Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/225 E. 2021/1275 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/225
KARAR NO: 2021/1275
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2020
NUMARASI: 2019/179 Esas, 2020/453 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda ;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasından başlatılan takibe davalı tarafından yapılan itirazın haksız olduğunu; davalı tarafından müvekkiline gönderilen 24/03/2015 tarihli cari hesap mutabakatı ile 21/03/2015 tarihi itibari ile müvekkiline olan borcun 352.175,56 TL olduğunu kabul ettiğini, davalının 30/04/2015 tarihli iade faturası düzenleyerek borçtan kurtulmaya çalıştığını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında müvekkilince ihraç edilecek ürünlerin boyalı kumaşının temini konusunda anlaşma sağlandığını, buna göre sipariş edilen kumaşların cins, renk, haslık, çekmezlik ve dönme oranlarının yer aldığı sipariş formlarının 6 adet sıralı üretim programı olmak üzere davacıya gönderildiğini, sipariş formlarında istenilen kumaş özelliklerinin detaylı olarak bildirildiğini, buna rağmen üretim ve sipariş formlarına uyulmaksızın çekme oranları farklı, renk farkı bulunan ürün teslim edildiğini, programa uyulmadığını, iş akışının aksadığını, müvekkilinin müşterisine geç teslimde bulunduğunu, olumsuzluklar nedeni ile davacı temsilcisinin defalarca yazılı ve sözlü şekilde uyarılmasına rağmen sonuç alınamadığını, davacı tarafından sunulan hesap mutabakatının borç ikrarı niteliğinde olmadığını, BA-BS formlarını uygun düzenlemek ve tahakkuk ettirilecek verginin gerçeği yansıtması amacıyla düzenlendiğini, meydana gelen ayıplar nedeniyle zararlar hesaplanarak buna ilişkin 190.336,66 TL yansıtma faturası düzenlendiğini, tanıkların dinlenmesi halinde ayıpların varlığı, niteliği ve süresi içinde ayıp ihbarı yapıldığının açıklığa kavuşacağını belirterek, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, sevk irsaliyesi ile teslim edilen kumaştaki renk farklılıklarının ve esnemenin açık ayıp niteliğinde olduğu, ayıp ihbarının bulunmaması nedeni ile satılanın davalı tarafından kabul edildiğinin anlaşıldığı, davalı tarafından takip sonrası keşide edilen faturanın hukuki bir dayanağı bulunmadığı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının itirazının 190.336,66-TL asıl alacak üzerinden iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinafı üzerine Dairemizin 26/02/2019 tarih ve 2017/1475 Esas, 2019/239 Karar sayılı kararı ile; “ayıp ihbarı maddi vakıa olduğundan ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı ve yapılmış ise ihbarın süresinde olup olmadığının tanık delili ile ispatlanabileceğinden, mahkemece, davalının ayıp ihbarı konusunda dinlenmek üzere bildirdiği tanıklar usulünce çağrılıp dinlenerek ve bu konuda sunulan e-posta yazışmaları da birlikte değerlendirilerek ayıp ihbarının süresinde olup olmadığı araştırılıp, davalı tarafından süresinde ayıp ihbarı yapılmış ise kumaşlar üzerinde keşif yapılarak konusunun uzmanı bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle ayıplı imalat bulunup bulunmadığının tespiti, ayıp var ise türü ve giderilme bedelinin belirlenerek iş bedelinden düşülmesi suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerekirken, eser sözleşmelerinde uygulama yeri bulunmayan TTK’nın 18/3 ve 23. maddeleri ile TBK’nın 223/2. maddesi göz önüne alınarak ayıp ihbarının yapılmamış sayılması suretiyle ve yukarıda belirtilen hususlar değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile yerel mahkeme kararının kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece; “ayıp ihbarının süresinde yapıldığı iddiasının değerlendirilmesi için tanıkların dinlendiği, tanıkların birbirini destekler nitelikte ayıp ihbarının yapıldığını belirttikleri, mail yazışmaları ile de bu hususun doğrulandığı, ayıp ihbarının süresinde olduğu; ayıbın niteliği ve giderilme bedelinin tespiti açısından dosyanın tekstil mühendisi ve mali müşavir bilirkişiye teslimi ile ek rapor alındığı; ancak davacının davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunu gösteren sadece 2 adet test