalı tarafa ait üniversite hastanesinin davalı tarafından yapılan şap üzerine zemin kaplama işini üstlendiğini, işin davalı yana 24/08/2013 tarihli iş bitirme tutanağı ile tamamlanarak eksiksiz olarak teslim edildiğini, sözleşme gereğince davalının borcunun 11.833,51TL olarak hesaplandığını, davalı tarafın sözleşme gereğince 31/07/2013 tarihinde ödemesi gereken 11.833,51TL’yi 07/08/2013 tarihinde 6.000,00TL olarak ödediğini, bakiye borcun ödenmediğini, davalının 28/10/2013 tarihinde temerrüde düştüğünün kabulünün gerektiğini, davalının borcunu ödemede temerrüde düşmesi sonucu müvekkili tarafından davalı hakkında bakiye iş bedeli alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, ancak davalının yetkiye, borca ve takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek davalının haksız itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı tarafın müvekkil şirkete yaptığı işin ayıplı olduğunu, sözleşmede 2 yıl garanti süresinin öngörüldüğünü, davacı yanca yapılan uygulamada kullanıldıkça gizli ayıp ortaya çıktığını savunarak davanın reddine ve tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece bilirkişi raporu dayanak alınarak 20/10/2017 tarihli karar ile, davalı tarafından ayıp ihbarının dinlenen tanık ifadeleri ve çekilen ihtarnamelere göre yazılı ve sözlü olarak yapıldığı, davacı tarafından eserin sözleşmeye uygun olarak tam ve eksiksiz olarak yapılmadığının tespit edildiği, davacı tarafından yapılan imalatın ayıplı olduğu, ayıplı olarak yapılan imalatın davacı tarafından tekniğine, fen ve sanat kaidelerine uygun şekilde düzeltilmesi gerektiği, bu nedenle ayıplı işlerin bedelinin iş bedelinden indirilmesinin söz konusu olacağı, bu itibarla davacının davalıdan alacaklı olmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 10/09/2019 tarih, 2018/192 Esas, 2019/985 Karar sayılı kararı ile ; taraflar arasındaki sözleşmede 2 yıllık garanti süresi öngörüldüğü, davaya dayanak icra takip dosyasında, takip tarihi olan 09/03/2014 tarihi itibariyle sözleşme kapsamındaki 2 yıllık garanti süresi dolmadığından, ayıp ihbar süresinin (hem açık, hem gizli ayıplar için) dolmadığı, sözleşme gereği yapılan işin garanti süresi içerisinde olduğu sabit ise de, mahkemece mahallinde yapılan keşif akabinde alınan bilirkişi heyet raporunda; yapılan imalatlarda fen ve sanat kurallarına aykırılık belirtilmiş ise de, talep edilebilecek iş bedelinin tespitinde yapılan imalatın kabule icbar edilemeyecek derecede olup olmadığı, bu nitelikte değil ise, sözleşme kapsamında eksik ve ayıplı işlerin belirlenmesi, tespit edilecek toplam iş bedelinden mahsubu ile hüküm kurulması gerekirken bu hususları hiç incelemeyen ve bu kapsamda denetlenemeyen bilirkişi raporu esas alınarak yerel mahkemece hüküm kurulması doğru olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararından sonra aldırılan 09/07/2020 tarihli bilirkişi ek raporu hükme esas alınmak suretiyle, taraflar arasında imza edilen sözleşme kapsamında yapılan imalatın kabule icbar edilemeyecek derecede gizli ayıplı şekilde icra edildiği, yapılan imalatın sökülerek tekniğine, fen ve sanat kaidelerine uygun olarak yeniden yapılması gerektiği, bu nedenle toplam iş bedelinden mahsup edilecek bir bedelin söz konusu olamayacağı, takip tarihi itibariyle taraflar arasında imza edilen sözleşme kapsamındaki 2 yıllık garanti süresinin dolmadığı, bu sebeple ayıp ihbar süresinin de (hem açık hem gizli ayıplar için) dolmadığı, sözleşme gereği yapılan işin garanti süresi içerisinde olduğu, bu nedenle davacının davalıdan alacaklı olmadığı, kötüniyet tazminatı talep şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın ve kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili 09/07/2021 tarihli istinaf dilekçesiyle, mahkeme tarafından