Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/2082 E. 2021/1877 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2082
KARAR NO: 2021/1877
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI: 2015/147 Esas, 2018/687 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, davalının kullanmadığı tenekeleri değerlendirmek için müvekkiline ambalaj giydirme işlemine ilişkin sipariş verdiğini, etiket onaylarının davalı şirketçe verildiğini, tüm aşamalardan davalı şirket yetkililerinin haberdar edildiğini, davalının işlem bedelini ödemesi gerektiğini, müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında ambalajlara giydirme işlemi yapılması hususunda anlaşma yapıldığını, ancak davacı tarafça düzenlenen faturaların davacı ediminin anlaşmaya uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle iade edildiğini, ardından davacı tarafça gönderilen 24/12/2014 tarihli ihtarname ile malların iade edilmediğinden ve ayıp ihbarında bulunulmadığından bahisle fatura bedellerinin ödenmesinin talep edildiğini, müvekkilince gönderilen 30/12/2014 tarihli cevabi ihtarname ile sunulan hizmetin anlaşmaya aykırı olduğunun, talep edilenle bağdaşmayacak kadar düşük kalitede olduğunun, davacı tarafça üzerinde işlem yapılan ambalajların kullanılamaz hale geldiğinin ve depoda bulunduğunun bildirildiğini, hatalı işlem nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ve bu zarara ilişkin dava açma haklarını saklı tuttuklarını savunarak, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında fason baskı hizmet alımı konusunda ticari ilişkinin kurulduğu, davalıya ait teneke kutular üzerine baskı yapılması konusunda tarafların anlaştıkları,verilen bu hizmet için davacı tarafından takip konusu 8.944,91 TL lik e-fatura düzenlendiği ve 17.11.2014 tarihinde düzenlenen bu faturanın davalı kayıtlarına alınmayarak 20.11.2014 tarihinde iade edildiği,söz konusu teneke kutuların halen davalı şirketin stok kayıtlarında olduğu,makine mühendisi teknik bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre ve taraflar arasındaki bilirkişi raporuna ekli mailer gereğince davalı şirket personeli tarafından giydirme işlemine onay verildiği,yapılan tespit ve inceleme sonucunda giydirilen kutularda hafif kaymalar olduğu ancak bu durumun tolerans içinde bulunduğu, giydirme işleminin taraflar arasındaki siparişe uygun yapıldığı, ürünlerin halen davalı uhdesinde bulunduğu,ürünler iade edilmeden fatura iadesinin ve usulüne uygun ayıp ihbarı ve tespiti yapılmadığından davacı tarafından hizmetin verildiği ve davacı kayıtlarına göre davacının davalıdan faturadan kaynaklı 8.944,91 Tl alacaklı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının teslim ettiği malların anlaşmaya uygun nitelikleri taşımaması nedeniyle müvekkilinin beklediği faydayı sağlayamadığını, bu nedenle ayıplı olduğunu, yasal sürede faturaya konu malların ayıplı mal kabul edildiği iddiasının davacıya ihtarname ile bildirildiğini, malların iadesi talebinin haksız olduğunu, zira yapılan işlemin giydirme işlemi olduğunu, bilirkişi raporunun ise çelişkili ve hatalı ifadeler içerdiğini, bir yandan giydirilen kutuların sleevelerinde kaymalar olduğunun ve bunun sonucunda altındaki markanın ortaya çıktığının, satıştan sonra ürünü alan müşterinin giydirilmiş ürünü kolaylıkla yırtıp alttaki markayı görebileceğinin ve bunun yanlış anlamalara sebebiyet verebileceğinin beyan edildiğini, diğer yandan giydirilme işleminin siparişe uygun olarak yapıldığının tespit edildiğini, ayıp tespit edilmiş olmasına rağmen bu sonuca nasıl varıldığının anlaşılamadığını, davacı tarafından kullanılan düşük kalitedeki malzeme ve imalat hatası nedeniyle tenekelerin satışa arzedilemez hale geldiğini, giydirmede katlanmalar ve kaymalar olduğunu, üzerindeki mevcut görselin ortaya çıktığını, bilirkişinin görevinin tenekelerin kullanılamaz hale gelip gelmediğinin tespiti olmadığını, giydirilen tenekelerdeki giydirme işleminin ayıplı olup olmadığı olduğunu, sleevelerin rahat bir şekilde sökülebilecek olması veya tenekelere zarar verilmemiş olması işlemin ayıplı ifa edildiği gerçeğini ortadan kaldırmadığını, ayrıca sleevelerin sökülmesine ilişkin masraflara müvekkilinin mi katlanması gerektiğini, bilirkişinin binlerce üründen yalnızca 1 adet ürün üzerinde inceleme yaptığını, diğer palet içerisinde yer alan ürünler üzerinde inceleme yapılmadığını, müvekkilinin sadece dizayn için onay verdiğini, giydirmede kullanılan materyale veya imalata ilişkin onay vermediğini belirterek, hükmün kaldırılmasını istemiştir. Taraflar arasında ambalaj giydirme işlemini konu alan eser sözleşmesi akdedilmiş olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Dosya kapsamında etiketlerin ne şekilde basılacağına ilişkin davalının onay formlarının bulunduğu görülmüş olup, bunun dışında işin ne şekilde yapılacağına ve diğer şartlarına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı işin ayıplı yapıldığını savunmakta olup, mahkemece işin ayıplı olmadığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bazı giydirilen kutuların sleevelerinde hafif kaymalar olduğu, bu durumun imalatı açısından tolaransları içerisinde olduğu belirtilmişken, daha sonra bu tespitle çelişecek şekilde giydirme işlemi yapılan kutuların daha önce baskı yoluyla markası basılmış doluma hazır durumda olduğu, giydirme işlemiyle kutuların farklı marka yapılmakta olduğu, işlem sırasında çok küçük kaymalar neticesinde açığa sleevenin altındaki markanın farklı olduğu görüntüsünün çıkmakta olduğu, dolayısıyla satıştan sonra ürünü alan müşterinin giydirilmiş ürünü kolaylıkla yırtıp alttaki markayı görebilmekte ve yanlış anlamalara sebebiyet verebilmekte olduğu belirtilmiştir. Ayrıca yine raporda giydirme işlemi neticesinde kutuların kullanılamaz hale gelmediği, gerekli olduğunda sleeve’lerin çok rahat sökülebileceği şeklinde bir tespit de yapılmış ise de, uyuşmazlık konusunun üzerinde giydirme işlemi yapılan kutuların tekrar kullanılıp kullanılamayacağı değil, giydirme işleminin olması gerektiği şekilde yapılıp yapılmadığı olduğu hususu gözden kaçırılmıştır. Davalı tarafça bilirkişi raporuna ayrıntılı bir şekilde itiraz edildiği halde, bu itirazları karşılayan bir ek rapor da alınmamıştır. Ayrıca raporda incelenen ürün sayısı açıkça belirtilmediğinden, incelenen ürün sayısının tüm ürünlerde yapılan işlemde ayıp olup olmadığı hususunu net bir şekilde ortaya koyup koyamayacağı da anlaşılamamıştır. Yine mahkemece ayıp ihbarının süresinde olmadığı kabul edilmiş ise de, bu tespit gerekçelendirilmemiştir. O halde mahkemece yapılması gereken iş, konusunda uzman farklı bir teknik bilirkişiden davacı tarafça yapılan işlemin ayıplı olup olmadığı yönünde denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli yeni bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 20/06/2018 tarih, 2015/147 Esas, 2018/687 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.