raporunun kök rapor sonrası sunulduğu, diğer kumaşların yıkama sonrası boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunu gösteren rapor olmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen kumaşların bilirkişi incelemesine de sunulmadığı, 2 adet test raporunda testi yapılan kumaşlar haricinde diğer kumaşların boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunun tespit edilemediği, ayıplı kumaşlar nedeniyle zararın 4.042,14 TL olduğu, borca itiraz edilen 190.336,66 TL’lik kısım yönünden mahsup halinde davacı alacağı 186.294,52 TL olarak hesaplandığı; kök rapor ve ek rapor içeriği dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektiren bir husus olmadığından yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddine karar verildiği; HMK’nın ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ayıp iddiasının davalı tarafça ispatı gerekmekle bu husus ispatlanamadığından, ayıba ilişkin yeterli delil sunulmadığından bilirkişi ek raporuna itibar edilerek” gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile; davalının itirazının 186.294,52-TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına; hükmedilen alacağın %20’ı olan 37.258,90 -TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; ayıbının giderilmesinin davacı tarafından yerine getirilmediğini; kararda, renk yönünden ayıplı kumaşların davalı tarafından tamir için davacıya gönderildiği ve tamir edildiği ifade edilmişse de dosyada mevcut yazışmalara ve test raporuna bakıldığında tamirden dönen kumaşların halen renk yönünden ayıplı olduğu ve ayıbın giderilemediği davacı tarafından ikrar edilmiş ve davacının görev sorumluluklarını yerine getirmediğinin kanıtlandığını; mahkemece ayıp ihbarının süresinde ve usulüne uygun olarak yapıldığının belirtilmesine rağmen kabul kararı vermesinin kararın kendi içerisinde çelişkili olduğunu; davacının ürünleri termin süresine uymayarak ayıplı sevk etmesi sonucu müvekkilinin kendi müşterileri ile problem yaşadığını ve müşterilerin müvekkiline reklamasyon kestiğini; teslim edilen kumaşların çoğunun ayıplı olup farklı çeşitte ayıpların mevcut olduğunu, bilirkişinin bu hususları araştırmadığını; kumaşların üretimi aşamasında mail yoluyla davacı tarafa bildirilen kumaşlarda var ayıpların laboratuvardan alınan test raporları ile tespit edilmiş olduğunu; mahkemece verilen inceleme gününde söz konusu kumaşların bilirkişi incelemesine sunularak bilirkişi tarafından incelendiğini; bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğu ve gerekli inceleme yapılmadan düzenlendiğini, itirazları üzerine dosyanın yeni bir bilirkişiye gönderilmediğini; müvekkil şirketin zarar hesabına sadece fazla kumaş maliyeti ile dışardan alınan işçilik hizmeti maliyetinin göz önünde bulundurulduğunu, müvekkili şirketin yapmış olduğu fazla mesai ve emek ile müşterilerin müvekkili şirkete uyguladığı ve uygulayacağı reklamasyon bedellerinin dahil edilmediğini; mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusunda tanık ifadeleri ve bunu doğrulayan maillere itibar edilmiş ise de aynı delilleri ayıbın mevcut oluşu bakımından yok saydığını; emsal Yargıtay kararlarında keşif incelemesinin zorunlu olduğu belirtilmesine rağmen, mahkemece keşif yapılmadığını, eksik ve hatalı olarak ibraz edilen bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiğini; davacı tarafından dosyaya sunulan borç mutabakatının borç ikrarını içermediği ve hükme esas alınmayacağı itirazlarının mahkemece değerlendirmeye alınmadığını; 24.03.2015 tarihli hesap mutabakat metninin sadece Vergi Usul Kanunu Hükmünü yerine getirmek amacıyla imzalandığını ve akabinde doğan ayıp sonucunda müvekkili şirketin uğradığı zarar hesaplanarak davacı şirkete 29.04.2015 tarihli fatura düzenlendiğini; ayıp nedeniyle satış bedelinden indirilecek miktarın nispi hesaplama yöntemine göre tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini; davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin kötü niyetli itiraz etmediğini; icra takibine itiraz edilirken işlemiş ve işleyecek faize, oranına ve miktarına da itiraz edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu konu hakkında