alınan 09/07/2021 tarihli ek bilirkişi raporunun, yeterli ve derinlemesine incelemeye yer vermeyen 15/08/2017 tarihli kök bilirkişi raporunun tekrarı şeklinde düzenlendiğini, keza kök raporun, uygulama yapılan alandan örnek alınmaksızın, bilimsel bir araştırmadan yoksun olarak hazırlanmışken; bu raporu yalnızca tekrarlayan ek raporun da hiçbir hukuki değeri bulunmadığını, kök raporun, müvekkilinin zemin kaplamasında kullandığı … Kaplama macununun işleme uygun olmayacağı ihtimaline binaen hazırlandığını, ancak ne bir sebep gösterilip ne de bir kimyasal inceleme yapılmadan bu kanaate varıldığını, kök raporda zeminin aderans sağlaması için makine ile seramik yüzeyin pürtüklü hale getirildiğinin belirtildiğini, müvekkili firmanın da bu pürtüklü alanı düzleme amacıyla kullanım amacına uygun olarak … kaplama macununu kullandığını, müvekkili firmanın internet sitesinde açıkça … Kaplama macununun kullanım alanlarının belirtildiğini ve bu alanlar arasında “…beton zemin uygulamalarında bozuk zemini düzeltmek amaçlı kullanılır…” şeklinde açıklamaya yer verildiğini, müvekkili firmanın uygun amaçlarla gerekli ürünü kullandığını fakat bilirkişilerce ürünün yalnızca kauçuk yüzeyleri düzlemek için kullanıldığı gibi yanlış bir kanıya varıldığını, uygulama yapılan alandan örnek alınması ve alınan bu örnek üzerinde laboratuvar ortamında çalışma yapılmış olması gerekirken bilirkişilerce yalnızca fiziksel bir kontrol gerçekleştirilerek kanaate varıldığını, üründen alınacak numunelerin laboratuvar ortamında incelenmesinin ısrarla talep edilmiş olmasına rağmen, bu taleplerinin göz ardı edilerek bilirkişilerin fen ve teknik kurallarına aykırı şekilde çıplak gözle yaptıkları tespite itibar edildiğini, müvekkilinin elinden gelen tüm dikkat ve özenle hareket ettiğinin ve uygun ürünleri işlem sırasında kullandığının gerekli inceleme yapılsaydı ortaya çıkacağını, keza kök raporda yine işlem gören zeminin kabarma nedeni olarak işlem öncesi zeminin işleme hazırlanmamasının sayıldığını, işlem görecek alanını yağlarının temizlenmediği, zeminin kuru tutulmadığı, tamir edilmediği gibi sebeplerin bilirkişilerce tespit edildiğini, tüm bu hususların taraflar arasındaki sözleşmeyle davalı tarafın üstlendiği sorumluluklar olup yine müvekkilinin hiçbir kusurunun olmadığının görüleceğini, sözleşmenin 6. maddesindeki “…uygulama başlamadan yüzey şartlarının hazır hale getirilmesi işveren tarafından karşılanacaktır…” şeklindeki düzenlemede açıkça zemini hazırlama sorumluluğunun davalı taraf üzerinde olduğunu gösterdiğini, davalının kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini, zemini ne işlem öncesi ne de işlem sonrası gerektiği gibi muhafaza etmediğini, zemin kaplamasının yapıldığı maddenin hassas bir madde olup davalı yanca yapılan sözleşmede de belirtildiği üzere hiçbir şekilde suya ve neme maruz kalmaması gerekirken, bilirkişi raporunda görüleceği üzere bodrum katta yer alan tüm duvarların nem aldığını, rutubet sebebiyle duvar boyalarının dökülmekte olduğunu, hatta davalı tarafın zemin kaplaması işleminin hemen ardından araba yıkayarak kuru kalması gereken zemini olabildiğince nemli bıraktığını, ayrıca davalı tarafın hatalı kullanımının 09/06/2015 tarihinde müvekkil firma teknik elemanları tarafından yapılan inceleme sonucunda, “…borçlu davalı firma tarafından zeminin iç mekanda ve kuru çini karolar olduğunun söylendiği, bu beyana göre de zemin düzeltme ve astarlama yapılarak ilk kat kaplama uygulandığı, ancak karoların arasındaki nemden kaynaklanan şişmeler olduğu, bunun sebebinin de zeminde olan nemin yüzeye çıkması sonucu yapılan poliüretan astar ve kaplamanın buna izin vermemesi sonucunda da çıkan gaz ve nem buharının zemini şişirmesi olduğu, …. davalı firmanın işi gereği dava konusu