Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2135 E. 2021/1489 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2135
KARAR NO: 2021/1489
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2021
NUMARASI: 2020/570 Esas, 2021/387 Karar,
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ:07/09/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı firma arasında 04.12.2019 tarihli “Duvar Takvimi, VİP Duvar Takvimi ve Masa Takvimi Basımı Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmede belirtilen bazı maddelerin yerine getirilmediğini, eksik veya hatalı takvimlerin olduğunu, eksikliklerin giderilmesi amacıyla davalı firmaya Beyoğlu … Noterliği’nin 31.12.2019 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderildiğini, ayrıca, sözleşme gereği teslimat sürelerine de uyulmadığını müvekkili tarafından davalı firma hakkında eksik veya hatalı işler karşılığı olarak 33.583,21 TL, eksik teslim bedeli olarak 3.411,18 TL, geç teslim bedeli olarak ise 48.847,08 TL olmak üzere toplamda 85.841,46 TL tutarlı 09.03.2020 tarihli temel fatura tanzim edildiğini, bahse konu tutarın firmanın müvekkilinde bulunan hakkedişinden mahsup edildiğini, ayrıca 14.04.2020 ve 19.06.2020 tarihli faturanın davalı firmaya noter kanalıyla ihtarname gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini, tüm bu nedenlerle fazlaya ve faize ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile teminatsız veya teminat karşılığında İİK 72/2 maddesi uyarınca müvekkili hakkında icra takibi başlatılmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile taraflarca akdedilen sözleşme uyarınca müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, açılan dava ticari dava olduğundan arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olduğunu, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, davacı taraf aleyhine müvekkilinden kaynaklı bir icra takibi olmadığı gibi bir icra takibi tehdidi veya olasılığının dahi bu aşamada söz konusunu olmadığını, müvekkilini uyuşmazlığı anlaşma yolu ile çözme konusu ısrarı ve kararlı olduğunu, matbaa basım işleri ile iştigal eden müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşme ve kesin kabul tutanağına göre sözleşme konusu takvimleri basıp imal ederek davacıya teslim ettiğini ancak basım ve imalat bedelini dava konusu edilen miktar kadar eksik aldığını, bu miktarın müvekkiline ödenmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine, dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davalı tarafın alacağın tahsili yönünde icra takibi veya dava yoluna gitmediği, davacının hukuki açıdan bir tehdit altında olmadığı, dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114/1-h ve 115/ 2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, İİK’nın 72.maddesine göre icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açılabileceğini, müvekkilinin korunmaya değer hukuki yararının bulunduğunu, davalı tarafından basılan takvimlerde eksik ve ayıplı işler bulunduğundan giderilmesi için ihtar gönderdiklerini, bu haliyle kesin kabul yapılmak zorunda kalındığını, eksik işler, eksik teslim, geç teslim bedelleri toplamı olmak üzere 85.841,46 TL tutarı hakedişten kestiklerini, bu nedenle aralarında ihtilaf çıktığını ve karşılıklı faturalar düzenlendiğini, bu yüzden davalının icra takibi yapma ihtimali bulunduğundan menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan, borçlu bulunmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi; davalı ise yüklenicidir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2019 tarih ve 2018/871 esas, 2019/4629 karar sayılı kararında “Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, davacı/borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir. Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmiştir. Somut olayda davacı tarafına gönderilen ihtarnameye istinaden menfi tespit davası açmıştır. Davacının bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece, davacı/borçlunun davayı açmasında hukuki yararının olduğu kabul edilerek davanın esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilmiştir. Hukuki yarar dava şartı olup, davanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. İİK.’nın 72. Maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Borçlunun, kendisine karşı bir icra takibi başlamadan önce böyle bir dava açabilmesi için borçlu olmadığının hemen tespitinde hukuki bir yararı olması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince, borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek kendisini borçla tehdit eden kimseye karşı böyle bir borcu bulunmadığının saptanması için menfi tespit davası açılması mümkündür. Borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda menfi tespit davası açmakta hukuki yararının varsayılacağı kabul edilmiştir. İİK.’nın 72. maddesine dayalı olarak açılmış menfi tespit talebine ilişkin istinafa konu eldeki davada, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı mevcut olduğundan yerel mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, davanın esası hakkında inceleme yapılıp sonucuna uygun karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/04/2021 tarih, 2020/570 esas, 2021/387 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.07/09/2021