da hiç inceleme yapılmadan karar verildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacı talepleri kabul edilse dahi faizin oranı, faiz başlangıç tarihi konusunda da yanlışlık olmasına rağmen mahkemenin bu hususları incelemediğini, taraflar tacir olsa da arada yer alan sözleşmesel ilişki dolayısıyla işletilebilecek faiz oranının yasal faiz olan %9 olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf cevap ve katılma yolu ile istinaf dilekçesi ile; davalı tarafın savunmayı genişletme yasağını ihlal ettiğini, süresi içinde bildirmediği ve sunmadığı delilleri rapordan sonra sunduğu, muvaffakat edilmediği bildirilmesine rağmen mahkemece itirazın dikkate alınmadığını; davalı tarafın istinaf sebeplerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu; taraflar arasındaki ilişkinin satış sözleşmesi olduğunu, ilk derece mahkemesinin ilk kararının usul ve yasaya uygun olduğunu; kabul etmemekle birlikte eser sözleşmesi olsa dahi bu durumun ne tarafların basiretli tacir olma yükümünü ne de ayıbın bildirme yükümünün şeklini değiştiremeyeceğini; Bölge Adliye Mahkemesinin eser sözleşmelerinde ayıp ihbarı için bildirimin şekli her türlü delille ispatlanabilir yorumunun hukuka aykırı bir yorum olduğunu; davalının seçimlik hakkını kullandığını, takip açıldıktan sonra kesilen faturanın dinlenemeyeceğini, bu itirazların dikkate alınmadığını; BK 477 maddeye göre davalı taraf eseri kabul ettiğinden davacının herhangi bir sorumluluğu olmadığını; karşı tarafın 21.03.2015 tarihi itibariyle 352.175,56 TL borcu kabul ettiği; TTK 92.maddesi gereği tebliğden itibaren 1 ay içinde yasanın belirlediği usullerle itiraz edilmediğinden kesinleşmiş bir borç ikrarı olduğunu; buna rağmen takibe itirazlarının mahkeme tarafından dinlenilmesinin hukuka uygun olmadığını; mahkemenin 4.042,14 TL lik aleyhe karar kısmının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasını, davalının istinaf gerekçelerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme satış sözleşmesi olarak değerlendirilmiş ise de, taraflar arasında, sipariş formlarında belirtilen cins, renk, haslık, çekmezlik ve dönme oranları dikkate alınarak kumaş üretimi konusunda yazılı olmayan bir eser sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı taşeron; davalı ise yüklenicidir. Somut olayda, davalı tarafından verilen siparişler üzerine davacı tarafça üretimi yapılan kumaşların peyder pey davalıya teslim edildiği, davacının iş bedelinin tahsili için Küçükçekmece …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile davalı aleyhine cari hesap alacağına dayalı 367.452,49-TL’nin %10.5 avans faizi ile tahsili için 27/04/2015 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, davalı borçlunun 177.088,83-TL’lik borcu kabul ederek üretilen kumaşlarda çeşitli ayıpların bulunduğu gerekçesiyle bakiye 190.336,66-TL’lik borca, faize ferilerine itiraz ettiği, itirazın iptali için davacı tarafından bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. TBK’nın 474/1. maddesine göre açık ayıplarda iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz, geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene edip varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekir. Ayıp halinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları; sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını veya ayıbın ücretsiz olarak giderilmesini (onarılmasını) talep etme haklarıdır. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet kaideleri gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi ya da eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması halinde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmaması halinde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Ayıp ihbarı maddi vakıa olup, şekil koşuluna bağlı olmaksızın tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Dairemiz kararı doğrultusunda, mahkemece davalının ayıp ihbarı konusunda taraf tanıklarının beyanları alınmış ve sunulan e-posta yazışmaları da birlikte değerlendirilerek ayıp ihbarının süresinde yapıldığına karar verildiğinden mevcut delillere göre verilen karar isabetli olmuştur. Mahkemece