zeminin suyu, düşük zemin ile uygulama yapılan zemin yaklaşık 5-10 cm kot farkı olması ayrıca zemin suyunun bu farktan kaynaklanan alandan seramiklerin altına aldığı ve burada ciddi nem birikimine sebep olduğu, bu nemin alt kattaki zemin den de görüldüğü, bu hususun ayrıca borçlu davalı firma yetkililerine de iletildiği ve bilgilerinin olduğunun söylendiği, …borçlu davalı tarafından boyanın tam kurumasına izin verilmeden işyerini kullanıma açtıkları, borçlu davalı firmanın kusuru kullanımından dolayı, garanti kapsamı dışında kalan huşulara müdahale edilmesi sebebi ile, çıkan maliyetin iş bedelini geçtiği….” şeklinde tespit edilerek, tespit tutanağı adı altında belgelendirildiğini ve sübuta erdiğini, bilirkişilerce zeminin kabarmasına neden olan bu hatanın müvekkili firmaya yüklenilmesinin başlı başına kabul edilemez olup, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini, davalı tarafın huzurdaki itirazın iptali konulu dava açıldıktan sonra, 08/05/2015 tarihinde ihtarname göndererek ayıp iddiasında bulunduğunu, ancak hala zemini kullandığını ikrar ettiğini, zeminin kabarmasının ayıplı ifadan kaynaklı olmadığını, davalı tarafın sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması, zemini işlem için hazır bulundurmaması ve yeni yapılan zemine işlenen kimyasallar kurumadan kullanmış olmasından kaynaklandığını, sözleşmenin 10. ve 11. maddeleri gereğince ayıp iddiasının yazılı olarak yapılabileceğinin kararlaştırıldığını, tarafların basiretli bir tacir gibi hareket etme sorumluluklarının bulunduğunu, davalı tarafça zeminin ertesi gün kabardığı iddia edilmiş ise de bu iddiasını yazılı olarak müvekkiline iletmediğini, sözleşmeye uygun şekilde ayıp ihbarını gerçekleştirmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında zemin kaplama işi yapımına ilişkin eser sözleşmesi düzenlenmiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında bakiye iş bedeli alacağına istinaden 5.833,51TL asıl alacak 326,88TL işlemiş faiz olma üzere toplam 6.160,39TL’ nin tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece Dairemizin kaldırma kararından önce mahallinde 28/04/2017 tarihinde yapılan keşif akabinde inşaat mühendisi …, yer kaplamasından ve poliüretan kaplamadan anlayan kimya mühendisi … ve mali müşavir … tarafından hazırlanan 16/08/2017 tarihli bilirkişi raporu ile Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda alınan ve aynı kurul tarafından düzenlenen 10/07/2020 tarihli ek rapor hükme esas alınmak suretiyle, tarafların ticari defter kayıtlarının birebir örtüştüğü, davacının 5.833,51TL alacaklı olduğu hususunun her iki yan defterlerinden teyit edildiği, sözleşmenin 11. Maddesinde düzenlenen 2 yıllık garanti süresi içinde meydana gelen, davacı firma tarafından Temmuz 2013 tarihli protokol ile davalının kullanımında olan araç kabulü, tamir ve bakım hizmetlerinin yapıldığı zemin katta seramik kaplı zemin kaplaması üzerine uygulanmış davacı firma üretimi olan “poliüretan bazlı, iki komponentli, solventsiz” self levelling “…” isimli zemin kaplamasında yer yer siyah nokta şeklinde kabarma, yer yer kabuk şeklinde kalkmalar şeklinde görülen olumsuzlukların; davacının uygulamada kullandığı ve uygun olmayan … kapama macunu malzemesinden kaynaklı olduğu, zemin soyulmalarının davalının hatalı kullanımı, nemlenme veya herhangi bir kusuru sonucu olmadığı, davacı tarafından yapılan imalatın ayıplı olup, yapılan imalatın kabule icbar edilemeyecek derecede gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle davalının icra takibine itirazında haklı olduğu kabul edilerek davacı yanın itirazın iptali konulu davasının reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2021 tarih ve 2019/572 Esas, 2021/309 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.