Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/221 E. 2021/363 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/221
KARAR NO : 2021/363
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2019
NUMARASI: 2019/546 Esas, (Derdest)
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 23/02/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davacı tarafın davalının taşınır ve taşınmaz malları ile 3. kişiler nezdindeki hak ve alacakları üzerine alacaklarını karşılar miktarda ihtiyati haciz konulması talebinin reddine dair verilen ara karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında davalı firmaya ait taşınmazın asansör imal ve montajının müvekkili tarafından yapımı konusunda 27/02/2018 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkilinin işi eksiksiz tamamlayarak davalıya teslim ettiğini, ancak davalı adına düzenlenen … nolu, 86.140,00 TL meblağlı fatura bedelinin müvekkiline ödenmediğini, müvekkili tarafından bakiye iş bedeli alacağının tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasından yapılan takibe davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi ile davalının kötü niyetle mal kaçırma gayretinde olması nedeniyle davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında toplam 6 adet asansörün montajına yönelik sözleşme akdedildiğini,davacının asansörleri taahhüt ettiği sürede sözleşmeye ve mevzuata uygun şekilde teslim etmediğini, müvekkili şirket tarafından yapılan inşaatta kullanılması gereken ve davacı tarafça imal edilecek olan asansörlerin 2019 yılı Ağustos ayında her hangi bir gerekçe gösterilmeksizin beyinlerini oluşturan akşamın davacı tarafça sökülerek kapatıldığını, bu durumun müvekkili şirketin mağduriyetine yol açtığını, davacı tarafça KDV’nin kendileri tarafından karşılanacağı taahhüt edilmesne karşın asansörlerin tesliminden sonra düzenlenen faturalarda KDV’nin tamamının müvekkiline fatura edildiğini, bu nedenlerle davacı tarafça müvekkili hakkında yapılan takipte fazlaya ilişkin kısımlara itiraz edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 20/12/2019 tarihli ara kararı ile, dava dilekçesi ekinde sunulan faturada, faturayı teslim eden ve teslim alan kısımlarının boş olduğu, fatura muhteviyatından faturaya konu mal ve hizmetin davalı şirketçe teslim alındığının anlaşılamadığı, bu hususun yargılamayı gerektirdiği, asansör montaj teklifinden; tarafların karşılıklı borç altına girdiklerinin anlaşıldığı, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde tarafların karşılıklı edim yükümlülüğü altına girdikleri, davacının taleplerinin yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat kuralı uyarınca davacı tarafça, muaccel bir para alacağı olduğunun bu aşamada kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, faturalardan doğan borca karşılık davalı şirket tarafından müvekkiline 11/10/2019 tarihinde 15.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, bu ödemeyle davalının müvekkilinin alacaklı olduğunu kabul ettiğini, müvekkilinin alacaklarının tehlikede olduğunu, davaya konu miktarın yüksek olması ve dava süresi birlikte değerlendirildiğinde davalının mal kaçırma riskine karşın müvekkilinin hakkını elde edebilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağını, müvekkilinin alacağının muaccel olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme ara kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasında 27/02/2018 tarihli “Asansör Montaj Teklifi” başlıklı 3 sayfadan ibaret sözleşme aktedilmiştir. Belgede 1 adet asansör teklifi teknik özellikleri, teslimi, özel şartları ve fiyat ile ödeme şartları yazılıdır. Bu sözleşme ile davacı taşeron sıfatıyla, davalının yapımını yüklendiği inşaata 6 adet asansör imali ve montajı işini üstlenmiştir.”Asansör Montaj Teklifi” başlıklı sözleşmenin “fiyat ve ödeme şartları” bölümünde, el yazısı ile 4 asansörün fiyatının 240.000,00 TL + KDV olduğu belirtilmiştir.Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 10/06/2019 tarihli, … nolu, 86.140,00 TL bedelli faturaya istinaden 86.140,00 TL asıl alacak ve 764,64 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 86.904,64 TL’ nin tahsili için 16/07/2019 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Aynı Kanun’un 390/3 maddesi de, ”Tedbir talep eden taraf,  dilekçesinde  dayandığı ihtiyati tedbir sebebini  ve türünü açıkca belirtmek ve  davanın esası yönünden  kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Dosya kapsamı değerlendirildiğinde; bu aşamada HMK’nın 389. maddesi kapsamında yaklaşık ispat kriterleri henüz gerçekleşmemiştir. Bu nedenle, mahkemece dosya kapsamındaki delillerin doğru değerlendirilmesi suretiyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Yaklaşık ispat kriterleri ile yargılama sırasında sunulacak delillere göre talep halinde ihtiyati tedbir şartları her zaman yeniden değerlendirilebilecektir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2019 tarih ve 2019/546 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 23/02/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.