Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2021/1891 E. 2021/1962 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1891
KARAR NO: 2021/1962
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2021
NUMARASI: 2016/863 Esas, 2021/50 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Uyuşmazlık, TBK’nın 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan istirdat ve menfi tespit talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne, taraf vekillerinin kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafça kötü niyet tazminatı yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, sözleşme gereğince davalıya teminat olarak verilen 25.000,00 Euro bedelli senedin davacı tarafça sözleşme konusu işlerin yapılmış olmasına rağmen davalı tarafından haksız şekilde İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosya ile takibe konulduğunu, bu takip nedeniyle davacıdan 04/08/2016 tarihinde 64.742,46 TL tahsil edildiğini ileri sürerek davacı yandan İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasından tahsil edilen 64.742,46 TL’nin istirdadına, yine aynı dosyadaki bakiye borç nedeniyle de davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; davalı davanın reddini savunmuş; mahkemece, davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasında davacıdan tahsil edilen toplam 113.856,66 TL’nin; 64.742,46TL’sinin tahsil tarihi olan 04/08/2016 tarihinden, 49.114,20TL’sinin tahsil tarihi olan 17/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, taraf vekillerinin kötü niyet tazminatı taleplerinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davalı yanın taraflar arasındaki ticari ilişkide ve baştan itibaren ne derece kötü niyetli hareket ettiğinin dosya kapsamında toplanan delillerle sabit olduğunu, bu nedenle mahkemenin kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kötüniyet tazminatı yönünden kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi hükmüne de aykırı düşer ( bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/04/2005 tarih 2005/19-286 E.- 2005/268 K. Sayılı kararı). Gerek kanun maddesinde, gerekse anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararında alacaklının kötüniyet tazminatına mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Yapılan bu açıklamalar ışığından somut olay incelendiğinde, mahkemece davalı yanın icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu hususu kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı tarafın kötüniyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/01/2021 tarih ve 2016/863 Esas, 2021/50 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.