Dairemiz kararından sonra alınan 21/04/2020 tarihli ek raporda; dosyadaki mail yazışmaları ve tanık ifadelerine göre kumaşların davalıya teslim edilince renk farklılığı bulunan kumaşların tamir için davacıya gönderildiği ve renk farklılığının tamir edildiği; yıkama testlerinin yapıldığı; çekme oranı yüksek kumaşlarda maliyetin davacıya yansıtılmasına karar verildiği; davacının davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunu gösteren sadece 2 adet test raporunun kök rapor sonrası sunulduğu, diğer kumaşların yıkama sonrası boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunu gösteren rapor olmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen kumaşların bilirkişi incelemesine de sunulmadığı, 2 adet test raporunda testi yapılan kumaşlar haricinde diğer kumaşların boyuna çekme yönünden ayıplı olduğunun tespit edilemediği, ayıplı kumaşlar nedeniyle zararın 4.042,14 TL olduğu, 367.452,49-TL’ den mahsubu halinde davacının 363.383.35 TL alacaklı olduğu; 936 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 364.219.63 TL alacaklı olduğu, davalının takip sonrası 177.088.83 TL ödeme yaptığı; davacının takip tarihi itibarıyla 187.130.80 TL bakiye alacağının kaldığı belirtilmiştir. Davalı vekili istinaf talebinde ayıp iddia edilen mallar üzerinde keşfen inceleme yapılarak ayıp olup olmadığının tespitinin zorunlu olduğunu iddia etmiş ise de yapılan ilk incelemede ve Dairemiz kararından sonra ayıplı kumaşları sunmadığı gibi istinaf talebinde de keşif istemesine rağmen kumaşların mevcut olduğu ve incelemeye sunulacağına dair beyanının bulunmadığından bu itirazına itibar edilmemiş; alınan bilirkişi raporunun karar vermeye yeterli ve dosyadaki delillerle uyumlu olduğu değerlendirilmiştir. Mahkemece tarafların tacir olması nedeniyle takibe avans faizi uygulanması talebinin yerinde olduğu; ancak davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmiş ise de dava konusu alacak eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bilirkişi incelemesi sonucu belirlendiği, likit ve hesaplanabilir olmadığından icra inkar tazminatı şartları bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, istinaf sebepleri ile sınırlı yapılan incelemede davacı vekilinin istinaf talebinin reddine; davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının 186.294,52-TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, inkar tazminatı talebinin reddine dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A) 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 3-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarih ve 2019/179 Esas, 2020/453 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4–Davanın kısmen KABULÜ ile; davalının Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 186.294,52-TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına; fazlaya ilişkin talep ile davacının inkar tazminatı, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine;
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 12.725,78 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.413,35 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.312,43 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 1.413,35 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davacı tarafından yapılan 316,80 TL tebligat ve posta gideri, 2.650,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.966,80 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 2.907,46 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye miktarın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 21.490,62 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.042,14 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa iadesine,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Davalı tarafından yatırılan 3.181,50 TL istinaf karar harcının istek halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine İADESİNE, 4-Davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 66,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 215,10 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, 5-İstinaf incelemesinde duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.